top of page

“Kaptan Düşükdon oku anne!”

  • sesinakmaz
  • 9 Eyl 2024
  • 7 dakikada okunur

8 Eylül 2024


Bu sabah Merin’in ardından hepimiz sırayla uyandık. Çocuklar erkenden acıktılar. Serin’e yağda yumurta, Derin’e waffle yaptım. Merin çilek ve Serin’in yumurtasından yedi. Mutfağı toplayıp, kızlara yüzmeye gitmeyi teklif ettim. Dün yüzmeye gitmemiştik. Çocukların, özellikle kendi başına dışarı çıkamayan Merin’in suya, toprağa değmeden, açık havada vakit geçirmeden günü bitirmesini istemiyorum. Derin’den waffleları pişirmesini isteyip kızlarla yüzmeye gittik. Derin gelmemeyi tercih etti.


Suya girer girmez Merin yere inmek istiyor. Biraz indirip tekrar kucağıma alıyorum ve ayaklarımın değeceği kadar derine gidiyorum. Merin’in kafasını dışarda tutarken ben tamamen suya giriyorum. Merin de coşkuyla yüzüyor, ellerini, bacaklarını çırpıyor, yüzünü hızlıca suya sokup çıkarıyor ve kahkahalar atıyor. Suya bayılıyor! Bazen 1-2-3 deyip Merin’in de kafasını suya sokuyorum. Pek sık yapmasam da bunu yapmama alıştı. Sanırım sık yapmadığım için bundan da hoşlanıyor. Ardından kıyıya gidip çamur, kum ve taşlarla oynuyor. Elimden tutup çamurlu arazide gezmek istiyor, tümseklerin üstünde yürüyor. Dilediği yerde elimi bırakıp yere oturuyor. Uzun uzun toprakla oynuyor. Sonra yine elimden tutup yürütmemi istiyor. Kendi başına tutunmadan ayağa kalkıp uzun süre desteksiz ayakta duruyor ama henüz desteksiz bir adım attığına şahit olmadık. Yürümek istediğini biliyorum ama sürekli yürütmeye çalışmaktan yoruluyorum. Bazen “Sesin sık dişini, ne kadar istiyorsa yürüt, bir an önce öğrensin.” diyorum. Diğer yandan kendimi yormanın bana faydası olmayacağını düşünüp “iki ay sonra yürüse ne çıkar. Yorulduğunda kendini çok da zorlama. Merin yolunu bulacaktır. İhtiyacı olan yorgun değil, mutlu bir anne.” diyorum.


Merin kıyıya çıkınca Serin de yüzmeyi bırakıp kıyıda keşfe başladı. Karıncaları takip etti, yuvalarını bulmaya çalıştı. Uçan karıncaların prens ve prenses olup olmadığını merak etti. Farklı çeşit ve şekillerde kabuklar buldu. Çocukların dışarıda, doğada geçirdiği her anı çok değerli buluyorum.


Eve dönünce Merin’i uyutup çocuklarla masa başına geçtik. Derin söylenerek matematik çalıştı. Günlük çok az ve oldukça kolay konular çalışıyor.

Önceden çocuk ihtiyaç duyunca öğrenecektir diyordum. Fakat temel matematiğin bir ihtiyaç olduğunu anlamak için seneler geçmesini beklemeyi artık doğru bulmuyorum. İlerde diploma almak istediğinde her şeye sıfırdan başlamak zor olabilir. Şimdiden gerçek hayatta hesaplamalarda zorlanıyor. Alışveriş, ticaret yapmak için matematik bilmeye ihtiyacı var. Günlük az miktarda matematik çalışmasını özellikle istiyorum. Konuşup beraber karar versek de zorlandığında sorun çıkarıyor. Her gün tüm bunlara katlanmaktan yoruluyorum. “Yap şunu!” diye bağırmak istiyorum ama işe yaramayacağını biliyorum. Bunu neden yaptığını, neden ihtiyacı olacağını sürekli konuşmak, günlük hayatta kullanmasını teşvik etmek benim görevim. İnsanların işe yaramasa da korkutarak ya da emir vererek çocuklara bişeyleri yaptırmaya çalıştıklarını anlıyorum. Diğer yol çaba gerektiriyor. En zorlandığım bu çabayı her gün, durmadan göstermek zorunda kalmak. Ama emir vermek, tehdit etmek nedenlerini sorgulamadan koşulsuz yapmalarını istemek sürdürülebilir, çocuğun kendi yararını gözetebileceği bi yöntem değil. Anlamalarını sağlamaya, kendi nedenlerini bulmalarına yardım etmeye, sabırlı olmaya çalışıyorum.


Uyanınca Merin’in aç olacağını düşünerek çorba hazırlarken, Serin’in piyano dersini planlamaya çalışıyordum. İki haftadır düzenli çalışamıyor. Çocukların sadece bir haftada bile bu kadar kayıp yaşamalarına, becerilerinin zayıflamasına şaşıyorum. Nota sayfalarının çıktılarını alıp dosyasına yerleştirdim. Çalıştıkları notaların çıktısını almak yerine dayanıklı sayfalara çizip kestim. Yaptığım işe mutlaka kendimden bişeyler katmalıyım. Mükemmelliyetçiyim. Bu huyumu bazen sevsem de çoğunlukla enerjimin büyük kısmını götürüyor. Dersten önce İmren’in gönderdiği videoların üstünden geçip çalışmak istedik ama Serin üst üste hatalar yapıp sıkıldı. Ben de zamanla toparlar, derste tekrar ederler diye bıraktım. Derin “Anne dünyanın sonu değil. Çalışamadığını söyler.” dedi. Ben de “Evet oğlum dünyanın sonu değil. Ama iki hafta hatta üç hafta üst üste çalışamıyorsa bence bu bir sorundur, sorumsuzluktur.” dedim. Her ders olduğu gibi İmren’le çok keyifli bir çalışma yaptılar. Serin derste İmren’e bu hafta çalışamadığını söyledi. İçimdeki çocuğa baktım. Benim zamanımda ve şartlarımda bunu söylemek ceza ve utandırılmaya sebep olurdu. Oysa Serin bunu gayet rahat söylüyor ve kabul görüyordu. Çocuklar çalışmadığında yaşadığım huzursuzluğun sebebi, geçmişte ödevini yapmayan Sesin’in rencide edilmiş olması sanırım. Bunu anlamak iyi geldi ama yine çocukların sorumluluklarından bahanelerle kaçmamaları gerektiğini öğrenmelerini istiyorum.


Yerde oynayan Merin’in yanına oturup eşlik ettim. Küplerle oynuyordu. Her gün aynı küplerle bir sürü değişik oynama yöntemi buluyor. Bugünlerde hepsini tek tek bize veriyor ya da kutusuna koyuyor. Bazen yerde araba gibi sürüyor, bazen birbirine vurup ses çıkarıyor. Bugün peg dolları üzerlerine yerleştirdiğimi görünce denedi. Yaptıklarımı bozdu. Tekrar yaptı. Merin’le zaman geçirmek çok eğlenceli. Zamanın basıl aktığını anlamıyor insan. Dersi bitince Serin Dünya Tarihi kitabını incelemeye başladı. Dün Derin bu kitaptan Hamurabi Yasalarını babasına okuyordu. Serin sabah yukarıdan Çöplük Çetesi ve Kim İster ki? serisinden kitaplar getirdi. Her sabah kitaplar seçip aşağı indirir ama çocuğunu okuyamıyoruz. Serin’e dilediği kitapları getirirse şu an okuyabileceğimi söyledim. Geçenlerde Fethiye’den aldığımız Dombili serisinden dört kitap okuduk. Derin o sırada yine araştırdığı bir konunun (bateri ya da zeka küpü) videosunu izliyordu. Dinleyemediği için yalnız başına okudu.


Gün içinde okumaya fırsat bulmakta güçlük çeksem de ortam yaratmaya çalışıyorum. Şu an bir sürü kitabı aynı anda okuyorum. Tek kitapta kalmaya çalışmak benim için işe yaramıyor. Terapistimin yazdığı Berdüşt Böyle Buyurdu, Evde Klasik Eğitim, Türk Mitosları ve Anadolu Efsanelerinin İzsürümü, Artık Hiç Anlaşamıyoruz, Seksen Günde Devri Alem (Derin’le birlikte), çocukların isteğiyle Kaptan Düşükdon’un tüm kitapları.


Berdüşt Böyle Buyurdu psikiyatristimin iki sene önce çıkan kitabı. Çıkar çıkmaz almıştım ama okumamıştım. Kitapları istifleyip seneler sonra okuyabiliyorum. Bazen kolay ulaştığımız insanların, yanı başımızdakilerin söylediklerine, yazdıklarına gereken önemi vermiyorum. Okumak için mutlaka ünlü, bolca önerilen biri olması gerekiyor gibi hissediyorum. Kitap gerçekten çok etkileyici. Kendimi tanımak için iyi bir yol arkadaşı oldu.


Evde Klasik Eğitim kitabını bir kaç kez gördüm ama kendimi klasik eğitime yakın hissetmediğim için almamıştım. Arkadaşım Betül almış hatta bir kaç sayfayı paylaşmış. Oldukça ilgimi çekti ve hemen aldım. Sanırım dört senedir okuldan uzak bir hayat sürüyoruz. Bunca zaman çocuklar her günü diledikleri gibi geçirdiler. Bu sene farkına vardım ki kendilerini geliştirdikleri çok güzel taraflar olsa da eksik kaldıkları taraflar da var. Haftada bir ya da iki kere birer saat İngilizce konuşmanın dil öğrenmek için yeterli olmadığını fark ettiler. Serin okuma yazmayı öğrenmeyi neredeyse iki senedir istiyor ama düzenli çalışmayınca dilediği hızda yol alamadı. Yaratıcılığı körüklemek ve ilgi alanlarını bulmak için oldukça zengin bir öğrenme ortamı yaratmak gerekiyor. Özellikle Derin’in yaşı ilerledikçe sistemli çalışmaya ihtiyacı olduğunu fark ettim. Elimde böyle bir kaynak olması evde çocuklarla belli bir ritimde, bilinçli çalışmamıza rehber oldu. Ders gibi olmasa da bu seneden itibaren daha sistemli, planlı, bilinçli bir öğrenme ortamı yaratma peşindeyim. Kesinlikle daha zor ama mümkün. Kitabın yazarı iki kardeşiyle beraber, öğretmen anneleri tarafından evde eğitim görmüş. Bu açıdan anlatılanlar benim için daha kıymetli.


Derin geçen sene mitolojiye ilgi duyduğunu söylediğinden beri farklı kültürlerin efsanelerini okuyoruz. Yakın zamanda elime Türk Mitosları kitabı geçince ilgimi çekti, okumaya başladım. Çocuklara sebep oldukları meraklar için minnettarım.


Artık Hiç Anlaşamıyoruz kitabı 12-17 yaş aralığındaki ergenliğe geçiş sürecindeki sorunlardan bahsediyor. Derin benden önce okumaya başlamış. Okuduklarını benimle paylaştı. Hatta bana “Ben bu kitabı okurum anne, beraber okuyalım.” dedi. Sonra da kitabın giriş kısmında bu kitabı çocuğunuzla okursanız faydalı bir paylaşım olur gibi bir bölüm okuyunca gülümsedim. Derin ergenliğe ilk adımlarını atmaya başladı. Okuyarak kendimi hazırlamaya çalışıyorum. Ergenlikle ilgili bir kaç kitap daha aldığımı görmüş. Kendi süreciyle ilgili okuyor olmamdan çok memnun. Ara sıra neler okuduğumu soruyor, konuşuyoruz. Şimdiden ergenlikle ilgili yaşına uygun bir sürü yerli ve yabancı kitap okudu. Yabancı kitapları çevirmesine yardım ediyorum. Çocukların öğrenmeyi öğrenmesi bence en önemli nokta. Kendinde olup bitenleri böylece daha kolay anlamlandırabiliyor. Mutlaka sorunlarımız olacaktır ama büyüyor olmasından heyecan duyuyorum. Bizi çok güzel günlerin beklediğini hissediyorum.


Seksen Günde Devri Alem, Jules Verne’nin harika kitaplarından biri. Derin hala devamlı resimli kitaplar ve çizgi romanlar okuduğu için bu kitaplara şans vermesini istedim. Başta istekli değildi ama bu akşam kendini kaptırıp 22 sayfa okumuş. Sadece resimli kitap okumanın da bir alışkanlık olduğunu düşündüğümden müdahale ediyorum. Bu kitapları okumaya da alışacaktır ve büyük faydasını görecektir. Günde ne kadar isterse, bir ya da dört sayfa okuyabilir ama her seferinde daha fazla okuyor. Aynı anda ben de okuyorum ve üstüne konuşuyoruz. Okumamın sebebi Derin’i kontrol etmek değil. Derin beraber okumayı, beraber izlemeyi, paylaşmayı, konuşmayı çok sever. Babasından bir kaç kez sevdiği kitaplardan bazılarını okumasını istedi ama Ali yapamadı. Sanırım bir kez Ali tomografi aletine girerken Derin okuması için Kitapsever Bay Tilki’yi vermişti. Babasının içeride telefonsuz sıkılacağını düşünüp çok üzülmüştü. Sanırım 10 yaşındaydı. Ali kitabı memnuniyetle alıp içeride olduğu müddetçe okumuştu. Derin böyle şeylere çok önem verdiği için ben de okuyup destek oluyorum.


Derin geçenlerde Kaptan Düşükdon serisini tekrar okuyacağını söyleyip sanırım iki ya da üç gün içinde hepsini tekrar bitirdi. Sevdikleri bir bölümü Serin’le bana anlattılar. Serin okuyamadığı için o bölümü sesli olarak tekrar okudum. Hatta o an Merin yürütmemi istediği için elimden tutup kalkmaya çalışıyordu. Bir elime kitap alıp okurken bir yandan Merin’i yürüttüm. Çocuklarda peşimizde dolanıp dinlediler. Bayıldım. Kaptan Düşükdon benim bile çok sevdiğim, düşündüren bir çizgi roman. Derin son kitabında zamanla ilgili kavramdan çok etkilendiğini, zaman algısının değiştiğini, bu kitapların gerçekten çok iyi olduğunu söyleyince tüm kitapları baştan sona okumaya karar verdim. Madem bu kitaplar çocukların hayatında bu kadar önemli ve güzel, benim de bilmem gerek diye düşündüm. Oldukça komik. Keyifle okuyorum.


Gün içinde bir ara Serin gelip tırnaklarına one sürmemi istedi. Oradan oraya koştururken bir türlü fırsat bulamadım. Ali dışarı çıkarken Serin seslenip “Baba araziye gitmeden önce eve bir daha gel. Bana oje süreceksin!” dedi. Ali de biraz sonra gelip Serin’e oje sürdü. Öyle tatlılardı ki işimi bırakıp fotoğraf çektim. “Kızım annen gibi süremem ama elimden geleni yaparım.” dedi. Ali gidince Setin bana gelip ojeleri sileceğini, güzel olmadığını, tekrar sürmemi istediğini söyledi. Dediği gibi yaptım ama bence baba kız geçirdikleri an çok güzeldi.


Ali Derin’den kepçeye mazot koymasını istedi. Derin bilmediğini söyledi. Ayrıca şu an zor bir matematik sorusu çözdüğünü, ancak babası kendisine yardım ederse yapabileceğini söyledi. Ali soruya baktı ama anlamadı. Bence bu soruların en iyi yanı zihni çalıştırması. Benden yardım istediler. Mutfağı topluyor, bulaşık yıkıyordum. İçinden söylendim. Zamanım o kadar kıymetli ki, eğer benden yardım istiyorlarsa o sürede yapacağım işe onlar da yardım etmeliler. Yoksa işim aksıyor ve zaten az olan zamanım erkenden tükeniyor. Derin bir nefes alıp gittim ve yardım ettim. Çizginin Dışındakiler kitabında bundan bahsediyordu. Zor bir soruyu bilemeyip hemen yardım isteyenler ve zor soruda kalıp uzun süre kendi başına çözmeye çalışanlar arasında muhteşem bir fark var. Çocukların bir sorunlarını hemen çözmek için yardım istemek yerine sorunla uzun süre kalıp kafa yormalarını isterim. Bence böylece önemli erdemler kazanıyorlar.


Derin sonunda bitirip mazot doldurmaya çıktı. Bir süre sonra döndüğünde çok mutluydu. Ali mazot doldurma işini Derin’e vermiş. Derin ise bu iş için para istemiş. Bidon başına 15 liraya anlaşmışlar. Her seferinde neredeyse üç bidon için koyuyor. Ali üç bidon için 50 lira vermeyi teklif etmiş. Böylece anlaşmışlar. Derin hemen kumbarasını ve hesap defterini çıkarıp uzun süre para hesabı yaptı. Bir kaç senedir para kazanmanın yollarını arıyor. Kendince bir yol bulduğu için çok mutlu oldu.


Hep beraber hazırlayıp akşam yemeği yedik. Mutfağı temizleyebilmenin verdiği huzuru hissettim. Dağınıklık bana iyi gelmiyor. Artık daha iyi anlıyorum. Yatmadan biraz zamanım vardı. Çocuklarla çalışma ve oyun odasına geçtik. Günlüğümü yazdırıp kitaplaştırma fikrimi aylardır uygulamaya çalışıyorum ama bir türlü vakit bulamıyorum. Odaya bu işle ilgilenme umuduyla girdim ama olmadı. Etraf dağınıktı. Çalışmak için önce bu odayı toparlamam gerektiğini düşündüm. Bir günde yapamıyorum ama her güne azar azar bölüyorum. Böylece zaman alıyor ama yol kat ediyorum. Ben odayı toplarken Serin T harfi ile başlayan hecelere çalıştı. Bir sayfa ile başlayıp iki sayfa bitirmiş bile. Derin Duolingo uygulamasıyla İngilizce çalıştı. Ali’ye iş yemeği diyebileceğim bir yerden telefon gelince “Beni beklemeyin, geç gelirim.” diyerek evden çıktı. Biz de çocuklarla kitaplarımızı okurken uyuyakaldık. Bir gün daha böyle bitti.

Son Yazılar

Hepsini Gör
Merin 1 yaşında!

Gece geçe kaldım. Çocuklar uyuyunca çalışma odasına kapanıp yazı yazdım, plan yaptım. Gündüz çocuklarla ve Merin’le yediğim yemeği...

 
 
 

Comments


bottom of page