top of page

Evden uzakta olmanın götürdükleri, getirdiklerinden fazla.

  • sesinakmaz
  • 3 Tem
  • 6 dakikada okunur

2 Temmuz 2025 Çarşamba

Dün gece geç yattım. Kendimle kalıp yazı yazma sürem üç saati geçmiş. Abartmışım. Bu süreyi ancak yazmaya devam ederek günden güne kısaltacağıma inanıyorum. Yoksa uykusuz nereye kadar devam edebilirim bilmiyorum. Aslında çoğunlukla 6-7 saat uyuyorum ama yetmiyor. Gece en az iki kere Merin’i emziriyor olmam uykumu bölüyor sanırım.


Bu sabah Derin, Merin’in uyandığını duyup “Hadi Merin aşağı gidelim. Lego oynayalım. Atlara yeni bir ahır yapalım. Kendi atımıza su verelim. Anne uyusun.” diyerek Merin’i aldı. Giderken Merin’in bişey anlatmaya çalıştığını duydum ve ne olduğunu hemen anladım. Her sabah olduğu gibi Nelly’nin yastığını alıp aşağı götürmek istiyordu. Derin’e seslenince yastığı alıp indiler. Sonunda 1 saat 40 dakika fazladan uyuyabildim. Uyandığımda saatin 09:40 olduğunu görünce yataktan fırladım. Bazen Merin bana gelmeyi çok istiyor ve

oldukça fazla sorun çıkarıyor. Telaşla aşağı indim ama her şey yolundaydı, mutluydular. Derin tavada yumurta yapmış, ekşi mayalı ekmekle afiyetle yiyorlardı. Merin’i idare etmek zor muydu diye sorduğumda Derin “Pek zor olmadı, iyiydi. Ama hiç durmuyor. Sürekli ya bişey istiyor, ya bişey söylüyor. Merin’in hiperaktif davranışları var anne.” dedi. Güldüm.


Fatih Altaylı’nın boş koltuğuna bugün Uğur Dündar’ın geldiğini duyunca çok heyecanlandım. Derin’e Uğur Dündar’ı anlattım. Videolarından bir kaçını izlemek için taradığımızda dayak videosunu görünce şaşkına döndüm. Derin videoyu belki de 15 kez izledi. Uğur Dündar’ın kendini bu kadar iyi savunmasına inanamadım, çok da sevindim. Dayak yiyen gazeteciler aklıma geldi ve çok takdir ettim. “Keşke böyle olmasaydı.” dediği açıklamalarını da izledim. Olanlardan gurur duymuyordu. “Bu böcek Afrika’dan muz yaprağının içinden geldi.” videosuna kahkahalarla güldük. Ali masada olsa bize daha ne videolar gösterir, ne viral cümleler sarf ederdi. Merin beni bu kadar gülerken gördüğü için çok şaşırdı. Videonun taklidini yapıp ağzını tutarak kıkır kıkır güldü.


Fatih Altaylı’nın cezaevi günlüklerinden çok etkileniyor, sanırım fazla empati yapıyorum. İçerideki hayatı Ali’den dinleyince işledikleri cezalardan bağımsız olarak çok üzüldüm. Altaylı’nın anlattıkları, duyduklarımın yanında çok konforlu kalıyor. Durumları içler acısı. Bugün bahsettiği, kantinden kavurma alıp yemeğin yanında yeme lüksünü ilk kez Ali’den duymuştum. Cezaevinin bedava olduğundan bahsetmiş ama benim duyduğum giderlerin mahkumlardan alındığı yönünde. Aileler bir de cezaevindeki yakınlarına bakmak durumunda kalıyorlar. Bu durumu Ali’ye tekrar soracağım. Sanırım Silivri daha lüks. Görüşme odası denen yer, hayatımda gördüğüm en köhne, en eski yerdi. Telefondan, karşımızdaki eski, buğulu camın ardında oturan Ali’yi duymakta çok zorlanıyorduk. Filmler çok romantik. Gerçek asla öyle değil. Hatta cezaevlerindeki durum bugünlerde çok daha kötü. Üç kişi nöbetleşe bir yatağı kullanıyorlar. Yer yok. Son aylarda bir sürü insan, yakınları cezaevinde bari yatakta yatabilsin diye araya eş dost koymaya çalışıyor. “Onlar da suç işlemeseydi.” demek oldukça sığ bir bakış açısı. İçerideki herkes tecavüzcü, hırsız, katil, terörist değil. Cezalandırıcı tutumlar insanları iyileştirmiyor. Terapistim hep söyler, kitabında da yazmış. “İnsanları uzun süre hapse atmak, alışmalarını sağlıyor. Bir gün yatırıp çıkarmak büyük fark yaratır.” gibi bir anlatımı var. Kendisinin de uzun süreli bir cezaevi tecrübesi olmuş. Toplumun cezalandırdığı, dışladığı insanlara derin bir anlayış içinde. Fatih Altaylı’nın geçen yaz sonu izlediğim bazı programlarında ceza alan bazı insanların bunu sonuna kadar hak ettiği, af çıkmaması gerektiği konusunda oldukça sert konuşmalarına şahit olmuştum. Eminim çıktığında konuya yaklaşımı çok farklı olacaktır. Gece adlı müzik gurubunun “Ayıpladığını yaşamadan ölmüyor insan.” diye bir şarkısı var. Hep aklımda. Bunu söylerken asla Fatih Altaylı ve Levent Kırca’nın eski videolarını nefret söylemleriyle paylaşan insanlar gibi düşünmüyorum. Hiç kimse böyle haksızlığa uğramamalı. Kimse geçmişiyle yargılanmamalı. Hatalar yapılabilir, ama insanlar değişir. 30 saniyelik videolarla orada ne yaşandığını bilemeyiz. Bugün Uğur Dündar, rahmetli Levent Kırca yerine bu konuya da açıklık getirdi. Duyduğuma memnun oldum. Politikaya, partilere, devlet işlerine, dolayısıyla gazetecilere çok uzağım. Son bir kaç aydır sıkı gündem takip eder oldum. Benimki senelere yayılan değil, kısa süreli kişisel gözlemler.


Derin atlara bakmaya çıktıktan bir kaç dakika sonra “Anne atlar yok! Leyla kaçmış!” diyerek eve koştu. Sakin olmasını, buralarda olabileceğini söyledim. Serin’le motora atlayıp arazinin diğer ucuna gidip atları buldular. İp alıp getireceklerini söylediklerinde endişe etsem de “Anne lütfen bize güven. Bak nasıl getireceğiz, izle de gör.” deyip gittiler. Biz de bu sırada Merin’le kitap okuyup, karakterin yaptığı gibi oyun hamurundan figürler yaptık. Bir süre sonra gerçekten de yine motorla atları çekerek geldiler. Başardıkları için gurur duydum. Görüntü alamadım çünkü bir arkadaşımla konuşuyordum. Arkadaşımın hastalık haberini alınca çocukların zaferi görünmez oldu, ne yaptıklarına dikkat edemedim. Kendi kendime zor günler içinde olduğumu düşünürken, bu haberle sarsıldım. Bazen kendimi ne yapacağımı bilmez halde bulduğum için utandım. Bazen öyle bir şey duyuyorsunuz ki, sizin berbat diye nitelendirdiğiniz haliniz gayet iyi kalıyor. Olumsuz düşünceler toplandıkça karanlığa çekildiğimi fark edip kendimi oradan çıkarıyorum. Bunun kimseye bir faydası yok. Elimizden geleni yapacağız ve umarım ilerde “Ne günler geçirdik. Ama hepsi geçti. İyi ki hep beraberdik.” diyerek gülümseyeceğiz.


Olağanın dışında biraz geç kalktığım için, günümün verimli geçmeyeceğini hissettim. Kargo almak için başka bir ilçeye doğru yola çıktık. Ama Merin’in dayanamayacağını, uykusunun geldiğini anladım, gitmekten vazgeçtim. Çocukların geçen yazdan beri istediği deniz ayakkabılarını almaya, yakındaki spor mağazasına gitmeye karar verdik. Oradan da Derin’in günlerdir sayıkladığı dönerciye gidip dürüm yaptırdık. Dışarıda yemelerini istemesem de bugünün böyle olmasına teslim oldum.


Tahmin ettiğim gibi Merin yolda uyudu. Eve gelip yatırınca, çocuklara çalışmalarında eşlik ettim. Derin matematik çalışırken zorlandı. Beş tane kalanlı bölme işlemini yapmakta, daha doğrusu sorunun ne dediğini görmekte zorlandı. En başından “Yapamıyorum.” diye başladığında, gerçekten yapamıyor insan. Uzun süre bekledim, gidip yardım etmedim. Outliners kitabındaki bir bölümü anımsıyorum böyle zamanlarda. Yapılan bir testte, batılı insanlar ve gençler bir soruyu yapamadıklarında bir kaç dakika içinde hemen yardım isterken, uzak doğuluların uzun süre soruyla kaldıkları, düşündükleri ve 20-30 dakika da sürse yapabildikleri görülmüş. Bu kadar sabırsız olup yapamıyorum demelerini uygun bulmuyorum. Sabah motora binip kaçan iki atı yakalayıp getiren 12, neredeyse 13 yaşındaki bir çocuk kalanlı bir bölmeyi çok rahat yapar. Bölme, at yakalamaktan önemli de demiyorum. Ama ikisini de yapabilir, yeter ki inansın. Hesap makinasıyla ya da Chat Gbt ile de yapabilir ama amacımız zihni güçlendirmek. Yapılan araştırmalar, Chat GBT’nin araştırmaları, hayatı çok kolaylaştırdığını ama aynı zamanda insanların zihnini, düşünme, araştırma, özgün eserler yaratma becerilerini körelttiğini göstermiş. Bedenimizin olduğu gibi zihnimizin de farklı uyaranlarla egzersize ihtiyacı var.


Serin okuma, yazma, matematik çalışmalarını bir saat bile sürmeden tamamladı. Derin’in eskiden çok sevdiği, hatta bugün görünce “Hala okurum. Benim için eskimeyen kitap.” dediği Kaçak Gözleme kitabını okudu. Merin uyandığında ağladığı için almaya gittim. Emzirdim. Biraz kendine gelmesini sağladım. Serin ben yokken matematik çalışırken yine kendi alfabesini üretip yazılar yazmış. Döndüğümde uzun uzun anlatıp, çizerek açıkladı. Matematik ya da yazma çalışması, kendi yarattığı alfabeden önemli değil benim için. Alfabesini daha çok önemsiyor, dikkate alıyor olsam da diğerini de aksatmamasını istiyorum.


Derin bateri çalıştı, Serin piyano pratiği yaptı. Derin sabah Merin’e baktığı için balkonu yıkayamamış. O balkonu temizlerken ben de bahçedeki ve arabadaki çöpleri attım. Senelerdir bekleyen bira şişelerini toplayıp Ali’ye bir markete vermeyi düşündüğümü söyledim. Ali, restorana ya da otele gönderebileceğini söylese de senelerdir yapmadığı için markete götürmek üzere arabaya koydum. “Para alma, karşılığında alışveriş yap. Dilenci gibi görünmeyelim.” gibi bir şey söyledi. Bunlar yurtdışında olağanken, ülkemizde küçümseniyor. İçten içe bunu takmayacağımı söyleyip kendimi telkin ederek çocuklarla yola çıktım.


Bir markete girip şişeleri alıp alamayacaklarını sordum. Tam da Ali’nin dediği gibi eğer alışveriş yaparsam alabileceklerini söylediler. Evin eksiklerini alıp üstüne hayli para ödedim. Kasadaki bayan beni bir yerden tanıyacak gibi baktı. “Siz okulsuz hayatı savunan bayansınız değil mi? Sizi takip ediyorum. Çocuklarınız muhteşem hayat becerileriyle büyüyorlar.” dedi. Depozitolu şişe bırakmaya gelen garip kadından değerli bir hale dönüştüm sanırım. Teşekkür edip ayrıldım. 80 tane depozitolu şişe karşılında sadece 8 tane soda alabildim. Bu deneyim bana çok uzun zamandır dışarıdaki dünyadan oldukça kopuk yaşadığımı gösterdi. Tüm bu süre içinde, yaşım da ilerledikçe başkalarının ne düşündüğünü önemser halimden giderek uzaklaşmışım, uzaklaşmaya devam ediyorum. Bu halden pek memnunum.


Kargoyu alıp, kumaşçıya gittik. Trambolin öyle büyük ki, bir yere koyamıyoruz. Böyle giderse güneşin altında eriyecek. Güneş koruma kılıfı yapmak için uygun metrelik kumaşı aldık. Serin içerideki kumaşlara bayıldı. Dikiş dikilen bir evde büyüyen çocuklar kumaşlara bambaşka bir gözle bakıyorlar.


Yolda sabah uğradığımız spor mağazasının daha büyüğünü görünce çocukların isteği üzerine oraya da girdik. İçimden sadece eve gitme düşücesi geçiyordu. Çarşıda dolaştıkça insanın aklına, aslında görmese, hatırlamasa almayacağı şeyler geliyor, sürekli bir satın alma, tüketme durumu içinde buluyorum kendimi. Serin’e sabah aldığımız biraz büyük olan deniz ayakkabısının daha küçüğünü bulunca, diğerini iade etmek üzere buradakini de aldık. Derin çoktandır aradığı vans marka ayakkabıdan bir model beğenip aldı. Kasada uzun süre, bir barkod sorunu sebebiyle beklemek zorunda kaldım. Çocuklar sık sık mağazalarda yaptıkları gibi saklambaç oynamaya başladılar. Merin sayıyor, Derin ve Serin saklanıyordu. Öyle komik ve tatlıydılar ki aklımdan çıkmıyor. Derin aynı oyunları Serin Merin kadarken gittiğimiz yerlerde oynardı. Hiç sıkılmadan, oynayıp kahkahalar atarak beklediler beni. Çıkarken Derin ve Serin bana sarılınca Merin de geldi. Dörtlü yumak halinde mağazadan çıktık. Çok güzeldi.


Dönüşte Merin artık oldukça ağlamaklı bir hal alınca eve kadar dayansın diye konuşan kediler videolarını açmak zorunda kaldık.Saat hayli geç olduğu için yemek yapmak yerine kızarmış tavuk aldık. Bir sürü para harcadım, iki kez araba yolculuğu yaptım, gün elimden kaydı gitti ve geriye sadece yorgunluk kaldı. Dışarıda olmayı sevmiyorum demek hafif kalır, artık evden uzakta olmaktan nefret ediyorum. Evden uzakta olmanın götürdükleri, getirdiklerinden fazla.


Eve geldiğimizde çocuklar bugün bize ulaşan demonte ürünleri kurarken, bahçeyi suladım. Atlara yem ve su verip, eğitime devam ettim. Eğitimde kullandığım küp şekerler bittiği için toz şekerle denedim. Leyla şekeri öyle seviyor ki sinek spreyine neredeyse hiç tepki vermemeye başladı. Yarın gerçek spreyi tüm vücuduna sıkacağımı umuyorum. Özellikle koca koca at sineklerini vücudunda gördükçe, çok acıyor mudur diye düşünerek üzülüyorum.


Çocuklar kafalarına göre, ayrı ayrı yemek yediler. Herkes yorgun. Merin duşa girmek istedi. Çocuklarda alışkanlık oluşturmak, atlardaki kadar kolay olmuyor. Diş fırçalamaya bile hala alıştırma aşamasındayız gözüyle bakıyorum. Yerinde durmuyor gerçekten. Yemek yemek için masaya oturduğumda, masaya oturup ne yersem yiyor. soğan yediğinde ağzı yanınca su istiyor. Soğanlı ellerini gözüne sürdüğü için yanıyor. Suyu bir de gözlerine dökmeye çalışıyor. Artık masanın her yerine dökülmüş olan suyla oynamaya başlıyor. Asla durmuyor, asla. Yemek yiyemiyorum. Aslında 22-23 gibi uyurum ama bugünlerde geç yattığımdan gece yazarken atıştırmaya başladım. Gündüz oturup sakince yemek yiyemediğimden, sanırım akşam acısını çıkarmaya çalışıyorum.


Herkes yıkanıp kitaplarıyla yatağa gömüldükten bir süre sonra uyuyunca güzel bir gün daha böylece bitti.

Commenti


bottom of page