King Kong
- sesinakmaz
- 15 Tem 2024
- 6 dakikada okunur
13 Temmuz 2024 Cumartesi
Bu sabah uyanır uyanmaz üst katı, kitaplığın olduğu koridoru toplayıp temizlemeye başladım. Çok fazla toz var. Kitapları temizleyip yerlerine koymak günler sürebilir. Kitaplığa koyamadıklarımı temizleyerek üst üste dizmek daha kolay oldu. Fazla eşyaları çıkardım, kolay temizlenebilir hale getirdim. Sadeleşmek büyük bir hafiflik hissi veriyor ve hayatı çok kolaylaşıyor. “Hayata Yer Aç” diye bir kitap almıştım. Gerçekten hayata, yaşama yer açılıyor.
Merin’in sıkılıp ağlama ihtimaline karşı oldukça çabuk davranmaya çalıştım. Çocuklar uzun süre Merin’le oynayarak bana yardımcı oldular. Biri bana hangi işi yapmak istediğimi sorsa her seferinde Merin’le oynamayı tercih ederdim. Bazen her şeyi bırakıp sadece Merin’i izlemek, eşlik etmek, deneyimlerinin kendisine verdiği hazzı ve mutluluğu paylaşmak istiyorum. Üç çocuklu hayatta bu sık sık mümkün olmuyor. Aslında mümkün ama tercihlerimizi yaşıyoruz. Sadece çocuklara eşlik edip diğer her şeyi boşverdiğim dönemler de yaşadım. Fakat günün sonunda tamamlanmayan diğer işler birikince, üst üste ekmek arası, makarna, pizza yiyip sağlığımızı kaybetmeye başlayınca, ev işleri içinden çıkılmaz bir hal alıp destek arayınca tükenmişliğe sürükleniyorum. Hayatı daha dengede tutmaya gayret ediyorum. Gün içinde Merin’le mutlaka oynayıp eşlik ediyorum, Serin’le, Derin’le ilgileniyor, ilişki kuruyorum. Ama eskisine göre sık sık “Şimdi yapamam. Şu işimi halletmeliyim.” demeyi öğrendim. Böylece çocuklar da sorumluluk alıp ev işleri ve kendi işleri arasında daha başlarının çaresine bakabildikleri bir denge sağlayabiliyorlar. Ben çalışırken Merin bile dayanabildiği kadar dayanıp kendi işiyle müthiş odaklanarak ilgileniyor. Dolapları, rafları karıştırarak yeni keşifler yapıyor. Evin içinde bu kadar küçük bir insanın oradan oraya dolaşıyor olması hepimizin yüzünü güldürüyor. Merin çok şanslı. Etrafı sürekli kendisini sevmek, sarılmak, oynamak isteyen insanlarla çevrili.
Ben yoğun bir şekilde düzen işiyle uğraşırken Ali uyandı. Buna çok sevindim. Merin’i alıp bakmak üzere aşağı götürünce düşündüğümden çok daha fazla iş yaptım. Çocuklar da aşağı indiler. Dün Merin’in oynaması için ahşap tren setini çıkarmıştım. Serin kaldırmak istemediği için mutfağın zeminini tamamen kaplamış şekilde duruyordu, aralardan geçmek zorunda kalıyorduk. Oldukça büyük bir tren yolu yapmış.
Dünden bu yana Merin oyununu bozuyor diye tartışıyoruz. Dün akşam mutfağı toplayabilmek için rayları Merin oynasın diye çıkardıktan 10 dakika sonra Serin devasa tren yolunu kurup “Merin bozuyor! Anne Merin’i alıp götürür müsün?” diye bağırdı. Böyle anlarda zorlanıyorum. Serin çocuk ve oyun en büyük ihtiyacı. Fakat ben mutfağı toplarken, Merin bir şekilde oyalanmalı. Derin kanyon yürüyüşü sebebiyle yorgun, uzanmış kitap okuyor. Ne yapacağımı bilmez halde sinirlenmemek için kendimi tutarak bir çare düşünüyorum. Serin’e yerde oyun oynayamayacağını ya da Merin’in gelemeyeceği bir odada oynaması gerektiğini tekrar söyledim ama nafile. Oyunu kurmuş bir kere. Engel olmayı hiç istemiyorum. Derin bir nefes alıp Merin’le dışarı çıktım, salıncakta sallandık. Derin de gelip katıldı. Serin içeride yalnız başına oyun oynadı. Derin “Anne Serin’in bu yaptığı çok yanlış. Sana zorluk çıkarıyor. Bir sürü işin var. Onu mu bekleyeceksin? Seni böyle zor duruma soktuğunda ona çok kızıyorum.” dedi. “Oğlum oyunlarınız önemli. Sen de bir oyun kurduğunda aynı özeni gösteriyorum. Serin senin oyununu bozmak ya da bölmek istediğinde buna izin vermiyorum. Biliyorsun. Evin içinde birbirimize müdahale etmeme ve oyun oynarken rahatsız edilmeme konusunda konuşuyoruz, uygulamaya çalışıyoruz. Merin bebek olduğu için anlayamaz. Ama Serin de çocuk, harika bir oyun kurmuş. Mutfağı toplamak için Merin’in bunu bozmasına izin veremem.” dedim. Derin “Evet anne böyle düşününce haklısın. Ama yine de sana üzülüyorum.” dedi. Üzülecek bir şey yok. Ama işimin aksamasının bana ekstra işe neden olacağı doğru. Baştan önlem almalıydım.
Ali, Merin’i aşağı götürüp trenlerin olduğu bölgenin ortasına koydu. Biz büyükler, çocuğu oyalayabilecek hazır bir köşe bulduk mu hazine bulmuş gibi seviniyor, çocuğu oracığa bırakıveriyoruz. Oyunun dünyasıyla hiç ilgimiz olmadığı zaman bozmak da kolay oluyor. Serin dün yaptığı gibi “Baba bunu yapamazsın. Şehrimi bozacak!” diye bağırmaya başladı. Ali önce “Ama olmaz Serin. Merin de oynamak istiyor. Nereye götüreyim?” dedi ve ben de bunu söylemesini bekliyordum. Eleştirmiyorum, Ali de kendince haklı. Uyanır uyanmaz Merin’e bakmak bu kadar zorken bir de Serin’in oyununu düşünmek O’nun için çok fazla. Bana bile çoğu zaman fazla geliyor. Ama ardından durumu hayal bile edemeyeceğim bir oyuna dönüştürdü. “Serin King Kong’u hatırlıyor musun? Goril şehri yerle bir ediyordu. Merin King Kong olsun. Siz de şehri korumaya çalışıyorsunuz. Hadi başlayalım!” dediğinde çocukların heyecanla oyuna kendilerini kaptırdıklarını duydum. İşte bu kadar! Biraz yaratıcılık ve oyunla, tatlı dille her sorun çözülebilir. Bu kadar dramatik olmayı bırakıp oyun konusunda Ali’yi örnek almalıyım. Aklına gelen şahane fikir sayesinde çocuklar unutamayacakları bir sabah yaşadılar.
Merin oldukça uykusu gelince işimi bitirip aşağı inerek uyuttum. Aslında bu sabah her şeyi bırakıp balkonda kahvemi içerken biraz kitap okumak istiyordum. Yapmayalı çok uzun zaman oldu, özledim. Doğum günümde ne yapmak istediğimi düşündüğümde tüm gün bana sevdiğim yiyecek ve içecekleri sağlayabilecek, özellikle gerçek kahve ve yemek için sağlıklı alternatiflerin olduğu bir yerde, doğada, deniz kenarında, çok sıcak olmayan, konforlu bir alanda bölünmeden kitap okuyup yazı yazabileceğim bir gün geçirmek isterdim. Amadeus ve 1984 gibi tiyatro oyunlarını görebilmek de iyi bir doğum günü hediyesi olurdu. İlerde doğum günlerimi ve hatta diğer günleri böyle geçireceğim uzun yıllar olacağını düşünüyorum. Çocuklarımla 1984 izlemeye gittiğimizi hayal ediyorum mesela. Belki Ali’yle baş başa bile gidebiliriz. Bugün olmasa da olur. Hatta hiç olmasa da eksikliği hayatımı karartmaz. Yaşım ilerledikçe elimdekiyle mutlu olmayı öğreniyorum. Değerini kaybedince değil, bugün elimde tutarken fark etmeye çalışıyorum. Ailem, sağlığımız, gerektiği kadar maddi güvence ve yaşamak. Yaşamak kalıyor geriye. Diğer her şey olmasa da olmalı.
2020 yılında Ali’den doğum günümde bizi Göcek’te, koylarda gezdirmesini istemiştim. Ali’yle tanışmadan önce her yaz mutlaka giderdim. Özledim, çocukların da görmesini istedim. Diğer yandan doğum günümde Ali’den özel bir ricada bulunup benim için bir şey yapmasını, bana değer verdiğini görmeyi istedim. Ali’yle evlendiğimizden bu yana doğum günlerimin berbat geçtiğini düşünüyordum, hala öyle düşünüyorum. Tek değişen artık umursamıyor olmam. İsteğim üzerine bir arkadaşının motor yatını kiralamıştı. Erken gideceğimizi bildiği halde tüm gece içmiş, aksilikler olmuş. Eve neredeyse sabah gelmişti. Çok kızmış ve kırılmıştım. Gezi boyunca kendine gelemedi, sürekli uyudu. Sözde benim doğum günüm ama Ali uyuduğu için tüm gün çocuklarla yanımda getirdiğim oyunları oynayıp eğlendirmeye çalışmıştım. Hiçbir koyda durmadık. Serin iki yaşındaydı, sıcaktan bunaldı. İshal oldu, midesi bunaldı. Güzel anlarımız da oldu ama genel olarak büyük hayal kırıklığına uğradım. O gün sessiz kalıp uygun zaman geldiğinde o günü hatırlatıp ne kadar mutsuz olduğumu söyleyerek acısını çıkardım. İlk defa doğum günüm için bir şey isteyip pişman olmuştum. Aslında eski günlerde yaşadığım güzel duygulara özlemim vardı, tekrar yaşamak istiyordum. Göcek’e gittiğim günleri özlemiştim. Yurtdışında doğum günümde arkadaşlarımın bana ufacık bir fotoğraf ya da tasarımla sürpriz yapıp beni yemeğe götürdükleri, özel hissettiğim günleri özlemiştim. Hatta bir keresinde okulumuzun tekstil tasarımı bölümü bir defile yapmıştı. Defilede gösterilen tütü etek tasarımına bayılmıştım. O zamanlar tayt üstüne fırfırlı etek giyen, genç bir kızdım. Sürpriz yapıp benzeri olmayan tek tasarım eteği benim için almışlardı. Bu da unutamadığım bir doğum günü hediyesiydi. Zorlamayla olmuyor. Ali hayalini kurduğum çok fazla şeyi gerçeğe çevirdi ama özel gün insanı değil. O günlere olan özlemimi anlıyor, bugünün de başka güzellikleri olduğunu görüp, yola devam ediyorum.
Günün devamında Serin Ali’yle okuma yaptı. İlk defa Cin Ali kitabından bir bölüm okudu. Bu kitapları oldukça komik buluyoruz. Serin her okuduğu heceyi, önceki tüm cümleye birleştirmek için sürekli baştan okuyordu. Ali yöntemini değiştirip, ezberleyip başa dönmek yerine okuyarak ilerlemeyi önermiş. Başarıyla okudu. Baba kızı sevgiyle izledim.
Derin İstanbul’un kuşları kitabını açmış inceliyordu. Kitabı İstanbul seyahatimiz sırasında Boat Show’daki İstanbul Belediyesi kitaplığında görüp çok beğenmiştik, ama uçakla döneceğimiz için taşımak zor olur diye almamıştık. Oldukça ağır ve kalın bir kitap. Dönünce eve sipariş ettik. En sevdiğimiz kuş kitaplarından biri oldu. Derin bulduğu kuşlar hakkında konuşmak istiyordu. Bir süre dinledim, konuştuk. Ne çok kuş hakkında bilgi edinip dünyalarını keşfetmişiz şaşırıyorum. Daha fazla konuşmak isterdim ama hep bir acelem var; Merin’in uykusu geliyor, bir şeyleri yetiştirmem gerekiyor. Bu dönem en çok çocuklara eşlik etmekte zorlanıyorum. Saatlerce bir şeye dalıp araştırmayı, sohbet etmeyi, beraber yapmayı çok özledim. Tüm bu telaşın içinde çocukların bu yaşlarını kaçırıyor hissine kapılıp üzülüyorum.
Ailesi de bizim arkadaşımız olan Serin’in arkadaşı Luna geçen hafta İngiltere’den döndü. Günler yoğun, bir türlü görüşemedik. Serin’in tek yakın arkadaşı Luna ve görüşmeyi tüm sene boyunca bekliyorlar. Çocuklara yakın zamanda aldığım, Isabelle Filliozat’ın Arkadaşlık kitabının ebeveyn kitapçığını okudum. Çocukların arkadaşlarıyla görüşmeleri için daha çok çabalamam gerektiğini düşündüm. Hemen arayıp nasıl görüşebileceğimizi konuştum. Çocuklara belki bizim gidebileceğimizi söyledim ama saatler geçtikçe yorgunluğum arttı. Ali gelemeyeceğini söyleyince gitmekten vazgeçtim. Çocuklar duydular bir kere görüşme fikrini, peşimi bırakmadılar. Kendi kendime iş çıkardığım için kızdım. “Beni ısrarlarınızla bunaltmayın. Uygun olunca görüşeceğiz. Arayıp buluşma ayarlamaya çalışan benim ama yoruldum. Bir müsait zaman bulacağız.” dedim. Çocukları bir yerlere götürmeyi, arkadaşlarıyla görüştürmeyi hatta ben de arkadaşlarımla görüşmeyi istiyorum ama şu an dokuz aylık, araba yolculuğu yaparken feryat ederek ağlayan bir bebeğin annesi olarak uygun şartları sağlayamıyorum. Terapistimiz de çocuklar için arkadaşların önemli olduğunu ama bu buluşmaları Ali’nin ayarlaması ve götürmesinin yerinde olacağını söyledi. Ali de yoğun, özellikle yaz dönemi yapamıyor. Gamze bize uğrayacaklarını söyleyen bir mesaj atınca sevindim ama çocuklara söylemedim. Çünkü bu sefer de on dakikada bir “Ne zaman gelecekler?” diye sormalarından usanıyorum.
Serin piyano çalıştı. İmren’in özenli çalışma metotlarıyla zevkle çalışıyor ve hızla ilerliyor. Keyif aldığını görmekten çok mutluyum.
Merin’i uyutmak üzere üst kata çıktım. Biraz dinlendim. Çocuklar Luna’nın uğrayacağını duymuşlar, sabırsızlıkla bekiyorlardı. Geldiklerinde havalara uçtular. Gamze çalışıyordu, Ali misafirlerini dolaştırmaya çıkmıştı. Biz çocuklar ve Bozo’yla yemek yiyip sohbet ettik. Çocukların buluşabilmelerine çok sevindim. Az zamanımız vardı, akşam olmuştu. Yine de oyunlar oynayıp arkadaşlıklarını pekiştirmeyi başardılar.
Gittiklerinde hemen yatma hazırlıkları yapıp uyuduk. Güzel günün sonuna geldik.
Comments