Akran ve ekran; en iyi bakıcılar
- sesinakmaz
- 11 Ağu 2024
- 6 dakikada okunur
9 Ağustos 2024 Cuma
Bu sabah çocuklar uyurken Merin’le Nelly’yi gezdirmeye çıkardık. Harika bir sabahtı. Alışılmadık şekilde Merin’e ve çocuklara ayrı ayrı pankekler pişirip, bir de kek yaptım. Keki daha çok kendime yaptım. Bizim evde senelerdir klasik şekerli kek pişmez pek. Şekersiz alternatiflerini yaparız. Artık alkol içmiyorum, kahvemi sessiz, sakin, gölün manzarasını izleyerek içemiyorum, kimseyle görüşemiyorum, görüşsem de sorumluluklarımdan dolayı keyif almıyorum, bişey izlemiyorum, bir yere gidemiyorum…
Çok sevdiğim halde tatlı bişeyler yapmayı tercih etmem. Fakat artık anlık tatmin veren bir ödül kalmadı hayatımda. Bugünlerde değişik kekler yapıp yemek aradığım ödülü sağlıyor bana. Böyle zamanlarda anneannemi düşünüyorum. Şeker hastasıydı ama tatlı yemekten kendini alamazdı. Biz de sağlığına dikkat etmiyor diye kızardık. Alışık olduğum diğer şeylerden mahrum kalınca, anneannemin içinde bulunduğu durumu anlar oldum. Hayatında kendisine keyif veren çok az şey kalmıştı. Yalnızdı, bir yere gidemiyor, alışveriş edemiyor, insanlarla buluşamıyordu. Dikiş dikmeyi, yemek yapmayı, bahçeyle uğraşmayı, okumayı, yazmayı, yeni şeyler öğrenmeyi çok severdi. İnsan sevdiği bir işi yaparken yemek yemeği unutur, açlığını hissetmez. Ama yapmayı sevdiği şeyleri bile yapamadığından, yapayalnız, vücudunun el verdiği kadarıyla yaşıyordu. Yemek yemek mutlu olmasını sağlıyordu. Tatlı en sevdiğiydi. Keşke daha anlayışlı olsaymışım.
Çocuklar atıştırınca yüzmeye gittik. Serin ve Derin board u değişik oyunlar için kullanıyorlar. Tekne yapıp maceralara çıkıyorlar. Merin’le kucağımda derinlere gidince bacaklarını kaldırıp yüzünü suya sokuyor, ağzına su alıp fışkırtıyor. Mutluluktan kahkahalar atıyor. Biraz da kıyıda kum, taş ve su oynadıktan sonra iyice uykusu gelip ağlamaya başlıyor. En fazla bir saat içinde eve dönüyoruz. Artık her gidiş ve dönüşte arabayı Derin kullanıyor.
Merin’i uyutup aşağı inince çocuklarla dün yaptığımız resim defterlerini alıp matematik pratiğiyle sanatı birleştirerek çalışmaya başladık. Okulsuz, farklı deneyimlerle öğrenmeyi, okulun keskin çizgilerle ayırdığı disiplinleri bir arada çalışmayı çok seviyorum. Bostandan domates toplayıp resmini çizdik. Bıçakla ikiye bölüp içinin büyütülmüş resmini çizdik, sulu boya ile boyadık. Derin önce pek hevesli değildi. Kağıt üstünde matematik çalışmayı sevdiğini söyledi. Sonra karakalem yapmayı sevdiğini, boyamak istemediğini söyledi. Serin de kafasına göre çizimler yapmak istiyormuş. İkisine de hayır deyip, beni takip etmelerini istediğimi söyledim. Kafalarına göre çalışmak hep yaptıkları şeyler. Hiç yapmadıkları şeyleri denemelerini, güçlü ve zayıf yönlerini, sevip sevmedikleri işleri anlamalarını istiyorum. Sevdiğimiz şeyler de zamanla değişebiliyor. Bir zaman sonra eskiden zor ve sıkıcı gelen şeyler hoşlandığımız şeyler olabiliyor. Önyargıyla reddetmek yerine bir süre denemelerini istiyorum. Derin sulu boya ile boyama yaparken ne kadar iyi iş çıkardığını fark edince şaşırıp mutlu oldu. Serin, yazmasının zor olabileceğini söylediğim yazıları bile yazmak istedi. Ardından tohum saydık. Derin tohum miktarının düşündüğünden çok fazla olduğunu görüp gruplayarak sayarken iyi bir matematik pratiği yaptı. Serin önce saymak istemedi ama ardından hemen fikrini değiştirdi. Başta reddettikleri çalışmanın ne kadar keyifli olduğunu gördük. Bazen çocukları yeni şeylere bir şans vermeleri için desteklemek gerekiyor. İşi bitince Serin harika resimlerini yapmaya devam etti.
Çocuklar bugün arkadaşlarıyla görüşemediklerini öne sürerek şikayetlerini anlatmaya başladılar. Derin babasından kendisini bir arkadaşına götürmesini istemiş ama Ali cevap vermemiş. Serin de arkadaşını göremediği için çok mutsuzdu. Benim için hem benzersiz duygulara eşlik eden güzelliklerle dolu bir yıl hem de oldukça zor bir yıl oldu. Merin doğduğundan bu yana bir kaç kez hastalandım. Henüz Merin’in ilk ayında çocuklar ateşlendi, ben de kötü bir kaç gün geçirdim. Henüz üç çocuğun annesi olduğum ilk günlerde, hem de önemli bir ameliyattan çıkmışken, hepsine bakım vermek kolay olmadı. Ardından yılbaşını teyzemlerle sabaha kadar uyumayarak geçirince hastalanıp bir ay iyileşemedim. Ali kolonoskopi olmak üzere hastaneye yatıp çıktığında şiddetli bağırsak ağrısı çektiğim berbat iki gün geçirdim. Yaza girerken tekrar benzer şekilde bağırsak enfeksiyonu olup neredeyse yerlerde sürünecek kadar acı içindeydim. Bu sefer bir aydır süren sinüzit ve farenjit olma durumu her şeyden önce kendimi önceleyip iyi olmam gerektiğini hatırlatıyor. Çocukları eskisi gibi bir yere, arkadaşlarıyla buluşmaya götüremiyorum. Merin araba yolculuğunu sevmiyor, arabada durmuyor. Gittiğim yerde Merin’e bakım vermek iki katı yorulmama neden oluyor. Dışarda dinlenemiyorum, evde dinlenemiyorum. Ali’den destek beklemek bir balıktan sudan çıkıp uçmasını beklemek kadar imkansız. Yardım etmeyeceği için Derin’den sonra başka çocuk planı yapmak istemedi. Tüm bu zorluğa rağmen iki çocuğumuzun daha olması bana bile inanılmaz geliyor. Ama azıcık desteğim, en azından hasta olduğum zamanlarda kol kanat gerenim olsaydı üç değil, dört, beş çocuğum olmasını bile isterdim. Hal böyleyken çocuklara ihtiyaç duydukları sosyal ortamı sağlayamıyorum. Sağlıklı ve ayakta olmaya çalışıyorum. Ali, çocukların bu ihtiyaçlarını duymaya alışık değil. Duysa da olduğu kadar olsun deyip arkadaşlarıyla görüştürmek için bir gayret göstermiyor. Aslında “Çocuklar nasıl sosyalleşecek?” kısmının biraz abartıldığını düşünüyorum. Okul ve iş hayatının kasten çocuklar ve aileleri birbirinden kopardığını, aile olma, birbirine bağlanma ihtiyacının, aile üyeleri tarafından dışarıda giderilmeye çalışıldığını görüyorum. Dünya bunu istemediği için aileler çocuklarıyla bütün bir hayat yaşamak yerine yaşamanın gereklilikleri sebebiyle mecburen okul zamanı okula gönderip, tatilde sıkılan çocuğu oyalamak için arkadaş avına çıkıyorlar. Aileler de kendi arkadaşlarıyla görüşmeye önem veriyor. Çocukların arkadaşlarının, paylaşımlarının hayatlarında, anılarında önemli bir yeri olacak. Ama aile her şeyden önemli benim için. Okul sistemi dışında çocukların istediği hayatı sağlayabilmek için çok fazla şeyi feda etmem gerekti. Hiç bir zaman kolay olmadı, hala kolay değil. Her geçen gün hayatımdan bir sürü şeyi çıkarıyor, kendimi bu hayata daha fazla adapte etmeye çalışıyorum. İşin arkadaşlık kısmı da olduğu kadar olsun. Bizim şartlarımızda, seçtiğimiz hayat tarzı içerisinde hepsini bir arada oldurmak mümkün olmuyor.
Derin arkadaşlık konusunda çok fazla dert yanınca, aklıma gelen, anlaştığını düşündüğüm tüm aileleri aradım. Herkes aynı dertten şikayetçi; “Çocuklar sıkılıyor!” Aradığım çocuklar genelde kardeşi olmayan, okula giden çocuklar. Yazın çocuklar çok sıkılınca bir sürü kursa, aktiviteye, dershaneye, kuran kursuna gidiyorlarmış. Eskiden yaptığımız şeyleri yapamadığımız için ben de çocukları boş kalmamaları adına doğa sporu etkinliklerine dahil etmiştim. Bir çoğuna katılamadılar. Hepsine katılmaya çalıştıklarında evdeki işleri aksadı, düzenleri bozuldu. Derin ve Serin’in hayatında neredeyse tatilsiz, her gün devam etmeleri, pratik yapmaları gereken disiplinler var. Derin için bateri, Serin için piyano çok önemli. Her gün havaya girip istekle çalışmanın yanında bir sürü şarkı dinliyor, yeni şeyler deniyorlar. Az da olsa Serin günlük okuma yazma ve İngilizce pratiği, Derin matematik ve İngilizce çalışıyor. Kağıt üstünde çalışmanın yanında diğer disiplinlerle birleştirip bütüncül bir öğrenme sağlamaya çalışıyoruz. Tüm bunları yaparken evdeki sorumluluklarını da yerine getiriyorlar. Çamaşırlarını olabildiğince katlayıp dolaplarına yerleştirmek, evi süpürmek, Merin’le ilgilenmek, yemek yapmaya katkıda bulunmak, temizlikte aktif rol almak gibi sorumlulukları var. Derin her sabah kümes hayvanlarına bakıp balkonu yıkıyor. Serin Nelly’yi gezdirip yemeğini veriyor, bulaşık makinesini boşaltıyor. Çöpler atılıyor, bahçe sulanıyor, marketten alınanlar yerleştiriliyor, soğuk su için sürekli şişeler doldurulup dolaba konuyor… geçen gün Derin yaptığı işlerden bunalıp “İş yapmak için okula gitmiyorum galiba.” dedi. “Okula ne zaman istersen dönebilirsin. Planın okula gitmeyip tüm gün yatmak mıydı?” dedim. Çocuklara sık sık söylediğim cümleler var. “Ben oturup dinlenmeye bile zaman bulamazken sizin tüm gün kitap okumaya ya da sıkılmaya vaktiniz varsa bu evde adalet yok. Siz çocuksunuz diye sorumluluklarınızdan öylece sıyrılamazsınız. Bu evde işlerin bir kişini üzerinde olması kabul edilemez. Herkes yaşına uygun işi yapacak.” gibi şeyler söylediğim oluyor. Ama genelde tartışma yaşamıyoruz. Ne kadar yorulduğumu görüyor ve yardım etmek istiyorlar. Yaptıkları çoğu işe öyle alıştılar ki, artık zorlanmadıklarını görüyorum. Uzun zamandır eğer kendi dünyamı kurmazsam, dışarıdaki dünyanın bizi yutacağını aklımda tutarak herkesin aktif çalıştığı, katkıda bulunduğu, beraber yapmanın mutluluğunu yaşadığımız dünyamızı kurduk. Öyle dolu dolu geçiyor ki, dış dünyayla bağlantı kuracak zamanı özellikle yaratmakta zorlanıyoruz.
Her şeye rağmen çocukların arkadaş arayışlarına kulak verip Ekincik’e gitmeye karar verdim. Çocuklar mutluluktan havalara uçtular. Ali arazide çalışıyordu. Gelmek istemediğini, çalışması gerektiğini biliyorum. “Gelmemi istiyor musun? Merin’le nasıl gideceksin?” dediğinde gelmesinin işimi çok kolaylaştıracağını söyledim. Ali de kabul edip bizi götürdü. Nomad’da arkadaşlarımızla güzel bir gün geçirdik. Arkadaşsızlıktan şikayet eden çocuklar, akşam olurken beraber tabletle oynamak, bişeyler izlemek için izin istediler, vermedim. Daha geçen seneye kadar çok sıkıldıklarında, yapacak bişey kalmadığında göz yumuyordum. Şimdi anlıyorum ki ekran istiyorlarsa, sıkılmışlar, ayrılma vakti gelmiş demektir. Hala eğleniyor olsalar ekranı akıllarına bile getirmezlerdi. Bu konudaki tavrım eskiye göre çok net. Bir daha ekranı çocuklarıma bakıcılık etmesi için kullanmayacağım. Filmlerde ailelerin gece dışarı çıkarken çocuklarını birine emanet ettiklerini, düzenlerinin bozulmadığını görüyoruz. Biz ise çocukları kendimize uydurmaya çalışıp gittiğimiz yerlerde ekranlarla oyaladık. Bu kötü döngüyü değiştirdiğime seviniyorum. Biriyle görüşmemiz gerekiyorsa da uzatmadan, gerektiği kadar görüşüp tadında bırakarak, ekranı aklımıza getirmeyerek eve dönüyoruz.
Yolda midem bulandığı için yolculuk benim için kabusa dönüşüyor. Arabada çocukların ihtiyaçlarıyla ilgilenemiyorum. Eve dönmek üzere yola çıkarken Serin cips istedi. Arkadaşıyla cips almak için konuşmuşlar ama alamamış. O kadar çok sızlandı ki alıp kurtulmak istedim. Cipse onay verince, bu sefer cipsi şeker ile değiştirmek istedi. Bu sefer Ali “Annen buna tamam dese de ben kabul etmiyorum. O şekerlerden nefret ediyorum. Alamazsın.” dedi. Serin çok daha fazla sızlanınca almayalım dedik ve cipsi kabul etmek zorunda kaldı. Bunu yaptığına inanmıyorum. Aslında bir yandan bu durum çok tanıdık. Serin ne zaman arkadaşıyla görüşse, memnun olmak yerine büyük tatminsizlik yaşıyor, ayrılınca mutlaka bir sorun çıkarıyor. Bu durumu çok iyi tanıyorum çünkü özellikle bu yaz defalarca yaşadım. Çocuklarınıza Tutunun kitabı bu durumu gayet açık anlatmış. Arkadaşlarla buluşmanın çocuklara asla yetmeyeceğini, hep daha fazla görüşmek isteyeceklerini, arkadaşların uyulturucu gibi bağımlılık yapabildiğini anlatmış. Bu kitabı okumak olan biteni görüp tedbir almamı sağlamıştı. Şimdi çok daha iyi anlıyorum.
Eve dönüş yolculuğu benim için felakete dönüştü. Tüm gün öksürüp, durmadan burnumu temizledim. Yolda ise, yukarı çıkıp inmenin uyguladığı basınçla kafamda müthiş bir doluluk hissi ve ağrı oluştu. Resmen tekrar şiddetle hasta olmuştum. Evden çıktığıma bir kez daha pişman oldum. Yolda uyuyan çocukları eve taşıyıp yataklarına yatırdık. Ağrımı dindirebilmek için bir ağrı kesici içip ben de uyudum. Bu yoğun gün böylece sona erdi.





Yorumlar