top of page

"Küslükler yorar oğlum."

  • sesinakmaz
  • 13 Ağu
  • 11 dakikada okunur

12 Ağustos 2025 Salı


ree


Bu sabah 10’a doğru uyandığımda yanımda çocuklar yoktu. Merin’i alıp aşağı inmişler ve ben de bu saate kadar uyumuşum. Gece yazmak için ilham gelmesini bekleyip, yazmaya başlayınca da Ali’yle romantik ve duygusal bir telefon konuşması yaptık. Oldukça uykusuz kaldım.


Böyle sabahlarda nedense daha dinç değil olmuyor, kendime gelmekte zorlanıyorum. Bence insanın biyolojik saatine uygun değil geç yatıp geç kalkmak. Ali de bu dönemde pek yanımızda olamadığı için yapayalnızım. Çocuklarla 7 gün 24 saat beraberim. Ali evdeyken yemek yapıp, çocukları bir yere götürür, bişeyler anlatıp izleyerek, oyun oynayarak oyalardı, yanında tutardı. Özellikle bugünlerde kesintisiz bakım vermekten bunaldım. En azından geceleri bir kaç saat yalnız kalmak istiyorum. Ama bedeli ağır oluyor. Güne geç başlamak berbat.


Hemen kahve hazırlayıp çocuklara evden çıkmayı teklif ettim. Gittiğimiz spor salonunu değiştirmeye karar verdik. Eğitmenlerin alanlarında yeterli olduklarını düşünmüyorum. Bu nedenle oldukça yüksek rakamlar istedikleri derslere katılmadım. Yeni başlayacağımız yeri önceden tanıyorum. Spor salonu ücretine dahil spor eğitmenliği de yapıyorlar. Salon küçük ama ekipmanlar çok daha fazla. Bu sabah spora gitmeyi hiç istemesem de spor kıyafetlerimi giyip gideceğime dair kendime söz verdim. Haftalardır geçmeyen bel ve bacak ağrıma spor yapmak iyi geliyor. Spor salonuna gideceğimizi duyan Serin ağlamaya başladı. Gitmek istemediğini, orada çok rezil olduğunu anlattı. Oyun oynayamıyor, eğlenemiyor, öylece bekliyormuş. Oysa görünen bu değil. Merin’le çılgınca oynayıp kahkahalarla gülüyorlar. Ayrıca fırsattan istifade edip marketten sabah sabah olmadık şeyler alıp yiyorlar. Geçen gün ellerinde cipsle salona girince eğitmen genç kız “Ama sabah sabah cips yemesinler. Çok zararlı! Şu krakerlerden, grissinilerden bari alsaydınız.” dedi. Bunu söyleyen kız, biz oradayken kendine bolca kızarmış patates, tavuk gibi yemekler söyleyip yiyor. Sadece “Yemelerinde benim için sorun yok.” deyip karışmasının önüne geçmeye çalıştım. Bir daha ki sefere kendisini kızartma yerken görürsem gidip “Ama bunu yemeyin! Çok zararlı!” diyeceğim. İnsanlar gerçekten çok hadsiz olabiliyorlar. O spor salonuna ne zor şartlar altında gittiğimi anlamıyorlar. O gün spora geç kalacağımız için markete gitmeye karar verdik. Sağlıklı bir kaç atıştırmadık aldık fakat Merin o cipsi almadan marketten dışarı bir adım dahi atmayı reddetti. Bu sebeple çocukları, daha doğrusu Merin’i pek markete götürmüyorum. Bel, boyun, sırt, bacak ağrılarım dayanılmaz hale geliyor bazen. Elektrik çarpmış gibi sıçrıyorum bir hareketle. Spor yapmam şart. Çocukları bırakacak kimsem olmadığı için fizyoterapi seanslarımı bırakmak durumunda kaldım. Çocuklar o sabah sağlıklı bir kahvaltı yapamadılar diye spordan vazgeçecek değilim. Gün içinde türlü yemekler yapıyor, telafi ediyorum. Bu tarz muhabbetlerin içinde olmak istemediğimden topluma karışmıyorum. Bu sebeple evde, yalnız spor yapmayı daha çok seviyorum. Ama Derin’in spor salonuna gidip çalışma isteğini göz ardı edemiyorum. Kano, basketbol, futbol, yüzme gibi yaşıtlarıyla, bir otoritenin altında spor yapmak istemiyor. Bulabildiğim en iyi yol bu. Ayrıca bu ara takip edip bilgisine güvendiğim, üniversitede çalışan bir spor hocasından da online ders almaya karar verdim. Böylece küçük yerin yetersizliğini bir bakıma gidereceğim bu yolla.


Serin spor salonuna gitmek istemediği için oldukça direndi ve çok ağladı. Spora gitmekten bu sefer de Serin için vazgeçmek istemiyorum. Durumu anlattım ve bu sefer bırakmak istemediğimi, beraber gideceğimizi söyledim. Sonunda zar zor ikna oldu. Derin atı bağlamaya çıktığında elini ovup söverek eve döndü. Leyla koşunca ip elini kesmiş. Sürekli böyle şeyler yaşıyor ve sinirleniyor, gözleri doluyor. “Derin dün gece düşünürken senin hassas bir yapım olduğunu hatırladım. Ben de öyleydim. Hatta hala bir çok konuda çok hassasım.” dedim. “Yani ben sulu gözlü zayıfın tekiyim değil mi? Güçlü olmadığımı ima ediyorsun.” deyip ağlamaya başladı. Spora giderken yol boyunca böyle söylemediğimi, hassas olmanın güçsüz olmak olmadığını anlatmaya çalıştım ama pek beni anlayıp dinleyecek halde değildi. Sanırım bazen Derin’i çok zorluyorum. Korkuları ve endişeleri bazen hayatımı zorlaştırıyor ve katlanmakta zorlanıyorum. Küçükken ben de böyleydim. Çok sık ağlardım. Babam “Yeter artık! Git odanda ağla! Senin ağladığını görmek istemiyorum! Her şeye ağlıyorsun!” derdi. Küçükken hem duygusal hem de fiziksel olarak zayıftım. Asla kavga etmedim, dayak yerdim. Büyüdükçe fiziksel dayanıklılığım çok arttı, güçlendim ama duygusal zayıflığım hiç gelişmedi. Terapi sürecim duygularımı yönetebileceğimi gösterdi, beni gerçekten güçlendirdi. Eskiden annemle görüştükten sonra, Ali beni almaya geldiğinde arabaya biner ve kafamı arkaya yaslayıp sadece ağlardım. Konuşmazdım. Anlatmaya gücüm olmazdı. Eve gelip ağlamaya ara ara devam ederdim, üç gün yattığım olurdu. Üzgün, dibe gömülmüş bir kaç gün geçirirdim. Sanırım annem hassaslık konusunda bilinçli değildi. Beni seviyordu, bence çok seviyordu ama sevgisi kanatmaktı, yaralamaktı aynı zamanda. Çocuğunu sevdiği halde kötü davranan, karısını sevdiği halde döven insanlar görüyoruz. Anneannem hassasiyet konusunda en azından bana karşı çok daha dikkatliydi, üzülmemi istemezdi. Sanırım artık bugün annemle görüşmek beni o derece üzemez. Yine de uzak durmayı tercih ediyorum. Gücümü daha da iyi olmak için kullanmak istiyorum. Anneme kızgın değilim. Yaşadığı hayat zordu. Sadece artık benimkini de zorlaştırmasına tahammül edemiyorum.


Spor salonunda güzel zaman geçirdik. Derin’le öyle çalıştık ki, çıkarken her yerimiz titriyor, merdiven inemiyorduk. Geç kaldığımız için salon biraz kalabalıktı. Herkes özellikle Merin’e ilgiyle baktı ama dokunmaya çalışan olmadı. Buna çok sevindim. Hangi antrenmanı yapsam kucağıma oturuyor ya da arkama geçip ata biner gibi yapıyor. Bugünlerde ellerim ve dizlerim üstünde egzersiz yaparken sırtıma çıkmak en büyük mutluluğu. Elimi bir üzengi gibi yana koyup basmasını sağlıyorum. Böylece ata biner gibi sırtıma biniyor. Sonra da Derin ve Serin’e göstermek için hareketi defalarca yapıp “Abi bak! Abla bak!” diye bağırıyor. Merin’le spor yapmak çok keyifli ama zor. Geçen Cumartesi akşamı çocuklar film seyrederken egzersizimi tamamlamak üzere mata yattım. Merin gelip sabote etti. Özellikle çocuklar ekranla meşgulse çok sıkılıyor. Çocuklar film izlerken Merin’i oyalayıp uyutuyorum. O gece uyumayı da reddettiği için saatlerce oyun oynadık. Spor yapamayacağımı anlayınca bebek evi mobilyalarını yere koyup bir oyun kurdum. Lego karakterler ata binip evlerine girdiler. Duş alıp tuvaleti kullandılar. Serin’in play mobil setlerinden diş fırçası ve diş macunu bulup karakterlerin dişlerini fırçaladık. Merin’in yaşadığı mutluluğu resmetmek isterdim. Bu akşam da legoları yere koyup, elini yere vurarak bana “Hoppa!” dedi. Bu otur demek. Fakat bu sefer “Oturamam, işim var. Sen oynayabilirsin.” deyip işime döndüm. Her gün saatlerce oyun oynayacak zamanım yok. Bunu yaptıkça çocukların kendi kendine oynama becerisi kazanamadıklarını görüyorum. Kendi ihtiyaçlarımı da görmeye çalışıyorum. Merin’le, çocuklarla oynamak gerçekten harika ama oynadıkça daha fazlasını istiyorlar, giderek yetmemeye başlıyor. Ben de dozunda bırakmaya çalışıyorum. Şimdi annenin işi var diyebiliyorum artık. Ayrıca çocukların haftasonu tatildeyiz deyip nintendo oynayarak film izlemeleri de canımı sıkmaya başladı. Onlar tatil yapıyor diye ben Merin’le daha fazla oynamak zorunda kalıyorum. Etrafta çok ekran olunca Merin huzursuzlanıyor. Bu neyin tatili? Peki tatil varsa benimki ne zaman ve nerede diye düşünmeden edemiyorum. Çocuklar hafta içi oynamadıkları için haftasonum günde kişi başına ikişer saat oynayabileceklerini düşünmüşler. Cumartesi ve Pazar toplam dört saat nintendo başında geçirdiler. Serin oynarken mesela, Derin oynamasa da Serin’i izliyor. Serin de aynı şekilde. Cumartesi akşamı üstüne bir de neredeyse iki saatlik bir film izliyorlar. Bu bana ve çocuklara çok fazla bence. İlk defa denedik ve bu durumdan hiç hoşlanamdım. Bakacağız süreç içinde.


Spordan sonra kasaba doğru giderken ev yemekleri yapan restoranın önünden geçtik. Koku Derin’i cezbetti ama Serin ve bana çok ağır geldi. Sadece Derin yesin diye otursak da Merin ve Serin de yemeye karar verdiler. Bense kalanlarla karnımı doyurup kahvaltı yapmış oldum. Kasaba gidip kendimize güzel bir protein alışverişi yaptık. Derin kırmızı et yemediği için köfte aldı. Eve dönünce duş alıp Merin’i uyuttum. Öyle yorulmuşum ki, kendimde aşağı inip yemek hazırlayacak gücü bulamadım. Ebeveyn yatak odasında klimayı açıp çocuklarla uzandık. Gezegenler ve uzay hakkında bir dergi okuduk. Ben yazı yazmaya devam ederken Serin ingilizce bir uygulama ile İngilizce çalıştı. Bir süre sonra yine şikayet etmeye, bir arkadaşını görmek istediğini söylemeye başladı. Bu arkadaş buluşma taleplerinden usandım. Daha geçen hafta arkadaşlarımızla buluştuk. Evim dediğim yerde sürdürmem gereken bir hayat var. Bahçeyle uğraşan, üretim yapan, hayvan bakan insanları gözlemlerseniz, evden çıkamadıklarını fark edersiniz. Eğer bu hayatı tercih ettiysek buna uygun yaşamak istiyorum. Ali bu ara pek yanımızda olamadığı için bu işleri bölüşemiyoruz. Ben de yetişmeye çalışmaktan yoruluyorum. Uzun süre bir buluşmayı, bir yolculuğu daha kaldıramam. Özellikle Merin’in doğumunda sonra hayattan ne istediğimi daha iyi anlar oldum. Eskiden bana keyif veren çoğu şey anlamsız hale geldi. Evden uzaklaşmayarak bu düzeni sağlamaya çalışıyorum. İzole hayatımdan mutluyum. Ali ise çocukların dışarıyla bağlantılarını sağlıyordu. Bir süredir bundan mahrum kalsalar da bu onları öldürmez. Bunun büyük bir kayıp olduğunu düşünmüyorum. Bugün spor salonuna Serin yaşında kızıyla bir baba geldi. Serin tenezzül edip bakmadı bile. Kızın tavırlarını ben de pek beğenmedim ama Serin’in bu kadar seçici olması işimi çok zorlaştırıyor. Çocuklara, onları arkadaşlarıyla görüştürmek için kendimi daha fazla zorlayamayacağımı söyledim. Dilerlerse, sırf yaşıtlarıyla daha çok görüşmek için okul seçeneğinin hep var olduğunu söyledim. Ama okul gibi bir seçeneği asla düşünmek istemiyorlar. Okul benim için de gerçek bir seçenek değilken, diğer yandan yapmak istemediğim şeyler için bu kadar baskıyı fazla buluyorum. Çocukların bu denli arkadaş ihtiyacı olacağını bilseydim, anne olmadan tekrar düşünürdüm diyeceğim ama yok. Yine de vazgeçmezdim. Bazen benim gibi bir insanın çocuk sahibi olmasının yanlış olduğunu düşünüyorum. Diğer yandan bir aile kurup o aileye sıkı sıkı tutunmasaydım, bende eksik olanın yarattığı yarayı hiç iyileştiremezdim sanırım. Aile olabilmek beni iyileştiriyor her geçen gün.


Ancak Merin uyandığında aşağı inebildim. Aceleyle köfteleri pişirip brokoli haşladım. Ali’yle telefonla görüşürken hep beraber yemek yedik. Serin tüm gün sızlandı, hasta olacağını söyledi. Serin’in bugünkü tavırlarından usanmıştım. Giderek daha huysuz davranıyordu. Yemek bitince bir kahve yapıp kendimi bahçeye attım. Uzun bir süre sonra Serin, bana hazırladığı sunum tahtasını getirdi. Kahvemin yanına çekirdek koymuş, şeftali doğramış. “Anne bugün sana zor bir gün yaşattım. Sana üzüldüm ve mutlu etmek için bunu hazırladım.” dedi. Ah canım kızım, hiç sorun değil aslında. Biraz daha dayanırdım, tolere ederdim. Kendini kötü hissediyorsa anlayabilirim. Yne de buna son vermesine pek mutlu oldum.


Serin’den atları getirmesini istedim. Memnuniyetle kabul etti. Merin ise kendini işaret edip “Mimi!!!” diye bağırmaya başladı. Söz konusu at ise, Merin dahil olmalı kesinlikle. Atlar için deli oluyor. Serin’le gidip atları getirdiler. Derin’e tımar yapmaya gelip gelmeyeceğini sordum. Tek başına yapamayacağını ama geleceğini söyleyip bana katıldı. Taya yular bağlamak için ipe alıştırmaya çalışıyoruz. Oldukça zor olacak. Tamamen özgür ve asla ip kabul etmiyor. Ali bir ay kadar önce zorla ipi boynuna bağladığında, öyle çılgına döndü ki, neredeyse boynunu koparacaktı. Sonunda dayanamayıp bana “Çözeyim mi?” diye sordu. Ben de ne yapacağımı bilmediğimden “Çöz.” dedim. Zorla değil, güvenini kazanarak yapmaya çalışacağız. Derin’in bize izlettiği at videoları kalbimizi fethetti. Bir yandan atların özgür olmaları gerektiğini düşünüyor, bir yandan böylesinin doğru olduğuna kendimizi inandırmaya çalışıyoruz.


Geçenlerde Leyla, gem ve dizginlerini kopardığı için ata tek başlarına binemiyorlar. Çocukları bindirip iple gezdiriyorum. Merin ata biner binmez ablasını çağırdı ama Derin binmek istedi. Serin yanımda yürürken Merin ve Derin'i gezdirdim. Derin araziye yeni gelen bir kuş gördüğünü şaşkınlıkla haykırdı. "Anne bence Eylül'de, sabahları sessizce buraya gelip gözlem yapmalıyız. Kuşun ne olduğunu öğrenmeliyiz." dedi. Ben de çadır kurabileceğimizi, böylece görünmeyeceğimizi söyledim. Doğaya duydukları bu heyecan ve meraka minnettarım. Senelerdir bunun için çok uğraştım ve karşılığı muhteşem.


Çocukların turu bitince atı ve tayı tımarladım. Yelelerini taradım. Tarandıklarında kuaföre gitmiş gibi süslü ve komik oluyorlar. Atlara bakmayı günden güne daha çok seviyorum. Derin yakın zamanda Don Kişot ve Üç Silahşörler kitaplarını bitirdi. Aslında kitapları aynı zamanda ikimiz de okuyoruz. Hatta Serin o kadar çok merak etti ki, Don Kişot'u Serin'e de okudum. Bu kitaplardan sonra Derin "Anne herkesin atını eyerleyen, ata bakan bir uşağı, hizmetkarı var. Kimse atını kendisi eyerlemiyor. Bizim kendimizin yapıyor olması haksızlık." dedi gülerek. Ben de "Bu evin uşağı benim oğlum. Atı eyerleyen, tımarlayan, sizi atla gezdiren, atları temiz tutan, eğitimlerini yapan benim. Senin de silahşörlerden, şövalyelerden eksik yanın yok. Merak etme." dedim ve güldük. Komik gibi görünse de gerçek bu. Ali'ye bana bilgisayar al, kamera al desem bin dereden su getirir, hatta almaz ama at istediğimde üçüncü gün bulup getirdi. Çok mutlu oldum ama keyfini kendim süremiyorum. Çocuklara ortam hazırlayıp, yeterlilik kazanmalarını, bağ kurmalarını sağlamaya çalışıyorum. Terapistimle konuşunca "Bir at zevkim var, kendim için aldım. Onu da elimden alıyorlar diye içten içe kızıyorsunuz." dedi. Ne düşüneceğimi, ne hissedeceğimi bazen ben de bilmiyorum. Sadece doğru olanı yapmaya çalışıyorum ve bence doğru olan bu.


Merin tek başınayken atlar kendisine yaklaştığında çok korkuyor ama uzak da duramıyor. Ben tımar yaparken en yakında durup atı ellemeye, sevmeye çalışıyor. Korku ve arzu arasında güçlü bir çekim var. İki duygu arasında gidip geldiğini görebiliyorum. Serin de çok istekli ama Derin, Serin’i atlar konusunda sürekli korkutuyor. Atlardan tekme yemesinden çok endişe ediyor. Geçenlerde Ali “Tayı eğitecek, o videolarda gördüğünüz bağı kuracak biri varsa O da Serin.” dedi. Belki de haklıdır. Neden olmasın?


Eve girdiğimde Derin her gün olduğu gibi takip ettiği küp şampiyonunun canlı yayınındaydı. Kıştan bu yana videolarını takip ediyor, yayınlarını izliyordu. Ne izlediğini, bu gencin nasıl biri olduğunu anlamak için ben de izliyor, dinliyordum. İzmir’e babasıyla küp yarışmasına gittiğinde tanışmışlar, birbirlerini çok sevmişler. Bahsettiğim genç Mert, Derin’e “Sen çok iyi bir çocuksun Derin. Seni çok sevdim. Seni yayınlarımda moderatör yapacağım.” demiş. Biz Ali’yle pek anlamadık, kafa yormadık. Ardından İstanbul yarışmasında tekrar karşılaştık. Mert’i ben de çok sevdim. Bize yardımcı olmak için uğraştı. Kibar, nazik, düşünceliydi. Tanıdığım, küple uğraşan çoğu genç böyle. Buna çok seviniyorum. İstanbul yolculuğumuzdan sonra Derin yine her gün canlı yayınlara katılmaya, bu sefer moderatörlük yapmaya başladı. Her akşam neredeyse uyuma saatine kadar yayında olması canımı sıkıyordu. Üsütne bir de İzmir’den yeni tanıştığı, küp çözen bir arkadaşıyla sorun yaşadılar. Küplerini değiş tokuş etmek istemişler. Derin’in gönderdiği kargonun ücreti, karşı taraftaki çocuğun gönderdiği kargonun ücretinden 130 TL fazla çıkmış. Çocuk kargoyu kabul etmeyeceğini söyledi. Bu sefer biz, kargonun dönüş ücretiyle beraber iki katı para ödeyeceğimizi öğrendik. Derin bunu öğrenince O da karşı tarafın kargosunu kabul etmeyeceğini söyledi. Bunu duyan ve şaşırtıcı şekşlde şaşıran çocuk “Sen kabul etmesen de ben kabul ederim ve tüm küpler benim olur.” dedi. Sürekli arıyor, mesaj atıyor, Derin’e ulaşamazsa beni arıyor ya da mesaj atıyordu. Sonunda çok canım sıkıldı. Ali'yle paylaştım. Ali, Derin’i çağırıp “Bu çocuğa kargoyu kabul edeceğini söyle ve hesap numarası iste. Fazla çıkan ücreti göndereyim. Bir daha da ne kendini ne bizi böyle durumların içine sokma. Sana küp takası yapmanı uygun bulmadığımı söylediğim halde yapmışsın. Ayrıca akşam katıldığın canlı yayınlara da katılmanı istemiyorum.” dedi. Böyle durumlara sonuna kadar katlanıp, sonunda çok büyük tepki veririm. Oysa Ali başından yapmamasını söylemiş ama Derin bu bilgiyi benden saklayıp, beni alet etmiş. Ali sadece iki cümle kurup konuyu kapattı. Ali böyledir. Olayları büyütmez. Çocuklara kızmaz. Hayır ya da evet der. Bir sorun olursa da çözer. Bense kişiselleştirip “Bunu nasıl yaparsın?” moduna geçerim. Derin çok üzülse de O günden sonra uzun süre yayınlara katılmadı. Bu yayınların Derin’e faydası olmadığını, zamanını daha iyi kullanabileceğini düşündük. Her gün moderatör olmak için yalvaran onca genç içinde Derin bunu talep bile etmeden elde etmişti. Artık sadece yayın tekrarı izliyordu. Bir süre sonra bu küp şampiyonunun moderatörlere koçluk ettiğini öğrendik. Derin özellikle bunu duyunca çok üzüldü. Ben de oğlumuzun elinden çok istediği bir şeyi alıyormuş gibi hissettim. Konuştuk. Bunun kendisi için ne kadar önemli olduğunu, kendisini en ilgili olduğu konuda, ileriye dönük hayaller kurduğu akıllı küp kariyerinde ne denli geliştirdiğini anlattı. Topluluğun bir parçası olmak istiyordu. O gün tekrar yayınlara girmesine izin verdim. Bunu Ali’ye sormadan yaptığım için suçluluk hissettim. Ali’yi arayıp söylediğimde “İyi yapmışsın. Senin için uygunsa bana sormana gerek yok. Sen bilirsin iyisini.” dedi. Derin küp işini çok ciddiye alıyor. Günde 100’den fazla çözüm yapıyor ve bu hayli uzun zaman alıyor. Süreleri ölçüp koçluk grubuna atıyor ve geri bildirim, çalışma programı alıyor. 3x3’ün yanında 4x4’e olan ilgisi bu dönem zirvede. Hatta 5x5 ve 6x6 gibi küpleri çok seviyor ama ağırdan almasını istemişler. Okulsuz hayatı seçmemizin amacı çocukların tutkuyla bağlanacakları şeyi bulmaları. Bunu bulduklarında burun kıvırmak, “Bu mu?” demek istemiyorum. Ali de, ben de elimizden gelen her türlü desteği sağlamaya, anlamaya çalışıyoruz. Küp takası yapıp tartıştığı çocuk sürekli Derin’in videolarını izleyip olumlu yorumlar yapıyor. Grup içinde Derin’i ima ederek çok iyi bir arkadaşını kaybettiğinden bahsediyor. Benim tavsiyem üzerine Derin cevap vermiyor, görüşmüyor. Ali’ye söylediğinde ise “Küslük yorucudur oğlum. Eğer seninle iletişim kurmak istiyorsa mesafeyi iyi koruyarak görüşebilirsin. Sen bilirsin.” dedi. Anne baba olarak yaklaşımlarımızdan nasıl insanlar olduğumuz anlaşılıyor. Ben küslüğün, kişileri, sevdiklerini hayatından tamamen çıkarmanın normalleştiği bir ailede büyüdüm. Ali ise kin duymuyorsa küslük bilmez. Olayları büyütmez. Çocukların sadece bana maruz kalmıyor olmalarına, aklı başında bir babalarının olmasına çok seviniyorum.


Serin bir böceği, benim senelerdir kullanmadığım için bitiremediğim servet değerindeki parfümümle öldürüp getirmiş. Mikroskopla incelemek istediğini söyledi. Ortalık fena halde parfüm kokuyordu. Böceği incelerken, böceklerin kemikleri yerine ne olduğu üzerine teorilerini anlattı. Çok sevdiğim ve geçen sene okuduğum ingilizce bir böcek kitabını okumayı önerdim. "Derin’in midesi bulanır, uyurken okumak istemez." dedi. “Anne bence yarın Merin uyuyunca yine sizin odaya gidip yatağa uzanalım ve böcekleri okuyalım. Bence bu harika bir fikir!” dedi. Harika ama biz zaten şu an stop motion, arılar, Çaykovski, astronomi, yer altı, John Bonham gibi konular üstünde çalışıyoruz. Şimdi böceklere geçmek zamanı mı diye getirdim içimden. Çocuklar her gün yeni bişey öğrenmek istediğinde de zorlanıyorum. Mesela astronomi dediklerinde, uzaya dair her şeyi okumak ve yapılacak her şeyi yapmak istiyorum. Ancak böyle derin öğrenme sağlayabiliyorum. Fakat her gün yeni bir fikirle geldiklerinde afallıyorum. Hangisi doğru diye sorguluyorum. Mesela Derin bugün çok güzel bir web sitesi fikriyle geldi. Küp konusunda kapsamlı bir web sitesi yapmak istiyormuş. Babasına anlattığında Ali “Artık web siteleri tutulmuyor. Sosyal medya daha etkili.” dedi. Ben öyle düşünmüyorum. Derin’in yapacağı işin çevreye değil Derin’e etkisiyle ilgileniyorum. Ali sık sık Derin’in kodlama ve yapay zekayla ilgilenmesini tavsiye ederken, sosyal medyayı savunmasını yerinde bulmadım. Kendi tarafımdan anlattığımda Ali de ikna oldu. İçerik hazırlama süreci, planlama çok önemli bir öğrenme basamağı. Sadece bu projeyle çok önemli beceri ve bilgi kazanır. Fikirlerini çok beğendim ama tüm bunların hepsine yetişemiyorum. “Hadi bunu da babanla yapın.” diyemiyorum, yapamazlar. Sanki dünyanın tüm işleri beni bekliyor. Ali de kendi dünyasında aynı yalnızlık ve yetişememe hisleri içinde, ikimiz de benzer kuyulardayız sanki. Daha yapılacak beş keçe gezegen var elimizde. Bu gece çok geç olacağı için Perseid meteor yağmurunu izleyemedik. Ama yarın hakkında uzun uzun konuşmak istiyorum. Konudan konuya atlamak benim de ilgimi çekiyor ama o zaman tam olarak öğrenemiyorum. Belki de çocukları yönlendirip planlı gitmeliyim. Son bir senedir yapmaya çalıştığım bir şey bu. Böcekleri arıları da içine alarak okumak isterim. Dünyada her şeyin bir bütün olduğunu, tüm disiplinlerin beraber olduğunu bildiğim halde, hep birbirinden ayırarak öğrenmeye çalıştığım için, bana böyle öğretildiği için, bütünü görmekte zorlandığım anlar oluyor..


Bugünlük bu kadar. İyi geceler.


ree
ree
ree
ree
ree
ree
ree
ree
ree
ree
ree
ree
ree
ree

2 Yorum


Misafir
13 Ağu

Yazılarınız çok güzel. Severek kendimden bir parca görerek okuyorum yazılarınızı.

Beğen
sesinakmaz
13 Ağu
Şu kişiye cevap veriliyor:

Okuyup değer verdiğiniz, yorum yaptığınız için çok teşekkür ederim. Sevgiler.

Beğen
bottom of page