top of page

15 Haziran 2024 Cumartesi

  • sesinakmaz
  • 16 Haz 2024
  • 5 dakikada okunur

Geç yatmak günümü en berbat eden, kesinlikle yapmamam gereken bir durum haline geldi. Gece 01.30’a kadar mutfağı toplamakla oyalandım. Tam yattığımda tekneyle çıkan Ali’nin geldiğini duyup bakmaya indim. Yatmam gerektiği için tekneye çıkmadan, uzaktan on dakika kadar Ali’yle sohbet ettim. Sanırım uyuduğumda saat 02:00’yi geçiyordu.


Sabah çocuklar Merin’i yanıma getirince büyük bir tedirginlikle, şaşkınlıkla uyandım. Saat 10’a geliyordu. Derin hepimizden önce kalkıp dışarı çıkmış. Sonra Serin uyandığında Merin’in uyandığını ve benim hala uyuduğumu görünce Merin’i yanımdan alıp aşağı götürmüş. 6 yaşındaki kızım, herkesin ödünün koptuğu korkuluksuz merdivenlerimizden yaşıtlarına göre ağır diyebileceğimiz neredeyse 10 kilo olan kardeşini aşağı indirmiş. Derin’le beraber Merin’e bakmışlar. Hatta bezini çıkarıp benim yaptığım gibi lavaboya çişini yaptırmışlar. Sabah anlamamışım. Şimdi yazarken bir kez daha büyük şaşkınlık yaşıyorum. Bu yaptıkları çok güzel ama kendimi berbat hissettim. Serin’in kardeşini düşürmemiş olmasına şükrettim. Serin’e bu yaptığına minnettar olduğumu ama başlarına gelebilecekleri anlatıp çok korktuğumu, bir daha yapmasını istemediğimi yoksa hepimizin çok üzülebileceğini söyledim. Bunu nasıl yaptığını aklım almıyor. “Merin’i düşürmemek için kendimi öyle çok sıktım ki başardım anne.” dedi. Büyük başarı sahiden.


Çocuklar çok acıkmış. Merin huzursuzlanmış. Tüm sabahım mahvolmuş gibi hissediyorum. Serin acıktığı için sızlanıyor. Merin artık durmuyor, beni istiyor. En ufak aksilik üç çocuklu evin tüm düzenini kaçırabiliyor. Çocuklar Merin’i oyalarken meyve ve yulaf hazırladım. Merin öyle çok ağladı ki kahvaltı hazırlamak için iki ayağım bir pabuca girdi.  Ortam sakinleşince Derin’le İngilizce çalışmaya devam ettik. Derin’le çalışırken Serin de çalışmak istiyor ama yetişemiyorum. Merin’le zaten her şey çok zorken, diğer iki çocuğuma aynı anda yetişemiyorum. Merin elimizde ne varsa isteyip ağlıyor. İlgisini bir çok yere bölebilenlerden değilim. Strese giriyorum. Serin’e bu kadar çok matematik, İngilizce ya da başka bişey çalışmak için ısrarcı olmasına gerek olmadığını, ilerde çok daha rahat yapabileceğini söylesem de işe yaramadığını görüyorum. Çocuğuma “Çalışma.” demek çok tuhaf.


Merin uyuyunca ajandamı alıp aşağı yukarı bir haftalık plan yapmaya karar verdim. Her gün kahvaltıda ne hazırlayacağımı, gün içinde ne pişireceğimi, neyle uğraşacağımızı net olmasa da kabataslak bilmek istiyorum. Yoksa çocuklar her gün değişik taleplerde bulunuyorlar, herkesi memnun etmek mümkün oluyor. Planlara tam olarak uymamız mümkün değil ama planlı olmanın stresimi azalttığını fark ediyorum.


Merin uyanınca beraber yemek için omlet yaptım. Önce yaptığım çorbadan bardakla içiririm, bir öğün olsun üstünü kirletmeden, banyoya girmeden geçirir diye işin kolayına kaçmaya çalıştım ama olmadı. Merin elini süremediği şeyi yemek istemiyor. Mama sandalyesine oturtup hep yaptığım gibi omletine eline verdim. Afiyetle yedi, mıncıkladı, kafasına, yüzüne, bacaklarına sürdü. Bebeklerin tüm duyularıyla doymaya ihtiyaçları var, midelerinin doldurulmasına değil. Eline alıp dokusuna bakacak, rengini görecek, koklayacak, çıkardığı sese, sıktığında, çarptığında, yere attığında olanları izleyecek. Yemeği tüm duyularıyla keşfedecek. Bu bebekler için muazzam geliştirici bir deneyim. Bense sadece yoruluyorum, yorgunum. Her öğün Merin’e banyo yaptırıp, mama sandalyesini, yerleri temizleyip en son kendimi temizlemeye çalışmaktan yoruluyorum. O sırada mutlaka eşliğime ihtiyaç duyan iki çocuğum var. Bazen, bir öğün de daha az işim çıksın istiyorum ama bunu düşünmek bile çok yanlış geliyor. Bu bir süreç ve şu an böyle olmalı. Başka yolu olmadığını, geçeceğini bilerek üşenmeden devam etmeliyim.


Merin yağlı ellerini üstüme, saçıma sürdüğü için yemekten sonra beraber küvete girdik. Çıkınca çamaşır sererken çöplerin dolduğunu fark ettim. Çöp görevi çocukların. Derin çöpleri alırken Serin yeni çöp torbalarını koydu. Derin matematik çalışırken Serin de çalışmak istedi. Bugün çocuklara bişey öğretmeyi sevmediğimi fark ettim. Öğretmenlik stajımı yaparken de anlamıştım. Bundan hoşlanmadım. Derin benden bişey öğretmemi istediğinde izleyerek öğrenebileceğini ya da ancak yardımcı olabileceğimi söylüyorum, eşlik ediyorum. Öğretmek çok yukarıdan, insanı hiyerarşik bir düzende tepeye koyuyor gibi hissediyorum. Bilgi o kadar da önemli gelmiyor bana. Çocuklarım bir gün çoğu şeyi benden iyi biliyor olacaklar, biliyorlar da, şüphe yok. Öğrenmek istediğin şeyi nasıl öğreneceğini bilmeyi daha anlamlı buluyorum.


Bugün fark ettiğim bir başka çarpıcı gerçek ise çocukların çok basit, herkesin bildiği temel bilgileri bilmediklerini anladıkça rahatsız olduğum, eksik hissettiğim gerçeği. Ders kitaplarıyla pek haşır neşir olmadığımız için daha önce fark etmemişim. İyi oldukları çok fazla konu var ve bu harika. Ama “Çocuğunuz matematikte kötüyse matematik dersi aldırmak yerine iyi olduğu derse yönlendirin.” sözünün abartıldığını düşünüyorum. Hangi konu olursa olsun aşırı uçlarda yaşamanın doğru olmadığını hissediyorum. Çocuklarım günlük hayatta kullanacakları temel matematiği öğrenip iyi oldukları işe de zaman ayırabilirler. Bir düzinenin ne olduğunu ya da 10’ar 10’ar saymanın ne demek olduğunu öğrenmeleri için mutlaka karşılaşmayı beklemeleri gerekmiyor. Bunun için kendimi suçlasam da kaybettiğimiz bişey yok. Asla okulun verdiği bilgi peşinde değiliz. 12 yaşında matematik öğrenmeye başlamakta bence hiç sakınca yok. Ayrıca Derin’in eksik olduğunu ve o eksiklere ihtiyacı olduğu farkındalığında kendi iradesiyle çalışıyor olması benim okulsuz hayat felsefemi tam da hayal ettiğim gibi gerçekleştiriyor. Hayatları boyunca karekökün ne olduğunu bilmeseler de olur. Ama bilmelerinin önemli olduğunu düşündüğüm şeyler var. Bu her aileye, inandıkları, değer verdikleri şeylere göre değişkenlik gösterir. Bunu çok normal buluyorum. Çocuklarımızın bizden, ailelerinden etkilenmemeleri mümkün değil.


Çocuklara çaktırmadan Ali’ye mesaj atıp Ters Yüz 2 filminin sinemaya geldiğini, çocuklara sürpriz yapıp götürebileceğini yazdım. Ali de müjdeyi verdi. 18:15 seansına gidebileceklerini söyledi. Derin ise Ali’nin işi olduğunu söylemesine rağmen 18:15’in geç olacağını, 16:00’da gitmenin daha iyi olacağını söyleyip durdu. İşte buna çok kızıyorum. Sinemaya yılda ancak belki bir kez gidiyorlar.  U hayatlarının en güzel günlerinden biri olacak ama Derin iki saat sabretmek istemiyor. Bu kadar sabırsız olması en zayıf yönü. Umarım fark edip burayı güçlendirebilir.


Sinema saatine de kadar bateri çalıştılar. Derin, Serin’in matematik çalışmasına yardım etti. Merin tekrar uyudu ama sessiz olmaya çalışsalar da diğerlerinin sesinden kısa sürede uyandı. Merin’in ses hassasiyeti ailece hepimizi zorlayan bir durum.


Ali son dakika sinemaya çocuklarla benim gidebileceğimi, evde kalıp Merin’e bakabileceğini söyledi. Bunu söylerken sanki içinden “Sesin hayır desin, lütfen hayır desin.” dediğini hissettim. Çocuklarla beraber bai başa bişeyler yapmayı çok özledim ve bu hayal bile çok heyecanlanmama sebep oldu. Ama Ali Merin’e nasıl bakar diye endişe duydum. Merin özellikle bugünlerde bensiz olmaya büyük direnç gösteriyor. İçimden hem “Sesin sadece iki saat. Babası bebeğimize iki saat bakabilir, bakabilmeli.” dedim. Hem de “Ne gerek var. Sinemaya gitmesen de olur. Tüm bunların böyle olacağını biliyordun, beklenti içine girme. Merin’le ilgilen. Ağlatma, üzme.” dedim. Sinemaya çocuklarla baş başa girmek istediğim için, bebeğini bırakmak isteyen bir anne olmaktan utandım. Sonra tüm bu hislerimi gözlerim dolarak Ali’yle paylaştım. Teselli konuşması yaptı, üzüldü. Sonunda sinemaya hep beraber gitmeyi, hatta Merin’le girmeyi kararlaştırdık. Merin daha arabada kucağıma gelmek için ağladı. Beklediğim de buydu.


Çocuklar inanılmaz mutlu oldular. Merin ancak yarım saat dayandı. Ali ben çıkayım, sen kal dese de Merin’i üzmek istemedim. Çıktım. Ali’ye de filmi görmemenin benim için sorun olmadığını, Merin’in mutluluğunun şu an daha önemli olduğunu, desteği için teşekkür ettiğimi anlatan bir mesaj gönderdim. Çünkü bazen Ali’den sessizce bişey yapmasını bekleyişimdir, yapmamıştır, sonra sessizce kızar, surat asarım, küserim. Ali de ne yapmadığını anlayamaz. Bunu yaşamamak için içtenlikle, gerçekten istediğim şeyi yaptığımı anlatan bir mesaj gönderdim.


Çıkınca hemen eve döndük. AVM, kapalı alan, kalabalık, sıcak… çok bunalıyorum. Evden hiç çıkmak istemediğimi bir kez daha anladım. Keşke filmi sinemada değil evimizin konforunda izleyebilseydik.


Aslında gün bu kadarla bitmedi. Merin eve gelince yine çimenlerde suyla oynadı, ben bostanının bir bölümüne solucan gübresi verdim, çocuklar kümes hayvanlarının yemlerini doldurdular… yemek, duş, Merin uykuya, çocuklarla biraz daha sohbet, biraz müzik, biraz geyik… anlatacak daha şok şey var ama öyle uykum geldi ki devam edemeyeceğim. Bu güzel gün böylece bitsin.

Son Yazılar

Hepsini Gör
Merin 1 yaşında!

Gece geçe kaldım. Çocuklar uyuyunca çalışma odasına kapanıp yazı yazdım, plan yaptım. Gündüz çocuklarla ve Merin’le yediğim yemeği...

 
 
 

Comments


bottom of page