24 Haziran 2024 Pazartesi
- sesinakmaz
- 25 Haz 2024
- 7 dakikada okunur
Herkes uyurken Merin’le sessizce odadan ayrıldık. Merin’e çiş yaptırmaya çalıştım ama istemedi. Çamaşır işini hallederken oynaması için çıplak halde yere koydum. Bir kaç dakika içinde çiş yaptığını fark ettim. Hızlıca temizleyip işime döndüm. Biraz sonra tekrar çiş yaptı. Bazen böyle çiş yapmaya direnip yere koyunca salıveriyor. Sanırım aklında oynayacak bişeyler var ve onu kaçırmak istemiyor. Dün havuzda uzun süre yüzdükten sonra huzursuzlandı. Artık uykusunun geldiğini düşünüp çıkardığım an çiş yapmaya başladı. Tuvalet iletişimi denen şey adı üstünde, bir iletişime dayanıyor. Merin’i dinlemediğim, sinyalleri görmediğim zaman anlayamıyorum. Gün içinde tuvaletinin gelip gelmediğini anlamaya çalışmak oldukça fazla dikkat gerektiriyor.
Merin’e uzun süredir kitap okumadığımı fark ettim. Evde sürekli kitap okunuyor ama Merin’e özel okumaları daha bilinçli yapmak yapmak istiyorum. Sevdiği aç tırtıl kitabını okudum. İlgiyle dinledi. Dün kitaplığımda Otuz Milyon Kelime kitabı gözüme ilişip hatırlatıcı oldu. Sanırım tekrar okuyacağım.
Köpeğimiz Nelly dün arazide koşturup, çamura bulandı. Çok eğlendi. Evden sadece tuvalet için çıkarmak, kirletmeden kontrollü dolaştırmak daha kolay ama bu Nelly için iyi değil. Koşturup oynaması, açık havada olmanın mutluluğunu yaşaması gerek. Daha dün Ali bana “Nelly’nin evde olması, bakımı da sana ek iş çıkarıyor. Evi kirletiyor.” dediğinde kabul etmedim. Diğer işlerimin yanında Nelly’nin bana pek yükü yok. Ali’yle kavgalarımızın sebebi genellikle tam da bu noktada başlar. Ali üzerinde zaten çok sorumluluk olduğunu söyleyip fazlasını istemez. Köpeğin bakımıyla ilgilenmez. Köpek sahibi olmayı seçtiğimiz için bende olan bilgiye dayanarak elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışırken yorulurum. Ali destek olmak yerine “Köpeği hayatımızdan çıkaralım ya da dışarı, kulübeye bağlayalım.” der. Yardım etmeyip üstüne bir de tavsiye vermesi karşısında çileden çıkarım. Dün bunu tekrar yaptığında sinirlendiğimi hissettim. “Hayır. Kar, zarar hesabı yapıyorum ve evde olması işime geliyor.” deyip konuyu kapattım. Terapistimin dediği gibi beklentiler içindeyim. Ali’ye kızmıyorum. Alerjik astımı var. Nelly cinsi gereği hiç tüy dökmeyen bir köpek ama yine de tüylerindeki akarlardan olumsuz etkilenebiliyor. Ali, ben ve çocuklar istediğimiz için evde köpek bakımına katlanıyor. Üstüne yetişemedikçe yorulduğumu ve sinirlendiğimi görüyor. Elinden sadece bana yapmamamı, sorumluluk almamamı söylemek geliyor ve bunu yapıyor. İstemediğim halde bir inek alıp, bakımı için benden destek istese ve yoruldukça evde gerginlik yaratsa ben de “İneği geri ver.” derdim. Bu açıdan bakınca çok haklı. Diğer yandan O böyle yapınca ben de onun hayatımıza getirdiği yüklere destek vermiyorum, aslında veremiyorum. Hali hazırda zaten çok fazla işim var. Eskiden yine de yardımcı olmaya, her yere yetişmeye çalışırdım. Fiziken bunca şeye yetişmek mümkün olmadığından sonunda öfkelenir, yardım ettiğimden fazla zarar verirdim. Belki de doğru olan Ali’nin bu “Herkes yapmaya gönüllü olduğu işe baksın.” tavrı. Harriet Lerner Öfke Dansı kitabında bu konuyu çok güzel anlatıyor. En yakın arkadaşlarımdan birinin söylediği gibi fedakarlıklarla insanları cezalandırmak bildiğimiz tek şey olunca, değiştirmek de kolay olmuyor.
Mesela pazara gitmek de benim tercihim. Senelerdir Ali’nin ısrarıyla manavdan alışveriş ederiz çünkü Ali bırak pazarı, manava bile çoğunlukla gidemez. Ama biz çocuklarla pazarı sevdiğimizi fark ettik. Özellikle para hesabı yapmaları için iyi bir pratik oluyor. Pazara gitmek yapmak istediğim diğer işleri aksatıyor. Manavdan parça parça alsam bu kadar yorulmazdım. Ali’ye dert yansam “Manava git, hatta ara eve getirsinler.” deyip konuyu kapatır. Pazarda daha az para harcıyor olmamız da önemli değildir çünkü teraziye koyunca pazara gitmenin bedeli Ali için daha ağırdır. Sonuçta başka işleri aksıyor, strese giriyorsa çocukların pazarda yaptıkları para alışverişi pratiği, köpeğin mutluluğu gibi şeyleri umursamaz. Yazmak öyle güzel ki, olayları bir tarafa çekmeme engel oluyor ve karşıdan bakmamı sağlıyor. Dün akşam tam bir kaos ortamı oluştu. Pazardan aldıklarımı yerleştirmek, yemek yemek, Merin’in uykusu, ukulele dersi, çocukların yatışı derken Nelly’yi yıkayıp içeri alamadım. Sabah kitap okuduktan sonra şöyle bir dışarı baktığımızda Nelly’nin bıldırcınları öldürüp balkona getirdiğini görerek hafif bir şok yaşadım. Nelly’ye evde bakmamın bir diğer nedeni de kümes hayvanlarımızı öldürüyor olması. Hayatımızın kontrolümüz dışında gittiğini düşünüyorsak sanırım bu diğerlerini kontrol etmeye çalıştığımızı gösteriyor. Oysa yaşam hep tercihlerimiz yönünde yürüyor.
Derin uyanınca kötü haberi verdim. Dört tane bıldırcının öldüğünü tespit ettik. Akıllı bıdıklar, kümeste bir delik bulup tek tek dışarı çıkınca Nelly de iç güdülerine engel olamamış. Daha fazla canımız sıkılmasın diye Ali ve Serin’e söylememeye karar verdik.
Derin dün ukulelede öğrendiği akorları gösterdi. Öğreniyor olmaktan çok mutlu. Kendini Tom Gates kitabındaki ukulele öğrenen baterist Norman Kıpırdak adlı karaktere benzetti. “Anne biliyor musun bir çok farklı enstrüman çalmaya yatkınım. Bu bana çok iyi hissettiriyor.” dedi. Haftaya Sümeyralar’ın Circles’da gerçekleştirecekleri kampta bateri çalma hayali kuruyor. Aslında bateriye başlarken tek hayali buydu. Çok sevdiği Tuncay Korkmaz ve ekibi bir bateriste ihtiyaçları olduğunu söylemiş. Derin bateri hocasıyla beraber Haziran’a kadar grupta çalabilme hedefi koymuştu. Hocası Derin’in hedefe ulaştığını hatta hedefi geçtiğini söylemiş. Bugün Tuncay’ı arayıp şarkıların notalarını istemeyi, haftaya kadar çalışmayı planlıyor. Bu plan ne kadar işe yarar ve ne kadar tutar bilemiyorum ama önemli olan önüne böyle hedefler koyması diye düşünüyorum. Sonucu önemsemiyorum.
Derin kahvaltıda patatesli yumurta istedi. Patatesleri doğrarken Merin ağlayıp kucağıma geldi. Tek elle doğramaya çalışırken zorlandım. Derin Lego yaparken “Anne zor olacaksa patatesleri kaynatabilirsin.” dedi. “Evet zor oluyor. Gelip patatesleri doğramaya ne dersin?” derken aslında sinirlendiğimi fark ettim. Lego yapmak istediği için kahvaltısını benim hazırlamamı talep ediyor. Zorlandığımı duyunca yardım etmek yerine akıl veriyor. Yine aynı fedakar cezalandırıcı döngüsündeyim. Ama burada önemli bir nokta var. Çocukların çoğu şeyi yapmaya üşendiğini fark ediyorum. Bu sebeple patatesi kaynatmak yerine Derin’i istediği kızartma patatesli yumurtayı yapması için çağırdım. Yaparken muhabbet ettik. Behiç Ak’ın kitabında yetişkinlerin çocukları nasıl da ekrana bağımlı hale getirdiğini anlatmaya çalıştığından bahsetti. Kitabın bir bölümünde, aynı anda onlarca şey yapmaya çalışan etrafı ekranlarla donatılmış iki çocuğun sohbetini anlattı. Çocuğun bir diğerine “Baban nasıl bir adam?” diye sormuş. Diğeri de “Babam eski dönem insanı. Bişey yaparken diğerini yapamayan, tek şeye odaklanan dönemden kalma.” gibi bişey söylemiş. Çocuklara özellikle son zamanlarda hep bundan bahsettiğim ve yapmaya çalıştığım için dikkatini çekmiş. Behiç Ak kitaplarını çok seviyoruz. Bizim hazinemiz olan bu sohbet ve farkındalıklara sebep olan kitapları ve diğer her şeyi çok seviyorum.
Çocukların dersini neredeyse unutuyorduk. Aceleyle evden çıktılar. Merin’le evde baş başa kaldık. Oyun oynadık, konuştuk. Evde kimse olmayınca iş yapmak yerine Merin’le ilgilendim. Zaten baika bişey yapmama izin vermiyor. Sürekli peşimde, kucak ve ilgi istiyor. Her şey olması gerektiği gibi. Yoruluyorum tabi ama O’nu çok seviyorum.
Merin yine kucağımda uyuyunca biraz dinlendim. Aklımdan “Şu an ayakta olsaydım yapardım iş listesi.” geçti. “Boşver. Olduğu kadar.” telkinleriyle oturmadan önce yaptığım soğuk kahveyi içerken yazı yazıp okumalar yaptım.
Merin uyanınca yemek yapmaya koyuldum. Bacağıma tutunmuş ağlarken yine düştü. Geçen gün de düşüp yanağını sıkıştırdığı için hala mor bir yanağa sahip. Çok üzüldüm. Canının ne kadar yandığını ağlamasından anlıyorum ve kalbim sızlıyor. Sadece kucaklayıp geçecek diyebiliyorum. Bugünlerde sürekli ayağa kalkmak istediği için sık sık düşüyor. Sürekli Merin’le oynamayı, yanına oturmayı çok isterim ama yemek yapmam gerekiyor. Merin ağlarken “Başka nasıl mümkün ki?” soruları geçiyor kafamdan. Düşecek ve biz de çok üzüleceğiz . Başka yolu yok. Böyle öğrenecek.
Çocuklar eve dönünce çok mutlu oldu. Aldığım yeni salıncaklar gelmiş. Merin’e sallanırken uyuyunca yatabilmesi için yeni bir salıncak aldım. Derin ve Serin’e de dışarda kullanmaları için bir tane aldım. Şu an kullandıkları salıncak için sürekli kavga ettikleri için bu yeni salıncağın sorunu çözeceğini düşünüyorum. Bu tür gelişim araçlarını çocukların duyu entegrasyonu için gerekli görüyorum. Çocuklarla salıncakları bağladık. Merin’in yine uykusu geldiği için huzursuz. Çocuklardan çok sessiz olmalarını isteyip Merin’i salıncakta oldukça uzun ve yorucu dakikalardan sonra uyuttum. Evde beyaz gürültü dışında hiç ses olmamasına, başka bir uyanın da bulunmamasına rağmen her 2-3 dakikada bir uyandı. Kesinlikle yatmak istemiyor, otururken uyumaya çalışıyor. Yattığını hissettiği an ayağa fırlıyor, tutunuyor. Merin’in kesinlikle bir duyu hassasiyeti var. Uykularından çok sık uyanıyor. Gece uykularına da bir kaç uyanmadan sonra dalabiliyor. Gece güzel uyuması harika ama gündüzleri kaç yaşına kadar kucağımda uyuyacak bilmiyorum. Seneler sonra bu satırları okurken gülümsüyor olacağıma eminim.
Merin uyanınca yemek yapmaya devam ettim. Merin’i bahçeye çıkaramadım, suyla oynamasına izin vermedim diye büyük bir rahatsızlık duydum. Yapmadığımda sanki geri dönüşü, telafisi olmayacak gibi hissediyorum. Uykudan önce mutlaka toprağa, suya değsin istiyorum. Evde günde üç kez banyo yapıyor oluşu da yetmiyor. Kendi gerekliliklerimden kendim bile sıkılıyorum bazen. Bir gün de çıkmasın, bir gün de değmesin suya, toprağa ne çıkar? Yorgun hissettim.
Dışarı çıkmadım. Çocuklarla evde gayet güzel zaman geçirdik. Derin çalıştığı matematik ünitelerinin sınavlarını çözmeye başlamış. Bazen “Anne 100 aldım!” diye seviniyor. Bazense soru yanlış çıkmış ya da yanlış yapmış, tam puan alamadığı için üzülüyor. “Derin kimse seni test etmiyor. Kendin için öğreniyorsun. Bu sonuçları senden başka kimse görmeyecek. Yanlış da yapsan yaptığın yanlıştan öğrendiğini fark ediyor musun? Okullarda keşke tam puan almak özendirilmek yerine, yapılan hataların büyük bir öğrenme fırsatı olduğu vurgulansaydı. Öğrenmek istiyorsan ve öğrendiğini düşünüyorsan notların, puanların önemi olmamalı.” dedim.
Yemekte Derin bana babasıyla bugünkü sohbetinden bahsetti. Bir gün Ali’ye çok kızgınken Derin’e “Babanın bu hayattaki amacı neymiş? Ölürken ne yaptım, ne yaşadım? diye kendine sorunca ne bulacak?” gibi şeyler söylemişim. Derin bugün bunu babasına anlatmış. İçimden “Keşke söylemeseydin oğlum”. dedim. Ama bunu sesli dile getirmiyorum çünkü asıl hatayı bunu Derin’e söyleyerek yapan benim. Bugünlerde eve piyano ve stand mixer almak istiyorum. Ali, Derin’e “Benim hayattaki amacım annene piyano ve mixer almak.” cevabını vermiş. Kahkahalarla gülmüşler. Diğer yandan bana kızmamış, kızgın oluşumu anladığını söyleyerek bana çok hak vermiş. “Merin’in doğumundan sonra annen çok yoruldu. Zor zamanlar geçiriyor. Kızgın olması, öfkelenmesi normal oğlum. Annen normal bir dönem içinde değil. Anlayışlı olmalıyız.” gibi şeyler söylemiş. Kızgın da olsam söylediklerimden çok utandım. Ailemi çok seviyorum.
Ali geldiğinde yemekteydik. Merin’in yeni hareketini gösterdik. Ellerimizi havaya kaldırınca Merin de kaldırıyor. İnanılma tatlı. Merin’i yıkadım. Bugün geç uyuduğu için uykusu yoktu. Yemekten sonra Derin mısır patlattı. Isabelle Filliozat’ın Arkadaşlık kitaplarını alıp okumaya, yönergeleri yapmaya başladılar. Serin okuyamadığı için beraber yapmak istiyor ama Merin’le mümkün değil. Biraz uğraşıp böyle olmayacak diyerek bıraktık. Çocuklara saati sorduğumda Derin “Serin!!! Annem saate bakmadan kaçalım.” dediğinde saatin geç olduğunu anladım. Yaz günlerinde hava 9’da karardığı için zaman algımız değişiyor. Saat 22:00’yi geçmiş. Çocuklara duşa girmeden yatmalarını söyledim. Bir gün yıkanmasalar ne çıkar? Dışarıda pek zaman getirmedikleri için çamur, toz olmadılar.
Çocuklar Mısır’la ilgili birer kitap seçmişler. Serin’in seçtiği İngilizceydi. Yatarken İngilizce çeviri yapacak gücüm olmadığını söyleyip Şirin’in Mısır Seyahati kitabını okudum. Şirin kitaplarını okumak çok keyifli. Çocuklar bayılıyor. Derin uyuyakaldı. Serin’e de artık bu kadar okuma yeter deyip uyumasını istedim. Ayrıca gece uyumadığı için sabah uyandıracağımı söyledim.
Günlüğümü bitirmeye çalışırken gözlerimi açık tutamadım. Hiç istemesem de yayınlamadan uyumuşum.
Comments