Göl kabukları
- sesinakmaz
- 10 Eyl 2024
- 4 dakikada okunur
9 Eylül 2024 Pazartesi
Çocuklar bu sabah uyanıp oyun oynamaya başladılar. Oynamalarını fırsat bilip oyun ve çalışma odasını düzenlemeye başladım. Merin odaya, minik mobilyalara bayıldı. Bu mobilyaları Serin için almıştım ama boyları çok kısaymış. Merin’e daha uygun oldu. Alırken bu küçük mobilyaların iki kız kardeşin hayallerine eşlik edeceğini hayal etmiştim. Merin on gün sonra bir yaşına giriyor. Onlar oynarken, zamanın böylesine hızlı geçmesini idrak etmeye çalışıyorum. Tüm sorunlar, zorluklar geçici. Sorunların yakıp yıkmasına izin vermezsem güzel günler daha çok hatırlanacak.
Derin ve Serin Lego treni çıkarıp kurdular. Tüm sabah coşkuyla oynadılar. Ev sadeleştikçe, eşyalar azaldıkça yaşam alanımız genişliyor. Evi daha yönetebilir hal geldiğimi hissediyorum. Bu bana mutluluk veriyor, üstümde senelerdir taşıdığım yükü her geçen gün azaltıyor. Düzeni seven biri olmama rağmen, okulsuz hayata geçince çocukların evde her köşede oyalanabilecekleri çok fazla şeye ihtiyaçları olduğunu sanmışım. Böyle yaparak onların da dikkatinin sürekli dağılmasına sebep olmuş olabilirim. Oysa herkes derli toplu bir yaşam alanı istiyor. Ali senelerdir bu durumdan şikayet ediyordu. Evdeki sadeleşme hareketi ona da çok iyi geldi. Fakat Ali bana her tartışmamızda “Beni değiştiremezsin. Hep böyleydim, değişmedim.” dediği için içten içe ben de onun istediklerini yapmak istemiyorum. Hatta bazen benim için iyi olacağını bilsem de yapmak istemiyorum. Bugün bunu Ali’ye de söyledim. “Evin sadeleşmesi en çok senin işine yarıyor. Sen söylediğim şeylerin aksini yaparken seni memnun edecek bir adım atmak istemiyorum. Sana rağmen sevmediğin bişeyler yapmak istiyorum. Değişmemenle övünüyorsun ya, o zaman ben de değişime direniyorum.” dedim. Biraz üzüldü sanırım. “Bu değişmemiş halim mi? Senin için, ailemiz için yaptıklarımı görmüyor musun?” dedi. Ciddi bir konuşma değildi. Sözlerimi gülerek söylemiştim. Konu öylece kapandı.
Serin bugünlerde bana beraber Lego oynamayı teklif ediyor. Geçen gün en yakın arkadaşıyla plaja inip denize girdiklerinde çok mutlu olduğunu sanmıştım. Birazdan gelip beni de yanında istediğini söyledi. Çocukların verdiği sinyalleri iyi gözleyip kaçırmamam gerektiğini hissediyorum. Eğer verdikleri sinyalleri kaçırırsam, bardakları boşalıyor ve kriz geliyor. Eğer anlamadıysam bu krize gereken ilgi ve anlayışı gösteremiyorum. Serin’in bir süredir verdiği sinyalleri farkındayım ama oyun oynayacak zamanım olmadı. İsteğim de yoktu. Canım istemediği halde her istediklerini yapmak istemiyorum. Ama diğer yandan on beş dakika da olsa oturup oynasam, günler sürecek sızlanma, patlama, farklı nedenlerle arıza çıkarma gibi olabilecek sorunların önüne geçmiş olurum. Ayrıca oynamaya başlayınca ben de keyif alıyorum. Bugün Serin yine olumsuz havaya girdi. İngilizce derslerinin olduğunu söylediğimde bir sürü bahane saydı, gitmek istemediğini söyledi. Ben de ders için aylarca ısrar ettiklerini, canları istediğinde böyle ara veremeyeceklerini söyledim. O zaman da “Sen gelmezsen hiçbir yere gitmem!” dedi. Derse uzun zamandır babalarıyla gidiyor olmaları, üstümden büyük bir yük almıştı. Tekrar derse gidecek olma fikrini hiç sevmedim ama Serin’i tanıyorum. Bunu yapmam gerektiğini biliyordum. Serin bunu beni kızdırmak, sorun çıkarmak için yapmıyor. Bana, benimle olmaya ihtiyacı var. Yaşayacağım tüm rahatsızlığı bir kenara bırakıp Serin’e odaklandım ve gitmeyi kabul ettim. Merin’den sonra Serin hiç beklemediğim bir olgunluk gösterdi. Dilay’la orman okuluna asla bensiz gitmezdi, gruba katılmazdı. Bir gün yine Merin kucağımda ormana gittiğimizde, bir yandan kalabalıktan uzakta Merin’i uyutmaya çalışıyordum, diğer yandan Serin’le göz temasını koparmadan uzakta da olsam yanında olduğumu hissettirmeye çalışıyordum. Yanıma gelip “Anne sen gidebilirsin. Beni arabada ya da bir kafede bekleyebilirsin. Yalnız kalabilirim. Sana üzülüyorum. ” dediğinde çok şaşırmıştım. Sonunda senelerdir verdiğim çabanın karşılığını aldığımı hissetmiştim. Sonra yine yalnız gitti. Ardından çocukları derslere Ali götürmeye başladı ve buna da itiraz etmedi. Bugün eğer benimle gitmek istiyorsa mutlaka bir sebebi vardır. Derin, Serin’in beni yorduğunu, bunun benim için Merin’le zor olduğunu söyledi. Derin’i de anlıyorum ama susmasını rica ettim. Serin’e suçlu hissettirerek daha iyi hissetmesini sağlamayacaktı. Kendi küçüklüğünü unutmuş. Bana ihtiyaç duymadığını söyleyene kadar Derin’in de her zaman yanında oldum. Anaokulu kapısındaki bankta bir ay boyunca yatarak bekledim. İlkokulun bahçesinde de bir ah bekledim. Kaç yaşına gelirlerse gelsinler ne zaman ihtiyaç duysalar yanlarında olmak için elimden geleni yapacağım.
Apar topar evden çıkıp derse gittik. Dönüşte Derin’in baterisinin kırılan parçasını yaptırdık. Serin geçenlerde koşarken çarpıp kırmıştı. Derin o günden beri yaptırabilmek için gün sayıyordu. Derin’in eşyalarına iyi bakıyor olmasını çok seviyorum. Ayrıca bu tür işlerini kendi organize ediyor. Bateriyi aldığı adamı arıyor, anlatıyor, akıl alıyor. Hocasını arayıp ona da danışıyor. Bir karar veriyor ve bizden kendisini götürmemizi istiyor. Görüşmelerine karışmıyoruz.
Eve geldiğimizde Ali’nin bir işi çıktı ve ayrıldı. Çocuklarla yemek yaptık. Serin tavuk şnitzelleri sosladı, Derin salata yaptı. Hep beraber yemek hazırlama ritüelimizi çok seviyorum. Bu sırada muhabbet ediyor, her ilişkimize yeni bir düğüm atıyoruz. Keyifle yemek yedik. Yarınki film gününe dondurma yapmaya karar verdik. Merin’i uyutup hazırlık yaptık. Derin yumurta sarılarını çeşitli yöntemlerle ayırdı. En sonunda eliyle ayırmanın en iyi yöntem olduğuna karar verdi. Seneler önce Simten ablayı (Dayımın eşi) mutfakta izlerken öğrenmiş. Çocuklar harika gözlemciler. Serin’e dün akşam O uyuyunca Tekboynuz kitabını yalnız okuyup bitirdiğimi söyledim. Gözleri ilgiyle büyüdü, okumamdan çok memnun oldu. Derin kitapta neler olduğunu sorunca dinlediği yere kadar hepsini tek tek anlattı. Aslında Derin’in bildiği yerler olmasına rağmen, anlatması için Serin’i dinledi ve anlatımını takdir etti. Bu çok güzel bir hareketti. Serin’in her şeyi bu kadar ayrıntıyla anlatmasına ben de şaşırdım. Okumama rağmen ben bile bu kadarını hatırlamıyordum. Serin okuduklarımı kendisine anlatmamı istedi. İkisi de anlattıklarımı ilgiyle dinlediler. Bir yandan dondurma yapıyorduk. Yatağa biraz geç kaldık ama çocuklarımla geçirdiğim en güzel akşamlardan biriydi. Bazen böyle geceler yaşıyoruz. Saatler geçiyor, uyumaya geç kalıyoruz ama zaman giderek güzelleşiyor. Sanırım bu anlar bazen olduğu için böyle güzel ve anlamlı. Her gün aynı keyfi yaşayamazdık.
Yatağa gidip geç de olsa kitabı okumaya devam ederken uyuyakaldılar.
Yatmadan önce çamaşırları sermek için banyoya gittiğimde Ali’nin bana geçen gün getirdiği deniz kabuklarına rastladım. Yazı yazmadığım bir kaç gece kitap okurken tatlı bir yorgunlukla uyuyakaldım. Elimde kitapla uykuya teslim olma halini çok sevdim. Derin, babasıyla uyumak istediğini söylediği bir gece yanıma gelip Ali’nin bana topladığı kabukları avucuma bıraktı. Gözleri parlıyordu. “Babam senin için toplamış anne.” dedi. Öyle şaşırdım ki uygun bir kelime seçip seslendiremedim. Elimde deniz kabuklarıyla uyuyakalmışım. Sabah yatağa saçılanları tek yek topladım. Ali’ye “Bunları nasıl topladın? Anlatsana. Toplamak için bir yere mi gittin? Yürürken mi denk geldi? Nasıl gördün? Eğilmiş miydin? Görünce mi aklına geldi?” gibi bir sürü soru sordum. Dalga geçerek anlattı. “Sesin bak! Kabukları gördüm, şöyle eğildim, dizlerimi büktüm. Tam dört tane topladım. Anlamları da var. Sen, Merin, Serin ve Derin için. Sizi düşünerek dört tane aldım.” dedi. Ali böyle şeyler yaptığında şaşırıyorum, elimde değil. Sahilde, doğada ya da herhangi bir yerde keyif için yürüyen, anın tadını çıkaran biri değildir. Telefonsuz neredeyse yaşayamaz. Aklında iş vardır. Sadece iş. Ya da komedi. Arazide öylece yürüdüğünü ve deniz kabuğu topladığını hayal edemiyorum. Kendisi için küçücük olan bu hareket benim için dev bir hediyeydi. Günlerce mutluluğunun beni sarmaladığını hissettim.
Kabukları ve Ali’yle on iki sene önce bu zamanlarda tanıştığımız günü, geçirdiğimiz günleri düşünerek uyuyakaldım.
Comments