19 Haziran 2024 Çarşamba
- sesinakmaz
- 20 Haz 2024
- 6 dakikada okunur
Güne her sabah olduğu gibi Merin’i sevgiyle karşılayarak başladık. Bazen insanlar “Çocuklar kardeşlerini kıskanmıyor mu?” diye sorduklarında, Derin ve Serin’in Merin’i sevme hallerine bakıyorum. Belki bazen benimle yalnız olmayı özlüyorlardır. Ama Merin’in yapabileceğimiz çoğu şeye engel olmasına rağmen büyük bir hoşgörüyle, hiç bir şeyi bilerek yapmadığını, muhtaç olduğunu bilerek seviyor, yardımcı olmaya çalışıyorlar. Yaşları gereği bebek olduğu için bebekliğin gereğini yaptığını anlıyorlar.
Merin bugün tam 9 aylık oldu. Öyle tatlı ki, fırsat bulduğum bir an bile sevmekten kendimi alıkoyamıyorum. Çok mutlu, keşifler peşinde bir bebek. Uyanır uyanmaz işe gider gibi mesaiye başlıyor. Bazı yüksekliklerin üstüne çıkmaya başladı. Şu ara en sevdiği şey ayağa kalkmak. Çok uzun süredir sırt üstü asla yatmıyor. Bezini bile ayakta giydiriyorum. Oyunlar oynuyor, çıkardığım sesleri taklit ediyor, kelimelerin ne anlama geldiğini, mesela su dediğimde suyun geleceğimi anlıyor. Hatta böylece isteyip istemediği şeyleri anlayabiliyor. Sevdiği insanlara, Derin’e, Serin’e sevgisini gösteriyor, sevgilerini alıyor.
Aşağı inince dışarı çıkıp bahçe işlerini hallettik. Merin suyu görünce heyecanla bağırmaya başladı. Çimenlere koyup suyla oynamasına fırsat verdim. Bu sıcak havada ben bile suya değince ferahlıyor, daha iyi hissediyorum. Hortumdan gelen suyu yağmurlama yaptım. Serin altına girip ıslandı, oynadı, çok güzel eğlendi. Derin fidanları suladı. İçeri girince çocuklar telefondan bateri uygulamasını açıp çaldılar. Fark ettim ki Derin kümes hayvanlarına bakmamış. Ben kahvaltı için krep yapmaya çalışırken Merin’in uykusu geldi. Derin’den pişirmeye devam etmesini isteyecektim ama yapması gereken kümes işini yapmadığı için kahvaltıya destek vermesi gereken saatte dışarı çıktı. İşte buna çok kızdım. Çünkü krepleri bırakıp pişirmesem ve Merin’i uyutsam bu sefer de acıktık diyecekler. Derin’in yapması gereken işi aksatması, Merin çığlık çığlığa ağlarken kahvaltı hazırlamaya çalışmama mal oldu. Evde belirli kurallar ve pek şaşmayan bir düzen olmasını istememin nedeni bu kaostan kurtulmak. Stres seviyem bu sabah doruklara çıktı.
Üç gün önce ikinci fermantasyon yaptığım kombucha çaylarını artık dolaba koyma vaktim geldi. Çilekli olanı açmaya çalışsam da başaramadım. Öyle çok karbondioksit birikmiş ki açılmıyor. Dışarı çıkıp kapağı deldim, büyük patlamaya şahit olduk. Bu patlama kombucha çayımın doğru yolda olduğunu, fermantasyonun hakkını verdiğini gösteriyor. Pek mutlu oldum. Olmayacak diye üzülmeye başlamıştım.
Çocuklar Uno ve Monopoly oynadılar. Uno’yu her seferinde Serin kazanmış. Derin ise Monopoly oynamaya can atıyor çünkü her gün matematik çalışıyor olması hesap yapmayı kolaylaştırmış. Daha kolay hesap yaparak, keyifle oynuyor. Ama mutlaka bir anlaşmazlık yaşayıp oyunu bırakıyorlar. Serin kaybetmekten hoşlanmıyor. Derin de Serin yaşlarında aynı şeyleri yaşıyordu. Hatırladım.
Çocuklar her gün çalıştıkları konulara yarımşar saat ayırdılar. Bugün için Derin’in bir arkadaşını davet etmiştik. Merin uyanınca hemen mutfağa yemek yapmaya koyuldum. Eve biri geleceğinde baskı altında hissediyorum. Özellikle Merin’in uykuları sebebiyle bu ara eve birinin gelmesi işlerimi aksatıyor. Gelen kişiyi yalnız bırakıp işimi yapmak, Merin’i uyutmaya gitmek bana tuhaf görünüyor ama mecbur kalıyorum. Bu baskıyla en azından yemeği hazır edeyim deyip mutfağa girdim. İşi biten Derin’den sadece yere, kardeşinin yanına oturmasını istedim. Merin’i hemen yere bırakınca ağlayabiliyor ama yanında biri olunca alışıyor. Serin de geldi ve yine Derin’le oynamaya başladılar. Fakat öyle çok bağırıyorlar, çığlık atıyorlar, hoplayıp bir yerlere vuruyorlar ki duyduğum her seste Merin’e bir şey mi oldu korkusuyla bakıyorum. Bir yandan mutfakta yoğun çalışıyorum. İçimde önce büyük bir telaş, endişe, korku, ardından öfke yükseldi. Çocuklardan sakin olmalarını rica ettim. Aldırmadılar. Şu an mutfaktaki işimi bitirmeye çalıştığımı, zorlandığımı, böyle gürültülü ve çok hareketli oynamalarından rahatsız olduğumu, Merin’e bişey olacak endişesi taşıdığımı söyledim. Yine aldırmadılar. Sanırım üç kere anlattım. Uyandıklarından beri çılgınca oynuyorlar. Merin sürekli yeni öğrendiği ayağa kalkma hareketini yaptığı için sık sık düşüyor. Ben de hep düşecek mi endişesi yaşıyorum. Çocuklardan işimi bitirene kadar sakin kalmalarını istedim. Dinlemediler. Öyle çok öfkelendim ki, yeri göğü delebilirdim. Bedenim büyük bir travma yaşadı. Ne olduğunu bilmiyorum ama geçmişle ilgili olduğunu biliyorum. Daha geçenlerde çok sevdiğim bir arkadaşım çocuklarla çalışan, zaman geçiren herkesin psikolojik destek alması gerektiğinden bahsetmişti. Bunun doğruluğunu düşündüm durdum. Diğer yandan çocukların alanıma saygı göstermediklerini de düşündüm. Bencil davranarak sadece kendi eğlence, keyif alma dürtülerine kapılıp uyarılarımı duymadıklarını ve bunu adil olmadığını da düşündüm. İnsanların neden uzun süre çocuklarla olmak istemediğini, olamadığını, uzun zaman geçirince, özellikle kendi çocuğunla ilişkinde nasıl tetiklenmeler yaşadığını, kendi çocukluğunun yaralarının nasıl su üstüne çıktığını bir kez daha anladım. Çocuklar ve çocukluğun gereğini yapıyorlar diye düşünüyorum. Ama diğer yandan ben bu kadar stres altındayken ve bir çok kez uyarmışken umarsızca bana iyi gelmeyen bir eğlenceye devam etmelerini haksızlık olarak görüyorum. Çok yorgunum. Bana keyif veren tembellik alışkanlıklarımdan uzak duruyorum. Tüm bu disiplin tüm keyfimi çaldı. Benim tembellik dediğim alışkanlıklar nefes alma pencerelerimmiş, kapatmışım. Hayal ettiklerime ulaşmanın başka bir yolunu bulamıyorum. Diğerlerine özgürlük vermeye çalışırken kendime bu kadar acımasız olmayı adil bulmuyorum. Tüm bu zorlanmalarım üstüne düşünüyor, önlemler arıyorum.
Bayramda buralar öyle kalabalık, öyle yoğun oldu ki Derin arkadaşı ve ailesi trafikten, araba kalabalığından gelmekten vazgeçmişler. Böyle bir aksilik bugün işime geldi.
Evin içinde hepimizin huzuru için daha sakin uğraşlarla ilgilenmeyi istiyorum. Dışarıda istedikleri gibi kontrolden çıkıp, yapabildikleri çılgınlığı yapabilirler. Derin resimli kitapları ve çizgi romanları çok seviyor. Oldukça sıkı bir okuyucu. İçeriği seviyorsa uzun yazılar asla gözünü korkutmaz. Ama resimsiz uzun kitaplara şans vermiyor. Bugün klasiklerden birine şans vermesini istedim. Jules Verne’in İki Yıl Okul Tatili kitabını çok sevmişlerdi. 80 Günde Devri Alem kitabına başlamasını rica ettim. Her gün sadece bir sayfa, ya da yarım sayfa okuyabilir. Hiç sorun değil. Sadece fırsat vermesini istiyorum çünkü biliyorum ki düşündüğü gibi olmadığını görecek ve devam edecek. Çocukları denemedikleri konularda teşvik etmenin yanlış olmadığını düşünüyorum. İsteksizce başlayıp 8-10 sayfa okumuş bile. Ardından ben de aynı sayfaları okudum ki üstüne konuşacak şeyler olsun. Benim de okuduğumu görünce sevindi. Tam da düşündüğüm gibi “Anne benim kadar oku ki hakkında konuşalım.” dedi. Serin istediği için aldığım Ayvayı Yedik Müzesi kitabını Storytel’de buldum. Hep beraber dinledik ve kitabı çok sevdik. Tekrar tekrar okunası çocuk kitapları var. Bu kitap bizde derin bir iz bıraktı. “Ne anlattığın önemli değil, nasıl anlattığın önemli.” Çocuklar öyle sevdiler ki yazarın hemen diğer kitabına geçtiler. Bir süre sonra Derin yorulduğunu söyleyip kapatmak istedi. Üst üste bu kadar kitap okumayı ya da dinlemeyi artık uygun bulmuyorum. Kapatma fikrini onayladım. Okuduğu bir kitabı düşünmeli, notlar almalı, sindirmeli önce insan. Derin’in yorulduğunu hissedip dile getirmesine çok memnun oldum.
Serin 80 Günde Devri Alem kitabını kendisine okumamı istedi. Derin ise Antik Mısır kitabını okumak için ısrar etti. Derin’e okumayı bildiğini, Serin’e öncelik vermemiz gerektiğini söyledim. Bir bölüm okuyup “Serin bu kadar yeter mi?” diye sorduğumda yetmez diyerek devam etmemi istedi. “İlerde okumayı öğrenince bu kitapların hepsini okuyacağım!” diye iç geçirdi. Derin Antik Mısır kitabını okudu.
Bir süredir aklımda olan peg doll figürlerini yaptım. Çocuklar yaptıklarıma bayıldılar. Hemen bana katılıp kendi figürlerini yaptılar. Derin şövalye yapmak için keçeler kesip dikiş makinasıyla dikti. Dikiş makinelerimi kısa süre önce değiştirdim ama henüz aktif kullanamadım. Derin benden önce hepsini çözdü, bir güzel dikmeye başladı. Onların bunca zamanı varken benim olmayışını kıskanıyorum sanırım. Serin prensesler istedi. Taç ve tüller diktik. Öyle beğendi ki kendine de bir tane istedi. Bugün yapamayacağımı söyleyince hemen gidip tülleri çıkardı, kendine kıyafetler yaptı, takılar, topuklu ayakkabılar giydi, yastıklar serip tahtını hazırladı. Figürler için keçeden deniz sahneleri yarattı. Serin’in hayal dünyasına girmek, kaybolmak, her şeyi bir süreliğine unutmak isterdim. Çocuklar fikirlerini gerçeğe dönüştürebilmenin mutluluğunu yaşadılar.
Dışarı çıkıp tavukların kanatlarını kestik. Bostana girmeleri canımı sıkıyor. Onlarla konuşurken kendimi Pettson gibi hissediyorum. Merin yerlerde yuvarlandı, yol aldı. Bahçede oynamaya bayılıyor. Düşse de canı yanmıyor. Çocuklarla bostanda çıkan sebzelere baktık. Mini mini domatesler, dolmalık biberler çıkmış. Serin öyle heyecanlandı ki, toplamak için bekleyemeyeceğini, o kadar sabırsızlandığını anlatmaya çalıştı. Hepsinin neye dönüşeceğini hayal ettik. Bir kaç domates bağladım. Malçlama, kazık çakma, gübreleme, bağlama gibi işlerin hepsine yetişemeyeceğimi anladım. Olduğu kadar yapacağım. Tek başıma kaç tane şeye yetişebilirim ki? Kendimden beklentilerimi düşürmeye çalışmak yönünde karar aldım. Yapacağım ama olmayanlar için kendimi paralamayacağım.
Eve girince Serin oyununa dönüp banyoya en son gireceğini söyledi. Merin günün üçüncü banyosunu yaptı. Herkes yıkanıp dişlerini fırçalayınca yatağa gidip Serin’in uzun süredir okumak istediği Kızlar İçin Ergenlik kitabından bir kaç bölüm okuduk. Derin sık sık ergenlik okuduğu için etkileniyor sanırım. “Anne galiba ben de ergenliğe giriyorum.” dediğinde çok gülüyorum. Cinsellik ve sevişmeyle ilgili sayfayı okumamı istediklerinde ne kadar doğallıkla davransam da içimde bir rahatsızlık hissediyorum. Oysa çocuklar sevişme kısmının üstünde durmuyorlar bile. Serin bana “Bu yumurtaya iki sperm girerse iki çocuk mu olur?” diye sordu. Derin ise “Sanırım içeri bir sperm girince yumurta kendini kapatıyor, başka girişe izin vermiyor.” dedi. Dinlerken benim düşünüp okurken utanmama karşı ve onların olayın tamamen biyolojik tarafında olmaları yine oldukça şaşırmama sebep oldu. Bizim düşündüğümüz şeyleri çocukların da düşünüyor olduğunu sanmak büyük yanılgı. Ardından beşiz gebelikleri düşündük, hayal ettik. Aklıma beşizi olan Geniş Aile belgeseli geldi. Çocuklara gösterdim. Birazını izleyip hayretler içinde kaldık. Beşiz annesi olmayı hayal bile edemiyorum.
Merin uyanınca uyutmak için yanına geçtim ve gün böylece sona erdi.
Comments