top of page

16-21 Temmuz 2025

  • sesinakmaz
  • 23 Tem
  • 12 dakikada okunur

16-21 Temmuz 2025


Yazmadığım günlere içerlemek yerine kaldığım yerden devam edeceğim. Her ne kadar böylesinin doğru olduğunu düşünsem de, çocukları sadece kendime mahkum edip sonra da yazmak ya da başka şeyler yapmak niyetiyle işime gömülüp onları yalnız bırakmak doğru gelmiyor. Önce çocuklar ve ihtiyaçları. Müsait olunca da kendime bir alan açarım. Yetişkin olan benim nihayetinde. Seçimlerimiz büyütüyor biz yetişkinleri. Yoksa her şeyi isteyen ve zamanını yönetemeyen yetişkin görünümlü çocuklar olarak kalıyoruz.


ree
ree
ree
ree

Çarşamba günü yine mutfakta çokça zaman geçirdiğim bir gündü. Tavuk, brokoli, patlıcan yoğurtlaması, domates çorbası, içine kaju, kayısı gibi çocukların tek tek yemediği her şeyi koyduğum kekler pişirdim. Farklı tatları, sebzeleri, tohumları, baharatları kullanmaya çalışıyorum. Çocukların olabildiğince zengin bir mutfakta büyümelerini istiyorum. Fakat bunu yaparken aileden gelen geleneksel yemekleri de devam ettirmeye çalışıyorum. Alışık olduğumuz, ailece herkesin sevdiği yemek çizgisinde ilerliyorum. Aşırı uçlarda, oldukça farklı denemeler yaptığımda yenmiyor. Yemek yapanlar, yaptıkları yemeklerin iştahla yenmesinin insana ne kadar mutluluk verdiğini iyi bilirler. Yemekleri de yazmamın sebebi, zamanın azlığından şikayet ettiğim günlerde mutfakta ne kadar çok zaman geçirdiğimi görmek, hatırlamak.


ree

Muffin kekler için yağlı kağıtlar keserken Merin de makası alıp kesmeye çalıştı. Uzun süre makası nasıl tutup nasıl keseceğini gösterdim ama anladım ki henüz zamanı değil. Makas çok büyük de olabilir. Bayağı uğraştıktan sonra eliyle yırtmayı tercih etti.


ree

Çocuklara aldığım havuz çok işe yaradı. Binbir türlü işle meşgulken, çocuklar havuzda oynuyor, yoruluyorlar. Suyun içinde olmaları benim için çok önemli. Temizlik işinin büyük yük olacağını bile bile iyi tarafını görmeye çalışıyorum.


ree
ree
ree
ree
ree
ree
ree

Kompost solucanlarımıza uzun süredir bakmadığımızı hatırladım. Kızlarla kontrol ettiğimizde çoğunun öldüğünü fark edip çok üzüldük. Hemen mutfak atıklarından hazırladığımız solucan yemeğini verip su dengesini sağladık.Solucanlar uygun ortamda kolayca çoğalan hayvanlar. Umarım yeniden çoğalırlar. Evde her çeşit kompost yapmak, doğada çöp diye bir şey olmadığını, muhteşem bir döngü içinde olduğumuzu göstermenin en etkili yolu. Ayrıca Merin her yeni gün tanıştığı hayvanlara heyecanla bakıyor, dokunuyor, isimlerini söylemeye çalışıyor. Bu deneyimler eşsiz.


ree

Akşam olduğunda Serin bugün ingilizce çalışmadığını fark edip masa başına oturdu. Tek-çift sayılarla ilgili bir etkinlik yaptık. Ben de böylece ilk defa tek ve çift sayıların ingilizcelerini öğrendim. Sanırım Derin de öğrendi. Serin hem Ingilizce, hem matematik çalışmış oldu.


ree
ree
ree
ree
ree

Perşembe sabahı güne Nelly’yi severek başladık. Merin “Hop hop!” diyerek köpeğimizin yatağa çıkmasını sağladı. Nelly öyle mutluydu ki sabah sabah kalplerimizi ısıttı. Bir ses duyduğunda kulaklarını havaya dikiyor olması en sevdiğimiz hareketi. Nelly bir insanın sahip olabileceği en iyi köpek. Anneannesi Nessy bizi kıskanır, hiç tereddüt etmeden insanları ısırırdı. Nelly’nin kimseyi ısırdığına şimdiye kadar tanık olmadık. Cinsleri gereği fazla gürültücü köpekler. Ama sanırım Nelly kırma bir köpek olduğundan çok daha iyi huylu ve sağlığı çok daha yerinde bir köpek. Atalarından aldığı en iyi özellik tüy dökmemek. Tüy döken bir hayvana evde bakmak istemem. Bu açıdan da çok şanslıyız. Bir keresinde çok talihsiz bir olay yaşadık. Ali’nin koyun yetiştiriciliği yaptığı bir dönem, aldığı tüy kırpma makinesinin çok iyi olduğunu görünce Nelly’yi traş edebileceğimi düşündüm. Alet o kadar keskinmiş ki, Nelly’nin incecik arka bacağına, eklem yerine giriverdi. Ortalık kana bulandı. Fakat Nelly bu süre boyunca bir kez bile ses çıkarmadı. Buna daha çok kahroldum. Göz yaşları içinde veterinere götürdüğümüzde, veteriner ameliyattan olsa bile bacağının sakat kalabileceğini söylemişti. Çok şanslıyız ki ameliyat çok iyi geçti, Nelly o günleri atlattı. Bugün çok sağlıklı, ayağında hiç bir problem yok. Aksi takdirde köpeğimi sakat bırakmış olma gerçeğiyle yaşamak oldukça acı verici ve zor olurdu. Artık sadece veterinerde traş ettiriyorum. Makina traşının zararları, köpeğin yaşadığı stres falan diğer her şeyin yanında hafif kalıyor. Nelly kendisini traş eden kişiye de alıştığı için narkoza gerek kalmadan rahatça süreci atlatıyor.


ree
ree

Mutfakta krep yapacağımı anlayan Merin hemen baş köşeye kuruldu. Her çocuğum gibi Merin de mutfakta olmaya can atıyor. 10 dakikada hazırlayacağım krebi 40 dakikada yaparak pişirdik. Bunu, çocuğumun eğitim ayrıcalığı gibi düşünüyorum. Merin yaşındaki bebekler için açılan oyun evleri yerine, benimle mutfakta çalışıyor, oynuyor, eğleniyor. Bu açıdan bakınca zaman kaybetmiş değil, çocuğumla beraber kazanmış oluyorum.


ree

Kızlarla bahçeye çıkıp fidelerin ne kadar büyüdüğünü, türlü türlü çiçekler açtığını görüp şaşkınlık ve hayranlıkla gezdik. Hangi bitkinin yaprağı nasıl, nerden çiçek çıkarıyor, nasıl kokuyor, meyve nasıl oluşuyor…. Tüm bunlar sihirli bir gösteriyi izlemek gibi heyecanlı benim için. Çocukların da aynı duyguları, hatta daha fazlasını hissettiklerini görmekten çok memnunum. Tüm bunlar en önemli öğrenme alanları bizim için. Bahçeye bu kadar önem vermemin sebebi çocuklarla beraber öğrenmek. Büyüyen bal kabağı bitkisini ilk defa gözlemleme şansım oldu. Artık salatalık ve kavunu ayırt edebiliyorum. Bir bakışta karpuzu tanıyorum. Bir insan yediği yemeğin nereden, nasıl geldiğini bilmiyorsa dünyadaki tüketim çılgınlığının önüne geçmek çok zor.


ree

Merin’in öğle uykusundan önce kızlarla göle yüzmeye gittik. Serin ata binmek yerine yürümek istedi. Yürümek, en sevdiğim. Böylece etrafa her şeyi daha net ve yakından görebiliyor, fark etmediğimiz detayları görebiliyor, doğayı dinleyebiliyoruz. Giderken araştırmak için çeşitli bitki ve çiçeğin fotoğrafını çektik. Gölde yüzmekten keyif alan yeni bir Merin var artık. Biz de onun sevincine ortak olup güzel zaman geçirdik. Dönüşte Serin boya yapmak için çeşitli malzemeler topladı. Boya olarak kullanmak için yeşil renk bir toprak bulmuş. Sopa ve yapraklardan fırça yapacağını anlattı. Bayılıyorum bu doğa dostu yaratıcı tarafına.


ree
ree

Merin uyanınca legolarıyla oynadı. Bir süredir legolarıyla oyunlar kurup oynuyor. Hayvan karakterlerine bayılıyor. Çeşitli ortamlar kurup “Anne bak!” diyerek gururla bana gösteriyor. İnsan yapmak istediklerine yetişecek gücü bulabiliyorsa eğer, çocuklarla dolu, oyunların oynandığı bir evde yaşamak gerçekten çok güzel. Benim en zorlandığım eşlik etmekten diğer işlere yetişemediğim ya da diğer işleri yaparken çocuklara eşlik edemediğim zamanlar.


Serin'in keçe iğnelemeyle yaptığı mayolu kız
Serin'in keçe iğnelemeyle yaptığı mayolu kız

Serin arkadaşını yeterince göremediğini söyleyip “Kalbimde bir sızı var.” şeklinde ve buna benzer cümlelerle hislerinin sık sık anlatmaya çalışıyor. Arkadaşı yılın neredeyse on ayını yurt dışında geçirdiğinden, özlem çekiyorlar. Bugün 35 km ötedeki evlerini ziyaret edip, gece de aynı yerdeki otelimizde kalmayı planladım. Bizim otelde yer olmadığını öğrenince, davet üzerine arkadaşlarımızın bahçesindeki misafirlere ayırdıkları konteynerda kalmaya karar verdik. Çocuklar mutlulukla havalara uçtular. Çocuklardan önce yapmaları gereken işlerini tamamlamalarını istediğimden, Derin’in hala bateri çalışmamış olması oldukça sorun oldu. Bir sürü tartışmayla evden zar zor çıkıp yola düştük. Çalışmaları çok da önemsemiyorum aslında. Önemsediğim şey sorumluluk ve özdisiplin.


ree
ree

Yolda inekler görünce durduk. Merin lego inekleriyle sürekli oynadığı için, inekleri gözlerini dört açarak, merakla izledi. Hatta uygun bir yerde arabadan inip ineğin yakınına gittik. Benim için yolculuklar bol keşifli olmalı. Arabaya binip gideceğim yere kadar durmadan sürmek bana göre değil. Çocuklarla sık sık durup, ilgimizi çeken şeylere bakmayı severim. Ali benim kadar olmasa da, eskiye göre bu duruma daha çok ayak uydurur, bizi anlar hale geldi.


Vardığımızda otelde denize girdik, yemek yedik, sohbet ettik. Hava kararınca eve gidip konteynera yerleştik. Artık alkol hayatımda değil ama arkadaşlarla muhabbet eşliğinde bir kadeh şarap içtim. Merin uykusu geldiğinden meme istedi fakat şimdi olmaz dedim. İlk defa meme emmeden kucağımda uyuyakaldı. Fakat bu sefer de çocuklar bensiz konteynıra gidip yatmadıkları için bir kadeh şarabı bile aceleyle içip odamıza dönmek durumunda kaldım. Çocukları zar zor yatırdım. Sanırım herkes yerini yadırgadı. Dışarıda olmanın en zor tarafı, yabancı bir yerde uyumak bizim için. Kendi otelimizde bile kalmayı tercih etmiyoruz pek. Ev en konforlu yer bizim için.


ree
ree

Gece Serin tuvalete kalkıp Merin ve benim yatağıma yattı. Serin için en zoru bensiz uyumak. Mecburen kendi yatağında yatmak zorunda kalmaktan çok mutsuzdu. Uykusu bana benziyor. Uyur gezer gibi bir hali var. Tuvaletten sonra bizim yatağa kendini bırakıp kalkmayı kesinlikle reddetti. Zar zor kendi yatağına götürdüm fakat bu sefer de benim uykum kaçtı. Bir kez uyandığımda bir daha uyuyamıyorum ve bundan nefret ediyorum. Sabaha kadar her gün takip ettiğim Onlar Tv, Özlem Gürses, Cüneyt Özdemir gibi isimlerin programlarını dinledim. Sonunda uyuduğumda gün ağarıyordu. Merin sanırım ben uyuduktan bir saat sonra uyandı. Öyle çok uykum vardı ki uyanamamışım. Derin ve Serin kardeşlerine bakmışlar. Uykumun arasında oyun sesleri duydum. Derin bezini çıkarıp poposunu havalandırmış. “Anne tekrar bez giydirmek için poposunun iyice kurumasını bekledim.” dedi. Ben yıkarım ama Derin’den yıkamasını beklemiyorum. Serin tüm yastıkları yatağına taşıyıp Merin’i oyalayacak oyunlar kurmuş. Uyandığımda Derin, Merin’in elinde tutmuş, arabadan eve doğru yürüyorlardı. Böyle zamanlarda hayatla, insanlarla ilgili şikayet ettiğim her şeyden utanıyorum. Şikayet edecek hiç bir şeyim yok gibi geliyor. Dünyanın en şanslı insanı, annesiyim.


ree
ree

Otele gidip kahvaltı yaptık. Barda Derin bir arkadaşımızın sazbüş isimli enstrümanını çalmayı denedi. Çocukların farklı enstrümanlarla tanışıp, kendilerine deneme şansı veren insanlarla karşılaşması büyük şans ve zenginlik.


ree
ree

Deniz kenarına indiğimizde bir kahve sonrası yüzmeyi planlarken Merin kucağımda erken bir öğle uykusu yaptı. Demek ki Merin de uykusunu tam alamıştı. Güneşin altında, tam öğle saatinde kucağımda uyuyan bir bebekle kalakaldım. Serin sık sık topladığı taşları getirip bana tanıttı. MErin nihayet uyanınca denize girip serinledik. Öğle yemeğine kadar yüzdük. Derin de önceden tanıdığı bir arkadaşıyla karşılaşmaktan çok memnundu. Beraber saatlerce güzel vakit geçirdiler.


ree

Öğle yemeğinin ardından akşamüzeri olduğunu fark edip, buraya gelmişken Ali’nin ailesine uğramam gerektiğini düşünüp evlerine gittim. Çocuklar halaları, enişteleri ve kuzenlerinin burada olduğunu görünce çok mutlu oldular. Niyetim erkenden eve dönmekken, çocukları uzun süredir görmedikleri kuzenlerinden ayıramadım. Serin arkadaşıyla oynarken, Derin de kuzenleriyle tekrar denize gitti. Merin öğlen erken ve az uyuduğundan sürpriz bir şekilde akşam üzeri tekrar uykuya daldı. Bir ara ben de yorgunluğa yenik düşüp yanına kıvrıldım ama uzun uzun uyuyamıyorum. Hamileliklerimden sonra, her seferinde başka bir arıza oluştu bünyemde. Gündüz uyusam en ufak bir ses ya da hareket sonrası, 10-15 dakika içinde uyanıp bir daha uyuyamıyorum. Aslında annelikle yüklenen önemli bebek bakım becerileri bunlar. Merin akşam sekiz buçuğa kadar uyudu. Yemek yedikten sonra, geç saatte eve doğru yola çıkabildik.


ree
ree

Cumartesi günü geçen iki günün yorgunluğuyla uyandık. Çok güzeldi ama aynı zamanda yorucuydu. Derin bile öyle yorulmuş ki, “Ben ne yaptım böyle. Kolumu kaldıramıyorum

yorgunluktan.” diye söylenip durdu. Merin bu aralar çocuklara okuduğum Little Book of Horses and Ponies kitabını çok seviyor. Okuyor gibi yapıp, figürleri de yanına yerleştiriyor. Oyunlar kuruyor. Bayılıyorum yaptıklarına. Kargoya gidip paketlerimi aldım. Solmera çiftliğinden aldığım, zehirsiz yetiştirilen ürünlerden elde edilmiş kahvaltılıklar, soslar, zeytinler gelmiş. Merin zeytine bayılıyor. Serin de salçalı soslara bayılıyor. Reçellerini de seviyoruz. Bu sefer taze sebzelerinden de aldık. Hele patlatmalık mısırları leziz.


ree
ree
ree
ree

Cumartesi günleri film günü olduğu için çocukların paketli, şekerli ürünler yemelerine göz yumuyorum. Aslında evde yapmayı teklif ediyorum ama bugün yapacak gücüm yok. Serin’den en azından bir yumurta yemesini rica ettim. Derin, Serin’e yumurta pişirebileceğini söyledi. Büyük bir işbirliğiyle, çöp yiyebilmek için yumurta yeme görevini tamamladılar.


Bugün ilk defa Merin’i öğle uykusundan uyandırmak için kapısını açıp Derin’in bateri çalışını dinlettik. Derin’in yeni başlayacağı derse yetişmesi gerekiyordu. Hemen uyanan Merin’i alıp, yola düşük. Merin öğle uykusundan aç uyandığı için yanımıza aldığımız zeytinleri yedi: zeytin ne mucizevi bir yiyecek. Merin’den başka hiç bir çocuğumun sevmemesi büyük hayal kırıklığı benim için. Ama geç değil. Tadına bakmalarını isteyerek alıştırabilirim. Her gün bir parça pancar yedirerek alıştırdım mesela. Bazen gönüllerine bırakmamak gerek. Doktorların dediği gibi hücreye sormak gerek neye ihtiyacın var diye, ağız tadına ya da zevke değil.


Derin dersteyken biz de arkadaşımızın kitap-oyuncak mağazasına gittik. Ürün çeşitliliği artmış. İstanbul’da görüp, beğenip getiremediğimiz kitaplar gelmiş. Burayı çok seviyorum. Biraz evde gibi hissediyorum kendimi. Serin bir lego beğenip almak için çok ısrar etti. Aslında artık pek Lego almak istemiyorum ama Derin’e onca Lego almışken, Serin’e istediklerini almamak haksızlık gibi geliyor. İstediği şeyden çok emin olunca almaya çalışıyorum. Başka isteklerini de dile getirince sınırı çekip hayır dedim. Fakat haftalık olarak verdiğim harçlığıyla almayı tercih edebileceğini de hatırlattım. Çok beğendiği pembe panter karakterini kendi harçlığıyla aldı. Aslında ben dikerdim, bence çok lüzumsuzdu ama kendi parası üzerinde özgürlüğü var. Nasıl isterlerse öyle kullanabilsinler istiyorum. Yanlış harcamalar yapılarak doğru yol bulunuyor zamanla. Ayrıca benim dikmemin çok uzun süreceğini söyledi. Haklı. Bence sabır hepimizin sahip olması gereken bir erdem.


ree
ree

Derin’den dersi bitince olduğumuz yere yürümesini istedim. Yanında telefonu olmadığı için hocası tereddüt etti hakkı olarak. Bizim zamanımızda telefon yoktu. Ailemiz bizi nasıl sokağa salmış, otobüsle, araçlarla bir yerden bir yere gitmemize müsaade etmiş aklım almıyor. Ben Derin’in yaşındayken İzmir’de Göztepe tarafından otobüse biner Alsancak’a giderdim. Bugün çocuğumuzun bir cadde boyunca yürümesinden endişe ediyoruz. Hocasına bişey olmaz, yürüyüp gelebilir desem de yola çıkıp Derin’in geleceği istikamete yürüdüm. Ali olsa böyle yapardı, hatta gidip Derin’i alırdı. “Bence doğrusu bu.” şeklinde değil de, Ali’yle beraber aynı aklı taşıyormuş gibi davranıyorum böyle zamanlarda. İkimizin de doğru bulduklarını, bazen bize uygun olmasa da diğer ebeveyn için uyguluyoruz. Ali içten içe “Buna ne gerek var?” diye düşünse de sırf benim nedenlerim için uygular. Bunun saygılı bir yaklaşım olduğunu düşünüyorum. Bu açıdan bakınca çocuklar konusunda ciddi fikir ayrılıkları yaşamadığımızı söyleyebilirim. Geçmişte ben daha çok söz geçirmek isteyen, daha çok müdahale eden taraftaydım. Artık ben de Ali’yi daha çok dinliyorum. Çoğu konuda haklıymış.


ree

Mağazada senelerdir çalışan, artık benim de çok iyi tanıdığım bayan annesiyle oturmuş örgü örüyordu. Serin yanıma gelip “Anne ne güzel şeyler yapıyorlar gördün mü? Hepsi el işi.” dedi. Gidip izlemiş ve yaptıklarını çok beğenmiş. Kız çocukları için toka ve çanta ördüklerini gördük. Çocuklarımın el emeğini görüp böyle kıymet vermeleri yüzümü güldürüyor. Otelimizin barında çalışan, Avusturya’da arkeoloji okuyan, pek sevdiğimiz kız da örgüyle kendine yazlık bir bluz örüyordu. Bayıldım! Yurt dışına gidince uzun kalacağım için dikişten uzak kalacağımdan endişe ediyordum. Örgü örerek el işine devam etme fikri beni cezbetti. Pizza yedikten sonra eve döndük. Aylardır ekşi mayalı pizza fikri aklımda, olgunlaşıyor. Yakında yapabilme becerisi kazandıklarımı yazdığım listeme onu da ekleyeceğim. Bir beceri bir kez girdi mi hayatıma, kolaylaşıveriyor. Bilmeyince hep zor, hep erişilemez bir yerde.


Akşam çocuklar transformers serisinin devamını izlemeye daldılar. Öyle yorgundum ki, Merin’i uyuturken uyumamak için çok direndim. Ben de uyursam çocuklar yalnız kalıp endişelenirler diye yanlarına indim. Serin film izlerken uykuya dalmış. Biraz da morali bozukmuş. Bugünlerde uyuduğumuz odanın kapısını açık bıraktığı için sıkça tartışma yaşıyoruz. Hava çok sıcak, odanın kliması çalışıyor. Üst kat yazın iki kat sıcak oluyor. Serin odaya girip çıkınca kapıyı açık unutuyor. Sıcağın yanında bir de sivrisinek sorunumuz var. İstemesek de eve girmelerine engel olamıyoruz. Serin kapıyı açık bırakınca uyuduğumuz odaya doluyorlar. Geçen gece sinekten uyuyamadım, kabus gibiydi. Tüm gece sinek avlamama ve beş tane öldürmeme rağmen hala beni uyutmayan bir tane vardı. Serin’in yine kapıyı kapatmamış olmasına çok kızdım. Cehennem sıcağında bir de sivrisineklerle iyi bir uyku çekmek mümkün değil. Serin’e kızmamın ardından sanırım biraz da morali bozuk olduğu için uyuyakalmış. Çok üzüldüm. Fakat bu kapıyı açık bırakma hatasını istisnasız her seferinde yapıyor. Tahammül edemeyecek bir zorluk içinde bırakıyor beni. Serin’i kendi çocukluğuma benzetiyorum. Çocukken kontrol edemediğim hatalar yapardım. Mesela elimden iğne düşmezdi, sürekli dikiş iğnesi kullanırdım. Sonra da unutur, yerde bırakırdım. Mutlaka birinin ayağına batardı. Her seferinde bunu nasıl yaptığımı anlayamazdım. İğneyi kaybettiğim an sanki yaşanmamış, hafızamdan silinmiş gibi hissederdim. Her seferinde yediğim tüm fırçaya rağmen önlem alamaz, iğneyi uygun bir yere koymayı başaramazdım. Yapabilsem, bu dalgınlığımdan kurtulmayı çok isterdim. Serin’in de kapıyı nasıl açık bıraktığını bilmediğinden, o an tamamen aklından çıktığından eminim. Bir hatırlatıcı, zil, işaret bulmalıyız. Kızdığım zaman kendime çok kızıyorum. Kızmak yerine çözümler üretmeliyim. Belli ki elinde değil.


ree
ree

Pazar günü, evde olmadığımız günlerde mutfakta unuttuğumuz kreplerin üstünde oluşan küfleri inceledik. Solucanlarımızı kontrol edip ortam sıcaklıklarını ölçtük. Dışarısı aşırı sıcak olduğundan solucanları eve aldık.


Akşam, defalarca izleyip asla bıkmadığımız La La Land filmini belki de onuncu kez izledik. Her izlediğimde farklı bir detay görüyorum. Derin “Filmi çok seviyorum ama sonundan nefret ediyorum.” diyor her izlediğimizde. Oğlan ve kızın neden ayrıldığını bir türlü anlayamıyor, sinirleniyor. Özellikle kızın başkasıyla evlenmiş olmasına çok kızıyor. İlişkileri sürdürmek fedakarlık istiyor. Karakterlerin ikisi de kariyerlerini seçip yollarına gittiği için ortada bir ilişki kalmadı. İzlerken elimde olmadan kendi hayatımı düşünüyorum. Ali bana “Evlenelim mi?” dediğinde büyükşehire gidip tasarımcı olarak çalışma hayalimden vazgeçtim. Ali de evlenerek hayalindeki karanlık ama kendini çok güçlü hissedeceği gelecekten vazgeçtiğini ara ara dile getirdi. Bazen bu sözlere “Sedat Peker’liğe doğru gidecek geleceğine engel olduğum için üzgünüm.” gibi alaycı cevaplar verdim. Ama sonuçta ikimizin de aile olmak için fedakarlıklar yapıp çok çaba harcadığı bir gerçek. Bir arkadaşım anlatmıştı. Biz Ali’yle evliyken, arkadaşım erkek arkadaşıyla evlenmeye karar verdiklerini söylemiş ailesine. Annesi pek memnun olmamış. Bizi örnek gösterip “Birbirinize Sesin ve Ali’nin olduğu gibi aşık değilsiniz.” demiş. Bunu sesli olarak duyduğuma şaşırdım, fakat çok gerçek olduğunu da memnuniyetle kabul ettim. Pişman değilim. Böyle bir aşkı bulunca sıkı sıkı sarılmalı insan. Her sabah ya da her ayrı düşüp kavuşacağımızda, her yeni günün sonunda heyecanlanarak, gözlerimizin içi gülerek birbirimize bakıyor olmak kendimi çok şanslı hissetmeme sebep oluyor. Biz de “Acaba bu bizim sonumuz mu olacak?” dediğimiz fırtınalı günler, zamanlar geçirdik dönem dönem. Evlenmeden önce hayatım boyunca tatmadığım bağlılık ve güven duygusunu Ali’yle yaşadım. İlişkimiz ikimizi de iyileştirdi, olumlu yönde değiştirdi. Ali, bu hayatın bana verdiği en değerli hediye.


Pazartesi günü Serin’in arkadaşı, küçük kardeşiyle bizi ziyarete geldi. Çocuklar doyasıya oyunlar oynadılar. Serin anne, arkadaşı büyük çocuk, küçük kızlar da bebek oldular. Çamaşır yıkayıp astılar, ütülediler. Yemekler yapıp bebeklere baktılar. Doktor ve hasta olup birbirlerini muayene ettiler. Legolarla oynayıp yangınlar söndürdüler. Bahçede çuvalların üstüne tırmanıp sohbet ettiler. Çocuklar oynuyor, meşgul diye ben de salonu temizleyip toparladım. Merin’i uyutmaya gittiğimde öğle yemeği için geciktiğimi fark ettim. Ben yokken kızlar çok acıktıklarını söyleyip anne babalarının yanına gitmek istediklerini söylemişler. Serin hemen dolaptan çilek çıkartıp yıkamış, arkadaşlarına sunmuş. Durumu kurtarmış, krize son vermiş. Çocuklarla zaman geçirmek, oyunlarını izlemek terapi gibi, meditasyon gibi iyi geliyor insana. Talepkar ve fazla gürültülü oldukları zamanları saymıyorum. Yoksa dürüst davranmış olmam.


Pazartesi günü teke tek bilim programında Emrah Sefa Gürkan ve Erhan Erkut’u dinledim. Eğitimle ilgili farkındalık yaratacak çok önemli bir söyleşiydi. Bu tür sohbetler sistemin içindeki çocuklara hitap ediyor gibi hissediyorum. Her söylenen bana, aileme, tarzımıza uymuyor. Ama genel olarak eğitim sisteminin dünyada ve özellikle Türkiye’de başarısız olduğu önemli bir gerçek. Üniversite okuyan gençlerin yetersizliğini, donanımsızlığını kabul etmek canımı sıkıyor. Kompozisyon, makale yazamayan, dilekçe dahi yazmayı bilmeyenlere teknoloji gençliği deniyor bu dönem çocuklarına. Annem çok okuyan, yazan bir kadındı. Satırlarını görünmez bir çizgi üzerinde, muhteşem el yazısıyla kusursuz yazardı. Öyle özenirdim ki, ben de taklit etmeye çalışırdım. Okulda kompozisyon derslerimiz vardı. Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenimiz önce bizi eserlerle tanıştırır, haftasonu tiyatroya götürürdü. Özel okula hiç gitmedim ama annemin seçtiği, çok beğenilen okullarda okudum. Geçenlerde, bir eğitim kurumunun müdürü bana bir dilekçe örneği çıkaramadı. Yazmam gereken dilekçeyi yapay zekaya sorup yazdım. Aslında kendim de biraz düşünerek gayet güzel dilekçe yazabilirim. Annemden bu anlamda çok şey öğrendim. Ama o an yapay zeka yardımıma yetişti. Bu eğitim kurumunun yapay zeka kullanmamasını, tekniklerinin eski olmasını kabul ederim de, dilekçeyi nasıl yazacağımıza kafa yormamasını, yardımsız yapamamasını anlayamıyorum. Eğitimde teknoloji kullanılmalıdır gibi bir inanışım yok. Teknoloji hayatımızı öyle kolaylaştırdı ki, tembel, işlevsiz, düşünemeyen insanlara dönüşüyoruz. Teknolojinden sağlayacağımız faydalar için çok fazla bedel ödüyoruz. Zararının, yararından fazla olduğunu düşünüyorum. Çünkü cahil olunca insan, faydayı alamayıp kölesi oluyor düzenin. Bu açıdan Erhan Erkut’un anlattıkları değerliydi. Teknolojiyi eğitimde böyle iyi kullanan insanlar umut veriyor.


Geçmişe dair anılarımı daha fazla zorlamak istemiyorum. Derin’in doğum gününe iki gün kaldı. Çok işim var. Şimdilik bu kadar.

 
 
 

Yorumlar


bottom of page