top of page

Dağınık zihinli, hassas okulsuzlar

  • sesinakmaz
  • 12 Ağu
  • 11 dakikada okunur

11-12 Ağustos 2025 Pazartesi/Salı


Doğum günümde Serin'in bana kumdan pasta sürprizi.
Doğum günümde Serin'in bana kumdan pasta sürprizi.

Yazmaya ara verince dönmekte çok zorlanıyorum. Kitap okumak, dikiş dikmek, başka şeylerle uğraşmak istiyorum. Film ya da dizi izlemek uzun zamandır yapamadığım şeyler. Dikiş dikerken, yemek yaparken, kitap dinleyebiliyorum. Okumak da benim için pek çaba gerektirmeyen işlerden. Ama yazmak, özellikle ara verince üstün çaba gerektiriyor.


Sosyal medyada dolaşırken önüme Gabor Mate’nin dikkat dağınıklığını anlattığı videosu düşünce yazmak için kendi bahanemi buldum. Dağınık Zihinler kitabını zevkle okumuştum. Dağınık zihinli insanların mutlaka travmatize olmuş olduğundan sıkça bahsediyordu. Videoda da bu insanların öncelikle etraflarındaki dünyaya, strese çok hassas olduklarını, anne karnında bile strese uğramış olduklarını anlatıyor, büyüdükleri çevrenin de oldukça stres yüklü olduğunu söylüyordu. Hayatım boyunca okula geç kalan bir çocuktum. Zaman algım beni sürekli yanıltırdı. “Geç kağıdı” denen mazeret kağıdına sık sık ihtiyaç duyardım. Derslerim çok iyi olmasına karşı devamsızlık sebebiyle çok sorun yaşadım. Üniversitede bile, kaldığım yurt okula sadece bir cadde uzak olmasına rağmen, okula en yakın konumda olmama rağmen, sabah dersine geç kalan tek kişiydim. O derste de birinciydim. Ama eğitmenimiz bir gün bana “Sesin dersimde çok iyi olduğunu biliyorum ama bir daha geç kalırsan seni bu dersten bırakacağım.” dedi. Büyük zorlukla geçtim. Eşyalarımı sürekli unuturdum. Defalarca cep telefonu kaybettim. Telefonla konuşur market rafına bırakıp uzaklaşırım. Sonra da ararken deliye dönerim. Dikkat dağınıklığım hayatımı çok zorlaştırdı. Çok stresli bir ortamda, kavga, tartışmalar içinde büyüdüm ve çok hassas bir çocuktum. Şimdi oğlum Derin’in de aynı olduğunu görüyorum. Evden çıkamıyor, hazırlanamıyor, gideceği yere zamanında gidemiyor, eşyalarını sürekli unutuyor. Düzeni seviyor ama sağlayamıyor, benim gibi. Dağınık zihinler kitabını okuyunca çocuklarıma konduramamıştım. “Biz iyi ve mutlu bir aileyiz. Nasıl bir travma geçirmiş olabilirler ki?” dedim. Fakat yanılıyordum. Derin rahmime düştüğü andan itibaren stresli hayatımı tüm benliğiyle deneyimledi. Hamileliğimi kabul edene kadar her gün ağladım. Derin’i çok istiyordum ama başıma geleceklerden, hayatım gidişatından çok korkuyordum. Ailem tamamen karşı çıktı, beni yalnız bıraktılar. Ali’yi tanımıyordum, nasıl biri olduğunu bilmiyordum. Uçurumdan atlamak gibiydi. Her gün akşama kadar hamile olduğuma ve bunu sürdüreceğime kendime ikna ediyor, ertesi sabah yine şok içinde, ağlayarak uyanıyordum.


Derin doğduktan sonra da sorunlar bitmedi. Derin’e karşı olabileceğim en iyi anne olmaya çalıştım. Fakat O ağladıkça ben de ağladım. Elif Şafak’ın Siyah Süt kitabını okuyana kadar depresyonda olduğumu bilmiyordum. Ali düşündüğüm gibi yardımcı olmuyordu. Geniş ailemle sorunlarım bitmiyordu. Sadece Derin’le hayat güzeldi. Derin uyuduktan sonra Ali’yle kavga eder, farkında değil sanırdım. Oysa Derin, Gabor Mate’nin anlattığı hassas çocuktu, tıpkı benim çocukluğum gibi. Anneannem Derin’i öyle çok severdi ki, sık sık bizi uyarır, Ali ve bana kızardı. Hep Derin’in çok hassas, duygusal bir çocuk olduğunu tekrar eder, ona gereken hassasiyeti göstermediğimizi söylerdi. Oysa biz Derin’in üzerine titrerdik. Ali diğer iki kızımıza kıyasla en çok Derin’le ilgilendi diyebilirim. Uyuttu, yedirdi, her gün banyosunu yaptırdı, dışarı çıkardı. O günlerde yeterince yapmıyor sanırdım ama Serin ve Merin’e buz kadarını da yapmadı. Asla hiç bir çocuğunu diğerinden az sevdiğini söylemem, hepsine tapar. Ama sanırım benim aşırı baskım karşısında çaresiz kalıp Derin’in günlük bakımına zaman ayırdı, emek verdi. Bir gün yine anneannem beni Derin konusunda uyarıyordu. Bir kafede oturmuş teyzem ve anneannemle sohbet ediyorduk. Anneannem “Sesin bak bu çocuk çok hassas, özel bir çocuk. Çok duygusal. Konuşurken O’nu can kulağıyla dinleyin. Bazen dinlemiyorsunuz, üzülüyor. İşinizi bırakın Derin’e kulak verin.” gibi sözlerini tekrarlamaya başladı. Bunu duyan insanlar eminim şaşırır çünkü zaten herkes Derin’e karşı ebeveynliğimizi takdir ediyordu. Bunu duyan teyzem dayanamayıp “Anne biz çocuk değil miydik? Biz hassas değil miydik? O dayakları neden yedik?” deyince anneannem gülerek “Siz ona alışıktınız. Yaramazdınız.” Gibi bişeyler söyleyip teyzemle beni her zamanki gibi güldürdü. Annem, teyzem ve dayım, anlatmakta bile zorlandıkları bir çocukluk geçirmişler. O günleri geride bırakıp geçmişe dair böyle gülerek konuşabilmek anneannem ve çocukları için büyük başarı. Anneannem belki de son 15-20 yılını sanırım çocuklarından özür diler, gönül almaya çabalar gibi geçirdi. Bence çok da başarılı oldu. Onarmak, tamir etmek için asla geç değil.


Derin hassas hali hala devam ediyor. Belki de okuldan almakla bu anlamda da doğru bir karar verdik. Çünkü kendi tecrübelerime göre zorluklar beni güçlendirmedi. Ancak son yıllarda güçlendiğimi hissediyorum. Mesela Derin babasından çok korkar. Özellikle Ali alkollüyse ödü kopar, strese girer. Babasıyla telefonda konuştuğunda, sesi sarhoş alkollü geliyorsa, Ali eve gelmeden uyur, karşılaşmamaya çalışır. Ali’ye bunu ailece anlattığımızda çok şaşırdı. “Ben size ne yapıyorum ki korkuyorsunuz?” diye şaşkınlıkla sordu. Dışarıda insanlar Ali’den dehşetle korkarken, neler yapabileceği biliyorken, korkmamız için bize bişey yapmasına gerek yok. Fakat alkollü de olsa bize karşı hep sevgi dolu olduğunu düşündüğünden korkumuzu anlamakta zorlanıyor. Ben de Ali’nin bu halinden korktuğumu çok sonra anladım. Hep korkmanın sinmek, sessizleşmek olduğunu düşünürdüm. Oysa Ali sarhoşken tetikleniyorum, susmam gerekirken daha çok sinirleniyor, sanki kavga etmeye çalışıyorum. Alttan alamıyorum, sarhoş saçmalıklarına tahammül edemiyorum. Sanırım çocuklar da benden etkileniyorlar. Çocuklar yetişkin olup kendi kararlarına güvenmeye başlayana kadar göstermeleri gereken tepkileri bile anne babalarından kopyalıyorlar. Ali’nin alkollü haline daha anlayışlı ve şefkatli olsam, eminim Derin de daha rahat olurdu. Babamı, babamın sabaha karşı eve sarhoş gelip annemle kavga etmesini izliyorum zihnimde Ali’yi sarhoş görünce. Artık hayat öyle zor hale gelmişti ki, babamın ölmesini dilerdim. Babamı çılgınca sevmeme rağmen, ölürse sorunlarımızın biteceğini düşünürdüm ve ölmesi için çok dua ettim. Bir çocuk için çaresizliğin ne demek olduğunu gayet iyi bildiğimden, bazen sırf çocuklar için Ali’ye kızsam da ses çıkarmadığım, hatta durumu eğlenceli, benim bile keyif alacağım bir pozisyona getirdiğim çok oldu. Aslında Ali bunu benden daha iyi ve daha sık yapar. Gayretimiz karşılıklı. Öyle içe atılan, biriken öfkelerimiz yok. Bugünkü mutluluğumuzun sebebi bu sanırım.


Yazmadığım günlerde Nihan Kaya’nın Yüzmek, Yaşamak ve Var Olmak kitabını okuyup, Erteleme kitabını sesli olarak dinledim. Nihan Kaya’nın hayatımdaki, anneliğimdeki etkisi büyüktür. İyi Aİle Yoktur kitabını okuyunca okulsuzluk kararını almak çok daha hızlı ve kolay oldu. Fakat kendisinin özel hayatına dair bunca detayı bilmiyordum. Artık çocuk ve çocuklukla ilgili fikirlerinin hepsini doğru bulmuyorum. Bence bunları sadece kendi çocukluk deneyimleri üzerinden yazması eksik olmuş. Anneliği de deneyimleseydi, kendisi de bazı konularda farklı düşünürdü diye düşünüyorum. Böyle insanların okulsuz hayatı seçebileceğine, kariyerlerini çocuk yetiştirmek üzerine tesis edebileceklerine inanmıyorum. Fakat deneyimlerini, sorunlarını kendime çok yakın buldum. Çok ortak noktamız varmış gibi hissettim. Kendi zorlanmalarımın sebeplerini anladım. Kesinlikle Niha Kayan kadar değil ama benim de hayatımın çoğu bunalım ve depresyon içinde geçmiş. Kendisi yaşadığı ağır hayat karşısında hiç intihar etmemiş. Ben ise iki kez denedim. Öyle bıkmıştım, öyle çok sıkışıp kalmıştım ki annem ve babamın sorunlarının ortasında, yaşayarak bu işin içinden çıkamayacağıma inanıyordum. Bu da bana artık taşıyamayacağım kadar ağır bir yüktü zaman zaman. Buna rağmen kendimce hep iyi bir öğrenci oldum, özellikle üniversitede ve master programımda kendimce büyük başarılar elde ettim. Bir de ruhsal ve duygusal olarak iyi durumda olsaymışım, kim bilir neler yapabilirdim diye düşünmeden edemiyorum. Ama o acı dolu günler olmasa bugünkü Sesin, bugünkü ben olamazdım. Bugün bu kadar minnettar olamazdım sanırım sahip olduğum hayatıma, aileme. Son günlerde okuduklarım geçmişe dair çok anı canlandırdı, pek çok karanlık bölgeyi aydınlattı. Günlük hayatımız bir yana, bunları yazmadan geçemedim.


En son Derin’le sık sık çatıştığımızı yazmıştım. Neredeyse bir canavara dönüşmüştüm. Derin’in doğum günü sürprizlerini bozması son damla olmuştu. Sabırsızlığı beni çileden çıkarıyordu. Doğum günüm, Derin’in doğum gününden sadece dört gün ileride. Doğum günüm olduğunu bile unutmuşum. Sabahları, herkesten önce Ali kutlar özel günleri. Benim gibi zahmete girmez, doğum günleri yada diğer özel günlerde de yormaz kendini. Ben ise öyle çok emek harcarım ki, bu sene yorulmuş hissediyorum. Çocuklar kendi başlarına pasta malzemesi ya da hediye almaya gidemeyecekleri için, kutlama olmaz diye düşünmüştüm. Ama Serin bana dallardan kalp yaparak ve salatalığın üstüne mum koyarak beni hayli şaşırttı. Akşam üzeri Derin basketbol oynamaya dışarı çıktığında, Serin uzun süredir bahçedeydi. Beni çağırıp “Anne evde sıkılmışsındır. Dışarı gel biraz, hava al.” diyerek beni dışarı çıkardı. Dışarıda bana kumdan pastalar hazırladığını görünce çok mutlu oldum. Beraber mum üfledik. Tüm çabasını görünce, eğer benim için bişeyler yapmak, almak istiyorsa çarşıya götürebileceğimi söyledim. “Evetttt!” diyerek havalara zıpladı. Pasta almak için pastanenin karşısına park ettim. Serin tek başına gidip benim için bir pasta satın aldı. Karşıdan karşıya geçerken endişe ettiğimden, arabadan başımı çıkarıp sürekli kontrol ettim ve uyardım. Ardından alışveriş merkezine gittik. Serin kitapçıya gidip bana bir kitap almak istiyordu. Ama sahafta yaratıcı drama toplantısı varmış, içeri giremedi. Giyim mağazasına girdik. Fakat bana uygun bişey bulamadık. Kendime kıyafet almayalı uzun zaman oldu. Elimdekilerle idare ediyorum ve dikiyorum. Mağazalardan bir ürün beğenemiyorum. Ardından Madame Coco’ya gitmeyi düşündük ama Serin “Anneme bardak mı alacağım doğum gününde? Anne ben o kitapçıya gideceğim ve sana kitap alacağım.” dedi. Sahafa girdiğinden Merin’le beraber dışarıdaki koltuklarda bekledik. İçeri girip tarih kitaplarının yerini sormuş. Satıcı adam dışarı çıkıp “Kızınız kitap alacakmış. Yalnız alacağını ve yetişkin kitabı alacağını söylüyor.” dedi gülümseyerek. Ben de “Evet öyle istiyor. Benim için uygun.” dedim. İçerideki tiyatro grubunu tanıyoruz. Serin’i tanıyıp göz kırpmışlar. Serin de iki kitap seçip satın aldıktan sonra eve döndük.


Derin eve gelmiş bizi bekliyordu. Serin’in pasta ve hediye aldığını duyunca çok sevindi. Meğer Derin de bana hediye alarak sürpriz yapmış. Evden koca bir çantayla çıkmasının nedeni sürpriz yapmakmış. Fakat Derin de hediye bulmakta çok zorlanmış. Arkadaşlarıyla bir sürü yere girmişler. Derin de Madame Coco gibi yerlere gidince “Anneme tabak, çanak, bardak almam. Benim annem öyle bir anne değildir.” demiş. Bunları duyduğuma nasıl sevindiğimi, çocuklarımın gözündeki anne olma halimin beni ne kadar mutlu ettiğini anlatmakta zorlanırım. Ardından Derin bana bir kolye almak istemiş. Bijuteri bakmış önce. Ama sonra “Benim annem bu ucuz takıları değil, en iyisini hak ediyor.” demiş ve biriktirdiği tüm parasını harcamayı göze alarak kuyumcuya gitmiş. Parasının yettiği bir kolye ararken, kuyumcuda yardımcı olan satış görevlileri, Derin’in tutumuna hayran kalmış. Parasıyla yaşına göre bir sürü başka şey yapabilecekken, annesine kolye almaya gelen çocuk herkesi duygulandırmış. Orda bile en ucuz olan, mesela ucunda kalp olan bir kolyeyi değil, kendisine daha güzel gelen, daha anlamlı bulduğu kar tanesini satın almış. “Annem sevmez öyle kalpli şeyleri.” diye düşünmüş. Kolyenin paketini açınca şaşkınlıktan ne diyeceğimi bilemedim. Çocukların yaptıkları karşısında bir tepki veremedim. Mutluluktan, şaşkınlıktan donakaldım sanki. Sonra Serin unuttuğu başka bir hediyeyi daha getirdi. Bana keçeden yüzük yapmış inanılmazdı. Derin de seneler önce bana ahşaptan bir yüzük yapmıştı. Kaybettiğime çok üzgünüm. Öyle kıyamıyordum ki, başına bişey gelmesin diye çıkarıp cebime koyuyordum. Kolyemi kaybetmemek için hep takıyorum. Derin de hep takıyor olmama inanamıyor. Bana değerli bir mücevher almasını istemezdim diye getirdim içimden. Çocuklarım benim için bu kadar para harcamamalılar diye düşündüm. Sonra yanlış düşündüğümü hatırlattım kendime. Bana değerli bişey aldılarsa kabul etmeliyim dedim. Tek endişem çocuklarımın kendilerini diğerlerine en pahalısını almak zorunda hissetmeleri ya da verdikleri değeri en pahalısını alarak göstermeye çalışmaları. Emek vermelerini tercih ederim.


Derin bana sürpriz yapmak için çok uğraştığını, anlayacağım diye çok endişelendiğini söyledi. Topu bana attığına göre kaleye göndermem gerekiyordu. Fırsatı değerlendirip “Yani bana sürpriz yapmak istedin. Bana hediye alacağını bilmemi istemedin.” dedim. “Evet anne, gerçek bir sürpriz olsun istedim.” dedi. “O zaman doğum gününde hediyelerini gizli gizli gördüğünde, arkamdan iş çevirdiğinde neden o kadar kızdığımı anlıyorsundur. Ben de sana sürpriz yapmak istemiştim ama sürpriz hiç bir şey kalmamıştı. Hepsini görmüştün.” dedim. Derin birden büyük bir pişmanlık içinde özür diledi. “Anne bunu yaşayana kadar gerçekten anlamamıştım. Şimdi çok iyi anlıyorum ne hissettiğini. Çok üzgünüm.” dedi. Oysa ben kendimi suçlamıştım. “Çocuk gördüyse gördü. Nedir bu sürpriz aşkın Sesin? Sürpriz istemiyorsa bu onun seçimi.” demiştim kendime. Ama sürpriz seviyormuş ve sürpriz yapmak istiyormuş. Böylece birbirimizi anladık. Birden geçen günlerdeki gerginliğim sönüp gitti. Sakin moda yumuşak bir geçiş yaptım. Derin bunu görünce “Bilseydim sana daha önce kolye alırdım. Ne kadar mutlusun.” dedi. Aslında yaşadığım her ay olduğu gibi regl öncesi gerginliğiymiş. Ama çocukların bana bu denli değer verip doğum günümü kutlamaları, çabaları onlara kızdığım anlardan pişman olmama da sebep oldu diyebilirim. Çocuklar hep daha iyisini hakl ediyor ama ben de insanım. Elimden geleni yapıyorum ve çocuklarımı çok seviyorum.


Bu ara yine karmakarışık haldeyiz. Yetişememekten yakınıyorum. Çocuklar astronomi konusunda okumalar, projeler yapmak istediklerini söylediler. Serin ve Merin’e yeni ayı ve panda ailesi dikiyorum. Her gün spora ve yüzmeye gidiyoruz. Geçen hafta arkadaşlarımızla buluştuk, kahvaltıya davet ettik. Serin’in piyano öğretmeni İmren ve oğluyla harika bir kaç gün geçirdik. Dışarıyla temasa geçince kendi düzenimize dönmekte zorlanıyorum. Evi toplamıştım ama şu an yine tanınmaz halde. Bir yandan keçeden gezegenler yapıyoruz, diğer yandan okuyoruz. Çocuklar Pluk okumaya devam etmek istiyorlar. Serin Yer Altı kitabında gördüğü ve çok sevdiği arkeolojik eseri incelemek istiyor. Sleeping Beauty okuyup Çaykovski dinlemek istiyor. Derin web sitesi yapmak, küplerle ilgili sunumlar hazırlamak istiyor. Merin sürekli bir şey talep ediyor. Yaz geçiyor, gök gözlem yapmak istiyoruz. Stop Motion kitabını okuyup etkinlikler yapıyoruz. Bahçede geçen sabah polen toplamış arıyı görünce arı merakımız yine coştu. Arıları da bir yandan okumaya devam ediyoruz. Sanat tarihi inceliyoruz. Çocukların günlük 15-20 dakikalık dil ve matematik çalışmaları var. Sabah, öğlen ve akşam yemek yiyoruz. Mutfak sürekli dağınık, en az üç kere topluyor, bulaşık yıkıyorum. Halılar yıkamacıdan geçen hafta geldi ve bugün bir hafta önce yıkandığına kimse inanmaz. Serin dün üstüne koca bir kase yoğurdu dökmüş. Önceki hafta ise Derin’den kendi kurabiyelerini yapmalarını istediğimde, dolaptaki koca zeytinyağı şişesini döktüğünü görünce, görmeyeyim bari diyerek mutfağı terk ettim. Serin’le beraber temizlediler. Her gün çamaşır yıkıyor, asıyor, katlıyor, dolaplara yerleştiriyorum. Yoksa çamaşır bulamıyoruz. Bahçeyi sulamam gerekiyor. Domateslerimin hepsini hala asamadım. Her gün atı tımarlamak, binmek istiyorum. Arazide zaman geçiriyoruz. Çocukların dışarıda ne kadar mutlu olduklarını izlemekten büyük keyif alıyorum.


Yetişememe hali peşimi hiç bırakmıyor. Arkadaşım dediğim insanları senede sadece bir kaç kez görüyorum. Birini davet etmek için evi toplamak istemiyorum ama ev öyle dağınık oluyor ki, bir dereceye kadar toplamaya çalışıyorum. Diğerleriyle sadece dışarıda buluşayım diyorum ama biliyorum ki aslında evde sevdiğim insanları ağırlamayı, yedirip içirmeyi seviyorum. Ama yetişemiyorum. Terapistimle konuşurken, mükemmeliyetçi olduğum için insanları davet edemediğimi söyledi. Adam evin ve bahçenin dağınıklığını hayal edemiyor tabi. Günlerce yazı yazamamak beni dibe çekiyor. Yazmadığımda kötü hissetmeye devam ediyorum. Terapistim Otistik spektrumda olduğumu söylemişti. Nihan Kaya’yı okuyunca daha iyi anladım. Ben de diğerleriyle ilişki içine girmeyi, çalışırken bölünmeyi sevmiyorum. Bazen insanlar bana “Keşke komşu olsak.” diye yazıyorlar. Beni bu kadar beğendikleri için mutlu oluyorum ama kimseyle komşu olmak isteyecek biri değilim. Başkasının arabasında yolculuk edemiyorum.  Bir yere kendi arabamla gidip dilediğim zaman ayrılmalıyım. Diğerleriyle halledilecek tüm işleri Ali hallediyor. Evde birinin çalışmasını istemiyorum. Spor salonu kalabalıksa bulunmak istemiyorum. Kalabalık hiç bir ortamda rahat değilim. Çoğu içten içe yaşadığım rahatsızlıklar. Dışarıdan insanların anlayamayacağı durumlar. Eve dışarıdan biri girdiğinde sıkışmış hissediyorum. Ali artık beni iyi tanıdığından, beni arkadaş buluşmalarına çağırmaz, eve davet etmez. Ya insanları kıracak kadar dürüst davranıyorum ya da kendimi ezdirecek kadar kibar olup kahroluyorum. Geçenlerde Ali’nin bir arkadaşı bahçede otururken, kombucha sevdiğini duyunca ikram etmek istedim. Pek yapmadığım şekilde kombucha koyup servis ettim. Adam ise bana bunu yapanların uzman olduğunu, evde yapılmasının sakıncalı olduğuna dair bir sürü nutuk verdi. Henüz ilk karşılaşmamız olduğundan sessizce dinledim. Ali o sırada eve girmişti ama bir yerinden muhabbeti duymuş. Herkes gidince bana üzüldüğümü bildiğini söyledi. “Üzüldün biliyorum ama takma bence. Ben senin kombucha yapmak için ne çok uğraştığını, tüm sterilizasyon kurallarına uyduğunu biliyorum. Senin sayende kola içmeyi azalttım. Bilinçsizce bir yorumda bulundu. Sen de sessiz kaldın, duydum. Sen büyüklük ettin. Bunu takıp üzülmeni istemem.” dedi. Aslında hiç altta kalmaz, içimden ne geliyorsa söylerim ama adamın iyi niyetli olduğunu hissederek sustum. İnsanın kendisini anlayan, şefkat gösteren bir hayat arkadaşının olması tarif edilemez güzellikte. Ali’yi seneler içinde hep daha çok sevdim. Sanırım bu böyle giderek artacak.


Ye O Kurbağayı kitabında, önümüzdeki on yılı düşünerek planlar yapmayı öneriyor. 10 yıl sonra hayatımızı, işimizi, kariyerimizi en çok olumlu etkileyecek şey neyse bugün, her gün ona vakit ayırmalıyız. Yazmazsam pişman olacağım. Kesin. Çocuklarla okulsuz hayatımız, öğrenme, keşfetme süreçleri benim için bir kariye niteliğinde. En iyisini yapmak istiyorum. Spor da önemli. 40 yaşıma girdim. Sporu emeklilik yatırımı olarak görüyorum. Çocuklara spor alışkanlığı kazandırmak da amaçlarımdan biri. Özellikle yaz aylarında her gün yüzüp, kışın bisiklet gibi sorlara ağırlık vermelerini istiyorum. Hayvanlarımız hayatımızın en önemli parçaları. Okumak ön planda. Ev işleri, bahçe işleri önemini kaybediyor bu sıralamada. Hala her şeyi tam yapmaya çalışarak ve tam olması gerektiğine inanarak kendime eziyet ediyorum.


Bu yazının yarısını dün gece yazdım. Gece yarısı uyuduğum için sabah 10’a doğru uyandım. Çocuklar uyanmış. Merin’i alıp aşağı inmişler. Ben uyanana kadar bakmışlar. Ardından Serin istemese de spora gittik. Spor salonunda üç çocuklu bir anne hayal edin. Şu an saat 17:00. Öyle yorulmuşum ki, Merin’i uyutup hiç yapmadığım şekilde diğer yatak odasına gidip uzandım. Önce çocuklara gezegenlerle ilgili yeni kaynaklar okuyup yazıma devam ettim. Kasaptan hazır köfte aldığım ve dün bamya yaptığım için bugün yemek yapmadım. Az sonra Merin uyanır. Brokoli pişireceğim. Köfte ve bamyayla servis edeceğim. Bahçeye ve atlara bakmalıyım. Serin keçeden gezegenlere devam etmek istiyor. Derin web sitesi kurulumuna bakmak istiyor. Mutfağı toplayacağım, çamaşırları asacağım. Yetişememe hali hiç peşimi bırakmayacak. Sanırım boynumdan belime geçmeyen ağrı da bu yetersizlik hissinin işareti. “Olduğu kadar”la yaşamı öğrenmek istiyorum. En büyük temennimi yazarak burada bitiriyorum.


Senelerdir aklına kazıdığı arkeolojik eseri bulmuş, bana sesli okuyor.
Senelerdir aklına kazıdığı arkeolojik eseri bulmuş, bana sesli okuyor.


Serin dünya haritasıyla uzak doğuya bakıyor.
Serin dünya haritasıyla uzak doğuya bakıyor.
Spor salonuna götürdükleri yulaflı kahvaltıyı yiyorlar Merin ve Serin.
Spor salonuna götürdükleri yulaflı kahvaltıyı yiyorlar Merin ve Serin.
Merin'in spor anlayışı.
Merin'in spor anlayışı.
Serin ve Nelly uzaklara bakarken.
Serin ve Nelly uzaklara bakarken.
Serin'in bana doğum günü hediyeleri. Salatalıkta mum ve odun parçalarından kalp.
Serin'in bana doğum günü hediyeleri. Salatalıkta mum ve odun parçalarından kalp.
Doğum günü hediyem odun parçalarından kalp.
Doğum günü hediyem odun parçalarından kalp.
Doğum günüm için hazırlık yapıyorlar.
Doğum günüm için hazırlık yapıyorlar.
Mumu yakıyor Serin.
Mumu yakıyor Serin.
Mumu rüzgardan koruyup üflememi sağlıyor. Mum bir ahşap çubuk.
Mumu rüzgardan koruyup üflememi sağlıyor. Mum bir ahşap çubuk.
Doğum günüm kutlu olsun.
Doğum günüm kutlu olsun.
Sesin 40 yaşında.
Sesin 40 yaşında.
Serin bana pasta almak için yalnız başına pastaneye gidip dönerken.
Serin bana pasta almak için yalnız başına pastaneye gidip dönerken.
Derin ve Merin bebekler için seyahatname okuyorlar.
Derin ve Merin bebekler için seyahatname okuyorlar.
Misafirlerimize kahvaltı hazırladık. Masadaki reyhanları kızlar bahçeden topladı.
Misafirlerimize kahvaltı hazırladık. Masadaki reyhanları kızlar bahçeden topladı.
Derin ve benim doğum günümü kutluyor arkadaşlarımız.
Derin ve benim doğum günümü kutluyor arkadaşlarımız.
Merin İmren'le konuşurken.
Merin İmren'le konuşurken.
Circles gecesi.
Circles gecesi.
Derin, sütü tencereye şişeden boşaltırken hava alma yöntemini gösteriyor.
Derin, sütü tencereye şişeden boşaltırken hava alma yöntemini gösteriyor.
Üzüm yiyen sakat çekirge.
Üzüm yiyen sakat çekirge.
Plajda, şezlongta öğle uykusu uyuyan Merin.
Plajda, şezlongta öğle uykusu uyuyan Merin.
Circles'da uyanıp tavuk ve civcivlerini sevmek.
Circles'da uyanıp tavuk ve civcivlerini sevmek.
Muğla'ya giderken arabayı şarj etmek için durduğumuzda.
Muğla'ya giderken arabayı şarj etmek için durduğumuzda.
Muğla'ya giderken arabayı şarj etmek için durduğumuzda.
Muğla'ya giderken arabayı şarj etmek için durduğumuzda.
Akyaka'da kahve içerken.
Akyaka'da kahve içerken.
Akyaka'da kahve içerken.
Akyaka'da kahve içerken.
Merin uzun uğraşlar sonunda makas kullanabiliyor.
Merin uzun uğraşlar sonunda makas kullanabiliyor.
Stop motion.
Stop motion.
Stop motion çalışmaları.
Stop motion çalışmaları.
Merin.
Merin.
Merin en sevdiği Horses and Ponies kitabını okurken.
Merin en sevdiği Horses and Ponies kitabını okurken.
Bu dönem elinden makas düşmüyor.
Bu dönem elinden makas düşmüyor.
Derin ateşli ve hasta. Hava almak için sabah bahçeye çıktığında.
Derin ateşli ve hasta. Hava almak için sabah bahçeye çıktığında.
Derin ateşli ve hasta. Hava almak için sabah bahçeye çıktığında.
Derin ateşli ve hasta. Hava almak için sabah bahçeye çıktığında.
Polen toplamış bir arı bahçemizde. Sabah mutluluğu.
Polen toplamış bir arı bahçemizde. Sabah mutluluğu.
Derin ateşli ve hasta. Hava almak için sabah bahçeye çıktığında.
Derin ateşli ve hasta. Hava almak için sabah bahçeye çıktığında.
Bugün yemekte bahçeden semizotu var.
Bugün yemekte bahçeden semizotu var.
Leyla'yı tımarlayıp yıkadıktan sonra.
Leyla'yı tımarlayıp yıkadıktan sonra.

 
 
 

Yorumlar


bottom of page