top of page

Mitoloji, piramitler, çocukları zorlamak veya desteklemek

  • sesinakmaz
  • 29 Tem 2024
  • 6 dakikada okunur

28 Temmuz 2024 Pazar


Sabah Merin’le ilginç bir şekilde 08:30’da uyandık. Biraz uzun uyuyabilmiş olmama mutlu kalktım. Rutin işlerimi halledip aşağı indim, bir kahve yaptım. Hasta olsam da içmediğimde baş ağrısı yaptığından kahveyi bırakmıyor, her gün içiyorum. Haftalardır kahveden keyif almıyorum. Geniz akıntım tatsız şekilde devam ettiğinden istediğim kahve tadını alamıyorum.


Geç kalkınca zamanın nasıl geçtiğini anlamamışız. Serin’in İmren’le piyano dersi vardı. Ders hazırlığı için çıktıları alıp masasını, dosyalarını toparladım. Etraf yine dağılmıştı. Gün içinde defalarca Merin’i oyalamak için elimize ne gelirse veriyoruz. Çocuklara düzen konusunda söylenmek istesem de Merin’le ilgilenirken dağıttıklarını bildiğimden susuyorum. Merin sabah uykusuna daldığında Serin de piyano dersine başladı. Online ders yapmak hazırlık ve çaba istiyor. Merin’in uykusuyla çakışınca Serin’e yardım edemediğim için üzülüyorum. Merin uyanık olsa bu sefer de çıkardığı seslerden ders yapmak zorlaşıyor. Derin’den bir çok konuda yardım alıyoruz. Evde yokken işlerin çoğu bana kaldığında, hayatımıza ne kadar destek olduğunu daha iyi anladım. Fakat her fırsat bulduğunda eline kitabını alıp kendini kapatıyor. Hatta kitap okurken yapması gereken işler bile unutuyor. Bugünlerde bunu yapmasından rahatsız oluyorum.


Serin’in dersi bitince çocukların isteği üzerine Müfettiş Numeroni kitabını okuyup işlemleri yaptık. 10’ar 10’ar sayma, kelimeler bulup yazma, basit toplama çıkarma işlemlerini Serin yaptı. Daha karmaşık olanları ise Derin çözdü. Çocuklarla bir işe dalıp keyifle öğrendiklerini ve uygulamalarını görmeyi özlemişim. Bir süre sonra herkesin dikkati dağılınca bıraktık.


Derin bir süredir mitolojiyi çocukların ilgisini çeken maceralarla anlatan Percy Jackson kitaplarını okuyor. Kitapla arkadaşı Cihangir aracılığıyla tanıştı. Derin’e verdiği ilk kitabı bitirmiş. Geçenlerde su parkına giderken Derin, Cihangir’i arayıp ikinci kitabı da istemiş. Daha iki gün bile olmadan neredeyse sonuna gelmiş. Bunlar Derin’in okuduğu ilk resimsiz ve uzun kitaplar. Geçen sene Circles’da gerçekleşen aile çocuk kampında, İngiliz edebiyatı eğitmeni olan ortağımız Emir, Kaunos gezimiz sırasında bize mitolojiyi anlatmıştı. O gün Derin mitolojiyi büyük ilgiyle dinlemiş, daha fazlasını öğrenmek istemişti. Mitolojiyle ilgili bulduğum tüm çocuk kitaplarını almıştım. Thor ve Truva filmlerinin ardından kitaplar sayesinde mitoloji hayatımıza detaylarıyla girmeye başladı. Derin’in ara ara kitaplığın yanındaki koltuğa oturduğunda mitoloji kitaplarından birini okuduğunu fark ettim. Okuduklarını benimle paylaşıyor, ilgisini çekenleri anlatıyordu. Serdar Kuzuloğlu’nun zamanla ilgili podcastını dinlerken zaman ve fırsat tanrıları olan Kronos ve Kairos’u dinlemiştik. Geçen sene mitoloji hakkında en ufak fikrim yokken Derin’in ilgisine nasıl eşlik edeceğimi düşünüyordum. Aldığım kitaplar gözümde büyüyordu. Bir sene içinde Derin, eşliğime ihtiyaç duymadan hayal bile edemeyeceğim kadar çok şey öğrendi. Okulsuz yaşam içinde öğrenmenin bu görünmez yanını, ağır, sessiz, kişiye göre bir zaman ve metotla ama tutarlı, gerçek, kalıcı ilerleyişini çok seviyorum. Kimse ne bildiğimizi sorgulamıyor, test etmiyor, puanlamıyor. Tamamen kendi meraklarımız yönünde, sadece kendimiz için, müthiş bir öğrenme isteğiyle kazmaya devam ediyoruz. Şu sınavı geçelim, bu okulu bitirelim, hayata atılmak için şu adımları takip edelim gibi bir kaygı, zaman sınırı yok. Öğrenme hayatın kendisi ve ömür boyu devam edecek. Bu hayat tarzına her geçen daha çok tutkuyla bağlanıyorum.


Derin’in sadece çizgi roman ve resimli kitaplar okumasından rahatsız olmaya başlamıştım. Alışkanlıkların gücünü bildiğimden, bunun da bir alışkanlık olduğunu, diğer kitaplara şans vermesini istiyordum. Sesli kitap dinlemeyi veya benim okumamı seviyordu ama kendisi okumak istemiyordu. Her çocuğun seveceğini tahmin ettiğim Jules Verne kitaplarını, özellikle İki Yıl Okul Tatilini okuduğumda çok sevmişlerdi. Derin için Seksen Günde Devri Alem kitabını seçip her gün biraz okumasını istedim. Bir sayfa, üç sayfa, bir bölüm… fark etmez. Yeter ki bir yerden başlasın. Seveceğini tahmin ediyorum. Her gün dilediği kadar okuyor. Derin’in okuduğu kadar ben de okuyorum. Böylece üzerine konuşabiliyoruz. Bazen alışılmışın dışına çıkmak istemeyen çocuklara bir destek gerek. Alıştığımız da iyidir ama gelişmek için kendimizi zorlamaya ihtiyaç duyarız. Bu zorlamayı dozunda tutarak, çocukları sıkmadan, hoşlarına gidecek noktaya ulaşmalarına yardımcı olmaya çalışıyorum. Eğer gerçekten hiç istemedikleri, yapamayacakları, irade karşıtlığı oluşturabilecek bir durum söz konusuysa ısrar etmiyorum.


Zorlamayla ilgili yakın zamanda Serin’le tatsız bir olay yaşadık. Çocukları, kendi talepleri üzerine bir aylığına her hafta bir gün kano, bir gün de kanyon etkinliğine dahil ettim. Haftada iki gün de birer saat yüzme antrenmanına kaydoldular. Yaz geldi, bir yerlere gitme, gezme istekleri arttı. Böylece hem meşgul olur, enerjilerini atıp spor yaparlar hem de yaşıtlarıyla görüşürler diye düşündüm. Serin ikinci kano etkinliğinde çok zorlanmış. Gittikleri koyda çok fazla rüzgar ve dalga varmış. Geri dönememişler. Biri araçla gidip herkesi almak durumunda kalmış. O günden sonra kano yapmaya bir daha gitmeyeceğini söyledi. Yüzme antrenmanındaki çocukları da beğenmiyormuş. Kendini yalnız hissediyormuş, eğlenmiyormuş. Bu sebeple yüzmeye gitmeyi de reddetti. Önce tamam dedim, özellikle kano yaparken zorlanmasını anlıyorum. Ama sonra en azından yüzmeye gidebileceğini, spor için gittiğini, bunu önceden konuştuğumuzu, daha ilk haftadan vazgeçmenin çok erken olduğunu anlattım. Çocukların ihtiyaç duydukları malzemeleri almak, her seferinde hazırlıklarının tam olduğundan emin olmak, sabahın köründe 20 km yol gitmek, para ödemek… biz elimizden gelen her şeyi yaparken Serin’in sadece yüzmeye gelenleri beğenmediği için gitmemesini doğru bulmadım. Gitmemesi benim işime gelirdi, böylece evden çıkıp Merin’le iki saat havuz başında oyalanmak zorunda kalmazdım. Ben bu kadar zorlanırken Serin’in keyfi davranmasından rahatsız oldum. Arabada tartıştık. Serin gitmek istemediğini söyleyerek ağladı. Sonya bakmak için arabaya geldiğinde Serin çığlıklar attı, kaba davrandı. Ağlarken başka birinin kendisini görmesinden hoşlanmaz. Sonya çok kibarca Serin’i anladığını, kano yapmanın çok zorlu geçtiğini, Serin bir daha gelmek istemezse de anlayacağını söyledi. Serin’in duygularına yenik düşüp, krizlere girip, kendini kaybetmesini uygun bulmadım. O gün çok sinirliydim. Serin’in duygu kontrolü konusunda kendini geliştirememesinden kendimi sorumlu tuttum. Diğer yandan küçük olduğunu unuttuğumu fark ettim. Derin de bu yaşlardayken zorlanıyordu. Neredeyse otuz dokuz yaşıma girmek üzereyim ve hala duygularımı kontrol etmek üzerine çalışıyorum. Pek başarılı olduğum da söylenemez. Ben bile bu kadar zorlanırken, çocuklardan beklentim her zaman olduğu gibi yüksek. Serin’e ısrarcı davrandığım için pişman oldum. Derin de geçmişte bir kursa devam etmek istemediğinde bırakmıştı. Fakat bugün bunu yaptığına pişman olduğunu söyledi. “Keşke beni biraz zorlasaydın anne. Devam etseydim.” dedi. Ali ise “Zorlasaydın bu sefer de neden zorladın diyecekti. Bence her şeyin bir zamanı var Sesin.” dedi. Buna katılıyorum. Her şeyin bir zamanı var ve o zamana çocuklar karar verecek. Zorlamanın, çocuğun sevdiği şeyi bile sırf zorlayan ailesine inat yapmadığı bir noktaya dönüşme riski var. Tüm bunların nerede başlayıp nerede bittiğini, neyin gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini ancak çocuklarımı tanıyarak anlayabilirim. Yoksa yaptıklarım çocuklarımın bireysel farklılıklarını göz ardı edip genelleyerek engellemekten başka bir işe yaramaz.


Merin’in ikinci uykusu için yukarı çıktım. Eve sabaha karşı gelen Ali uyanıp aşağı çocukların yanına indi. Nöbet değişimi yapmış olduk. Yazı yazacağımı düşünmüştüm ama Merin’le saatlerce uyumuşuz. Bu uyku vücuduma en iyi gelen ilaç oldu. Dinlenmiş ve mutlu kalktım. Yatarken Ali’ye “Ne yiyoruz bugün?” deyip yemek işini paslamıştım. Güzel yemeklerin hayaliyle aşağı indiğimde makarna ve dibi tutmuş karnabahar görünce moralim bozuldu. Tüm gün yattığı yetmiyor gibi ben yatınca da uzanıp çocukların yanında telefonundan bişeyler izlemiş. Yapmak zorunda değil, ben de yapmak zorunda değilim. Kimse istemiyorsa bu durumda hayatımızın sonuna kadar çocuklara tost, makarna, patates kızartması yedirerek ama sorun çıkarmadan mutlu gibi yaparak geçinip gitmemiz gerekiyor sanırım. Yemek işini de tembelliğe vurduğu için çok kızdım. Ortada bir çaba görmediğim için takdir etmek de istemedim. Hatta bugün yemek yapmayacağımı düşünerek mutlu uyandığımı ama yaptığı yemekleri görünce hayal kırıklığına uğradığımı, beğenmediğimi söyledim. Yapılan yemeği, emeği takdir etmeyi çok önemserim ama bugün o günlerden değildi. Ali cevap vermedi. Çoğunlukla söylenirim. Söylenmenin dozunu kaçırmadığım sürece sinirlenmez, karşılık vermez.



Yemek yedikten sonra çocuklarla uzun zamandır yapmak istediğim kilden piramit projesine başladık. Takip ettiğim Waldorf eğitim sayfalarından ilham alarak bişeyler üretme isteği duyuyorum. Böylece çocuklar geometri, matematik, yazma, okuma, tarih, coğrafya, kimya, fizik, el-göz-koordinasyon becerilerini, hayal güçlerini kullanıyorlar. Alt tarafı kilden piramit dediğimiz proje onlarca öğrenme ve beceri kazanma kapısı açıyor. Çocuklar neyi yapıp ne yapamadıklarını, neyi sevip neyi sevmediklerini görüyorlar. Bazı yönlerini çalışarak geliştirmek istiyor, bazı şeyler üzerinde hiç çalışmak istemiyorlar. Bu çalışmalar tüm bu detayları görmemizi sağlıyor. Ayrıca karşıdan “Çok kolaymış, hemen yaparım ben bunu.” dedikleri şeylerin hiç de öyle kolay olmadığını fark ediyorlar.


Biz Serin’le piramit yaparken Derin bateri pratiği yaptı. Bateri hocası, Derin’in spor etkinliklerine başladığını duyunca hayal kırıklığına uğramış. “Bateriye nasıl zaman ayıracaksın?” demiş. İlk önce bunu uygunsuz bulmuştum. Bir insan bir çok disiplini hayatına dahil edip devam edebilir diye düşünüyordum. Ama Derin diğer spor etkinliklerinden, kamp günlerinden öyle yoruldu ki bateri çalmaya fırsat bulamadı. İnsanın bir alanda uzmanlaşması için o şeyi hayatının merkezine koyması gerekiyor. En azından o işte istediği kadar iyi olana kadar bunu devam ettirmesi şart.


Bateri pratiğinin ardından Derin de bize katıldı. Çocuklar kil yaparken bizim ne yaptığımızı göremeyen Merin sıkılınca yanına geçip bir süredir aklımda olan çarpım tablosunu kara tahtaya geçirdim. Yemek yedikten sonra herkes hazırlanıp yatağa gitti. Tutankhamun kitabını okuduktan sonra günü bitirdik.

Son Yazılar

Hepsini Gör
Merin 1 yaşında!

Gece geçe kaldım. Çocuklar uyuyunca çalışma odasına kapanıp yazı yazdım, plan yaptım. Gündüz çocuklarla ve Merin’le yediğim yemeği...

 
 
 

Kommentare


bottom of page