top of page

Serin doğunca Derin’le, Merin doğunca Serin’le yaşadıklarımız

  • sesinakmaz
  • 6 Ağu 2024
  • 7 dakikada okunur

5 Ağustos 2024 Pazartesi


Bu sabah uyandığımda saatin 09:00 civarında olduğuna inanmakta zorlandım. Uzun zamandır bu saate kadar uyumamıştım. Uyumanın güzelliğinin yanında geç uyanmak berbat bir his. Günün çoğu elimden kayıp gitmiş gibi hissediyorum.


Sabahları Merin uyanınca, ben de uyanıp kendime gelene kadar yanımda oynuyor. Yatakta telefon, klima kumandası, tuvalet kağıdı gibi oyun araçlarına sahip. Gözlerimi açmakta zorlanıyorum. Tekrar kapatmak ve azıcık daha uyumak istiyorum. Bu azıcık daha uyuma isteğinin ne kadar yanıltıcı olduğunu bu sabah daha iyi anladım. Saat 9’a kadar uyumama rağmen hala bir kaç dakika daha uyuma çabasındaydım. Yaptığımın ne kadar saçma olduğunu fark edince hemen gözlerimi açıyor, Merin’i seviyor ve yataktan çıkıyorum.


Merin öyle tatlı ki, ne kadar öpsem de, izlesem de, koklasam da doyamıyorum. Derin dışında Serin ve Merin’i desteksiz büyüttüm. Bazen gerçekten zorlansam da Ali Merin’i bir kaç saatliğine alıp bakacağını söylese özlerim. Benden bağımsız, Ali’yle bir saat geçirdiğinde bile özlüyorum. Ama bu bir saat yenilenmeme, Merin’e çok daha istekle, özlemle bakım vermemi sağlıyor. Her annenin bir boşluğa ihtiyacı var.


Yataktan kalkamadan Derin geldi. Erkenden uyanıp aşağı inmiş. Serin de uyanınca Merin’i sevmeye başladılar. Serin’e “Günaydın.” diyerek öptüm, kokladım. Serin senelerce üstümde, koynumda uyudu, bulduğu her fırsatta kucağımda olmayı tercih etti. Hamileyken bile sürekli kucağıma gelip “Bu kucak benim.” diyordu. Merin’den sonra her şey birden değişti, doğal olarak Serin’in yerini Merin aldı. Serin buna beklemediğim bir olgunlukla, sanki senelerce kucağımda değilmiş gibi ayrışarak karşılık verdi. Bazen “Kucağını çok özlüyorum ama Merin’in buna ihtiyacı var. Ağlamasını, üzülmesini istemem.” diyerek duygularını anlattı. Bu sabah Serin’i öperken aklıma bunlar geldi, çok daha fazla sarıldım. “Anne seni çok seviyorum.” dedi. Ben de seni çok seviyorum kızım. Çok ama çok seviyorum.


Merin doğduğunda Serin beş yaşını dolduralı altı ay olmuştu.  Serin doğduktan dört ay sonra Derin altı yaşına girmişti. Serin doğacağında Derin’e karşı büyük bir suçluluk ve hassasiyet içindeydim. Kardeşinin doğması Derin’e olan sevgimizi sorgulamasına neden olmasın diye her ayrıntıya büyük özen gösterdim. Serin’i her kucakladığımda, emzireceğimde Derin’i de yanıma çağırıp sarıldım. Fakat geceleri diğerlerini uyandırmamak için Serin’le ayrı bir odada yalnız yatıyordum. Doğumdan bir hafta sonra yine Derin’le sarılmış otururken “Seni ne kadar çok sevdiğimi biliyorsun değil mi oğlum?” dedim. “Biliyorum ama babam beni daha çok seviyor. Geceleri benimle uyuyor.” dediğinde hıçkırarak ağlamaktan kendimi alıkoyamamıştım. O gece hepimiz aynı odaya geçip tüm yatakları birleştirdik. Ali bir süre sonra yatağına geçse de ben senelerce Serin ve Derin’le beraber yattım. Derin, Serin kadar bana yapışık değildi ama buna rağmen Merin doğduğunda Serin’le hiç zorlanmadım. Derin’in kardeşi olduğunda endişelerle gösterdiğim hassasiyeti Serin’e gösterme ihtiyacı duymadım, doğal davrandım. Sadece hastane günleri zordu. Merin doğduğu gün hastane odası çok sıkışık olduğundan Derin teyzemle eve gitmişti. Bir günde çıkacağımızı düşünürken Merin’in enfeksiyon değerleri yüksek çıkınca üç gün hastanede kaldık. Eve yakın olan özel hastane yerine uzak ama daha iyi olduğunu düşündüğümüz bir özel hastaneydik. Düşündüğümüz gibi değildi, hey şey bir yana odamız çok konforsuzdu. Teyzemden yanımda kalmasını, Ali’nin çocuklarla eve gitmesini istedim. Özellikle Serin benim dışımda ancak babasıyla kalacağı için böylesi rahat olacaktı. Serin önce gitmek istediğini talep edip, gitme anı gelince vazgeçtiğini, gitmeyeceğini söyledi. Ali ısrarla gidecekleri yönünde zorladı ve hatta Serin’i götürmek üzere kucakladı. Serin ağlamaya başladı ve “Beni bırak! Annemle kalıcam!” deyince Ali’ye hemen bırakmasını rica ettim. Serin yanımda rezil olup rahat uyuyamasa da o an ihtiyacı olan yanımda olmaktı. Düşündüğümüz gibi üç gece boyunca Ali’yle oldukça zorlandılar. Önce sadece açılan tek koltuk vardı. Yatmak için hiç kıpırdamamaları gerekiyordu. Sonra bir koltuk daha rica ettik. Ali Serin’e sarılarak uyutup sonra diğer koltuğa geçiyordu. Serin uyanıp yalnız olduğunu anlayınca ağlıyor, “Baba beni nasıl yalnız bırakırsın? Annemin kucağında bir bebek, senin de kucağında ben olmalıyım. Orada bensiz yatamazsın!” gibi şeyler söylüyordu. Sanırım son gece artık Ali yorgunluktan sızmış halde uyurken Serin yattığı yerden beni izliyor, elimi tutmak için uzanmaya çalışıyor, gözleri dolu dolu ama ağlamamak için kendini tutuyordu. Bense sezaryen ameliyatına rağmen hemen kalkıp Merin’e ihtiyacı olan devamlı ilgiyi ve kucağı sağlamaya çalışırken ağlamaklı kızım Serin’i de gözetmeye çalışıyordum. Merin’e damar yolu ve nabız ölçer takılmıştı. Her yerimizden kablolar geçiyordu. Doktor ve hemşirelere rağmen Merin’i sürekli kucağımda tutarak, emzirerek en ihtiyaç duyduğu şeyi, sıcaklığı, sevgiyi vermek için gayret ediyordum. Gayretim sonuç verdi. Bir hafta hastanede kalabileceğimizi öngörseler de üçüncü gün Merin’in enfeksiyon değerleri düşünce hastaneden çıkıp nihayet eve döndük. Evde her şey çok kolaydı. Ali’yle yatağımızda artık Merin vardı. Derin ve Serin beraber yatıyorlardı ama gece Serin yanımıza geliyor, benimle yatıyordu. Ali yanına yatmasını söylese de Serin, hamile yastığı kullandığım için yanıma yatamadığından bacaklarıma yan yatıyordu. Ali bazen tüm gece Merin’le ilgilendiğimden durumumun zor olduğunu söyleyip Serin’i yatağın kendi yattığı yerine doğru çekmeye çalışıp çağırsa da Serin asla istemiyordu. Rahatsız olsam da Ali’den müdahale etmemesini rica ediyor, idare etmeye çalışıyordum. Bunları bir sorun olarak değil, olması gereken ihtiyaçlar olarak görüyorum. Duyduğum olumsuz kardeş senaryoları endişelenmeme sebep oluyordu. Serin’in ve Derin’in hissettikleri gayet olağan, rahatsızlık verici duygularına rağmen kardeşlerine zarar verecek, beni zora sokacak kasıtlı bir davranışlarını görmedim. Merin’i aşkla seviyorlar. Böyle iyi çocuklar olmalarına minnettarım.


Bugünlerde uyanıp çamaşır işlerini halletme rutinimi değiştirdim. Ali, arazide iki senedir hayalini kurduğum, yüzebileceğimiz küçük bir alan oluşturdu. Uyanır uyanmaz aşağı inip çocuklara kahvaltılık hazırlıyorum. Ardından yüzmeye gidiyoruz. Şekersiz tariflerimi de rafa kaldırdım. Çocukların bir şekilde şekerli şeyler yemeye çalıştıklarını, hiç olmazsa babalarının kutu kolalarını içtiklerini fark ediyorum. Ali içtiği için eve koliyle kutu kola alıyoruz. Çocuklar içmeyerek iyi bile dayanıyorlar. Bir şekilde istemediğim gıdaya dışarıdan ulaşmaya çalıştıklarını gördüğümden, evde en azından kendi yoğurdum, yumurtam, tereyağım, biraz da şeker koyarak her sabah yeni bir kek, muffin, tuzlu kek gibi aperitifler hazırlıyorum. Bu sabah da aceleyle waffle yapıp yüzmeye gittik.


Merin sabah uykusuna yatacağı için çok fazla kalamıyoruz. Çocuklar doyamıyor ama bir saat yorulmam için yetiyor. Çok eğleniyorlar. Eskiden göle girmeye önyargılıydık. Yosunlardan, sazlardan rahatsız oluyorduk. Göl kenarında yaşayınca aşina olmaya başladık. Göl suyundaki canlılığı eskisi kadar yabancı görmüyor, tanımaya çalıştıkça seviyoruz. Merin suda olmaktan büyük keyif alıyor. Sığ yerlerde oynamasını sağlamaya çalışıyorum. Hareketsiz durunca balıklar fena halde ısırdığından Merin’in ve kendi etrafımda elimle sürekli bir dalağa yaratmaya çalışıyorum. Merin bugün ilk defa derine doğru giderek ellerini yere koydu ve bacakları, poposunu kaldırıp defalarca yüzme hareketi yaptı. Sığ tarafa çeksem de ısrarla derine gidip ağzına burnuna su girmesine rağmen aynı şeyleri yapmaya devam etti. Çocukların oynadığı board’a çıkmak istedi. Sığ tarafa tekrar gitmeye çalıştığımda ağladı. Sanırım Derin ve Serin ne yaparsa yapmak, yanlarında olmak istiyor. Bu kadar büyümesine şaşıyorum. Duyularımız bizi zaman konusunda fena halde yanıltıyor.


Eve dönünce Merin’i uyuttuğumda çok yorulmuştum. Öyle ki yorgunluktan kollarım titriyordu. Henüz öğlen olmuşken bu kadar yorulmayı nasıl başardığımı anlamakta zorlanıyorum. Aslında aşağı inip, bir kahve alıp yazmak, okumak isterdim ama yapamadım. Çok işim vardı. Her zaman çok işim var. Eskiden bol bol oturup, “Şimdi ne yapsam?” diye düşündüğüm günler sanki hiç var olmamış, hepsi bir rüyaymış gibi hissediyorum. Kahvemi aldım, çamaşır katlayıp asmaya koyuldum. Yatak odasındaki nevresimleri değiştirirken etrafa, dolaplara bakıp hala sadeleşme konusunda çok yol almam gerektiğini gördüm. Derin yanıma geldi, sohbet ettik. Koca Burun diye bir kitaba başlamış. Bir yandan Seksen Günde Devri Alem okumaya devam ediyor. Aslında her gün 3-4 sayfa okuyordu. Bugün heyecanlı bir yere geldiği için 20 sayfa okumuş. Buna çok memnun oldum ve takdir ettim. Bazen çocuklarımı kendi uygun bulduğum şekilde, kendi doğrularımla büyüttüğüm için kendimi eleştiri ve sorgular halde buluyorum. Çocuk yetiştirmenin başka bir hali olabileceğini sanmıyorum. Tarafsız görünsek bile en çok bizden, söylediklerimizden değil yaptıklarımızdan etkilenecekler. Dünya, çocuklarımızı bırakıp kendi yollarını bulmalarını ümit edecek sadelikte değil. İçine çekmeye çalışan girdaplarla dolu. Benim doğrularımın çocuklarım için de geçerli olması bence en güvenli yol. Önemli olan körü körüne bağlanmadan, doğrularım, değerlerim, aktaracaklarım üzerinde sürekli çalışmak. Rol model olduğumu aklımda tutarak esnek ve gelişime açık olmaya çalışıyorum.


Yukarıdaki işimi bitirdiğim an Merin uyandı. Babasıyla oynarken mutfağı toplamaya ve öğlen için yiyecek bişeyler hazırlamaya başladım. Serin dolaptan bir muz almış. Merin de bacaklarına yapışmış “Mama!” diye bağırıyordu. Acıktığını böyle anladım. Aslında sabahları Merin’e ayrı bir kahvaltı hazırlıyorum. Sade yumurtayı seviyor. Bazen muzlu yulaflı pankek, sebzeli omlet gibi şeyler yapıyorum ama az yiyor ve öğlen uyandığında yine acıkmış oluyor. Gün içinde sürekli herkese uygun olanı yapmak için kafa yoruyor, unuttuğum tarifleri hatırlamaya çalışıyorum. Sürekli evde yaşayan üç çocuğum var ve henüz küçükler, yeterince yemiyorlar. Büyüdükçe yeme ihtiyaçları da artacak. Senelerce mutfakta olacağıma kendimi şimdiden hazırlıyorum. Mutfak ekipmanlarıma yatırım yapmaktan çekinmiyorum. Öğlen için sevip sevmeyecekleri konusunda emin olmasam da yumurtalı kuru fasülye yoğurtlaması yaptım. Merin dahil herkes bayıldı. Yaptığım yemeğin yenmesi bende bir doyum, tatmin duygusu yaratıyor.


Bir ara artık daha fazla ayakta duramayacağımı anlayıp oturdum ve ukulele çalıştım. Bir kaç haftadır elime almamanın huzursuzluğunu yaşıyordum. Derin’in seçtiği ve davulda çaldığı Boulevard of Broken Dreams şarkısını çalışıyorum. Çok az zaman ayırabilsem de ilk bölümü çıkarmaya başladım. Demek ki daha çok zaman ayırabilsem gerçekten başarabileceğim. Zamanım olmadığından yakındığımda kendime “Sesin 39 yaşındasın. Bugün yapmak istediğin her şey için zamanın vardı ama kullanmadın. Şimdi şikayet etmeyi bırak ve elinden geleni yap.” diyorum. Bence kullanacak zaman azalınca daha kıymetli oluyor. Tüm gün bana ait olan zamanın kıymetini şimdiye kadar hiç bilemedim. Maalesef bir şeylerin değerini anlamak için kaybetmesi gereken insanlardanım.


Merin’i ikinci uykusuna yatırdığımda bir yakınımız uğrayıp, verdiğim kitabı getirmek, bizi görmek istediğini söyledi. Geçenlerde misafir sevmediğimi düşünüp yazmıştım. Aslında bunun doğru olmadığını fark ettim. Hayatım yolunda olsa, sürekli bir telaş halinde değil de, sakin, rahat, dinlenmiş olsam değer verdiğim insanlarla görüşmeyi, misafir etmeyi, yeni insanlarla tanışmayı ben de isterim. Başkaları için hazırlamaktan, pişirmekten, yaptıklarımı paylaşmaktan, sohbetten büyük keyif alırım. Ama Merin uyuyunca mutfağa koşup akşam için yemeği yapmak, Serin’in günlük piyano pratiğine eşlik etmek, Derin’in günlük matematik pratiğini çıkarmak, evi toplamak, köpeği çıkarmak gibi daha türlü türlü işim varken, kendim için bile yarım saat de olsa oturamazken, misafir ağırlayamıyorum. Önce çok işim olduğunu, yemeği koymam gerektiği, Merin uyanınca arayacağımı söyledim. Merin hemen uyanınca arayıp çağırdım. Bir yandan işimi yapıp diğer yandan muhabbet etmeye çalıştım. Serap abla evime gelmesinden rahatsız olmadığım, halimden anlayan ender insanlardan. Biraz muhabbet ettikten sonra ayrıldı.


Bugünlerde eğer vakit olursa gün içinde bir bölüm This Is Us izliyoruz. Aslında yabancı dilde izleyerek İngilizce pratiği yapmaya çalışıyoruz. Diğer yandan katıldığı kampta Derin ekransız bir hayat sürdüğünü söyleyince arkadaşları bunu tuhaf hatta imkansız bulmuşlar. Derin’le dünyadan haberi yoktur diye düşünüp dalga geçmişler. Aslında durum göründüğü gibi değil. Ekran sürekli evde vakit geçiren çocukların aklını, dikkatini meşgul ettiği için deneyerek ekransızlığın bize çok daha iyi geldiğini anlayarak böyle bir önlem aldık. Bugünlerde İngilizce pratiği için yabancı dilde sadece 40 dakika izlediğimiz diziye bile zaman ayırmakta zorlanıyoruz. Derin bugün de bir bölüm izleyip izleyemecemizi sordu. Etrafa baktım, her yer her yerde; çok dağınık. “Çocuklar ev bu haldeyken herhangi bir şey izleyemeyiz. Toplamalıyız. Yoksa yarın işimiz iki katına çıkacak. Bunu defalarca denedik. Biliyorsunuz. Evi toplamalıyız. Topladığımızda saat daha da geç olacak. Serin’e piyano pratiği içim yardım etmeliyim. Bugün olmaz.” dedim.


Merin’in bugünlerde en sevdiği şey kapakları açıp kapatmak. Sevdiğini ve uzun süre oyalandığını bildiğim için ilgileneceğini düşündüğüm tüm kapaklı şişe ve kavanozları, hatta kapak korumalı kahve ambalajını eline veriyorum. Sadece vermekle kalmıyor, yanına oturup yardım gerektiğinde eşlik ediyorum.


Hadilerle yatağa gidip Merin’i uyutunca kitap okumam için bekleyen Serin’in yanına geçtim. Merin yine uyandı. Tekrar uyuttum ama Serin hala beni bekliyordu. Kitap okurken bu kez Derin “Kaşınıyorum!” diyerek uyandı. Krem ve ilaç getirip yardımcı olmaya çalıştım. Saatin 23’ü çoktan geçmiş olduğunu fark edince kızdım. Her gün bunu yaşıyoruz. Sabahın 7’sinden gece yarısına kadar çocukların ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıp kendimi unuttuğumda tükeniyorum. Serin’e hemen uyumasını, bunu her gün yaşamaktan sıkıldığımı söyledim. Ben yazı yazarken herkes uykuya daldı ve gün böylece sona erdi.

 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör
Yeni bir başlangıç

Sosyal medya hesaplarımı sildim. Son günlerde yazarken sansürlerken buluyorum kendimi. Doğal, dürüst olmayacaksam, yazdıklarımı...

 
 
 

2 Comments


Guest
Aug 06, 2024

Güzel anne malesef rekabet duygusu içimizde var olan ve kendini göstermeyi seven bir duygumuz heleki ilginin bölündüğünün farkında olan çocuklarda daha baskın oluyor. Eşit olamayız ama adaletliyiz uyanınca önce kendinle ilgilen sen iyi olursan enerjini vermende o kadar verimli oluyor 4 ay uzun bir zaman değil . Kendine yüklenme bugünkü şartlarında çocukların için en iyisi sensin seni seviyorum ve okumaktan zevk alıyorum iyiki varsınız güzel aile 😍

Like
sesinakmaz
Aug 07, 2024
Replying to

Bu güzel, sevgi dolu mesaj için teşekkür ederim. Ama kim olduğunuzu göremiyorum. Sanırım tanışıyoruz. İsminizi öğrenebilir miyim? Mesaj gönderebilirsiniz.

Like
bottom of page