26 Haziran 2024 Çarşamba
- sesinakmaz
- 27 Haz 2024
- 7 dakikada okunur
Günlük yazmayınca dün sabah neler yaptığımı, ne yediğimi bile hatırlamakta, anlatmakta zorlanıyorum. Çektiğim fotoğraflar hatırlamama yardımcı oluyor.
Her sabah olduğu gibi çamaşırlarla ilgilenirken Merin Ali’nin uyuduğu yatak odasına emekleyip saksıyı keşfetti. Toprağı avuçlayıp etrafa saçarken çok mutluydu, engel olmadım. Çocukların mutlu olduğunu görünce sonunda yorulacağımı bildiğim ama engelleyemediğim böyle durumlar var. Etrafı temizlemek benim için zor olacak fakat şu anı bölmek, Merin’in eğlencesini bozmak istemiyorum.
Evde işler birikmeye başladı. Sabahları dışarı çıkmak ile mutfağı toplamak arasında kalıyorum. Mutfağı toplamayı seçsem de Merin bacaklarıma tutunup ağlayarak izin vermedi. Dışarı çıkmak istediğini biliyorum. Çıkıp çimenlerde emeklemesine, suyla oynamasına izin verdim. Beni de ıslattı, doyasıya eğlendi. Hatta sanırım soğuk sudan üşüdü ve bana sarılıp artık bittiğini anlatmaya çalıştı.
Serin hepimizden geç ama neşeli uyandı. “Uykumu aldım anne. Çok mutluyum bu sabah.” dedi. Salıncakta sallanan Merin’le oynadı. Bugün Merin’in 9. ay doktor kontrolü ve aynı zamanda Menejit aşısının ikinci dozunun uygulanacak. Çocuklar sanırım üç senedir doktora gitmiyorlar. Rutin kontrol için hepsine randevu aldım. Dışarıya çıkacak olmak şimdiden zihnimi yormaya başladı.
Thermomix denen aleti beğenmedim ama hala eve bir hamur yoğurma aleti almak istiyorum. KitchenAid’in karıştırıcılarını araştırmaya başladım. Derin de heveslendi. İkimiz de ayrı ayrı araştırma yapmaya başladık. Saatler sürdü. Bir şey almadan önce araştırma yapmaktan çok yoruluyorum, bundan hoşlanmadığımı fark ediyorum. Aklımda dönüp duran “Bunun yerine şu işimi hallederdim.” düşüncesine engel olamıyorum. Bir zamanların ciddi boyutta alışveriş bağımlısı kişisi olarak alışverişe nasıl o kadar zamanımı verebilmişim aklım almıyor.
Ali arazide bekleyen işleri halletmeye çıktığında bizi arayıp “Eve ekmek arası söyleyeceğiz. Yer misiniz?” diye sordu. Kahvaltı hazırlamaya üşenip evet dedim. İki gündür kahvaltıda ekmek arası yiyoruz ve bundan hiç hoşlanmıyorum. İnsan işin kolayına kaçmaya bir kez alıştı mı devamı da böyle geliyor.
Doktor randevu saati yaklaştıkça gerginliğim de arttı. Evden çıkmamız gereken saat geldiğinde hala hazır değildik. Bugün telefonla araştırmalara çok fazla vakit ayırdık. İnsan ekranlara bakarken zamanın nasıl geçtiğini anlamıyor. Sonuçta kaçınılmaz olarak geç kaldık. Büyük stres altına girdim. Evden yükselen sesim eşliğinde çıkabildik. Üç randevu aldığım için yetişiriz diye düşünüp doktora mesaj attım. Doktor arayıp belli bir saatte çıkması gerektiğini, yarım saat geç kaldığımız için belki muayenenin yetişmeyeceğini, dilersek başka bir güne alabileceğimizi ya da sadece Merin’e bakabileceğini söyledi. Sorun olmadığını söyleyip yola devam ettim.
Çok uykusu gelen Merin yarım saatlik yol boyunca uyudu. Doktor artık saatin sorun olmadığını, işini iptal ettiğini söyleyince mahçup oldum. Kendimi sorumsuz hissettim. Böyle anlarda yargılayıcı ebeveyn tarafım kendime çok kızıyor. Ali ise hiç dert etmez, bugün olmasa yarın olur der. Onun bu rahatlığına çok özensem de randevuya geç kalarak karşımdakini zora sokmaktan çok rahatsız oluyorum.
Doktor randevumuz harika geçti. Muayeneye Derin’le başladık. Tüm sorunlarını anlattı. Mesela bir aydan uzun süredir geçmeyen öksürüğü, geniz akıntısı, hapşırığı, boğaz kaşıntısı var. Doktor duyunca gülümsedi. Bu dönem herkesin şikayetçi olduğu semptomlar bunlar. Muayeneye geç gelmenin stresini atınca ortamın güzelliğiyle rahatlıyorum. Doktorumuz ağırdan alıp hiç aceleye getirmeden sohbet ve şakalarla ortamı yumuşatıyor. Çocukların kafası dağılıyor. Şikayetlerine rağmen Derin’e gayet sağlıklı olduğunu, alerjisinin bile ilaç desteği almadan tolere edilebildiğini, gelişimin tıbben olması gerektiği ölçülerde olduğunu, ergenlik belirtilerinin ufak ufak başladığını söyleyip Serin’e geçti. Ama Derin ara ara sorularına, “Şuram da ağrıyor bazen. Şöyle de bir şikayetim var.” demeye devam edince, doktor “Seninle sohbete aşağıda devam edelim. Çok isterim sohbet etmeyi. Seni seviyorum biliyorsun.” dedi. Derin genel olarak kaygıları, endişeleri olan bir çocuk. Bu bir zayıflık değil ama farkında olursa yönetmesi mümkün olur.
Serin muayeneye başlamadan önce genital muayene olmayacağını, ayrıca kulak kirini de aldırmayacağını söyledi. Doktor eğer bir şikayeti yoksa zorunda olmadığını söyledi. Ara ara karın ağrısı, tırnak yeme, iştahsızlık gibi şikayetleri olduğu için kan tahlili yapılmasını uygun gördük. Kan alınmasına itiraz etmedi. Kontrol için Derin’in de kanına bakmak istedik ama kesinlikle izin vermedi. Endişeyle “Gayet iyiyim. Kontrole hiç gerek yok.” deyince üstelemedik. Serin parmağından kan alınmasını hissetmedi. Merin de farkına varmadı. Serin’in tahlillerinde hiçbir sorun çıkmadı. Merin’in değeri normalin biraz altında gelince kullandığı demir takviyesi miktarını arttırdık.
Çocukların boy ve kiloları tamamen normal görünüyor. Hatta kiloları boylarına göre bir tık az çıktı. Burada normal derken, tıbben belirlenen normlara göre, sağlığı tehdit etmeyen bir normalden bahsediyorum. Normal çok göreceli bir kelime. Herkesin normali çok farklı ve öyle de olmalı. Yoksa çeşitlilikten söz edemezdik. Merin’in kilo, baş ve boy değerleri normal kabul edilenin üstünde görünüyor. Şimdilik iri bir bebek ama ilerde her şey tamamen değişebilir. Pek şüphem olmamakla birlikte herkesin sağlıklı olmasına çok sevindim.
Doktorumuz, çocukların büyüdükçe bakımlarının azalıyor oluşundan ama mental açıdan daha yorucu bir dönemin geldiğinden bahsetti. Derin de “Ama babam hep ‘Büyüdükçe kolaylaşıyor.’ der.” dedi. Doktor da “O zaman babana bir mesajım var, ilet lütfen. Bence çocuk bakımının tüm zorluklarıyla annen ilgileniyor, baban da bir güzel meyvesini yiyor.” dedi. Oldukça gülüp eğlendiğimiz bir muayene seansı geçirdik.
Terapistimiz olsaydı “Sesin Hanım Ali Bey elinden geleni yapıyor. Elinden gelen bu kadar.” derdi ama arada “Ali Bey çocukların bakımında Sesin Hanım’a yardımcı oluyorsunuz değil mi?” diye sormayı ihmal etmezdi. Bugün çocukları doktora götüreceğimi söylediğimde cevap bile vermedi. “Benimle ilgilenmiyorsun. Doktora gideceğimizi söylüyorum.” dedim. “Doktora gideceğinizi dün de söyledin, biliyorum. Eğer gelmemi istiyorsan bugün gelemem. Çok yoğunum. Seni duyuyorum sadece kafam yoğun.” dedi. Aslında kendi işimi kendim yapmaya alışık olduğumdan çocukları doktora yalnız götürmeyi dert etmiyorum. Sadece beni görsün, duysun, merak etsin, anladığını göstersin istiyorum. Defalarca “Bugün çocukların hepsini doktora götüreceğim.” dediğimde aslında bana “Canım bugün doktora gideceksiniz. Çocukların üçünü de götüreceksin. Yapabilecek misin? Yorucu olur mu? Ben de gelmek isterim ama işim var. Zor olacaksa benim de gelebileceğim bir güne randevu alırsan beraber gidebiliriz. Sana başka nasıl destek olabilirim?” gibi sözler söylemesini istiyorum. Ama isteklerimi, duygularımı dile getirmezsem Ali bunu nerden bilecek?
Çocuk doktorumuzla kaç yıl oldu hatırlamıyorum ama Serin küçükken tanıştık. İlk muayenede ilgisinden çok memnun kalıp gitmeye devam ettim. Bir haftasonu Serin ateşlenip sesini de kaybedince acile gitmiştim. Hiç bir tahlil yapmadan antibiyotik yazıp göndermişlerdi. Serin’e ilk antibiyotiğini verdim ama içim rahat değildi. Teyzemi arayıp durumu anlattım. Bana durumun viral gözüktüğünü, antibiyotiğe devam etmeden güvendiğim bir doktora gitmemin iyi olacağını söyleyince pazartesiyi bekleyip bugünkü doktorumuza gittim. Gerçekten de ses tellerini etkileyen larenjit adlı bir virüsmüş. Antibiyotiğe hiç gerek olmadığını söylediğinde ağlamaya başladım. Şevkatle kolumdan tutup “Geri dönüşü olmayan bir durum yok. Ben de devlet hastanesinde çalıştığım yıllarda hatalar yaptığımı bugün anlıyorum. Lütfen kendinizi yıpratmayın. Kötü bişey yapmadınız.” diyerek beni teselli etmişti. Bir dost yakınlığı var kendisinde. Yanında kendimi iyi ve güvende hissediyorum. Geçen aylarda yine komik bir durum olmuş. Bir aile çocuklarının hastalığı sebebiyle telaşlı haldeyken doktorumuz bizden bahsetmiş. “Dert etmeyin. Ne aileler var, çocuklarını okula bile göndermiyorlar. Gayet de güzel gidiyor hayat.” gibi şeyler söylemiş. Konuştuğu aile de bizi tanıyormuş ve durum daha da eğlenceli hale gelmiş. Sözleri yanlış hatırlıyor olabilirim. Kulaktan kulağa değişiyordur mutlaka. Aklımda kalanlar kabataslak bunlar. Merin bir yaşına girince tekrar görüşmek üzere klinikten ayrıldık.
Yakınlarda çok sevdiğimiz bir kırtasiyeye girdik. Serin rengarenk kalemlere daldı. Derin kitaplıktan kendi sevdiği ve benim okuduğum kitaplara göz attı. George Orwell’in 1984 adlı kitabını getirip “Anne geçenlerde okuduğum kitap buydu değil mi?” dedi. “Hayır okumadım, sesli kitap versiyonunu dinledim.” dedim. Çok sevdiği Şermin Yaşar’ın yeni kitabını aradı. Celal Şengör’ün yeni çıkan kitabını buldu. Kendime çeşit çeşit boya fırçası aldım. Kasadaki bey “Serginiz mi var yoksa sadece hobi mi?” diye sordu. Ali bunu duyunca “Kocam var.” deseydin dedi. Ali böyledir, söyleyemediği şeyleri şakaya vurur. Komik ama bence bir çok şeyi açıkça söylemek yerine bastırıyor ya da söylememesi gereken şeyleri şakayla söylemeye çalışıyor.
Kırtasiyeden çıkınca Ali’yle konuştuk. Bize yemek yapmış. Cacık da yapmak istemiş ama salatalık bulamamış. Vardı aslında. İki buzdolabımız olduğundan diğerinde olduğunu tahmin edememiş. Çok yorulmuştum. Dışarıda yemek yemeyi hiç istemiyordum. Yemek yapmasına çok memnun oldum. Evden çıkacağını ve akşam evde olmayacağını da söyledi. En azından çıkmadan yemek bırakabilmesine gerçekten sevindim. Bunlar ilişkide küçük görünen dev adımlar bence.
Eve gelince bir ara Emir uğradı. Ayak üzeri sohbet ettik. Görüşmeyeli uzun zaman olmuş.
Derin’in aklına yakında Circles’da gerçekleşecek konser geldi. Grupla bateri çalmayı çok istiyor. Tuncay’ı arayıp çalmak istediğini söyledi. Bunun mümkün olup olmadığını sordu. Çalışması için parçaları göndermesini rica etti. Tuncqy davul setinin akustik olduğunu duyunca bir oh çekmiş. Grupla çalabileceğini söylemiş, bir ritim uydurup kendisine göndermesini istemiş. Derin’i bir yetişkin gibi ciddiye alıp böyle olumlu cevap vermesine çok sevindim. Aslında yakınımızda kimseden çocuklara karşı başka türlü bir yaklaşım beklemiyorum, hepsi özellikle çocuklara karşı olması gerektiği gibi duyarlı davranıyor. Yine de duyduğumda, gördüğümde çok mutlu oluyorum. Her ne kadar biz çevremizi buna göre seçsek de çocuklara karşı rahatsız olduğum evrensel bir yaklaşım mevcut.
Derin öyle heyecanlı ve mutlu ki yerinde duramıyordu. Bateri hocasını arayıp yarın çalışmak istediğini söyledi. Hocası “Derin sen zaten çok çalıştın. Hiç endişelenme. Ritimler kolay, senin bildiğin şeyler. Biraz çalışsak yeter.” demiş. Sümeyra da çalışması için parçaları göndermiş. Grupta çalsın ya da çalmasın hiç önemli olmadığını, takdir ettiğim ve gurur duyduğum şeyin şu an ki çabası olduğunu, elinden geleni yapıyor olmanın en önemlisi olduğunu söyledim.
Ali’nin yaptığı yemeği çocuklar beğenmediler. Onlara salata hazırladım. Bugün öyle yoruldum ki hasta gibi hissediyorum. Derin’e çok sevinsem de göstermiyorum. Çocuklardan hemen banyoya girmeleri, diş fırçalayıp yatmalarını istedim. Öyle uykum vardı ki neredeyse onlardan önce uyuyabilirdim. Serin diş fırçalarken gün içinde banyoda fark ettiğim kağıt ve kalemin ne olduğunu sordum. Diş macubunun içinden çıkan fırçalama çizelgesini takip ediyormuş. Bunu çok sevdim. Çocuklu bir ev dağınık, yorucu, kaos içinde olabiliyor ama tüm bu dağınıklığı anlamlı buluyorum.
Yatağa doğru giderken sabah asamadığım çamaşırları asarken etrafa baktım. Alınıp kitaplıkta yerine koyulmayan kitaplar yığın oluşturmuş. Legolar her yerde. Temizlemem gerek ama önce bu dağınıklığı toplamak bile bir günden fazla zamanımı alır. Çocuklarla konuştum, durumu anlattım. Kıyafetlerini, oyuncaklarını, kitaplarını işleri bitince yerine koyabilseler hayatın benim için ve hepimiz için daha kolay olabileceğinden bahsettim. Yetişemediğimden ve evde birinin temizlik yapmasından artık rahatsız olduğumdan evden dışarı çıkmayı bıraktığımı, bundan şikayetçi olmadığımı ama yine de yetişemediğimi söyledim. Çocuklar için bu ne kadar anlamlı bilmiyorum. Serin’in düzenli olmak için çabalamasını, Derin’in de beni mutlu etmek, sorun çıkmasın diye kardeşinin arkasını toplamak ya da anı kurtarmak için değil, düzenli olmayı alışkanlık haline getirmesini istiyorum.
Saat geç oldu. Kitap okuyamayacak kadar kötü hissettiğimi, çocukların da kendi kitaplarını okumadan hepimizin derhal uyumasının iyi olacağını söyledim. Derin yine de kitabını açıp okumaya başlayınca, Serin “Annem kitap okumayın dedi.” diye uyardı. Derin aldırmayınca bana şikayet etti. Derin “İspiyoncu!” deyip kitabını kapattı ve nihayet hepimiz uyuduk. Günlüğümü yazmak sabaha kaldı.
Merhaba. Serin’in tırnak yemesinin kök nedeni ya da tetikleyici nedeni var mı? 5yaş oğlumda da altı aydır tırnak koparma alışkanlığı var. Ağzıyla değil tırnağıyla koparıyor. Epey üzülüyorum, farklı farklı yollar deniyorum ama kendimi çaresiz ve sıkışmış hissediyorum. Belki siz ya da başka okuyucular bu konuyla alakalı benzer süreçten geçip çözüme ulaştılarsa tavsiyelerini dinlemek isterim.