top of page

“Babam benimle gurur duyuyor mu?”

  • sesinakmaz
  • 27 Ağu 2024
  • 5 dakikada okunur

19 Ağustos Pazartesi sabahı ben çamaşırları asarken çocuklar kitaplıkların önünde uzanıp kitap karıştırdılar. Bir an çamaşır işinin bize kitqpları çağrıştıracağını düşünsem de çok geçmeden yanıldığımı fark ettim. Kitaplar her yerde, her şeyimiz olmuşlar. Yatakta, yemek masasında, koltukta, arabada, salıncakta, bahçede, bisiklet gezilerinde, kumsalda, kampta, tatilde, piknikte, tuvalette, banyoda, her yerde…


Her sabah olduğu gibi yüzmeye gittik. Bazen her gün yüzmeye gidecek olmaktan bile sıkıldığımı fark ediyorum. Suyu ve yüzmeyi çok seven biri olarak insan bundan nasıl sıkılır ki diyorum kendi kendime. Çok sevdiğim şeyler de olsa her gün aynı şeyi yapmaktan fena halde bunalabiliyorum. Özellikle çocukların hayatında öngörebildikleri, her gün tutarlılıkla yapılan rutinleri olmalı. Bunu sağlamak için Derin’in doğduğu günden bu yana büyük bir gayret içindeyim. Yemek, yatma saati, kişisel temizlik ve bakım gibi konuları neredeyse hiç aksatmam. Okulsuzluk kararından sonra rutinler dışında, öğrenme konusunda her gün başka bir şey yaptığımız günler yaşadık. Erken çocukluk döneminde tamam da, çocuklar büyüdükçe bunun da zararlarının olduğu noktalar fark ettim. Mesela dil öğrenmek sık tekrar ve bilinçli bir çaba gerektiriyor. Her gün keyifle yaptığımız şeyler bir süre sonra öldürücü bir can sıkıntısına dönüşse de amaca ulaşmak için devam etmek oldukça önemli. Çocuklarla yüzmeye de bu motivasyonla gidiyorum. Serin çok istiyor, Merin her gün yeni şeyler öğrenip, sabah uykusundan önce tüm duyularıyla dünyayı hissediyor. Sağlık için güneşin en faydalı olduğu son günlerden faydalanıyoruz, hareket ediyoruz ve bazen sıkılarak gitsek de sonunda mutlaka çok eğleniyoruz.


Bu sabah kendi fotoğrafımı çekerken bir sene öncesini düşündüm. Hamileyken düşündüğümden fazla kilo almıştım. Hamileliklerimde aldığım kilolar 12-13’ü geçmezken, bu sefer 16-17 kilo’yu bulmuştum. Her hamileliğimde aynı endişeleri yaşadım. Son hamileliğimde kiloma rağmen kendimi her zamankinden çok daha fazla beğensem de spor yapamayıp, hareket edemeyince “Acaba bu sefer bitti mi? Artık asla eskisi gibi görünemeyecek miyim?” gibi kaygılarım olmuştu. Bügün hamile kaldığım günden de zayıfım. Hem de pek bilinçli bir çaba harcamadan, tamamen yorgunluk, koşuşturma, yemek yemeyi unutma, yiyememe, çocuklara eşlik etme telaşından, her şeye yetişmeye çalışmaktan zayıflamışım. 13 sene önceki genç kız Sesin değilim, hiçbir zaman da olamayacağım. Fakat ironik bir şekilde bugün kendimi daha çok beğeniyorum. Vücudumun muhteşem olduğu günlere kıyasla özel bir özgüven hissediyor, aynada gördüğüm halimi seviyorum. Yaş almak düşündüğüm gibi kötü değil, aksine kendimle barıştığım ve sahip olmadıklarımı boşverdiğim bir yolculuğa dönüştü.


Sudan çıkıp gitme vaktinin geldiğini söyleyerek arabaya yürümeye başladım. Çocuklar hala oyalanıyorlardı. 10’a kadar sayacağımı, gelmezlerse beklemeden gideceğimi söyleyerek saymaya başladım. Yetişemediler. Arabaya binip eve doğru hareket ettim. Çocuklar bunu yapmama bayıldılar. Koşarak bana yetişip önce arabanın yanından gittiler. Sonra arabanın ön kaputuna oturup tutundular. Arazide arabayı en düşük, hızlı yürüyerek bile geçilebilecek bir hızda sürdüğüm için ortada büyük bir tehlike yoktu. Eğlenceli bir anne olduğumda beni çok sevdiklerini gözlerinden bile anlayabiliyorum.


Eve geldiğimizde Ali yeni uyanmıştı. Merin’i sevmek için aldığında, ben de bunu fırsat bilip mutfaktaki işlerimi hızlıca bitirmeye çalıştım. Ali bana sessiz olmamı söyleyince Merin’in uyuyor olduğunu fark ettim. Ali’ye “Koltukta uyursa ne yapacağız? Yatağa nasıl götüreceğiz?” diye sordum. “Orasını bilmiyorum, uyutuyorum ama.” dedi. Böyle yaptığında çok kızıyorum. Defalarca salıncakta sallarken de aynı şey oldu. Merin iki büklüm salıncakta uyuyakalınca, rahatsız da olsa uyumuş olduğu için zafer kazandığını düşünüp evde herkesten sessizlik istiyor. Merin’i tam on ay boyunca tüm gündüz uykularında kucağımda ya da kanguruda uyuttum. Bazen bu şekilde iş yaptım, bazen çocuklara eşlik ettim, bazen yerimden kımıldayamadım. 10 ay sonunda yatağa alıştırmışken Ali’nin akışına bırakmasına deli oluyorum. Merin’i alıp yatağa götürdüm ve uyuttum. Böylece bir saat de olsa iki elimi kullanabiliyorum.


Gün içinde herkes rutin işlerini yaptı. Ali yemek hazırladı, çocuklar solucan kompostu için kartonları ufalayıp suya yatırdılar. Merin yeni bir oyun buldu. Bugünlerde ne istiyorsa onu işaret etmek için işaret parmağıyla gösterip kolunu yapabildiği kadar ileri doğru uzatıyor. Kucağımdayken bunu yaptığında neyi gösteriyorsa oraya gidiyoruz. Böylece dokunuyor, bakıyor, karıştırıyor. Bazen sadece oraya götürüp gülümsüyor ve hemen başka bişey işaret ediyor. Hızla oraya gidince hemen başka bişey işaret edip gülmeye başlıyor. Bu oyuna bayılıyor.


Derin bugün oldukça tuhaftı. Çocukların bardaklarının boşaldığını kolaylıkla anlarım. Sorunlu diye tabir ettiğimiz davranışları sergilemeye başlarlar. Derin de sabahtan beri bizi deli etmeye çalışıyor gibi davranıyordu. Tüm gün gülmek için çılgınca şeyler yaptıktan sonra, Ali araziye çalışmaya gittiğinde duygusallaştı. Konuşmak istediğini anladım. Babasıyla ilgili kafasında sorular olduğunu söyleyip ağlamaya başladı. Babasının, bateri çalmasından hoşlanıp hoşlanmadığından, kendisiyle gurur duyup duymadığından emin olamadığını, buna üzüldüğünü söyledi. “Anne seni anlıyorum. Bana hep eşlik ediyor, çaldığımda çok memnun oluyorsun. Ama gürültü olduğu için babam çalmamı istemiyor, dinlemiyor. Galiba gitar çalmamı tercih ederdi.” dedi. Bunu babasıyla konuşmadan bilemeyeceğini söyledim. Eminim Ali, Derin’in bateri çalıyor olmasından büyük gurur ve mutluluk duyuyor. Ama bunu benim söylememin hiç bir anlamı olmayacaktı. Hatta bazen sözcükler işe yaramaz. Göstermek gerek.


Kargo şirketine gelen paketimi almak için çarşıya gitmem gerekiyordu. Arazide çalışan Ali’yi arayıp kargoya gitmem gerektiğini söyledim. Ali de “Bana da mazot lazım. Bidonları alıp bana mazot getirir misin?” dedi. Ben de “Madem senin de işin var, senin gitmen daha iyi olmaz mı?” dedim. Ali “Olur tabi, benim gitmem çok daha iyi olur. Hatta hemen geliyorum. Senin kargonu alıp, benzinliye giderim.” dedi. Aslında benim gitmemi istediğini, işe ara verip gidecek olmasına kızdığını biliyordum. Eski Sesin olsa mazotu da alırdı, kargoya da giderdi, bin parçaya bölünürdü. Bu her şeye yetişirim tavrımı değiştirmeye uğraşıyorum. Ali için zor olsa da, işimi zorlaştırmıyor, aksine yardım etmeye çalıştığını görüyorum. Ali benim hayır dememden değil, o işi yaptıktan sonra çok yorulup sinirlenmemden rahatsız oluyor. En büyük sorunum üzerime kaldırabileceğimden fazla yük alıyor olmam.


Ali çarşıya gitmek üzere geldiğinde, babasının yanında olan Serin de gelip “Anne babam çok mutlu. Hiç söylenmedi. Gülümsüyor. Keyfi çok yerinde. Babamın böyle olmasını çok seviyorum.” dedi. Ali pek evde sorun çıkaran biri değildir ama bazen sessiz ve huysuz olabilir. Serin’i duyunca “Evet, şimdi gidip annenin kargosunu ve kendim için de mazot alacağım için çok mutluyum kızım.” diyerek aslında ne kadar memnuniyetsiz olduğunu anlatmaya çalıştı. Ama yine de mutluydu gerçekten. Uygun bir zaman olduğunu düşünüp Derin’in kendisiyle ilgili düşüncelerinden bahsettim. Ayak üstü sadece “Oğlum seninle çok gurur duyuyorum. Bateri çalmana çok mutluyum. Düşündüğün gibi bişey yok.” deyip çarşıya doğru yola çıktı. Derin’le uzun uzun konuştuğumuz, bence oldukça önemli bir mevzuyu, bir iki cümleyle kapatması tam Ali’ye özgü bir davranıştı. Konuşmayı sevmez. Ama eminim bunun üzerine düşünecektir.


Ali akşam geldiğinde Derin’den kendisine bateri çalmayı öğretmesini istedi. Derin mutlulukla babasına bildiklerini öğretmeye çalıştı. Her hareketine geri bildirim verdi, cesaretlendirdi, çok iyi gittiğini söyledi. Ali’nin bateri çalmada oldukça yetenekli olduğunu şaşkınlıkla gördük. Derin babasına heyecanla eşlik edip yol göstermeye çalıştı. Serin de katıldı, çok eğlendiler. Ali, Derin’e boş zamanlarında kendisine yeni şeyler öğretmesini istediğini söyledi. Derin buna çok memnun oldu, gözleri parlıyordu. Çocuklar boş övgüleri, -mış gibi davranışları anlıyor, çok iyi biliyorlar. Ali, özellikle bir sorun hakkında konuşmayı sevmez ama yaptığı şeyi içten, gönülden yapar. Kimse kendisine istemediği bişeyi yaptıramaz, komutla hareket etmez. Derin’in hisleri karşısında ‘yaparak, göstererek, içinden gelerek’ cevap vermesini takdir ederek izledim. Hepimizin eksik olduğu taraflar var. Anne baba olmak bizde olmayanı yaratıp çocuklara verme gücünü sağlıyor. “Biz böyle görmedik.” deyip vazgeçmiyoruz. Çocuklarımıza olan sevgimiz, çabalamaya değer kılıyor.

 
 
 

Yorumlar


bottom of page