Merin’le zor bir sabah/ Ördeklerin Göçü / Kitaplarla bağ kurmak
- sesinakmaz
- 10 Ağu 2024
- 4 dakikada okunur
8 Ağustos 2024 Perşembe
Dünün yorgunluğu hala üstümdeyken, bu sabah yüzmeye gitmeyi göze alamadım. Derin bizden önce kalkmış İngilizce çalışıyordu. Kelime dağarcığını genişletmeden yabancı dil konuşmanın mümkün olmadığını anlamış. Eksikliğini hissedip çalışıyor olmasına çok memnunum. Kısa zamanda büyük gelişme gösterdiğini görüyorum. Nelly’yi dışarı çıkardıktan sonra takıldığı yerleri çalıştık. Bu çalışmaların güzel sonuç vereceğinden şüphem yok ama bildiklerimiz kullanılmadığında unutulmaya mahkum. Tüm bunları hayata geçirmeliyiz.
Serin Antik Mısır karakterleriyle güzel bir oyun kurmuştu. Derin’le yarattığı sahneyi inceleyip kafa yorduk. Neler yaptığını tahmin etmeye çalıştık. Serin’in hayal gücünü, yaratıcılığını hayranlıkla izliyoruz.
Merin’i sabah uykusuna yine 10:30 gibi yatırdım. Çocuklarla waldorf eğitim sayfalarında gördüğüm bir resim defterini yaptık. Serin saz parçaları getirdi, Derin kağıtları kesti. Ardından dikip hazır hale getirdiler. Fakat yarım saat içinde Merin uyanınca defterin kapak resmini boyama işine katılamadım. Çocuklar harika iş çıkardılar. Serin öyle istekli ki, acele edip bir an önce boyamaya, ardından diğer sayfaya ve diğer sayfaya geçmek istiyor. Benimse beraber yapmak istediklerim var. Yaptığımız defteri neredeyse dilediği çizimle doldurmak üzereydi, durmasını istedim. Çocuklar genel olarak sabırsız biliyorum ve sabırlı olmayı öğrenmelerini istiyorum. Önce beraber bir proje yapacağımızı, ardından dilediği şeyi yapabileceğini söyledim. Çocuklarım genel olarak kafalarına estiği gibi yaşadıkları için önce yönergeler ve bekleme işinde oldukça sıkılıyorlar. Fakat zamanla keyif aldıklarını görüyorum.
Merin bu sabah az uyudu, keyifsiz. Öyle çok bağırıp çığlık atıyor ki, çalışmakta zorlanıyoruz. Onsuz masa başı işi yapmamızı istemiyor. Ev işleri, yemek, piyano çalışmak, bişeyler üzerine yoğunlaşmamıza da engel oluyor. Ya karnı tok, uykusunu almış, bir sorununun olmadığı anları yakalamalı, ya da evde biri mutlaka bire bir kendisiyle ilgilenmeli, eşlik etmeli. 11 aylık olmak üzere olan bir bebeğin doğal ihtiyaçları bunlar. Sadece çocukların odaklanmasına engel olduğu için üzülüyorum. Bugünlük sadece defterleri yapıp, kapaklarını boyayabildik. Hiç bir şey yapmamaktan iyidir.
Börek yapmak için iç hazırlamakta çok zorlandım. Derin’den malzemeleri rendelemesini istedim. Eskiden çok daha aktif çalışırdı mutfakta. Artık ben yemek yaparken birinin Merin’le ilgilenmesi gerektiğinden uzak kaldı gibi hissediyorum. Ama becerileri haşa yerinde.
Yemeğini yedikten sonra Merin’i oynaması ve yıkanması için küvete koydum. Gün içinde sık sık yıkıyor, suya girmesini sağlıyorum. Hava çok sıcak, boncuk boncuk terliyor. Ancak bu şekilde rahatladığını hissediyorum. Uyuyacağı odanın klimasını gün içinde hiç kapatmıyorum. Kapatırsam tekrar açıp soğumasını beklemek için çok zaman gerekiyor. Açık bırakınca serin serin uyuyor.
Ali eve sabah gelmiş, çok sarhoş. Sık sık Ali’nin eve sabah geldiğinden, çok fazla içtiğinden bahsediyorum. Sanırım. Detay vermeyerek sorumsuz bir adam görüntüsü çiziyorum. Ali’nin işi bu. İnsanlarla görüşmesi, yeni insanlarla tanışması bağlantılar kurması, piyasada olması gerekiyor. Her gün görüşmek, yemeğe gitmek, iş konuşurken içmek için en az bir-iki kişi arıyor. Tek sorunum bu kadar zor içiyor olması. İş için ertesi gün hasta olup kalkamayacak kadar içmesine gerek var mı bilemiyorum. Erken yatarım. Ortamında bulunmuyorum, bulunmak da istemem. Orası Ali’nin işi. Benimse evde başka bir mesaim var. Ali’nin gündemi sürekli yoğun olsa da Merin’den sonra en azından çocukları gidecekleri etkinlik ve derslere götürme işini devraldı. Bugün çocuklar ingilizce dersine gideceklerdi, götürmesini rica ettim. Önce çok kötü olduğunu, kalkamayacağını söyledi. Sonra “Tamam götüreceğim.” dese de kalktığında “Sesin çok sarhoşum, kalkamıyorum. Bugün gitmesinler.” deyince eğitmenlerine Ali’nin gelemeyeceğini söylemek zorunda kaldım. Bunu yapmayı sevmiyorum ama bu halde çocukları götürmesini istemem.
Bir süre sonra Ali, çocuklara uzun zamandır Ördeklerin Göçü filmini izlemeyi önermiş. Çocuklar izin isteyince karşı çıkmadım. “Babam aşağı inip bizimle film izleyecekmiş!” diye mutlulardı. “Babanız bizi en kötüsüne öyle alıştırdı ki, yataktan kalkıp salona geleceğine mutlu oluyoruz.” dedim. Ne kadar işinin bu olduğunu, işlerini ancak böyle halledebileceğini bilsem de, çalışmak kavramı zihnimde bambaşka göründüğü için, bu kadar alem yaparak çalışıyor olmasına kızıyorum.
Ördeklerin göçü filminin ilk sahnelerinde anne ördek dünyayı gezmek isterken, baba ördek bildikleri güvenli tek yer olan evlerinde kalmak istiyordu. Tartışmaya başladılar. O kadar çok bize benziyorlardı ki Ali “Bendeki şansa bak. Seçe seçe bu filmi seçmişim.” dedi. Güldüm. Onlar film izlerken, salonu temizledim. “Bugün yemek sende.” diyerek Ali’ye yemek işini pasladım. Bugünkü menü çok kolaydı. Sadece kavurma ve pilav yapacaktı. Pilavı çok güzel yaptığımı söyleyerek bana atmaya çalıştı ama çok işim olduğundan yapamadım.
Filmin ilerleyen bölümlerine mutfağı toplarken kulak misafiri oldum. Ördekler sonunda dünyaya açılmışlar. Baba ördek, gözlerini açtığı için anne ördeğe teşekkür ediyordu. Çocuklara “Babanız da bana böyle minnettar işte.” dedim. Ali güldü. Ördekler dans etmeye başlayınca Ali de gelip beni kaldırdı ve dans etmeye başladık. Evlilik, çok sevmekle canını yakmayı istemek arasında gidip geldiğim, her iki duygunun da çok yükseklerde yaşandığı bir ilişki. İyiyiz bence, başarıyoruz biz olmayı. Elimizden geleni yapıyoruz.
Film bitince Ali yine yatak odasına, çocuklar da dışarı çıktı. Solucan kompostumun üst katmanları için hayvan gübresi, ıslatılmış kartonlar ve rondodan geçirdiğim mutfak atıklarıyla yeni bir kompost katmanı oluşturdum. Yemek yemek için kimseyi beklemek istemedim. Merin’le baş başa yedik. Duşa girdik. Çocuklar bisiklete binmiş, ter içinde geldiler. Yemeklerini yerken, hazırlanıp yatağa gelmeleri söyledim. Yatak odasına çıkıp Merin’e kitap okudum. Meşe Palamudu Ormanı kapakçıklı kitap serisini okuyoruz. Bugünlerde çok Merin’le çok daha sık okumaya başladık. Bu yaşlar, bebeklik, ilk çocukluk dönemleri benim hep özlediğim dönemler. Her gün aynı kitabı, aynı mimik ve hareketlerle abartarak okumak. Sıkılmaksızın her gün okunan kitapla, okuyanla bağ kurmak… aslında çocuklar büyüse de bu durum devam ediyor. Hala sevdikleri kitabı bıkmadan defalarca okuyorlar. Mesela Gülümse, Kardeşim ve Ben gibi Raina Telgemeier kitapları hiç bıkmadan sürekli okunur bizim evde. Tek fark artık kendilerinin okuyor olması. Dünyalarına girmek, anlamak, bağı koparmamak için hala ara ara sesli okuyorum. Kitabı beraber yaşıyor, paylaşıyoruz.
Nadir X kitabının devamını ve ardından biraz da Cedric okuyarak günü bitirdik.





Yorumlar