top of page

Gizli gizli dizi izlemek

  • sesinakmaz
  • 1 Şub 2024
  • 6 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 4 Şub 2024

31 Ocak 2024





Sabah 6 gibi Merin uyandı. Bezini değiştirdim, emzirdim ama uyuyamadı. Sessizce konuşup oynamaya başladık. Yanağıma, yüzüme dokunması, beni kendine çekmesi, bunları yaparken çıkardığı sesler, kokusu kalbimi genişletiyor sanki. Ben O’nu yumuşak yumuşak öper, burnunu burnuma değdirirken uyuyakaldı. Ah kalbim. Anlatmak çok zor bu duyguyu.


Sonra uyuyamadım. Aklıma Aile dizisinin final bölümü geldi. Kulaklığımı takıp sessizce izledim. Evimizde televizyonu müzik dinlemek, haftada bir film, spesifik bir program izlemek dışında açmıyoruz. Ulusal kanal yayınımız yok. Dizi izlemekten, özellikle böyle bu tarz bir yerli dizi izlemekten utanıyorum ve kimseye belli etmeden izlemeye çalışıyorum. O eski bitmeyen dizilerden olsa takip etmezdim ama sadece 30 bölüm olduğunu duyunca bırakmadım. Böyle şeyleri haftada bir bile izliyor olmak iyi gelmiyor bana. Okuduklarıma dönmekte zorlanıyorum. Çocukluktan, gençlikten kalma bir alışkanlık bu. Ailemle, annemle dizi izlemeyi severdik. Özellikle annemin evinde televizyon hiç kapanmazdı. Yalnız yaşayınca televizyonun arkadaş haline gelmesini anlıyorum.


Dizinin sıkıcı, dramatik, abartılı, yanlış örnek oluşturan kısımları hariç, kendimden çok şey bulduğum, hatta beni çoğunlukla acıtan tarafları sebebiyle izliyorum. İnsan neden üzülmek ister ki? Ama bildiğimiz, alıştığımız bir yer var hoşumuza gitmese ve bize iyi gelmese de. O alıştığımız konforsuz yeri sırf tanıdık olduğu için yaşamak istiyoruz sanırım. Aslan karakterinin, hayatını değiştirmeye çalışsa da kaçamadıklarını, var olma, sevdiklerini koruma çabasını Ali’ye benzetiyorum. Ali evde bizimle başka, dışarıda bambaşka bir adamdır. Dışarıdaki zorlukları, karanlık tarafını bırakıp eve güneş gibi doğarak geliyor, hepimizi çok güldürüyor, enerjimizi yükseltiyor. Güzel yüreğini, sevme şeklini çok seviyorum.


Çocuklar uyanınca onlar görmeden izlemeyi bıraktım. Aslında izlediğimi biliyorlar. Çocuklardan bişey saklayamıyorum, saklamayı da uygun bulmuyorum. Gerçekten yetişkinlere özel kalması gereken konular hariç her şeyi biliyorlar sanırım. Ne izlediğimi, hatta konusunu anlatıyorum. Bazı komik bulduğum sahneleri izletebiliyorum. Neden beraber izlemediğimizi, uygunsuz tarafını da anlatıyorum. Bu kalitede içeriklere alışmalarını istemiyorum. Her hafta çocukların seçtiği bir filmi izlediğimizden, sadece kendime ait tek bir program izlemek ve bunu çocuklara söylemek konusunda içim rahat. Sadece yanlarında izlememeyi tercih ediyorum.







Uyanıp aşağı indik. Serin Merin’le oynadı. Sevgili İmren’in Tırtıl şarkısını söyledi kardeşine. Ardından biraz Lingokids adlı İngilizce oyunuyla oyalandı. Uygulamanın harfleri çizdirmeye çalıştığını izledik Derin’le. Derin Serin’e yardım etmeye çalıştı. Oynamalarına izin verdiğim tek oyun bu. Biz Derin ve Merin’le dışarı çıktık. Derin benimle yürüyüşe gelmek istediğini ama bir saatin fazla olduğunu, yarım saat yürüyüp yürüyemeyeceğimizi sordu. Bunu duyan Serin çok kızdı. Derin’le baş başa bişeyler yapmamı istemiyor. Kendini yalnız hissediyor sanırım. Dışarı gelip “Çete olmamı, size kötülük mü yapmamı istiyorsunuz? Beni sinirlendirmek mi istersiniz?” gibi şeyler söyledi. Öfkeli olduğunu söyledi. Ben de öfkenin altında mutlaka hayal kırıklığı, üzüntü, korku gibi duyguların olduğunu hatırlattım. “Serin senden korkmuyoruz kızım. İstediğin şeyleri yapmamızın sebebi senden korkmamız değil. Seni sevdiğimiz, değer verdiğimiz, üzülmeni istemediğimiz için istediklerini yapmaya çalışıyoruz. Sen de bunu bilerek bize daha nazik davranır, gerçekten hissettiklerinden bahsedersen birbirimizi anlamamız kolay olur.” dedim. Ne hissettiğimi, neyi neden yaptığımı bilmeden geçti hayatım. Ancak son yıllarda farkına varabiliyorum. Çocuklarım en azından bu farkındalıkla büyüsünler istiyorum. Bunu bilmek mutlu ve doyum içinde, kendimizle ve diğer insanlarla iyi ilişki kurabilmemiz için diğer tüm öğretimlerden çok daha önemli geliyor bana.




Derin’in yürüme teklifini reddettim. Her gün en azından sağlığım ve geleceğim için spor yapmak istiyorum. Bunu engellemelerini istemiyorum. Derin’e yalnız başına kulaklığını takıp yarım saat kadar yürüyebileceğini söyledim. Yanında sürekli birilerini istemesine kızıyorum. “Her zaman biz yanınızda olmayacağız. Yapmak istediğiniz şeyi düşünün ve yapın. Hep bir arkadaş aramayın. Yalnızlığınıza tutunun, kıymetini bilin.” dedim. Aslında bunu söylediğime, böyle çıkıştığıma pişman oldum ama arada oluyor, engel olamıyorum. Yalnızlığımı çok severim. Yalnız spor yapmayı, yalnız alışverişe gitmeyi, yalnız seyahat etmeyi… Diğer türlüsü kötüdür demiyorum ama yalnız, kendi kendilerine kalabilsinler istiyorum. Yalnızlığın yaratıcılığı çok beslediğine ve bazı açılardan hayatı kolaylaştırdığına inanıyorum.




Nelly’yi hala traş ettiremedik, veteriner müsait değilmiş. Makasla göz önündeki tüyleri aldık. Serin makası alıp tüylerini kesmeye başladı. Derin ise karşı çıkmaya çalıştı. Karışmamasını istedim. Böylece makas kullanmakta kendini geliştirebilir, hatta ilerde köpeğimizi Serin bile traş edebilir. Benim sıkça yaptığım bir iş. Arkadaşlarımı traş etmişliğim bile var. Daha öğlen olmadan bir sürü şey yaşayıp, önemli konuşmalar yaptık. Çocuklarla 7/24 beraber olmanın en zor tarafı bu. Sürekli dinlemek, anlamaya çalışmak, kendimizi anlatmak, sakin olmak gerekiyor. Ne ekersek onu biçiyoruz.


Merin uyuyunca yürüyüşe gittim ve yine bir saat yürümeyi başardım. Hava çok güzel bugünlerde. Çocuklar tüm gün dışarıda oynuyorlar. Serin önce eve gelip paraşüt yapmak için çöp poşetlerini kesti. Sonra kendilerine bir uzak mekiği yapmak için çizimler yapmışlar. Uzay oyunları oynamışlar. Ben duş almak, bişeyler yemek gibi şeylerle uğraştığımdan çıkıp bakamadım. “Anne Mars’a, Ay’a, Jüpiter’e gittik.” dediler. Hayal gücüyle oynadıkları serbest oyunları duyunca müthiş seviniyorum. Bir çocuğun dünyayı öğrenmek için ihtiyaç duyduğu şey serbestçe oynamak bence.


Serin günde bir kaç kez kıyafet değiştiriyor. Kız olmak böyle bişey sanırım. Önceki sene diktiğim elbiseyi giymiş. Dikiş dikmeyi çok özledim. Kızlarıma türlü elbiseler, oğluma pijamalar dikeceğim günlerin hayalini kuruyorum.





Bir ara çocuklar Ali’yle tarlalardan birine gittiler. Hamileliğimden bu yana Serin de Ali ve Derin’le gidebileceği her yere gidiyor, fırsatı kaçırmıyor. Ali çalışırken çocukların da yanında olabilmesi çok şey kazandırıyor onlara. Hem keyifli, oyun gibi, hem de oldukça öğretici.




Serin bir ara eve gelip bişeyler yazdı, çizdi, masaya bantladı. Serin böyle yapar. Arada eve gelip aklına eseni yapar, yeni bir oyun, aktiviteye başlar. Sonra onu bırakıp yine dışarı koşar. Evdeyken bana “Anne çok acayipsin. Hep Merin bir büyüse şöyle iyi olur, böyle güzel olur diyorsun. Bence bu Merin’in en tatlı, en iyi hali. Büyüyünce oyuncaklarımızı ya da elimizde ne varsa onu isteyip ağlayacak. Zor olacak. Saçmasın anne, çok saçmasın.” dedi ve ben çok güldüm.




Merin’i mama sandalyesine oturtup mutfağı toplamaya çalışırken Serin eve geldi. Merin’in önüne oyun olsun diye koyduğum maş fasülyelerini görünce şaşırdı. “Anne dünkü gibi Merin’le oynayabilir miyim? O’na kitap okuyacağım. Fasülyeleri toplar mısın?” dedi. Onlar oynarken ben de mutfağı toplayabildim. Evin hali perişan. Haftada iki kere senelerdir tanıdığımız aile dostumuz İlknur abla geliyor yardıma ama hasta olmuş. Dağınıklık tamam da üstüne pislik de eklenince ve yapamayınca derin derin nefes alıp “Geçecek.” diyorum.



Serin okuyamıyor henüz ama çok güzel okuyormuş gibi yapıyor. Bir yazar ve yayınevi ismi uyduruyor. Böyle zamanlarda ah keşke her şeyi kaydedip saklasam, açıp açıp izlesem diyorum. Kayıt almakla ilgili takıntılıyım. Serin çok güzel okuyup oyunlar oynadı ama Merin bugün durmadı. Merin durmayıp sızlanmaya başladığında Serin hemen panik oluyor ve “Anne lütfen Merin’i hemen al, ağlamasın.” diyor. Merin’i alıp 10 dakika daha kazanırım umuduyla bu sefer de yere yatırdım ve ilgisini çeker diye ahşap blokları getirdim. Serin çoktandır görmediği bu blokları oynamaya daldı. Merin de biraz oyalandıktan sonra ağlamaya başlayınca kucaklayıp Serin’in yanına oturdum.






Derin Ali’yle tarladan geldi ve O da oyuna oturdu. Uzun süre keyifle oynadılar. Ardından arabalarını getirip yarıştırdılar. Derin “Mavi araba vs yeşil araba” gibi karşılaşma cümleleri kuruyordu. Çocukları dinleyen Ali de “Oğlum vs ne demek? Bence ve se demen uygun değil. Komik oluyor. Türkçesi yok mu? Mesela mavi araba yeşil arabaya karşı gibi.” dedi. Ben de çocuklar bizden bu kadar küfür ve yanlış kelime duyup öğrenirken Ali’nin vs kısaltmasına müdahalesini gereksiz bulup dile getirdim. Genelde olduğu gibi Derin’le ilişkilerine karışmamamı rica etti. Ali’yle çocuklar konusunda bir hata yaptığımızı düşünürsek birbirimizi o an uyarma konusunda anlaşmıştık. Yine de sessizce gerildik. Sonra Ali vs kısaltmasını araştırdı. Derin’e anlamının Versus olduğunu, ve se diye okunmadığını, “Karşı” kelimesinin uygun olacağını söyledi. Derin de “Böyle açıkladığında anlayabiliyorum baba. Tamam.” dedi. Bu sayede kısa bir araştırma yapmış olmalarına memnun oldum. Eskiden olsa durumu büyütür, hatta Ali’ye surat asardım. Çok değiştim, çok değiştik. Artık anlıyorum. O an yaşanan orada kalıyor ve kavga etmeye değil birbirimizi anlamaya, ifade etmeye çalışıyoruz. Söylenmemiş şeyler söylenmiş gibi davranmıyor, alınganlık etmiyoruz. Daha çok yolumuz var ama geldiğimiz noktayı da çok seviyorum.


Merin’i yıkadım. Suyu, banyo yapmayı çok seviyor. Her gün banyoya girdiğimizde mutlulukla çırpınıyor. Duş başlığını yakalayıp ağzına sokuyor, suyu emmeye çalışıyor. Merin’i banyoda izlemek, mutluluğunu, keşfetmenin verdiği heyecanı görmek günün en eğlenceli anlarından. Sonra yağladım, oyunlar oynadık, kitap okudum ve uyuttum. Yatağa yatıp emzirerek uyutuyorum. Bu arada Ali yiyecek bişeyler hazırlamış. Marketten sushi de söylemiştim. Herkes doymuş ama çocuklar yine de masada bana eşlik ettiler. Sushiyi tam yemeseler de ben yerken tırtıklamayı seviyorlar.



Merin yine uyandı. Yemeğimi bitirmemiştim. Ben de kucağıma alıp tekrar aşağı indim. Yemeğimi bitirirken, Merin de kucağımda uyumaya devam etti. Uyanmasın diye hep yaptığımız gibi sessizliğe büründük. Çocuklar duş alıp dişlerini fırçaladılar. Benim için akşamları diş fırçalamak bile zor. Serin diş fırçamı, diş ipimi, dil temizleyicimi ve bir bardak getirdi. Oturduğum yerden diş ve ağız temizliği yaptım. Sonra yukarı çıktık. Çocuklar kitaplığın önünde zaman geçirirken ben de Merin’i bir kez daha yatırmaya çalıştım. Serin “Anne Merin’i yatır ve yanımıza gel. Kitap okuyalım, bakalım.” dedi. Her gün böyle söyler.





Merin’in uykuya dalması için beklerken Serin gelip fısıltıyla “Anne çok sevdiğin bişey buldum. Merin uyumadı mı? Hadi artık gel. Sürprizim var.” dedi. Yanına gidebildiğimde bana Tarih Atlası kitabından bulduğu hiyeroglif yazılarını gösterdi. Geçen sene İstanbul’da arkeoloji müzesine gitmek, çivi yazısı, yazının tarihi, ilk alfabe ve harfleri merak etmemizi sağlamış, okuyup araştırmamıza vesile olmuştu. Dmax kanalı tarih belgesellerinden izlemiştik. Hatta ilk harfleri, hiyerogliferi yazmıştık. Benim çok ilgimi çekti. Konu hakkında kendime kitaplar da aldım. Serin sayfayı açmış, bana da kağıtlar ve renkli kalemler getirmiş. “Hadi anne, çiz bunları. Senin en sevdiğin.” dedi. Sonra da “Bakıyorum yüzünde çok mutlu bir ifade var. Bunu yapmayı çok sevdiğini anlıyorum.” dedi. Çok şaşırdım ve mutlu oldum. Görseldeki tüm harfleri çizdim. Serin hem beni izledi, hem de her gün yaptığı gibi kütüphanemizin altını üstüne getirdi. Keşke bir de aldığı kitapları yerine koysa. Katlanmamış temiz çamaşır yığınlarının arasında kitaplara bakıp çizim yaptık. Saat neredeyse 23.00 olmuş. Serin çok daha fazlasını yapmak istiyordu ama yatağa gitmeye ikna ettim. Derin ise bugünlerde her boş kaldığında Tübitak’ın Bilim Bunu Çözer ve Matematik her yerde serisini okuyor. Her kitabı en az 20 kere okumuştur herhalde.


Yatağa gidip Fare ile Köstebek okuduk. Serin Pezettino’yu da okumamı istedi ama gözlerim kapanıyordu. Yarın okuyabileceğimi söyledim ve gün bizim için sona erdi.

Son Yazılar

Hepsini Gör
Merin 1 yaşında!

Gece geçe kaldım. Çocuklar uyuyunca çalışma odasına kapanıp yazı yazdım, plan yaptım. Gündüz çocuklarla ve Merin’le yediğim yemeği...

 
 
 

2 Comments


D. M
D. M
Feb 02, 2024

Benim de Merin’den 2 ay büyük bir kızım ve 4 yaşında bir oğlum var 😊 Bebeğimi uyutma çalışmaları uzun sürerken oğlumun buna aslında yeteri kadar sabır gösterdiğini görüyorum ama bazen daha da fazlası gerekiyor. Bu sefer onunla istediği paylaşımları yapamadığıma üzülüyorum. Aslında her ailenin içinde olan ama kimsenin yazmaya cesaret edemediği, yokmuş gibi yaptığı gerginlikleri de yazmanızı, bu doğallığınızı çok seviyorum. Sevgiyle kalın,

Like
sesinakmaz
Feb 02, 2024
Replying to

Merhaba. İkinci kızım dünyaya geldiğinde her gün uyutmaya çalışırken oğlum salonda beni beklerdi. Uzun sürünce kontrol etmeye gelir ve bazen kardeşini uyandırırdı. Bazen kabullenir bazen artık dayanamaz öfkelenirdim. Kimse bu kadar yalnız olmamalı ama oluyor işte. Şu an iki kardeş vakit geçirebildiklerinden yalnız kalmıyorlar. Bu sebeple çok mutluyum ama yine de sorunlar oluyor tabi. Oğlum üçüncü kardeşi olacağına sevinmiş, ama bu sorunları tekrar yaşayacağını düşününce üzülmüştü. Kardeş ilişkilerini görmek insana her şeye değer dedirtiyor. Büyüdükçe kolaylaşacaktır. Yalnız olmadığını bilmek şu geliyor hep. Umarım gönlünüzde olur. Çok teşekkürler takdiriniz ve paylaşımınız için. Çokça sevgiler 🌿

Like
bottom of page