Bilinçaltımdaki Ebeveyn Ceza ve Tehdit Seviyor.
- sesinakmaz
- 12 Eyl 2024
- 9 dakikada okunur
10 Eylül 2024 Salı
Gece tam uyumak üzereyken büyük bir gürültüyle ayıldım. Ali’yi aradım. “Benim, aşağıdayım. Kepçe geldi. Derin uyuyor mu? Uyanık olmayı çok isterdi. Yeni kepçeyi bekliyordu.” dedi.
Sabah Merin’le uyanıp Serin ve Derin’i uyandırmamak için sessizce aşağı indik. Bir süre sonra büyük bir gürültü patırtı duydum, çok korktum. Derin uyanmış, penceresinden kepçeyi görmüş, koşturarak aşağı iniyordu. “Oğlum çok korktum, yavaş!” dedim. “Anne üzgünüm ama çok heyecanlıyım!” diyerek çıkıp kepçeye gitti. Uzun süre de gelmedi.
Bugün yüzmeye gitmektense evin önünde, bahçede vakit geçirmeyi uygun gördüm. Takıntılarımı fark ediyorum. Mesela ger gün yüzmeye gitmezsek Merin’in ya da çocukların ihtiyaçları karşılanmayacak gibi hissediyorum. Halbuki her yer kum, toprak, yeşil, mis gibi. Evin önündeki koskoca arazi, bahçe yetmiyor. Mutlaka suya, çamura bulanıp, atlayıp zıplamaları gerekiyormuş gibi geliyor. Çocuklar kepçeyle oynayıp incelediler. Kahvemi alıp çıktım ama yine duramadım. Merin’e kahvaltı için yumurta pişirip getirdim. Evdeki fazla hobi, eğitim malzemelerini geçen seneden beri hayal ettiğim gibi evin önündeki küçük eve taşıyorum, düzenliyorum. Kitaplığımın birini ve büyük hobi raflarını taşıdım. Kumaşlarımı yerleştirdim. Oturup sakince kahvemi içtiğim sabahları unuttum. Okulsuz ama evde sessiz eğitimi eskisinden çok daha fazla ciddiye alıyorum. Her gün yeni bir mesaiye başlıyorum. Sessizce günü planlıyorum.
Ben küçük evi toparlarken çocuklar da Merin’i, Derin’in bebekken bindiği bisiklete oturtup sürdüler. Sonunda çocuk büyütmek için gereken köyü kendi evimde oluşturdum. Derin ve Serin, Merin’e bakmak için bana tahmin edemeyeceğim kadar çok yardımcı oluyorlar. Sadece etrafta olmaları bile Merin’in iyi hissetmesine yetiyor. Evde olmadıklarında canı sıkılıyor. Büyüyüp her geçen gün geliştirdiği becerileri hayranlıkla izliyoruz. Bisiklete kendi başına oturmuş. Serin itmeye başlayınca öyle hoşuna gitmiş ki durduğu zaman çığlık atıyor. Derin bisikleti itecek bir sopa bulmuş. Merin çığlık atınca ikisi de kardeşlerini mutlu etmek için büyük çaba gösterdiler. Ara ara gelip neler yaptıklarını izledim. Bu güzel anı kaçıramazdım.
Ali, Derin’den kepçeleri yağlamasını istemiş. Bu iş için de para ödeyeceğini söylemiş. Çocukların evde yaptıkları işler için para almalarını uygun bulmuyorum. Ama Ali dışarıda para kazanmak üzere çalışıyor. Mazot doldurma, yağlama gibi işler için birilerini çalıştırıp para ödüyor. Derin ise uzun zamandır para kazanmanın yollarını arıyor. Bu yolla Ali de Derin de karşılıklı kazanmış oluyorlar, bir sakınca görmüyorum. Fakat evde yaptığımız iş bölümü için para ödemeyi yanlış buluyorum. Derin kepçeleri yağlayıp bunun için de 50 lira almak üzere babasıyla anlaşmış. Geldiğinde üstü başı, elleri yağ olmuştu. Sarıldığımda mazot kokuyordu. İçten içe bazen üzülüyorum. Sonra neden üzüldüğümü sorguluyorum. Derin tüm bunları zevkle yapıyor, gerçek bir iş yapmanın, işe yaramanın verdiği özgüvenle dolmuş. Sanırım üzüntümün nedeni ebeveynlik çelişkisi. Bir yanım çocuklarımın becerikli, ayaklarının üstünde sapasağlam duran yetişkinler olmasını istiyor. Diğer yanım ellerini sıcak sudan soğuk suya sokmasınlar, üzülmesinler, yorulmasınlar diyor. Tüm bu işleri öğrensin ama zamanı gelince yapıp yapmamak kendi tercihi olsun. En kötü durumda iş başa düşünce zorlanmadan yapabilsinler isterim. Derin eve gelip kasa hesabı yaptı. Böyle çalışarak ne kadar biriktirebileceğini hesaplamaya çalıştı. Çok mutluydu.
Merin uyuyup uyanınca çocuklarla alışverişe gitmek üzere evden çıktık. Arabaya binerken Serin ve Derin sebebini bilmediğim bir konudan anlaşmazlık yaşadılar. Derin, Serin’e küfür anlamına gelen bir el hareketi yaptı. O an öfkeden kendimi kaybettim. Küfürün her türlüsüne her yerde karşıyım ama Ali’yi engelleyemiyorum. Kendini bildi bileli küfür ederek ifade etmiş, böyle öğrenmiş. Benim ailem de böyleydi ama ben tercih etmedim. Okulda bile küfür etmediğim için dalga konusu olurdum. Ali’yle evlendikten sonra küfürlerini engelleyemediğim için kızdığımda “Küfür böyle edilir.” diyerek kendimi küfür ederken buldum. Bu ifade şeklini çok yanlış bulduğum için en azından evde, birbirimize yapmamız konusunda katı kurallarım var. Derin’e bunu yapamayacağını bağırarak söyledim. Hiçbir pişmanlık göstermedi. “İn arabadan.” dedim. “Zaten gelmek istemiyordum.” dedi. İnecekken “Babanla çalışıp para kazanmayı da unut. Bu evde uygunsuz davranışlar gösterip, kardeşine hakaret edip istediklerini elde edemezsin.” gibi bişey söyledim. Tam inecekken duraksadı. Yeni başladığı çalışarak para kazanma işini her şeyden çok istiyordu, biliyordum. Tehdit ederek istediğimi yaptırmaya çalıştım. Kızgın bir ses tonuyla “Özür dilerim.” dedi. Arabaya bindi. “Çalışabilecek miyim?” dedi. “Evet.” dedim. Çarşıya gidene kadar birbirimize küfür etmek hakkında konuştum. Sakinleştim. Sonra da berbat bir pişmanlık seline kapıldım. Derin’i cezalandırmakla tehdit ettim. Hiç bir şey öğrenmedi. Sadece sevdiği şeyden mahrum kalmamak için özür diledi. Gerçekten üzgün değildi. Görünürde istediğimi yapsa da içten içe daha da hırslandı. Bir daha ki sefere eğer beni sinirlendirmek, üzmek, rahatsız etmek isterse küfür edebileceğini öğrendi. Ya çalışıp para kazanma işinden olmayı da umursamayıp arabadan inip gitseydi ne yapacaktım? Elimde tehdit edecek ne varsa kullanacak mıydım? Annemin bana yaptığı gibi evden mi atacaktım?
Annem, kardeşimin dersleri kötü gidiyor diye gizli bir dalavereyle, kardeşime gününü göstermek için bir haftalığına kolejden alıp devlet okuluna verdi. Sözde pişman olup ders çalışmaya başlayacaktı. Ama tam tersi oldu. Devlet okulunu çok sevdi ve koleje dönmek istemedi. Annem bir süre sonra planladığı hiç bir şey yolunda gitmeyince kardeşimi yanına bir tişört bile vermeden, tüm eşyalarına el koyarak babamın yanına gönderdi. Bu planı da tutmadı. Can, bu sefer de babamla yaşamaya bayıldı ve geri dönmedi. Şimdi anlıyorum ki çok fazla ceza hikayemiz var. Sinirlendiğimde bazen anneme dönüşebiliyorum. O an kendimde olmuyorum. Kendime geldiğimde ise büyük pişmanlık duyuyorum. Bu durum terapistimin kitabında da yazıyor. Öfkelendiğimizde anne, babamıza dönüşmemiz bazen kaçınılmaz oluyor. Ardından pişmanlık geliyor. Derin’in neden küfür etmesini istemediğimi anlaması gerek. Küfür etmemek için bir nedene, kendi nedenine ihtiyacı var. Sadece ben yapmamasını söylüyorum diye bundan vazgeçmeyecek. Bir şey hakkında defalarca konuşmuş ve uyarmışsam, buna rağmen hala aynı hatayı yapıyorlarsa öfkeden çılgına dönebiliyorum. Hatanın yapıldığı kaçıncı seferde kızdığımı söyleyemem. Bu tamamen ne kadar yorgun olduğumla alakalı bir tepki. Sinirlenmek yerine sabırla bekleyip konuşmalıyım, daha çok konuşmalı, kendimi anlatmalıyım. Neler hissettiğimi, bu tutum karşısında kardeşinin nasıl hissettiğini tahmin etmesini sağlamalıyım. Bağırarak kolay ama asla işe yaramayan, zamanla ilişkiyi zayıflatan bir yol seçmiş oluyorum. Annemin çok sevdiğim ve nefret ettiğim tarafları var. Tamamen zıddı olamam, benzediğimi kabul etmeliyim. İyileşerek en iyi halime gelme çabam ömür boyu sürecek. Emin olduğum tek gerçek bu.
Kazıyınca öfkemin altında türlü yaşanmışlıklar buluyorum. Mesela kardeşimle tartıştığımızda telefonu kapatıp Ali’nin yanında arkamdan küfür etmişti. Bunu duyunca çılgına dönmüştüm. Neredeyse annelik ettiğim kardeşim, henüz evleneli bir kaç sene olan kocamın yanında bana küfür etmişti. İnandığım bir gerçek var. Eğer çocuklarıma özellikle diğerlerinin yanında bağırıp kızıyorsam, aşağılıyorsam (aslında bunu yalnızken de yapmamalıyım), o diğerleri de çocuklarıma bunu yapmayı uygun görürler. Tam tersi de geçerli. Benim için ne kadar değerlilerse, çevre de buna uygun davranır. Bir kadına babası, erkek kardeşi küfür ediyorsa, kocasının bundan ne öğreneceğini tahmin etmek zor değil. Babam da, kardeşim de bana öyle uygunsuz davranışlarda bulundular ki, beni korumak şöyle dursun, Ali’nin beni onlara karşı korumak istemesine neden oldular. Evlendiğimizde hamileydim. Fakat sadece hamile olduğum için evlenecek kadar aptal değildik. Babam düğünümüzde Ali’ye benim gibi bir namussuzla evlendiği için utandığını belirten bir cümle kurduğunda, Ali babama “Sizi şu an sadece Sesin’in babası olduğunuz için affediyorum. Kimse karım hakkında böyle konuşamaz.” demişti ve düğünün tüm tadı kaçmıştı. Bunları unutamıyorum, belki de unutmamalıyım. “Geçmişini unutan onu tekrar yaşamaya mahkumdur.” sözünü çok severim. Senelerce Ali’nin babamdan kötü etkileneceğini, bana değer vermeyeceğini düşünüp korkmuştum. Çok sonra anladım ki bu yersiz bir korkuydu. Ali küçük bir çocuk değildi. Annesine ve ablasına asla söyleyemeceği sözler vardı, göstermeyeceği davranışlar vardı. Ailesi, saygı ve sınırlar konusunda ailemden olumlu anlamda çok farklıydı. Ali iradeli, doğruyu, yanlışı ayırt edebilen, vicdanlı, sevgi dolu ve bunu çok içten gösteren bir adamdı. Şikayetlerime rağmen bizi bir arada tutan sevginin bu hali oldu. Bugün Derin, Serin’e küfür ettiğinde kimsenin göremeyeceği, anlayamayacağı şeyleri çıkardı bilinçaltım. Çocuklarımın bizim gibi olmasına karşı korkularım var. Korkularım kontrol delisi olmama sebep oluyor. Kontrol edemeyince çılgına dönüyorum. “Kontrol arzumu kontrol etmek.” gibi bir şey demişti Levent Dövüşkaya. Bu ay terapistimle konuşacak çok birikmişim var.
Kötü bir başlangıca rağmen alışveriş çok keyifli geçti. Eve çok mutlu döndük. Derin trafiğe çıkamasa da evin önünde araba kullanması çok işe yarıyor. Eve gelince en rahat yerde Merin’le iniyorum. Derin arabayı evin önüne yanaştırıyor, alışveriş poşetlerini indiriyor, arabayı garaja götürüyor, babasının mazotlarını traktörün römorkuna yüklüyor. Çocuklar büyüdükçe bakım verdiğimiz yılların destek almaya başladığımız yıllara dönüştüğünü görmek hem kolaylaştırıcı hem de gurur verici.
Merin’i günün ikinci uykusu için yatmaya hazırlarken küvette oynarken yıkanmasını sağladım. Çocukların dışarıda zaman geçirdikten sonra duş almadan yatağa yatmalarını kesinlikle kabul edemiyorum. Merin’i bile sabunlamadan, her uykudan önce suya sokuyorum. Suyla oynayıp daha rahat uyuyor gibi hissediyorum. Merin uyuyunca biraz oturup soluklandım. Serin geçen akşam okuyup bitirdiğim tekboynuz kitabının ikincisini getirdi. “Okuyabilirsin.” dedi. Kendisine okumamı istediğini sanıp sesli okumaya başladım. “Hayır anne. Sessiz okuyabilirsin. İlk kitabı bitirmişsin ya, bu ikinci. Ben daha ilk kitabı bitirmedim.” dedi. Gün içinde bir çok kere tartışma, gerilim yaşasak da böyle iyi hissettiren anları daha çok yaşıyoruz. Bu iyilik haline tutunuyorum. Çocuklarımı sarıp, sarmalayıp seviyorum. Çok seviyorum.
Serin magnet bloklardan bir oyuna başladı. Oynarken Merin uyandı. “Anne! Merin şimdi dağıtacak!” diye bağırdı. Merin’i alıp başka bir yerde oyun kursam da gözü Serin’de kaldı. İçindeki keşfetme dürtüsüyle gördüğü şeylere dokunma, devirme isteğiyle yanıp tutuşuyor. Krizi önlenemeyeceğimi anladım. Serin “Anne bana çit al!” deyince kapalı bir alan yapmak geldi aklıma. Oyuncak dolabını merdiven boşluğuna çevirdim. Koltuğu da önüne çekince Serin’e kapalı bir oyun alanı yapmış oldum. Serin oyun oynamak için öyle bir istek, arzu duyuyordu ki çok mutlu oldu. Merin içeri girmek için türlü yollar denediyse de başarılı olamadı. Derin, Serin’i eleştirdi. “Merin seninle oynamak istiyor. Seni seviyor.” dedi. Sık sık Merin’i Serin’e karşı koruyor ama bu işe yaramıyor. Serin zaten çok iyi bir abla. Oyun oynamak istemesi en doğal ihtiyacı. Derin bu yaşlarını çabuk unutmuş. Serin uzun uzun gündüz uykusu uyurken, Derin’le saatlerce Lego oynardık. Kimseye kızmıyorum. Herkes kendince haklı. Anlamaya çalışıyor, yardımcı olmaya gayret ediyorum. Bazen bugünkü gibi enerji dolu oluyorum ve yollar bulmak için çabalıyorum. Bazense yorgun oluyorum. Serin’e masanın üstünde ya da başka bir odada oynamasını söylüyor, Derin’e de iyi bir şey söylemeyecekse sessiz olmasının daha iyi olacağını söylüyorum.
Kızlar oynarken Derin bateri pratiği yaptı. Her gün önce yastıkta, sonra pad üzerinde çalışmaya özen gösteriyor. Davul başındaki çalışmaları işin makyajı gibi. Hocasıyla çalıştıklarının yanında internetten çalışmaları takip ediyor, videolarla kendini geliştiriyor. Müzik aleti çalmak hakikaten büyük bir disiplin gerektiriyor. Serin de her gün pratik yapıyor. Bazen Serin davula, Derin orgun başına geçiyor. Derin bateri çalan birini Serin’le paylaşıyor, fikrini soruyor. Sanki biri 12, diğeri 18 yaşına gelmiş de müzik üzerine sohbet ediyorlar gibi hissediyorum. Birbirlerini iyi anlıyor, eşlik ediyorlar. Onlara baktığımda kardeş olmanın ne muhteşem bir ilişki olduğunu görüyorum. Kardeşimle yüz yüze bakamayacak hale gelmeden önce biz de böyleydik. Beraber izler, sohbet eder, saatlerce kahkahalarla gülerdik. Umarım bizim gibi yollarını kaybetmezler.
Derin kendini oldukça kaptırmış bateri çalıyordu. Merin de bateri setinin altında, oradan oraya tutunarak geçip oyun oynuyordu. Derin çalışırken Merin’in yanında olmasına alışıktır. İtiraz etmez. Hatta hoşuna gider. Kucağına alır, çalmasına müsade eder. Keyiflerinin yerinde olduğunu görünce ben de Serin’in tilkisi için istediği montun kalıbını çıkarırım diye düşündüm. İşime dalmış, kağıtları keserken Derin’in bagetlerini fırlatma sesiyle irkildim. Merin’e “Yapma, yavaş ol.” gibi şeyler söyleyince Merin engel oldu sandım. Ardından koşarak öfkeyle dışarı çıktı. Ardından bakınca kepçeye gittiğini gördüm. Yanına gitmek için bir süre beklemenin doğru olacağına karar verdim. Okumak bence her şeyi anlamak için yapılabilecek en önemli eylem. Bu ara Artık Hiç Anlaşamıyoruz kitabını okurken, ergen gencin beyni hakkında önemli bilgiler edindim. Çabuk parlayan, öfkelenen, aşırı tepkiler verebilen, duygularına yenik düşen bir yapıları oluyor. Kendimi Derin’in bu tarz çıkışlarına okumalarla hazırlamaya çalışıyorum. Ergenlik etiketi konan dönem bence abartılıyor. Her zaman yaptığımız gibi sadece çocuğu anlamak, anlayama çalışmak sorunların kendi kendine çözülüp yolunu bulmasını sağlıyor.
Bir süre sonra dışarı çıkıp ne olduğunu sordum. Merin’in kendisini engelleyip engellemediğini, rahatsız olduysa neden bana söylemediğini sordum. Olayın Merin’le ilgisi yokmuş. Hayal ettiği gibi bateri çalamadığı, şarkıyı çıkaramadığı için sinirlenmiş. “Şimdi iyi hissediyorum. Hadi gel, seni kepçeyle gezdireyim.” dedi. Araç kullanmak ve müzik aleti çalmak arasında fark olduğunu, müzik aleti çalmanın bir sanat olduğunu, emek gerektirdiğini fakat araç kullanmanın isteyen herkesin kısa zamanda öğreneceğini söylemiştim. Söylediklerim tam olarak doğruyu yansıtmıyordu aslında. Tamamen kendi düşüncelerimi aktarıyor, Derin’i yönlendirmeye çalışıyordum. Derin araçlara büyük ilgisi var. Araç kullanmayı küçümsememden hoşlanmıyor. Çok haklı. Derin’in yaşlarındayken mobilet kullanmayı öğrenmiştim. 18 yaşından önce babamın eski Peugeot J9 minibüsünü kullanıyordum. Babam her türlü aracı kullanmama fırsat veriyordu. Yanıma oturup müdahale etmiyor, büyük sabırla, sessizce öğrenmeme eşlik ediyordu. Bir keresinde mobiletle kaza yaptığımızda açıktaki motor bacağına değip yakmıştı. Bana kızmamış, aksine düştüğümüz yerde kahkahalarla gülmüştük. Araç kullanma ve öğrenme konusunda babamın sabrına sahip birine rastlamadım. Başlarda Derin’in ilgisi hoşuma gidiyordu. Zamanla arabalara olan merakı tutkuya dönüşünce “Bu kadar da olmaz, hep araba hep araba nereye kadar? Hayatta daha önemli şeyler var.” modunda bir anneye dönüştüm. Ali de bu durumdan kendini suçladı, Derin’e eşlik etmemeye başladı. Oysa çocukların bir konuyla ilgilenmeleri çok zengin öğrenme deneyimlerine yollar açıyor. Geçenlerde bir grup turist bizi durdurup elektrikli arabamız hakkında sorular sordular. Soruları Derin’e yöneltip cevaplarını turistlere ilettim. Arabanın markası mı modeli mi skywell diye sorduklarında Derin sonunda İngilizce konuşmaya başlayıp markası olduğunu, modelinin de ET5 olduğunu dökülüverdi. Adamlar şaşkınlık ve hayranlıklarını coşkuyla ifade edip Derin’in bilgisini çok takdir ettiler. Derin de mutluluktan havalara uçtu. “Anne adamların enerjisi ne kadar güzel! Yabancılar hep böyle mi? Şu an bana çok güzel duygular geçirdiler. Ne kadar coşkulu, pozitif, kibar insanlar.” dedi ve yabancı kültürlere olan merakı arttı.
Film günü için heyecanlıydık. Haftada sadece bir film izlendiği için seçici davranıyor ve büyük heyecan yaşıyoruz. Çocuklar Real Steam filmini izlemek istediler. Böyle filmler artık benim ilgimi çekmese de çocukların zamanı var, biliyorum. Ali evde değildi. Çocuklar izlerken Merin’i uyutup film gecesine katıldım. Serin dondurma alacağımı duyunca ısrarla benim için hazırlamak istediğini söyledi ve tabağa koyup getirdi. Sık sık nasıl bu kadar iyi olduklarını düşünmeden edemiyorum. Fakat Merin tekrar uyandığında artık aşağı gidecek halim kalmamıştı. Çocuklar film bitince dişlerini fırçalayıp yatağa geldiler. Bana filmden en sevdikleri yerleri anlattılar ve günü böylece bitirdik.Ş
Comments