top of page

Hayat kavgasıyla, kahkahasıyla güzel.

  • sesinakmaz
  • 3 Ağu 2024
  • 6 dakikada okunur

31 Temmuz 2024 Çarşamba


Sabah uyanınca işe güce koyulduk. Derin tavuklara baktı, söylene söylene balkonu yıkadı. Yeni bir köpek gelip, gece balkonu çamur içinde bırakmış. Nelly çiftleşme dönemine girdiği için peşine düşmüş, gitmiyor. Daha bugün bahçeye yanaşıp 6 tane de yavru doğuran, haftalardır baktığımız köpekleri barınağa götürdük. Köpekleri öyle kafanıza göre barınağa veremiyorsunuz, almıyorlar. Ali belediyeden tanıdığı birilerini arayıp yardım isteyerek almalarını sağlamış. Ülkede öyle büyük problemlerimiz var ki, devletin köpekleri düşünüp uygun bir çözüm bulacak durumda olmadığını son günlerde yaşananlardan görüyoruz. Saldırgan köpeklerin öldürülmesi yasası, ilerde tarihimizde çıkmayan bir kara leke olacak. Rehabilite edilmeleri, koruma altına alınmaları, sokaklardan çekilmeleri gerek. Ama ülke daha insanına bir konfor sağlayamazken köpekler için bulabildiği en iyi çözüm ancak bu kadar oluyor. Bazen devletin bu durumunu eski halime benzetiyorum. Tüketim, cehalet, bilinçsizlik, millet ne der diye yaşama, güç, gösteriş halleri insanı içinden çıkılmaz zorlukların ortasına atıveriyor. İnsanın kendi sorumsuzluğu sebebiyle büyük sorunları olunca yakıp yıkma kapasitesi de büyük oluyor. Baş etmem gereken yığın dağları aşınca, kendimi de değiştiremiyorsam, küçük küçük sağlam adımlarla gidemez, az ama öz iyileştirmeler yapamam. Yığından kurtulmam gerekiyorsa ateşe verir, daha büyük yıkımlarla ancak anı kurtarırım.


Günlük işlerimi yapmaya uğraşırken çocuklar tüm sabah babalarının uyanmasını beklediler. Botla açılıp kneeboard yapmanın hayalini kurdular. Merin sabah uykusuna yattığında Ali uyandı. Derin çok mutlu oldu ve hemen çıkmak istedi. Ali ise “Anneni de bekleyelim. Merin uyanınca çıkalım.” dedi. Bir yandan “Siz beni beklemeyin, gidin.” dedim ama diğer yandan gölde gezmek bana da iyi geldiğinden gitmek istiyordum. Ali ısrarla Merin’in uyanmasını, beni beklemek istediğini söyledi. Beni düşünmesini, hassas davranmasını çok seviyorum. Derin buna hiç memnun olmadı, suratı düştü. Öğleden sonra gölde dalga başladığı için geç kalacağı endişesi yaşadı. Kneeboard yapmayı ne kadar istediğini ve çocuk olduğunu anlıyorum ama diğer yandan bencil davrandığını düşünüp kızıyorum.


Merin uyanınca çıktık ve yine güzel bir sabah geçirdik. Derin yeni hareketler denedi, Serin ve Merin sığ sularda yüzdü. Yolculuk benim için konforlu değildi. Dünden bu yana belim çok ağrıyor, tutulmuş. Botun aşağı yukarı zıplaması belime yük binmesine neden oluyor. Gölün güzelliklerini seyretmeyi çok sevsem de bir süre botla çıkmamaya karar verdim.


Derin’in bateri dersine yetişmek için aceleyle eve geldik. Barınağa gidecek köpeği bağlayıp yavrularını getirdim. Ali çocuklara sürekli “Hazır mısınız?” diyordu. Derin hazır olduğunu söylüyor ama oyalanıyordu. Eline bagetlerini ve müzik defterini, telefonunu almış ama tutamıyor, düşürüyor. Malzemelerini bir çantaya koymayı akıl edememiş. Evden çıkılacak ama bir kaos, bir acele var. Tüm bez çantaları, şapkalarını, gözlüklerini, evden çıkarken lazım olabilecek her şeyi kapıya en yakın rafa koydum. Tek yapmaları gereken oradan bir bez çanta alıp içine malzemelerini koymak ve yola çıkmak. Evden çıkılacağında yaşadığımız kaostan çok fazla olumsuz etkileniyorum. Ayrıca tüm sabahı babalarının uyanmasını bekleyerek geçirmelerine çok kızdım. Derin’in ihtiyaç duyduğunu söylediği çarpım tablosunu hazırladım ama bir süredir çalışmayı bıraktı. Serin kütüphaneden sürekli aşağı kitap taşıyor ve yerine götürmüyor. Okuma yazma ve İngilizce öğrenmek, piyano çalmak istiyor ama tüm bunlar sadece istemekle olmuyor. Eyleme dökmek lazım. Ama etrafta keyif veren, ödülünü hemen alabildikleri, yapması kolay şeyler olunca, diğerlerini unutuyorlar. Abur cubur yiyerek film izlemek, tekneyle gezmek, çizgi film tadında kitaplar okumak… okulsuz hayatta haz odaklı yaşamak oldukça mümkün. Buna karşıyım. Bizi bir yapan ve yapacak olan alışkanlıklarımız, bugünümüz. Yapmayı istedikleri şeyler var; o zaman her gün kendilerine uyan zamanı, yöntemi, hızı bularak yapmalılar.


Ali çocukları bırakıp eve dönünce konuşmaya başladık. Aslında ben konuşmaya başladım. Ali evde yokken evin üst katından arazinin uzak bir yerinde, birinin dolaştığını görüp Ali’yi aradım. Bize yakın oturan, kaynak, inşaat işleriyle uğraşan komşumuzmuş. Kapıya “Aramadan girmeyin.” yazmama rağmen Ali’ye haber vermeden araziye girmesine çok kızdım. Kim olduğunu anlayamasaydık, kucağımda Merin’le o sıcakta uzun bir yol yürüyüp kim olduğunu ve neden geldiğini öğrenmem gerekecekti. Bu durumda sakin olamayacak, savaşçı moduna girecektim. “Ali bir daha olursa kendim uyaracağım. Haberin olsun.” dedim. Sonra konu bahçeye geldi. Bostanımız çok fazla güneş altında kaldı. Su problemi yaşadığımız için yeterince sulayamadık. Ördek ve tavuklar arada dışarıya firar edip yeni çıkmaya başlayan tüm meyveleri yediler. Meyve sebze yetiştirme hakkında tüm öğrendiklerim gelecekte çok işime yarayacak ama bu sezon bostanın istediğim gibi olmamasına üzüldüm. Ali’ye “Tohum zeki, öğrenen bir varlık. Bu sene ektiklerimin tohumu alıp seneye de ekmek istiyordum. Böylece bu bölgeyi tanımış, alışmış olacaklar. Uyum sağlayıp, verimli olacaklar.” dedim. Ben böyle konuşurken sonunda Ali “Sesin ben hangi işle uğraşacağımı bilemiyorum. Bostana mı bakayım? Arazide mi çalışayım? Evde sana yardım mı edeyim? Para mı kazanayım? Derdin, sorunun bitmiyor. Sana söylemiyorum ama hala aldığım cezayla ilgili sorunlarım var. Beklediğim yasalar çıkmazsa durum çok kötü olabilir.” dedi. Bir süre sessizce düşündüm. O kadar sinirlendim ki kendimi sakinleştirmeye çalıştım ama sonra öfkemi bastırmamaya karar verdim. “Normal insanlar bir çok işi hayatlarına dahil edip yaşayabiliyorlar. Tohum alıp seneye dikmekten bahsediyorum. Bunun nesi sana fazla geliyor? Sense bana hapse girme ihtimalinden bahsedip normal bir hayat sürme çabamı sabote ediyorsun. Asıl senin “Büyük” problemlerin benim için çok fazla. Bıktım artık. Hayatımda olmasını istemediğim şeyleri burnumun dibine sokuyorsun. Sonra ben gayet normal bir sorundan bahsederken en kötüsünü önüme koyup ‘seninki de sorun mu?’ diyorsun. Evde bana yardımcı olduğun falan yok. Sağlıksız, uyduruk yemeklerinden de bıktım! Parayı da mı ben kazanayım? Olur, yaparım. Ama dur, olmaz. Sen çocuk bakıp ev işi yapamazsın. Çocukları okula gönderip okul sonrası için de ilgilenmesi için birini, ev temizliği ve yemek için de başka birini tutmamız lazım! Di mi Ali?!!! Bir düzen sağlamak için eşek gibi çalışıyorum. Sense beni dinlemeyi çok görüyorsun!” diye söylenerek bağırdım. Ali de bana “Niye eşek gibi çalışıyorsun? İnsan gibi çalış.” diyerek bu durumda bile dalga geçti. Öyle sinirlendim ki, eskiden olsa elime ne geçerse arkasından fırlatabilirdim. Evden çıkıp arabaya yöneldiği için arkasından bağırmaya devam ettim. Evin yakınında ya da yoldan geçen insanlar varsa duymuştur ama umrumda değil. Kavga edeceksem gürültü yapmaktan çekinmem.


Aslında bu uzun süredir birikmiş bir öfkeydi. Ali’ye kızdığım çok fazla konu var. Tüm hamileliğim Ali’nin saçma sapan kavga, alkollü araç kullanma, tehdit, yaralama gibi kendine göre haklı nedenlerden dolayı işlediği eski suçlarından ceza alma ihtimaliyle yaşayarak geçti. Düşünmemeye, hissetmemeye çalıştım. Bir olay gerçekleşmeden durum hakkında gereksiz endişelere kapılmam. Bu özelliğimi çok seviyorum. Doğumda Ali yanımda olmasa bile çocuklarıma yeterim diye düşündüm. Hiç bir zaman Ali’ye kızmadım, suçlamadım. Ne olursa olsun yanında olacağımı söyledim, oldum da. Bugün gündelik sorunlarımdan bahsederken beni hafife almasına, problemlerimi küçümsemesine çok kızdım.


Mahremiyetimin sürekli işgal edilmesi ayrı bir sorun. Ali, özel alanıma çok önem verdiğimi bilir. Evlenmeden önce beni etkilemeye çalışırken bana “Sesin kimseyle görüşme, evine çağırma, konuşma zorunluluğun yok. Benim ailemle bile görüşmekte böyle bir zorunluluk hissetmeyeceksin. Hayatını nasıl istersen öyle yaşarsın.” demişti. Çoğu insanın kendine ve hayat arkadaşına açamadığı bu özgürlük alanı, özellikle köyde büyümüş birinden geldiği için muhteşem bulmuştum. Aslında Ali gerçekten beni hiç bir şeye mecbur bırakmaz, zorlamaz. Ama sosyaldir, millete laf olsun diye “Gel, otur, şöyle yapalım, böyle yapalım.” demeyi çok sever. Evimizin içine pek sık olmasa da, önüne sürekli birilerini çağırıp toplamasından usandım. Özellikle Merin’den sonra mahremiyet ihtiyacım arttı. Günümü verimli geçirebilmek için her fırsatı değerlendirmem gerekiyor. Rastgele biriyle takılıp muhabbet edecek vaktim yok. Evin önüne gelen insanlara selam verip nasıl olduklarını sormak, hatta görmek dahi istemiyorum. Bu kadar kalabalık bir yaşam isteseydim merkezden uzak, komşusuz bir arazide yaşamayı tercih etmezdim.


Ali çocukları alıp geldiğinde, montunu alıp yine gidiyor olduğunu fark ettim. Arkasından “Gitmek için beni bahane etme!” diye seslendim. “İşim olduğu için gidiyorum.” dedi. Çocuklar şaşırdı. Ali gidince Derin ne olduğunu sordu. Önemsiz bir tartışma olduğunu söyleyip endişelenmeyi gerektiren bir durum olmadığını söyledim. “Babam gelince tartışır mısınız? Kızgın mısın?” dedi. “Hayır tartışmayız. Konuyu kapattık.” dedim. Bunu duyduğuna sevindiğini hissettim.


Çocuklarla çok güzel bir öğleden sonra geçirdik. Yemek yapmaya başladığımda çok fazla işimin olduğunu ve yetiştiremeyeceğimi fark ettim. Serin’i çağırıp bulaşık makinesini boşaltmasını istedim. Derin bu arada Merin’le ilgilendi. Sonra Serin’e hazırladığım köfte harcını top yapıp una bulamak isteyip istemediğini sordum. Neşeyle “Evet!” dedi çünkü bu yapmayı en sevdiği işlerden biri. Serin’in hepsini yapacağını beklemiyordum çünkü bu iş bana bile bazen çok zahmetli geliyor. Serin bunu yapmayı öyle seviyor ki hepsini çok güzel bir şekilde yuvarlayıp unlamış, şekiller yapmaya başlamış. Gökkuşağı yapmış mesela. Bayıldım. Derin’den cacık yapmasını istedim. Geçen seneye kadar her gün salata yapardı. Merin’den sonra her şey çok değişti, bir çok şeyi yapamaz olduk. Ama daha başka şeyler yapıyoruz. Hayatı Merin’le yaşamak başlı başına paha biçilemez güzellikte.


Yemek yaptıktan sonra Nelly’yi gezdirmeye çıktık. Merin ince bir kum tabakasına sahip olan yolu görünce yere inmek istedi. Çok kirleneceğimizi bilsem de ihtiyacı olduğunu bildiğimden indirdim. Büyük keyifle oynadı, Nelly’nin üstüne kum döktü. Çıplaktı ve özgürdü. Günümüzün modern yaşamı içinde buna izin vermek hayli zorlaştı. Tembellik etmeyip bunu yapmalarına fırsat verdiğimde özgürce ve kayıtsızca doğanın kendisi olduğumuzu görmek bana ve çocuklara başka pek nadir şeylerin verebildiği bir mutluluk veriyor. Merin kumları ağzına almaya başlayınca yıkamak istedim. Aklıma gölün kenarında hafif sığlaşan köşeye gidip gölde yıkanmak geldi. Bastığımız yerin gömüldüğü bir çamur tabakasıyla kaplı olsa da Merin burada olmaya bayıldı. Serin de dayanamayıp Merin’e katıldı. Hatta Derin bile sadece ayaklarını sokarak dahil oldu. Çocukların ardından güneşin devrilmek üzere olduğu anın fotoğrafını çekerek unutulmaz ve gerçek mi diye düşündürten anlardan birini daha haneme ekledim.


Kümese uğradıktan sonra eve dönünce önce dışarıda sonra da içeride yıkanıp yatağa hazırlandık. Ali’yi arayıp hiç bir şey olmamış gibi konuştum. Bazen böyle yapmama Ali’nin şaşırdığını ama memnun olduğunu hissediyorum. Olayları büyütmek ve uzatmak kimseye iyi gelmiyor. Bir süre sonra tekrar arayıp mekan değiştirdiğini, gideceği yer söyledi. Bunu yapmasına sevindim.


Çocuklarla Tutankhamun kitabını okuyup uyuduk. İnişli çıkışlı ama sonunda güzel olduğunu düşündüğüm bir gündü.

Son Yazılar

Hepsini Gör
Merin 1 yaşında!

Gece geçe kaldım. Çocuklar uyuyunca çalışma odasına kapanıp yazı yazdım, plan yaptım. Gündüz çocuklarla ve Merin’le yediğim yemeği...

 
 
 

Comments


bottom of page