13 Haziran 2024 Parşembe
- sesinakmaz
- 13 Haz 2024
- 3 dakikada okunur
Bu sabah Merin’le çocuklardan önce uyanıp tuvalete gittik. Sabahları uyanır uyanmaz Merin’i tuvalete tutuyorum. Serin ve Derin küçükken varlığından haberdar olmadığımdan deneme şansım olmayan tuvalet iletişimini Merin doğduğundan beri aktif olarak uyguluyorum. İlk zamanlar zor geliyordu. Her şeye olduğu gibi buna da alıştım. Süreç içinde insanoğlunun ne tuhaf ve tutarsız bir canlı olduğunu görüyorum. Bebekleri önce beze alıştırıp, sonra bezi bırakıp tuvalete alışmaları için çabalamak insana özgü bir eylem. Tuvalet iletişimi kurmaya çalıştığınızda bebeklerin aslında altlarına yapmak istemediklerini anlayıp aydınlanıyorsunuz. Böylesine yoğunken her çişi yakalayamasam da kakaları ve çoğu çişi yakalıyorum.
Çocuklar uyanır uyanmaz kümese koşup hayvanları açtılar. Serin tavukların gizli tünellerini bulduğundan bahsederek bize göstermek istedi. Bir süre izledim ama sonra dayanamayıp devam edemeyeceğimi, güneş gidince akşam bakabileceğimizi söyledim. Sabahın erken saatinde bile havanın böylesine sıcak olmasına şaşıyorum.
Eve girince dün gece yatakta okumaya başladığımız Korsan Ansiklopedisini okuduk. Merin, biz kitap okurken sıkılıyor, bir talebi olduğunu belli etmeye çalışıp bağırıyor. Hem okuyup hem O’nu oyalamaya çalışıyoruz.
Sabahın rutin işleri bitince çocuklara gece hazırladığım masa düzenini gösterdim. Çocuklar kitap ve defterlerinin, bilgisayarlarının çalışmaya uygun yerleştirilmesinden çok memnun oldular. Herkes yerine oturup çalışmaya başladı. Çocuklar masa başında çalıştıkça giderek daha çok sevdiklerini söylüyorlar. Serin bir süre sonra sıkılıp İngilizce bir telefon uygulamasını oynamak ve patlamış mısır yemek istediğini söyledi. Uygulamayla oynayamayacağını ama mısır patlatabileceğimi söyledim. Uzun süre sürat asıp sonunda ağlamaya başladı. İçimden yükselen “Sabah sabah yine ne var? Neden ağlıyorsun Serin!” seslerini duysam da neyin doğru olduğunu kendime hatırlatarak Serin’i kucağıma alıp sarıldım. Arkadaşını özlediği için ağladığını söyledi. Uzun uzun arkadaşıyla neler yapmak istediğini, neleri özlediğini konuştuk. Giderek ferahladı. Konuştukça keyfi yerine geldi. Çocukların olumsuz duygularıyla kalabildiğimizde ve anladığımızı gösterdiğimizde nasıl da iyileştiklerini hatırlatan bir sabah yaşadım.
Keyfi yerine gelince Senin Seçimin kitaplarını getirip benimle çizim yapmak istediğini söyledi. Çizmemi istediği karakterleri biraz mahçup olarak gösterdi. Seçtiği elbiseler, ayakkabılar öyle abartılı ve süslü ki “Benim bunu giymek istediğime inanamıyorsun değil mi? Ayrıca senden bu kadar zor elbiseler çizmeni istediğim için üzgünüm.” gibi şeyler söyledi. Bense bunu çok iyi anladığımı, küçükken benim de süslü elbiselere ilgim olduğunu, ayrıca çizmeyi çok sevdiğim için zor gelmediğini söyledim. Bir süre önce ağlayan Serin’den eser kalmadı, gülücükler saçtı.
Tarih öncesi dönemi okurken Çatalhöyük’ü araştırma isteği doğdu. Hemen kısa bir belgesel izledik. Hatta yaz sonunda Konya’ya gitme hayali kurduk.
Çocuklar İngilizce dersine gitmek için babalarıyla çıktılar ama bir aksilik olduğu için döndüler. Bugün aynı zamanda terapist randevum olduğundan koşuşturma içinde bir öğleden sonra yaşadık. Evden çıkmaktan hoşlanmadığımı fark ediyorum. Belki de bu ara Merin ele avuca sığmadığından sadece evde rahat edebiliyorum.
Ali çocuklarla ilgilenirken doktorla görüşmek için de olsa tek başıma kalmak tedirgin hisler veriyor. Gözüm sürekli telefonda, saatte, kulağım kapıda. Tetikteyim. Bir türlü keyfini çıkaramıyorum. Terapiye gitmek için kendimi oldukça zorluyorum ama kesinlikle değiyor. Senelerdir ufak ufak, resmin tamamına bakınca oldukça köklü bir değişim sürecinden geçmişiz. Çoğu zaman kendimize yabancıyız. Ne yaptığımızı, neden yaptığımızı farkında değiliz. Terapiye gidip kendimizle tanışmak daha iyisini yapabileceğimize, değişebileceğimize olan inancımızı arttırıyor. Hemen değil ama yavaş yavaş, sağlam adımlar atıyoruz. Sanırım terapiye başlayalı iki seneden fazla oluyor ama hala yolun başında olduğumu hissediyorum.
Çıktığımda bekleme odasında çok komik bir manzara vardı. Merin yerlerde emeklemekten bacakları, ayakları simsiyah kir olmuş, Ali koltukta uzanıyor, Serin de Merin’le yerlerde oynuyor, Derin ayakta izliyordu. Terapiste böyle ma aile giden başka bir çılgın var mıdır diye düşünmeden edemedim.
Yemek yiyip eve döndük. Yolda Serin öyle çok konuşup gürültü yaptı ki artık dayanmak istemediğimi fark ettim. Serin’den susmasını isteyince, bir süre sonra O da Ali’yle benim konuşmamdan rahatsız olduğunu söyledi. Böylece eve sessizlik içinde döndük. Serin ve Merin uyudu. Yorgunluktan gözlerim kapanıyor olsa da günlük yazmadan uyumayacağımı kendime hatırlattım. Şimdi başarmanın mutluluğu içinde uyuyacağım. Ne güzel bir gün.
sizi okumak büyük keyif, değerli vaktinizi ayırdığınız için teşekkür ederim.