top of page

25 Haziran 2024 Salı

  • sesinakmaz
  • 26 Haz 2024
  • 7 dakikada okunur

Gün doğarken neredeyse bir aydır araziye dadanan dişi köpeğin havlamasıyla uyandım. Merin de uyandı. Uyumaya devam etmesi için kıpırdamamak için büyük çaba sarf ettim. Bir saat daha uyuyabilmek benim için çok önemli. Bugün bu köpeği araziden uzaklaştırmanın yolunu bulmalıyız diye düşündüm. Bu sene evimize yanaşan sekizinci köpek. Üzülüyorum. Yardım etmeyi çok istesem de hepsine bakamam.


Tekrar uyandığımızda Derin yoktu ama köpeğimiz Nelly yanımızdaydı. Derin tuvalet için dışarı çıkarmış ama eve girince tekrar yatmaya gelmiş. Köpeğimiz evin bireyi. İstekleri, tercihleri, fikirleri var. Şaşırıyorum yaptıklarına. Çok sevimli.


Çamaşır asıp aşağı indim. Zihnim meşgul. Bu sabah ev ya da çocuklarla ilgilenmek, dışarı çıkmak istemedim. Haftalardır aklımda çalışma odasına kapanmak var. Yazdıklarımı fotoğraflarla birleştirmenin bir yolunu bulmalıyım. Önümde büyük bir problem varmış gibi hissediyorum. Çözebilsem rahatlayacağım. Benim için gerçekten önemli. Ev işlerini tam yapmaya çalışırken günler devriliyor. Temiz, düzenli bir ev yaratıcılığıma engel oluyor. Çocuklara eşlik şart, onlara ayırdığım zamandan kısamam. Bir türlü ortayı bulamıyorum. Gerginim. Mutfağa gidip bir kahve yaptım ve yere, Merin’in yanına oturdum. Çocuklara bugün odada çalışmak istediğimi söyledim. Özellikle Derin çok mutlu oldu. “Anne bizim hiç bir şeye ihtiyacımız yok. Bugün film günü, çok mutluyuz. Akşama pizza alman bize yeter. Gerisi bizde.” dedi. Akşama kadar ne yiyip içecekler diye düşündüğüm an düşünmeyi bıraktım.


Derin ve Serin Merin’le oynarken bir tartışma yaşadılar. Derin, Merin’e oynaması için iki baget getirmiş. Merin bagetlerle bir yerlere vurmayı, çıkan sesi çok seviyor. Serin birden Merin’in elinden bageti aldı. Derin’in ısrarlarına rağmen geri vermedi. Sonra da bageti saklayıp Merin’e “Yok!” dedi. Derin bunu görünce çok fazla sinirlendi. “Serin o daha bir bebek. Ver şu bageti!” diye bağırmaya, Serin’i tehdit etmeye başladı. Derin’e “Üzüldüğünü, Merin küçük olduğu için korumaya çalıştığını anlıyorum ama Serin de Merin’i senin kadar seviyor. Sadece şu an o bageti Serin de çok istiyor. Müdahale etmezsen sorun çıkmayacak. Ama bu şekilde müdahale edersen Serin ve Merin’in ilişkisine hasar vereceksin. Serin, Merin’e öfkelenecek.” dedim. Derin bu sefer “Serin bak, Merin çok küçük ve o bageti çok seviyor. Oynayacak çok şeyi yok. Lütfen ona verir misin? Sen gidip kendi bagetini alabilirsin ama Merin yapamaz. Lütfen ver.” dedi. Serin yine “Hayır!” deyip saklayınca Derin yine çileden çıktı. Araya girip kalktım, diğer bagetleri aramaya başladım. Sonunda bulduk ve sorun çözüldü. Tahammülsüz bir anımda olsam ikisini de kırabilirdim. Bugün bu sorunu böyle halledebildiğim için kendimi takdir ettim.


Daha fazla zaman kaybetmeden çalışma odasına girdim. Oda çok dağınık ama umrumda değil. Önce biraz çalışacağım. Bir kaç yazı çıkarıp fotoğraf bastım. Elimdeki spiralli defter, çıktılar, fotoğrafları kesmek, yapıştırmak… hiçbiri içime sinmiyor. Grafik tasarım, dizgi, fotoğraf, baskı gibi işler aşkla yaptığım profesyonel ilgi alanlarım. “Zamanın yok, olduğu kadar olsun.” diyemiyorum. Hiçbir şey yapmamanın yararı olmuyor. Denemeler yaparak çalışmak yeni fikirlerin akışını sağlıyor.


Çocukların Merin’le ilgilendiğini duydum. Aslında Merin odada olduğumu biliyor ve buraya çok rahat geliyor ama gelmemeyi tercih etti. Bir ara Derin’in Merin’e kitap okuduğunu duydum. Sonra dans ettiler. Serin Merin’le oyunlar oynadı. İçeride seslerini dinlerken nasıl bu kadar şanslı olabildiğimi düşündüm. Ya benim çocuklara gönülden verdiğim gibi onlar da bana katkı sağlamak, destek olmak istiyorlar. Ya da destek olmazlarsa mutsuz, kızgın olacağımı düşünüp mecburen çabalıyorlar. Eğer ikinci seçenek doğruysa ben olgunlaşmamış ebeveyn, onlar da yetişkin çocuklar oluyorlar. Dinlerken bir yandan bunu düşünüyorum.


Elektrikli süpürgenin, ardından şarjlı süpürgenin sesini duydum. Derin “Anne sakın salona gelme!” diye bağırdı. Duyuyorum, yoğun bir iş, telaş içinde. Bir süre daha çalıştım ama artık gelmem gerektiğini, Merin’in uykusu geldiğini söyledim. Odada klima olmadığı için uyurken terliyor, salona geçmeliyim. Bu sırada Serin de yanıma geldi. Odada bulduğu, bir kaç ay önce öğrenmesi için hazırladığım nota kağıtlarını okudu. Okumada hızla ilerledi. Fa notasına gelince okuyamaz sanmıştım ama rahatlıkla okudu. F harfini nerden bildiğini sorduğumda Fil kelimesinden bildiğini söyledi. İnsanoğlu en iyi duygusal zekasıyla, anılarla, hikayelerle, yaşayarak öğreniyor. “Anne bana böyle okumam için başka kelimeler de hazırlar mısın? Çok sevdim.” dedi. “Tabi yaparım.” dedim. Şu zaman denen kavramı genişletebilsem neler yaparım… Sonunda salona geçiş iznini aldım ve gözlerime inanamadım. Derin akşam darmadağınık  bıraktığımız salonu toplayıp süpürmüş. Bu sabah bana verdiği destek öyle iyi geldi ki anlatmak zor. Duygulandım.


Merin’i uyuturken Serin’in yaptığı legoları hikayelerini dinledim. Dinlerken yapılacak işlerimi düşünüyorum ve elim telefona gidiyor. Bugün servis fırını getirecek, Merin’in sağlık ocağında dokuzuncu ay kontrolü var, yarınki doktor kontrolü için de mesaj gelmiş, aramalar yapmam gerek. Kendimi tutup telefonu bıraktım. Serin’i bitirene kadar dinledim, hatta yaptıklarına bayıldım. Bitince servisi aradım. Servis 10 dakika içinde gelince, Merin uyumaya devam etsin diye yatak odasına çıktım. Ali servisle ilgilenirken, Merin uzun bir sabah uykusu uyudu. Bu zamanı waldorf eğitimi araştırmalarına ayırdım. Waldorf yaklaşımı giderek daha fazla ilgimi çekiyor. Yapmayı sevdiğim ve yapmaya çalıştığım çoğu şey de waldorfa uyuyor. Sanırım bu sebeple yakın hissediyorum.


Merin uyanınca aşağı indim. Nedense dinlenmiş değil, yorgun hissettim. Merin uykusundan çok sık uyanıp tekrar tekrar uyutulması gereken bir bebek. Öyle alışmışım ki farkına varmıyorum. Yorulmam çok doğal. Ali herkese ekmek arası aperitifler sipariş etmiş. Aslında tercih etmem ama sırf zamandan kazanmak için ben de yedim. Yemeğin ardından Ali Merin’i yıkamaya banyoya götürdü. İçimden “Nasıl yıkıyor acaba? Banyoya mı sokuyor, yoksa sadece ellerini, ağzını mı yıkıyor? Üstü de yağlı. Şöyle bir sabunlasa iyi olurdu. Bir bakayım, şimdi O yapamaz.” gibi sesler yükseldi. Susturdum. “Nasıl yaparsa yapsın, karışmayacağım. Şu an baba kız beraber güzel zaman geçiriyorlar ve tek önemli olan bu.” dedim. Geçmişte de benzer bir an hatırlıyorum. Derin 4-5 aylıkken Ali akşam banyosunu yaptırıyordu ve Derin çok fazla ağlamıştı. Gidip duruma el koymak istesem de kendimi durdurmuştum. Ali, karışmayıp kendisine güvendiğim için teşekkür etmişti. Bir ara gidip ne yaptıklarına baktığımda Merin’in çok mutlu olduğunu gördüm. Hatta dün Merin’i yıkarken bir ara istediği şeyi alamadığı, ayağa kalkamadığı için çok ağladığında Ali gelip Merin’i aldı, sakinleştirdi. Bizim evde çocuk bakımı günümüzde yaygınlaştığı gibi yarı yarıya değil. Daha çok ben ilgilenirim. Ama böyle anlar da var ve çok kıymetli.


Serin yere uzanmış bana bazı harflerin yazılışını soruyordu. “Küu ne demek anne?” deyince İngilizce “Q” harfini sorduğunu sandım. Hayır deyince KÜ yazımını anlattım. “Ü harfini biliyorum. Gözleri olan, gülümseyen yüz!” dedi. İnanamıyorum. Nasıl da tüm harflerle kendi bağlantılarını kurmuş. Tüm bunları keşfetmekten büyük keyif alıyorum. Sonunda yazdığı kelimeye bakınca Mercedes Ekübe ve Ekües yazdığını, aslında Q kullanarak EQB yazmaya çalıştığını anladık. Çok güldük. Babalar ve özellikle abiler arabalara meraklı olunca küçük kız kardeşler de geri kalmıyor. Ardından çok güzel fare, kedi gibi figürlerle kompozisyonlar çizmiş. Piyanoda ritim çalışmayı önerdim. İstemeye istemeye “Tamam.” dedi. “Şu an istemiyorsan, istediğin başka bir zaman çalışalım. Ama bu zamanı sen belirle ve bana söyle lütfen.” dedim. Mutlulukla “Tamam.” dedi ve dediği gibi ilerleyen saatlerde çalıştık. Çocukların isteklerine, hazır bulunuşluklarına, yöntemlerine, zamanlarına saygı duymaya çalışıyorum. Onlar da bunu anlayıp işbirliği yapıyorlar.


Merin’in kontrolü için çocuklarla evden çıktık. Aşı olacağına üzüldük ama pek ağlamadı bile. Çocuklar üzülse de Merin’i çok güçlü bulup takdir ettiler. Eczanede Derin’in Merin’i sevme şeklini çok seven bayan “Ab benim abim de beni böyle sevseydi, hayat bana çok güzel olurdu:” gibi şeyler söyledi. Merin’i bu kadar sevmelerine bazen ben bile şaşırıyorum. Şimdi tartışsalar da Derin Serin’e de böyleydi, Serin de ona. Kıskançlık çok normal ve oluyor zaman zaman ama hiç kötü iz bırakan bir anım yok düşününce.


Alışveriş yapıp eve döndük. Ali yabancı köpeği götürmek üzere yakalayıp bağlamıştı. Döndüğümüzde çözülmüş, ortadan kaybolmuş olduğunu fark ettik. Tekrar yakaladığında eve gelip “Sesin bu köpeğin memeleri büyümüş. Hamile ya da anne olmasın. Yavruları varsa götüremeyiz.” dedi. Endişelendik, üzüldük. Etrafı aramaya başladık. Çocuklar evin altındaki boşluğa bakmaya gittiler. Boşluk çok dar olduğu için Derin girmek istemedi, Serin girdi. Böyle işleri Serin halleder, gönüllü olur ve becerir de. Serin bağırarak “Yavrular var, buldum!” diye bağırdı. Çocuklar çok sevindi ama bir yandan çok üzüldük. Sokak hayvanları hayatımı zorlaştırıyor. Sürekli bahçeme, alanıma giriyorlar. Köpeğimle yürüyüşe çıkamıyorum, saldırıyorlar. Bir yandan da hepsine yardım etmeyi istiyor, kahroluyorum. Kim köpeğini sokağa atar anlayamıyorum. Şimdilik yavrular büyüyene kadar kalmasına karar verdik. Çocuklar teşekkür ettiler. Tüm hayvanlara, özellikle yavru olanlara bayılıyorlar. Derin “Anne babam da üzüldü. Babamın böyle bir tarafı olduğunu bilmiyordum. Hayvanları sevmiyor sanıyordum. Bunu gördüğüme sevindim.” dedi. “Bunu babanla paylaşmalısın. Aslında baban hayvanları çok sever. Ama evde biri sürekli yeni sorumluluklar, yeni hayvanlar getiren iyi polis olunca, diğer taraf durduran, istemeyen kötü polis olmak zorunda kalıyor.” dedim. Ali geldiğinde Derin’in hislerini babasıyla paylaştığını duydum. Ali Derin’e “Bunu size gösteremediysek, bu bizim hatamız oğlum.” dedi. Çok istesem de mahremiyetleri için sohbetlerini dinlememeye çalıştım.


Ali araziye çalışmaya gitmesi gerektiğini ama gitmeden yemek yapabileceğini söyleyip zeytinyağlı pişirdi. Çok sevindim çünkü sadece pizza yemek istemiyorum. Bu arada ailece engellilik hakkında bir belgesel izledik, duygulandık. Engellilik üzerine yakın zamanda çocuklarla bir kitap okumuştuk. Engelli olmak düşündüğümüzden çok geniş, bilmediğimiz bir konuymuş. Engel olarak algıladığımız, gördüklerimizin çok ötesinde görünmeyen bir engellilik de varmış. Düşününce dertlerinden utanıyor insan.


Merin tekrar uyumadan önce Serin’in tilkisine yeni bir tişört dikmeye çalıştım ama olmadı. Bir süre ara verince mutlaka hata yapıyorum. Hata yapmak önemli değil de zamanım kısıtlı. Hatayı düzeltemeden Merin uyudu. Yine aynı hatayı yapıyorum. İhtiyaçları olan bebeğim ve iki çocuğum olduğu gerçeğini göz ardı edip günde onlarca işe yetişebileceğimin hayalini kuruyorum. Tişört yapmaya çalışmak bile güzel bir adım. Yarın belki tamamlarım. Bu dönem ufak adımlarla gideceğim. Bunu aklımdan çıkarmamalıyım.


Merin kucağımda uyurken Serin’le heceleri okuma ve yazma çalıştık. Üç heceli kelimeleri okuyabildiği için çok mutluydu. Her kelimeye komik bir anlam yüklüyor. Zorlandığında işi eğlenceli hale getirmeye çalışıyor. Bence bu harika bir yöntem.


Derin yeni fırınımızın tüm talimatlarını okudu. Fişin takılacağı priz arızalı, elektrikçi gelmedi. Uzatma çekip başka bir yere taktı. Fırını silip pişirmeye hazırladı. Tüm ayarlarını yapıp pizzayı pişirdi. Sofrayı hazırladı, pizzayı servis etti. Yedik. Merin’le yemekte “At gitsin.” oyunu oynadık. Üzümleri etrafa saçmasına göz yumdum çünkü çok güzel gülüyor, oynuyordu. Yemekten sonra Derin’e pizza için teşekkür ettim. “Anne ne yaptım ki? Alt tarafı pizza.” dediğinde “Oğlum fırının elektrik işini çözdün, temizledin. Talimatları okudun. Pizzayı en uygun şekilde pişirdin, bize servis ettin. En önemlisi üşenmedin. Seni çok takdir ediyorum. Ellerine sağlık. Büyük iş başardın.” dediğimde şaşkınlıkla mutlu oldu. “Ekmek yapmak istiyorum. Üşenip üşenmeyeceğimi o zaman göreceğiz. Çok teşekkürler anne. Beğenmene sevindim.” dedi.


Film gecesinde Young Sheldon izlemeye devam ettik. Artık zamanım öyle kıymetli ki oturup uzun uzun bişey izleyemiyorum. Bir bölüm izleyip işime baktım. Mutfakta işimi kolaylaştıracak bir alet arıyorum. Bugünlerde çok önerilen Thermomix’in tanıtımını izledim. Bana göre olmadığını düşündüm. Her şeyi tek makineyle yapan aletlere mesafeliyim. Fotoğraf çekeceksem sadece fotoğraf çeken profesyonel bir maline alırım, bunun için telefon kullanmak istemem. Doğraması falan güzel de çocukların doğrama becerilerinin gelişmesine önem veriyorum. Her yemeğin kişiye özel bir yöntemi var. Bana “40 gr su, 100 gr un koy.” diyen bir makineyi dinlemek istemiyorum. Fazla teknolojik arabalara da karşıyım. Park ederken onların yönlendirmelerine güvenemiyorum. Hiç bir teknoloji duyularımın yerini alamaz. Ayrıca bu kadar teknolojinin becerilerimizi zayıflattığını, bizi tembelleştirdiğini düşünüyorum. Wall-e filmi geliyor aklıma. En sevdiğim filmlerdendir. Yeni bir alet almamaya karar verdim. Bakır tencereleri, döküm tavaları hatta odun ateşini tercih ederim.


Merin’i defalarca uyuttum. Artık uyanacağını bildiğim için yanından kalkmıyorum. Çocuklar gelip kitap okumamı istediklerinde geç olduğunu söyleyip olmaz dedim. Hatta Serin bana aklında bir fikir olduğunu, bişeyler araştırmak istediğini söylemeye çalıştı ama ben susturup “Kızım saat çok geç oldu. Biliyorsun akşamları özellikle 22:00’den sonra yazı yazmak, sessiz kalmak istiyorum. Lütfen aklındakini unutma ve bana yarın anlat. Şimdi uyuma zamanı.” dedim. Kendim için günde bir-iki saat için bu sınırı çekmem gerektiğini hissediyorum. Aşağı vitamin içmeye indiğimde Ali’yle sohbet ettik. Merin tekrar uyanınca odaya koştum ve gün böyle bitti.

Son Yazılar

Hepsini Gör
Merin 1 yaşında!

Gece geçe kaldım. Çocuklar uyuyunca çalışma odasına kapanıp yazı yazdım, plan yaptım. Gündüz çocuklarla ve Merin’le yediğim yemeği...

 
 
 

Comments


bottom of page