16 Haziran 2024 Pazar
- sesinakmaz
- 17 Haz 2024
- 5 dakikada okunur
Bu sabah Merin’le 7:30 civarı çocuklardan önce uyanmanın mutluluğunu yaşadım. Pazar günlerini fotoğraflarım ve yazılarıma ayırmaya karar verdim. Kendimi tüm gün oyun ve çalışma odasına kapatmayı hayal ettim. Haftalık fotoğraf ve yazılarımı çıktı alıp arşivlersem giderek artan yığına bir düzen getirebilirim. Ama yine annelik içgüdülerim beni rahat bırakmadı. Bir gün de tatil yapsın diye Derin’in görevlerini üstlendim. Hem bu işleri onun yerine yaparak nasıl hissettirdiğini, bu işlerin ne kadar yorduğunu anlamak istedim. Kümese gidip hayvanları bahçeye saldım. Su ve yem verdim. Nelly’yi gezdirdim. Balkonu yıkadım. Bana ait olan çamaşır işi ve mutfağın toplanması aksadı. Çocuklara yulaf tabakları hazırladım. Bu sabah şimdiden planladığı yolunu kaybetti.
Çocuklar kahvaltı yaparken kitap okuyabileceğimi söyledim. Kitaplığın önünde çamaşır asarken bir kitap ilişti gözüme. İpek Ongun’un Okumak İstemeyen Otti kitabını hiç okumamışız. Derin hemen Süper Patates kitabıyla değiştirmek istedi ama kabul etmedim. Sevdiğimiz kitapları tekrar tekrar okumaktan ben de keyif alsam da yeni kitaplara da fırsat vermek istiyorum. Kitap oldukça uzunmuş. Merin sıkıldı. Salıncağa bindirip devam ettim. Serin, Merin’le salıncakta oynamaya başladı. Sesli kitap okumak, etrafta çocuklar koşturup oynarken zorlaşıyor. Eğer kitap okumamı istiyorlarsa sakince dinlemelerini, kendi sesimi duyamadığımı söyleyince Serin yanıma oturup ilgiyle dinledi. Bu tarz kitaplar kalbimi çalmasa da kitap okuma ve yayın türlerini konuşma üzerine oldukça güzeldi. Çocukların ilgisini çekti.
Kitaptan aldığımız şevkle günlük yazmaya karar verdik. Derin bir kaç gündür yazıyor. Serin “Keşke ben de yazabilseydim.” deyince, O söyledi ben yazdım. Derin yazacak şey bulamazken Serin’in bitmek bilmeyen günlüğünü yazmaktan yoruldum. Kadınların detaylara nasıl da kafa yorduklarına bir kez daha kızım aracılığıyla şahit oldum. Ters Yüz 2 filmiyle ilgili düşündüklerini de yazdık. Filmden çok etkilenmişler. Senelerdir filmi ne zaman izlesem, her defasında ben de başka bir etki bırakıyor, mutlaka ağlıyorum. Ali de filmi gerçekten çok beğendiğini, insanın kendini, duygularını, düşündüklerini sorguladığından bahsetti.
İki sene önce Ali bir süreliğine cezaevine girince çocuklar için ne yapacağımı bilemez, çaresiz halde kalmıştım. Branşında iyi olduğunu duyduğum bir pedagog görüşmesinde doktor bana Ters Yüz filmini izleyip izlemediğimi sormuştu. O zaman filmin sadece benim için değil özellikle psikolojiyle ilgilenen insanların ilgisini de çektiğini, ilgilendirdiğini anlamıştım. Doktor, çocukların gayet iyi olduğunu, profesyonel bir desteğe ihtiyaç halini görmediğini, bir daha randevu almamıza gerek olmadığını söylediğinde şaşırmıştım. Bu bir yandan iyi bir şey gibi, diğer yandan bir sorun olmasa da çocukların biriyle konuşabilmesi, muhabbet edebilmesi önemli. Belki bazen aile dışından, kendilerini gerçekten anlayabilecek biriyle konuşmaya ihtiyaç duyuyorlardır.
Günlük yazarken salıncakta sallanan Merin’in ne kadar rahatsız olduğunu bir türlü aklımdan çıkaramadım. Bu huyumu hiç sevmiyorum. Çocuklar uyuyunca rahat olmadıklarını düşünüp, rahat pozisyona getirmeye çalışırken mutlaka uyandırırım. Dayanamayıp Merin’i salıncaktan aldım ve uyandı. Merin uyumuş baş başa günlük yazıp video çekerken Merin’i uyandırdığım için çocuklar da kızdı. Çok haklılar. Uyumadığında çok huzursuz oluyor.
Merin’i tekrar uyuttuğumda evdekilerin acıkma ihtimallerine karşı atıştırmalık yapmaya koyuldum. Bir yandan da kahvaltı yaptım. Bu sefer Merin’i kanguruya koydum ama tabureye çıktığımda yine uyandı. Bugün hiç hayal ettiğim gibi olmayacak.
Çalışma umuduyla bilgisayarımın başına geçtim ama nafile. Merin’in modu düşük. Oyun oynuyorum, dudak büküp ağlıyor. Yere koyamıyorum, kucağımda çalışamıyorum. Güldürmeye çalışıyorum, yine ağlıyor. Merin talepkar bir bebek ama genelde görenler uyumlu olduğunu, sessiz, sakin olduğunu söylüyorlar. Bugün hiç alışık olmadığım uykusuz bir Merin var karşımda. Bebekler alışık oldukları düzenin dışına çıkınca hayat zorlaşıyor. Sırf bu yüzden kendimi sıkı bir kampta gibi hissediyorum. Büyük bir sınav veriyorum sanki. Neredeyse kimseyle görüşmüyor, dışarı çıkmıyor, Merin’in ve çocukların ihtiyaçları etrafında dönüyorum. Evde her şey yolundaysa bu hayat tarzıyla sorunum yok. Hatta böyle gayet rahatım. Mutsuz çocuklar ve düzensiz bir hayatla uğraşmak daha zor benim için.
Çocuklar ve Ali dışardalar. Ali tekneyle uğraşıyor. Beklemediği bir sürü aksilik çıktı. Ustanın biri geliyor, biri gidiyor. Bayram olduğunu bile unuttuk. Evde yalnızım. Merin’e ne yapsam fayda etmiyor. Hava çok sıcak, klimalar soğutmaya yetmiyor. Yoruldum, bunaldım. Oysa bugünü çok farklı hayal etmiştim. Üç çocuklu bir anne için fazla hayalperest bir yaklaşım olmuş. Bir ara Ali eve geldiğinde Merin’in huzursuzluğunu görünce ve elinden bişey gelmeyince “Sana sabır diliyorum.” deyip tekrar dışarı çıktı. Az önce kendilerine ekmek arası bişeyler sipariş edip yemişler. Bana da söyledi. Dün akşam da evde yemek olmasına rağmen patates kızartıp yediler. Çoğunlukla bahçeye çıkıp iş güçle uğraşırken tost söyleyip yiyorlar. Bir yandan güzel. Serin dışında evde kimse gelip bana “Açım! Yiyecek ne var?” gibi şeyler söylemez. Ama diğer yandan bu durum oturtmaya çalıştığım sağlıklı yemek yeme düzenine ket vuruyor. Ali de haklı. Dışarıdan hazır aperitifler yiyince yapacağı işe zaman kalıyor. Eve gelip yemek hazırlamak zaman çalan bir eylem. Benden yemek yapmamı istemez ve bu en güzel özelliklerinden biridir. Adam başının çaresine bakıyor da o çareyi beğeni konusunda cimri olan ben beğenmiyorum. Çünkü sağlıksız.
Çalışma odamda geçireceğim Pazar gününün bugün olmadığını kesin olarak anlayıp Merin’le dışarı çıktım. Yapmak isteyip çocuklar sebebiyle yapamadıklarımı derin bir nefes alıp erteliyorum. Yine de o anın tadını çıkarmaya çalışıyorum. Merin’i bir ağacın dibine koydum. Hemen sakinleşti, mutlu oldu. Bir bebeğe en iyi gelen şey bu. Hava, toprak, su, doğanın sesi… uzun süre dışarda kaldık. Merin’in hiç sesi çıkmadı. Doğduğu günden beri toprakta büyüyen çocuğu dört duvar içinde tutamıyorsunuz.
Derin fidanları sularken Serin kendine ait oyun köşesinde kum oynuyordu. Öyle yoruldum ki artık hiç bir şey yapmaya gücüm kalmadı. İçeri girdim, Merin’le uzandım. O uyudu, ardından ben de 10-15 dakika uyumuşum. Kısacık uyku dinlenmeme yetti. Kalkınca çocuklar Merin’le oynarken yemeği hazırladım. Evde üç çocuk olması, oynuyor olmaları büyük avantaj. İlk anne olduğumda Derin’le yalnız kalmak beni çok zorlardı. O günlerin de güzellikleri başkaydı. Bugünün başka.
Tekrar dışarı çıkınca bostana gübre vermeye dün kaldığım yerden devam ettim. Çocuklar oyunlar oynadı, helikopter böceklerini kovaladılar. Merin yanına koyduğum bidonu çok sevdi. Tutunarak ayağa kalktı, çimenlerde emekledi. Hiç aklınıza gelmeyecek bişey bebeklerin en sevdiği oyuncağı olabiliyor.
Serin “Acıktım!” naraları atmaya başlayınca 9’a doğru içeri girdik. Saat çok geç olmuş. Hemen yemek yiyip duş aldık. Yatağa geç kalmanın stresini neredeyse her gün yaşıyorum. Çocuklar sürekli şakalar yapıyor, birbirleriyle uğraşıyor, gülüp eğleniyorlar. Yapmaları gereken her şeyi her gün tek tek söylemem, hatırlatmam gerekiyor. Kafamda o kadar çok şey var ki anın tadını çıkaramıyor, çocuklarla gülüp eğlenemiyorum. Yatağa çıktığımızda oda çok sıcaktı. Birinin önceden düşünüp klimayı açması gerekiyor ki oda uyumadan önce biraz serinlesin. Ama tüm bunların hepsini düşünmekten çok yorulduğumu fark ettim. Çocukların yapılacak şeyleri düşünmeden sürekli geyik yapmalarından rahatsız oluyorum. Çocuklara onların düşünmeyip, yapmadıkları şeyleri sürekli düşünmekten kendimi beraber geçirdiğimiz ana veremediğimi, eğlenemediğimi, kendimi asla akışa bırakamadığını söyledim. Sanki herkes düşünmek için benim zihnimi kullanıp, kendisininkini eğlenceye ayırıyor gibi hissediyorum. Bu haksızlık. Benim de çocuklarımla eğlenmeye, gülmeye ihtiyacım var ama bu kadar yük altındayken yapamıyorum. Kendilerine, üstlerine düşeni yapmadıkları için benim eğlenme hakkımı da gasp ettiklerini söyledim. Herkes sorumluluk alırsa, bir kişini üstüne yığılmadan eşit dağılabileceğini, böylece benim de kafamın biraz rahatlayacağını ve eğlenebileceğimi anlattım. Ayrıca saat on buçuk olduğu için kitap okuyamayacağımı söyledim. Yatağa erken gidip kitap okuma süresi bırakmalarını söylüyorum. Gereksiz oyalanıp yatağa geç gidiyorlar. Bu durumda ben de okumak istemediğimi, çünkü bu saatin bana ait olduğunu söylüyorum. Yoksa tükeniyorum. Çocuklarla uyuyup çocuklarla uyandığım, haftanın yedi günü sürekli mesai bana fazla geliyor. En azından geceleri bir saat bana kalsın istiyorum. Gergin bir gece oldu ama beni anladıklarını umuyorum. Kitaplarını kendileri okuyup uykuya daldılar. Birbirimizi sevdiğimizi söylemeyi ihmal etmedik.
Şimdi çıkıp damlama sulama sistemini açacağım ve güzel bir uyku çekeceğim. Bir Pazar günü daha böylece bitti.
コメント