top of page

Derin’in doğum günü

  • sesinakmaz
  • 28 Tem 2024
  • 5 dakikada okunur

26 Temmuz 2024 Cuma


Gece geç yattığım için sabah 7’de uyanmakta zorlandım. Neredeyse Derin’den Merin’e yarım saat bakmasını isteyecektim ama vazgeçip hemen yataktan kalktım. Aslında bir gece önce şaşılacak şekilde çocukları erkenden yatırmayı başarmıştım. 21’de yukarı çıkıp kitap okumaya başlamıştık. Derin her zamanki gibi uyuyakaldı, Serin son ana kadar direndi. Tutankhamun’un İngilizce kitabını çevirerek okumaya devam ettik. Çocukları uyutup Derin’in doğum günü için planladığım kekleri yapmak üzere 22’de mutfağa inmeyi başarmıştım. Geçen seneye kadar işleri uzatıp en mükemmelini, farklısını yapmaya çalışırdım. Bu sene kendimi ayakta kalamayacak kadar yorup sabote etmeyeceğime söz verdim. Basit bir muffin yapıp üstünü kremayla süsledim. Saat 1’e gelirken yatağa gidip uyumayı başardım.


Bugün Derin’in doğum günü. 12 yaşına giriyor. Tam 12 yıl önce bugün, 27 yaşıma dört gün kala anne oldum. Plansız, sürpriz, hayatımı değiştiren bir hamilelikti. Çocuklarıma bunu nasıl açıklarım, nasıl “Yaptığımı yapmayın.” derim bilmiyorum. Derin’i dünyaya getirmeyi seçerek verdiğimiz hayati karar felaketle de sonuçlanabilirdi. Çokça düşüp kalkarak üstesinden geldik ya da gelmişizdir umarım. Önceleri birbirimizi bulmanın harika bir tesadüf olduğunu düşünürken zamanla yanıldığımı anladım. Kolayca ayrılıp başka yollara gidebilirdik. İki kişinin çocuk sahibi olup yola beraber devam edebilmesi ancak karşılıklı büyük bir çabayla mümkün. Çok çabaladığımızı düşünüyorum. Çocuk sahibi olmayı seçerken ihtiyacı olan aileyi, ilişkiyi kendisine vermeyi taahhüt ettik. Bunu sağlamak için hala, her gün uğraşıyoruz. Çocuklarımıza doğum kontrolü konusunda örnek olamayız belki ama tercihlerinin sorumluluğunu almayı öğretebiliriz. Anne baba olmak için birçok fedakarlık yapmışız gibi görünebilir. Oysa gerçek Derin’in hayatımıza kattığı tüm güzelliklerin, o sözde fedakarlıklardan kat ve kat fazla olduğu. Derin’in dünyaya gelme kararıyla hayatımız öyle tepetaklak olup iyi anlamda değişti ki, bu günün anlamı fazlaca duygulanmama sebep oluyor.

Merin’e atıştırması için Ali’nin gece yaptığı köftelerden verip, diğer herkes için kahvaltılık poğaça yapmaya koyuldum. Çocuklar heyecanla uyandılar. Derin doğumgününde arkadaşını da alıp hero beraber su parkına gitmek istedi. Ali’yi uyandırıp yola çıkmak için dakikaları saydılar.

Aslında su parkına gitmeyeceğimi söylemiştim. Merin evde sıkılıyor ama beraber bir yere gitmek de konforlu değil. Kucakta durmuyor, yere inmek istiyor. Her yerde yere indirmek uygun olmuyor. Geçen gün kitapçıya gittiğimizde yine kucağımda durmadı ve mecburen yere bıraktım. Aslında bahçede, kumsalda, doğada yerde olmasında bir sakınca yokken, dışarıda, herkesin ayakkabıyla gezdiği alanlarda bebeği yere koymak pek doğru gelmiyor. Yine de çoğu insana göre bu konularda çok rahatımdır. “Yere düşen yenmez.” sözüne de inanmam. Planı olmayan havuzlu bir mekanda tüm gün, güneşin altında, tek başıma Merin’i nasıl oyalayacağımı düşünüp gidemeyeceğimi söylemiştim. Ali de bir iki arkadaşını arayıp erkek erkeğe çocuklarıyla su parkına davet etmişti. Herkesin işi varmış, gelemediler. Bir gün önce saatlerce evde kimse yokken Merin çok ağlayınca yalnız kalmaktan vazgeçip ben de gitmeye karar verdim.


Derin’in arkadaşı Cihangir’i almaya gittiğimizde babası ve arkadaşımız Fatih’le karşılaşınca, Ali “Yalnızım demiştim ama son anda Sesin de gelmeye karar verdi. Sesin son zamanlarda hep parçalı bulutlu.” dedi. Fatih de “Abi öyle olmayan kadın var mı?” dedi ve güldüler. Eğlenmelerine memnun oldum, alınmıyorum. Merin’i sadece bir kez uyuttuğunda vücudunun 10 farklı yerine destek yastığı koyduran Ali gibi birinden beni anlamasını beklemiyorum. Merin’le beni anlayabilecek kadar zaman geçirmiyor.


5 saatlik yolun ardından neredeyse su parkına varmak üzereyken çalışanımızdan can sıkıcı bir telefon aldık. Kepçeyle neredeyse suya batmış. Öyle endişelendim ki Ali’ye geri dönmeyi teklif ettim. Neyse ki kısa zamanda sorunu çözmüşler. Geldiğimiz uzun ve yorucu yolculuktan dönmek zorunda kalmadığımıza sevindim.


Burası beklediğimizden de büyük bir su parkıymış. Girişte bir görevli gelip içeride hiç boş şezlong kalmadığını, eğer gireceksek bunu bilerek girmemiz gerektiğini söyledi. Başka bir aile kapıda tartışıyordu. Yanında Derin kadar iki çocuk olan bir kadın “Şezlong yoksa giremem. Hiç kusura bakmayın. Siz eğleneceksiniz diye tüm gün oralarda rezil olamam! Gidelim! Başka zaman geliriz!” diye bağırarak uzaklaştı.” Bizim bebeğimiz olduğu için zorlanır mıyız diye düşündük. Yerlere havlu serip oturabileceğimizi söylediler. Son anda karar verip, bunca yolu gelip, Derin’in doğum gününde vazgeçemezdim. Bir şekilde dayanabileceğime karar verdim ve girdik. Oldukça geniş, temiz, çeşitli seçenekler barındıran, daha çok yabancıların doldurduğu, güzel bir yerdi. Eskiden annemin İzmir ve Kuşadası’nda bizi götürdüğü dev su parklarına benziyordu. Derin adına çok sevindim. Şanslıyız ki ücra bir köşede uzanmak için şezlong bile bulduk.


Bir ara restoran civarında adamın biriyle çarpıştık. Adamın Türk olduğuna emindim ama adam bana “Sorry!” deyip uzaklaştı. Bu bana oldukça tuhaf geldi. Yabancı olduğumu düşünmüş olabilir. Yurt dışında karşılaştığım Türkler bile yabancı olduğumu varsayıp önce İngilizce konuşmaya başlarlardı. Yine de durumu düşününce hoş bulmadım. Kendi ülkemizde, karşılaştığımız kişinin yabancı olduğunu varsayarak İngilizce hitap ediyoruz. Değersizlik hissi, misafire hürmet, diğerini üstün görme tüm milletimize hakim olan hisler ve yaklaşımlar bence. Dil bilmek çok önemli. Özellikle yabancı dil dünyaya açılmanın, vizyon sahibi olmanın, dünyanın sandığımızdan çok fazlası olduğunu görmenin yegane yolu. Fakat ülkemde dilini bilmediğim ya da ülkeme misafir gelmiş insanların yanında eğilip bükülmeden, kendi dilimi rahatça konuşabilmeliyim. Türkiye’ye gelmeyi seçen yabancılar günlük kullanacakları Türkçe bir kaç kelimeyi öğrenmeye çalışsalar işlevsel olur.

Çocuklar tüm gün müthiş eğlendiler. Merin’i bir kaç kez havuza soktuk ama hala oldukça hasta ve halsiz olduğumdan yorulmak istemedim. Çoğunlukla şezlongda oturup Merin’i oyalamaya çalıştım. Derin Cihangir’le, Ali Serin’le takıldı. Bir ara Ali ve Serin uzun süre ortalıkta görünmediler. Öyle uzun zaman geçti ki, Merin sıkıldı, ben sıkıldım. Etrafta dolaşıp aradık, bulamadık. Merin’i bir süreliğine Ali’ye bırakıp Derin’le doğum günü hatırına bir kez olsun beraber kaydıraktan kayarak eğleneceğimizi hayal ettim. Derin de bunu çok istediği için defalarca yanıma uğrayıp babasının gelip gelmediğini sordu. Sonunda Derin beni görüp “Anne babam burda!” diye bağırdı ve çocuk havuzuna çağırdı. Serin çocuk havuzunda oynarken Ali boş bir şezlong bulup uyumuş. Aslında içten içe kızdım ama şu an faydası olmadığını düşünüp ses etmedim. Ali’nin de biraz mahçup olduğunu hissettim, üstüne gitmek istemedim. Ali biraz Merin’le vakit geçirse ve ben de oğlumla azıcık eğlensem çok güzel olurdu ama artık havuz kapanıyordu, geç kalmıştık. Derin için buraya kadar gelmek bile benim için büyük bir adımdı, kaydıraktan kaymasam da olurdu.


Eve döndüğümüzde sabah gelen, atarlı su çıkarmaya çalışan tesisatçı hala çalışıyordu. Evde, bulaşık makinasının arkasından da günlerdir su geliyordu. Evdeki boruyu tamir ettiler ama süpürgelik kapağını açınca yerde temizlenecek çok fazla kirli su ve fare pislikleri olduğunu gördük. Bunca yorgunluğun üstüne bir de bu iş çıkmıştı. Merin bacaklarıma sarılarak ağlıyordu. Ali’den Merin’e yiyecek bişey yapmasını ve yedirmesini istedim. Yumurta yaptı ama yedirmeden dışarı çıkıp başka bir işe daldı. Ali’den bu sebeple bişey istemiyorum; yapmıyor. İstemiyorum çünkü istediğimde ve yapmadığında çok daha fazla sinirleniyorum. Sürekli söylememe rağmen fare sorununu çözmek için adım atmamasına, temizliği bitirmek için Merin’le ilgilenmesini istediğimde yapmamasına çok kızdım. Su şişeleri boş, market torbaları yerlerde, havuzdan getirdiğimiz havlu, mayo, kıyafet çantaları kapı girişine savrulmuş, çocuklar yardıma ihtiyaç olup olmadığını soruyorlar. Çocuklara da çok kızdım. Bazen beni kullandıklarını düşünüyor ve öfkeleniyorum. Yorgunken iyimser periler beni terk ediyor, tamamen kötümser oluyorum. Bir süre sonra Ali gelip Merin’i mama sandalyesine oturtmuş, yumurtasını önüne koymuş. Ama sandalyenin altına örtü sermemiş. Merin tüm yumurtayı etrafa fırlatarak saçtı. Bu oldukça ironik bir durum yarattı çünkü daha bir saat önce Derin hortumu Ali’nin istediği gibi toplamadığında Ali sinirlenip “Oğlum bizi hayvanlardan ayıran bir zekamız, gözlem yeteneğimiz var. Hortumu her gün böyle kaldırıyorum. Hiç bakmıyor musun? İzlemiyor musun?” diye çıkışmıştı. Mama sandalyesinin altına örtü sermeyen Ali’ye “Merin dört aydır yemek yiyor. Dört aydır yere örtü seriyorum ki temizlemeyi kolaylaştırıyorum. Şu hale bak, bunca işimin üstüne bir de yumurta artıkları eklendi. Aklımıza, gözlem yeteneğimize ne oldu Ali?” dedim. “Ben temizlerim.” dedi. Temizlemesini istemiyorum ama benim sinirli olmamdan şikayet etmesinden usanıyorum. İstiyorum ki bu evde gerginliği başlatanın benim öfkem olmadığını anlasın. Ali’nin bir iş yapacağında yarattığı gerginlik ve yapılması gereken ama asla yapılmayanlar var. Huzuru sağlamak için adım atmayıp huzursuzluktan şikayet etmesini haksızlık olarak görüyorum.

Bu akşam Derin için yaptığım cupcakeleri çıkarıp sürpriz yapmayı planlıyordum ama Ali almasını istediğim mumları da almamış. Öyle bıkkın hissediyordum ki kekleri çıkarmaktan vazgeçtim. Çocuklar hazırlanıp yatağa gittiler, yorgunluktan hemen uyudular.


Ali’ye bir anlığına kızsam da bugün Derin’in dileğini yerine getirdiği için mutluydum. Özellikle bu dönemde kaybettiği her saat zararına işliyor. Buna rağmen elinden geleni yaptı. Onca yol gitti, hatırı sayılır miktarda para harcadı, Serin’le baba kız çok güzel vakit geçirdiler, beraber yüzdük… Her şeyin güzel olduğu bir gündü. İyisiyle kötüsüyle tüm diğer detaylar ise yaşamın kendisiydi.

Son Yazılar

Hepsini Gör
Merin 1 yaşında!

Gece geçe kaldım. Çocuklar uyuyunca çalışma odasına kapanıp yazı yazdım, plan yaptım. Gündüz çocuklarla ve Merin’le yediğim yemeği...

 
 
 

Opmerkingen


bottom of page