top of page

Okula entegre olan çocuk tatilde sıkılıyor, Aristo ve Dante, bardağı taşıran son damla

  • sesinakmaz
  • 14 Ağu 2024
  • 8 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 14 Ağu 2024

13 Ağustos 2024 Salı


Geçmişe dönük yazmadığım günler artınca bir kaç günün özetini yazmak, devam edebilmemi sağlıyor.


Cumartesi günü yataktan zor kalktım. Bugünlerde sabahları uyanmakta güçlük çekiyorum. Merin yanımda uyanmış oyalanırken ayılmak için mücadele veriyorum. Hamileyken 10-11’e kadar uyuduğum günleri özlemle hatırlayıp iyi ki bol bol uyumuş, dinlenmişim diye geçiriyorum içimden.


Çocuklar kahvaltı yaptı. Ardından yüzmeye gittik. Merin bir süre yüzdükten sonra huysuzlandı. Ne yapsam memnun olmayınca eve geri döndük.


Merin günün ilk gündüz uykusunu uyurken ben de uyuyabileceğimi umdum. Fakat Merin tam gözlerimi kapamış, uykuya düşmüşken uyandı. Tam uykuya dalmışken uyanmak berbat bir his. Ali’yi arayıp uyanık olup olmadığını sormayı düşündüm ama uyandırırsam O’nun da uykusunu alamayacağını bildiğimden vazgeçtim. Geceleri geç yatar. Bir sebepten erken kalkarsa uykusunu alamadığı için uyku tüm günü kötü geçer. Merin’i alıp aşağı indiğimde Ali’nin çoktan uyanmış, çocuklarla balık tuttuğunu gördüm. Pencereden bakınca göl kenarında çok güzel göründüklerini fark ettim. Yanlarına gidip çok uykum olduğunu, uyanık olduğunu bilseydim Merin’e bakmasını isteyeceğimi söyledim. Merin’i alıp uyumamı söyledi. Mutlulukla uyumak üzere yukarı çıksam da yapamadım. Yorgundum ama uyuyamıyordum. Yatakta oyalanacağıma Merin yokken kalkıp yıkanacak, katlanacak çamaşırları halletmenin bir fırsat olduğunu düşünerek işe koyuldum. Bir süre sonra çocuklar içeri koşup “Anne! Babamla yüz eye gidiyoruz! Merin’i de götürüyoruz!” dediler. Şaşkınlık ve memnuniyeti aynı anda yaşadım.


Derin bir arkadaşına gitmek üzere plan yapmıştı. Öğlen götürüp akşam alacaktık. Derin için plan yaptığımız bir gün Ali’nin çocuklarla balık tutup yüzmeye gitmesini oldukça tuhaf buldum. Zamanlama konusunda Ali’yi anlamak benim için hala mümkün değil.


Kısa sürede eve döndüler. Merin yine huysuzlanmış. Oyalamakta çok zorlanmışlar. Aceleyle hazırlanıp Derin’i arkadaşına bırakmaya gittiler. Dönüşte Serin’le yemek yemiş, baba kız zaman geçirmişler. Ben de Merin’le olmaktan oldukça memnundum. Benimle olduğu için mutlu ve sakindi. Serin ve Ali döndüğünde akşam için yemek yapmaya çalışıyordum. Dün Ekincik’ten döndüğümden beri başım ağrıyordu. Sırf bu yüzden artık evden çıkmak istemiyorum. İki ağrı kesici içtim. Ali araziye çalışmaya gitti. Serin legolarıyla hayal ve oyun dünyasına daldı. Merin sıkılınca Serin’e kardeşiyle oynayıp oynayamayacağını sordum. “Anne üzgünüm ama istemiyorum.” dedi. Aslında uzun süredir Derin’in yokluğunda Serin’le baş başa zaman geçirmek istiyordum. Fakat bir türlü olmadı. Derin kampa gittiğinde çok daha kötü hastaydım. Bugün ise mutfakta çok işim vardı ve Merin kendi kendine oynamak istemiyordu. Balkon’un sinekliğini açar açmaz Merin dışarı emekledi. Balkona çıkabilmek en sevdiği şeylerden biri ama korkuluk olmadığı için yalnız bırakmıyoruz. Serin ilgilenmek istemiyordu, Derin yoktu. Kamerayı getirip Merin’i görebileceğim bir yere koydum. Balkonda, eski oyuncak kutularından birinin içine kompost için kartonları suya yatırmıştım. Merin sudaki kartonlarla oynamaya bayıldı. Babasının çıkarıp balkona koyduğu bir tişört buldu. Onunla da uzun zaman oynadı. Kumaşları başına geçirip indirmeyi, yukarı aşağı oyunlar yapıp oynamayı çok seviyor. Bu sırada Merin’i kameradan izlerken yemeği yapabildim.


Bir ara Serin’i, ıslak kartonlar ve suyla oynayan Merin’i izlerken buldum. Serin de böyle oyunları çok sever. Merin’e bakışından oyununu çok sevdiğini, katılmak için can attığını anladım. Ama çıkmadı. Sanırım lego oynamak daha cazip geldi. Peçetelerden bir gemi yapıp Lego atına bağlamış. Peçeteden teknenin içine bir sürü figür koymuş. “Bu insanlar göç ediyorlar anne. Her yere gidebilirler. Yolculuktular.” dedi. Göç eden legoları hayranlıkla izledim.


Derin’e giderken arkadaşıyla herhangi bir dijital oyun oynayamayacaklarını söylemiştim. Arkadaşının annesini de arayıp oynamamalarını rica ettim. Fakat akşam olurken Derin arayıp Simpson izleme teklifinde bulunduklarını söyleyip izin istedi. Hoşnutsuzlukla izlemelerine göz yumdum. Sık sık bir arkadaşlarıyla görüşemediklerinden yakınıp, görüştüklerinde mutlaka bir ekran zamanı sığdırmaya çalışıyorlar. Bu bana sıkıldıklarını gösteriyor. Demek ki bir çok şey yapılmış ve sona gelinmiş. Dünya artık böyle bir yer olsa da kabul etmiyorum. Dünyaya göre yaşamamak için benim bile adapte olmakta çoğu zaman zorlandığım bambaşka bir çizgide ilerliyorum. Okulsuz hayat deneyimlerime dayanarak artık bu tür kaçamaklara izin vermeyi uygun bulmuyorum. Çocuklar böyle böyle dağılıp gidiyorlar. Günümüzde dikkatimizi bir şeyin üzerinde toplayabilmek imkansız hale geldi. Evde bir film günümüz olduğu halde bu hafta üçüncü filmimizi izlemişiz. Üstüne bir de Simpsons çıktı. Eminim eve gelince anlatacak ve izlemek isteyecektir. Hayat seyirci olarak feda edilebilecek uzunlukta değil. Şu an ölecek olsam izleyemediğim dizilere, oynayamadığım dijital oyunlara değil, sevdiklerimle yaşayamadıklarıma, göremediklerime, öğrenmek isteyip öğrenemediklerime üzülürüm. Evlenmeden önceki hayatımda, annem, babam ve kardeşimle ailece vakit geçirmek için yaptığımız en iyi şey bişeyler izlemekti. Keşke daha anlamlı bir ortak noktamız olsaymış. “Beraber dijital oyun oynamak, film izlemek de sosyalleşmeyi sağlıyor.” savına yakın zamandan beri katılmıyorum. Ali’yle güzel vakit geçirmek için bişeyler izlemeyi tercih etmiyorum. Yalnız kalabildiğimizde dikkatimizi dağıtan her şeyi bırakıp birbirimizin gözlerinin içine bakıp dikkatle dinleyerek sohbet ediyor, tartışıyor, gülüyor, eğleniyoruz. Ali’yle çok nadir yaşadığımız bu anları hiç bir şeye değişmem. Neye alışırsak onu devam ettiriyor, onu istiyoruz. Çocuklarımın alışkanlıklarını eskisinden çok daha fazla önemsiyorum. Ali’yi arayıp Derin’i arkadaşının evinden alma vaktinin geldiğini söyledim. Serin’le yola çıktılar.


Arkadaşının annesi daha sık görüşmeleri için ısrar etti. Çocuklarının kardeşi olmadığı için bunun özellikle kendisi için iyi olacağını söyledi. Anlamaya çalışıyorum, insanlarla iletişim içinde, sosyal bir ilişki içinde olmaya gayret ediyorum ama tüm bunlar bana uymuyor. Derin arkadaşlarıyla görüşmek istiyor ama bunun sıkılmasıyla ilgisi yok. Derin’in sıkılacak zamanı yok, akşamı nasıl ettiğimizi anlayamıyoruz, gün yetmiyor. Evimizde kimsenin sıkılacak zamanı yok. Sıkılma kavramını tamamen ortadan kaldırdık. Çocukların arkadaşlarıyla serbest oyun oynayıp görüşmeleri harika ve oldukça önemli. Ama arkadaşları bakıcı olarak görmek, sıkılan çocuğu oyalamak, günü geçirmeye çalışmak hayatımda olmasını istemediğim yaklaşımlar. Okula giden çocukların hayatı okula entegre olduğu için, tatillerde boşluğa düşüyorlar. Tüm yıl çocuklarını günde bir kaç saat gören aileler de tüm gün çocuklarıyla ne yapacaklarını bilemiyorlar. Diğer yandan bu kadar uzun tatili olan ender ülkelerden biriyiz. Bence yetişkinlerin ve çocukların tatil olmasa da her gün sürdürebilecekleri bir düzende yaşamaları , soğuyup tekrar alışmaya çalışma zorluklarını ortadan kaldıracaktır.


Derin eve geldiğinde bir daha gittiği yerde bir şey izlemek için beni aramamasını, izleyerek zaman geçirmemesini istedim. Bunu yaptığı için üzgün olduğunu söyledi, üzüldüm. Bazen çok katı olduğumu düşünüyorum. Ama denedim, çok denedim. Bu yolun benim tarafımda başka türlü yürünmüyor. Bu hayatı yürütebilmem için, en başta kendimi salmamam için kurallarda net ve kararlı olmalıyım. Çocukların birileriyle takılması, amaçsızca babalarıyla gezmeleri, bişeyler izlemeleri benim tembellik etmeme yol açıyor. Azıcık rahatı görünce gayret etmek zorlaşıyor. Aslında kuralları kendim için koyuyorum. Böylece çocuklarla yürüttüğüm, rahat görünen ama aslında tatili olmayan yoğun hayatın sürekliliğini sağlayabiliyorum.


Derin uyuyana kadar neler yaptıklarını anlattı. Çok eğlenmiş. Buna çok sevindim. “Anne biliyor musun? İlk gittiğimde arkadaşımın çok şanslı olduğunu düşündüm. Koca evde tek başına, ne isterse onu yapıyor. Ama akşama doğru arkadaşım için üzüldüm. Benim kardeşlerim var. Beraber bir sürü şey yapıyoruz. Birlikte olmak, kalabalık olmak gerçekten çok güzel. Arkadaşımın yalnız olması çok kötü. Evleri bizimki gibi üretim yapılan bir yer değil. Yapacağı şeyler sınırlı. Yerinde olmak istemezdim.” dedi. Hem sevindim, hem de üzüldüm.


Derin “Anne arkadaşımı çok seviyorum. Gerçekten iyi anlaşıyoruz. Ama yeni fark ettiğim bir şey var. Okula giden çocuklar pek kitap okumuyorlar. Evlerinde kitaplık bile yoktu. Biz sadece bir gün içinde bir çok farklı kitap okuyor, farklı kaynaklar kullanıyoruz. Ama okula gidenler ders çalışmak zorunda oldukları için okul kitapları daha çok zamanlarını alıyor. En çok kitap okuyan okullu arkadaşlarım bile bizim kadar okumuyorlar.” dedi. Derin okula başladığında, biz de eskisi kadar ilgi duyduğumuz kitapları okuyamaz olmuştuk. Dersler çok fazla vakit alıyordu. Derin’i dinlerken hatırladım. Kitaplarla kurduğumuz bağı zedeliyor olması, okulu bırakmamızın nedenlerinden biriydi. Fark ettiklerini memnuniyetle dinledim. Derin’le sohbet etmek zevklidir. Öyle iyi farkındalıkları var ki çocuk olduğunu unutturduğu anlar çoktur.


11 Ağustos Pazar sabahı uyanmakta daha da zorlandım. Merin’in doğduğu ilk aylar bile sanki bu kadar zor değildi. Bir kez olsun sabah uykusu almak istiyordum. Canıma öyle tak etti ki, gidip Ali’yi uyandırdım. Çok yorgun olduğumu, biraz uyumak istediğimi, Merin’e biraz bakmasını istedim. “Kalkamam. Uykumu almazsam hasta olucam. Uyanınca bakarım, sen uyursun.” dedi. “Ali neredeyse 11 ay oldu. Bir sabah, sadece bir sabah uyumak istiyorum.” dedim ama olumlu bir cevap alamadım. Öfkeyle kapıyı kapatıp çıktım. Merin’e bakarken, bir başkasına kızıp bunu Merin’e yansıtmam. Özellikle bebeklere bunun asla yapılmaması gerek. Hemen kendimi toplayıp öfkemi ardımda bıraktım. Merin’le güle oynaya aşağı indik.


Çocuklar kalkınca kahvaltılarını hazırladım. Derin Monopoly kart oyununu oynamak istedi. Biz oynarken Serin de katıldı. Derin beni yenmeye, kartlarını bana karşı kullanmaya çalışınca Serin beni savundu. “Anneme o kartı kullanamazsın! Hileci! Anne o kirayı ödeme! Sana haksızlık yapıyor!” dedi. Ah kalbi güzel çocuklarım. Serin’i anlıyorum ama bu bir oyun ve Derin’in bana acımasını istemiyorum. Oyunda bir başkası varsa, Derin de beni böyle korur, kazanmamı ister. Serin’e yaptığının yanlış olduğunu, beni düşündüğü için çok memnun olduğumu ama böyle devam edemeyeceğimizi söyledim. Derin’le tartıştılar. Derin söylenerek oyunu topladı. Bugünlerde ya çok tartışıyorlar ya da ben tahammülsüzüm. Oyun bile oynayamayınca kızıyorum. Diğer yandan çok komikler. Anlaşmazlıklarını izlemek bile tatlı geliyor.


Oyun bitince yüzmeye gittik. Diğer günlerden farklı olarak o gün gölün üstü saz kökleriyle kaplanmıştı. Zor olsa da yüzdük. Çocuklar, özellikle Derin hoşnut değildi. “Havuzu bu yüzden istiyorum. Böyle dertlerin olmuyor.” dedi. Arkadaşının evini görünce bizim hayatımızla kıyaslama yapmış. Hepimizin yaptığı şeyler, gayet normal buldum. Bizim tozun, toprağın, çamurun içinde yaşadığımızı düşünüp biraz utanmış. Canlılıktan, el değmemiş doğadan arındırılmış tertemiz bir alanda yaşamayı istemedik, tercih etmedik. Önceki evimizi yaptığımız yere araç bile girmiyordu. Arazi Ali’nin ailesine aitti. Ev yapmak, orada yaşamak istediğimizi söylediğimizde Ali’nin annesi mutlulukla boynuma sarılıp “Kızım gerçekten mi? Çok güzel karar vermişsin ama orada yaşayabilecek misin? Araba girmez, insan geçmez, etrafında bir tane ev yok. Korkmaz mısın?” demişti. Burayı da seviyorum ama oranın yeri hala ayrıdır bende. Ali göl kenarında yaşamak istediği için bu araziye taşınıp yeni bir ev yaptık. Taşındığımız ilk yıl arazi sular altında kaldı, su pencere seviyesine yükseldi, ördekler penceremizde yüzdüler. Günlerce evde mahsur kaldık. Sabahları gün doğarken domuzları izlemek için sessizce pencereye dizildik. Gizli köşelerde bulduğumuz yumurtadan kaplumbağa mı yılan mı çıkacak diye heyecanla bekledik. Kışın şort giyip çamurun içine dizimize kadar girip yürüdük. Yürüyüşlerde göle girip ağaçlarımızın altında dinlendik. Sayısını bilmediğim kadar çok kuş türünü gözlemledik. Tekneyle göle çıktık, kanoyla kanallara girdik. Öyle büyük bir güzelliğe sahibiz ki, çocuklarımın farkında olmayışını hissedince içim burkuluyor. Diğer yandan eskiden hayalini kuramazdık ama bugün tercih etsek dilediğimiz havuzlu villaya sahip olabiliriz. Aslında Derin’in düşüncelerine içerlemek haksızlık olur. Daha 10 yıl önce hayalini kurduğum lüks evleri düşününce aptallığıma şaşırıyorum. Tüm bunları Ali’yle paylaştığımda “Zamanla anlayacaklar. Su akıp yolunu bulacak. Ayrıca araziyi bir kaç yıla çok daha güzel hale getiricem. Derin’i anlıyorum. Ama her şeyin bir sebebi var.” dedi.


Eve varmak üzereyken Ali’nin uyanmış, mayosunu giymiş bizim yanımıza doğru geldiğini fark ettik. Sabah kızmamışım gibi “Günaydın.” deyip öptüm. Merin’in çok uykusu geldiği için eve döndüm. Çocuklar Ali’yle tekrar yüzmeye gittiler.


Döndüklerinde çocuklarla masa başında ilgilendikleri konularda çalışmaya başladık. Ali bizimle otururken telefonu çaldı. Yakın arkadaşıymış ama ismi görünmediği için önce tanıyamadı. Adamın konuşmasından eşcinsel olduğunu düşündüğünü söyleyip dalga geçti. Konuşmasına dışarda devam etti. Ali çıkınca Derin “Anne erkekler gey olmak hakkında böyle konuşup dalga geçiyorlar. Sense Aristo ve Dante kitabını okuyup iki gey çocuğun hikayesinden çok etkilendiğini söylüyorsun. Aristo ve Dante’yi kampta arkadaşlarıma anlattım, ağızları açık kaldı. Sen normal diyorsun ama gey olmak toplumda kabul görmüyor. Hakaret olarak ya da dalga geçmek için kullanılıyor.” dedi. Derin’in konuşmasından çok etkilendim. Aristo ve Dante’nin iki kitabını da okurken gerçekten çok etkilendim, okurken yer yet gözlerim doldu. Derin de merak ettiği için her gün okuduklarımı soruları üzerine O’na da anlattım. Kitapları arkadaşlarına anlatmasına çok şaşırdım. Derin hep “Anne kitap çok güzel de keşke gey olmasalardı.” dediğinde üzülüyorum. Az önce Ali’nin esprisine de üzüldüm ama bu üzüntü öfkeye dönüştü. Bazen öyle kaba ve cahil oluyor ki, canını yakmak istiyorum. Derin’e eşcinsellerle dalga geçmeyi ya da dışlamayı, ırkçılıkla aynı şey olduğuna inandığımı söyledim. Gey ya da başka bir cinsel eğilimde hissetmek nasıldır bilmiyorum, anlamakta zorluk çekiyorum ama yargılayamam. Saygı duymaktan başka bişey gelmiyor elimden. Çevreme bakınca sadece saygı duymanın bile çok büyük destek olacağını görüyorum.


Ali konuşmasını bitirip eve girince yaptığının yanlış olduğunu, cinsel hisleri kendisinden farklı olan insanlar üzerinden dalga geçemeyeceğini söyledim. “Biz hiç bir haltı bilmiyoruz. Doğru yaptığımız hiç bir şey yok.” dedi. “Öyle demedim.” dedim. “Sen mükemmelsin. Her şeyin en iyisini sen bilirsin.” dedi. “Öyle de demedim.” dedim. Bunları söylerken evden çıkmış ayakkabılarını giyiyordu. Bugün biriyle buluşup günü onunla geçirecekti, evde olmayacaktı. Konuşmalarımdan rahatsız olup erken gitmeye karar vermiş olabilir. “Evlenmeden önce çok başka bir adammışsın gibi davrandın!” dedim. “Asıl sen çok sakin biriymişsin gibi davrandın!” dedi. “Seninle evlenip kim sakin kalabilir ki? Bana bir sür palavra attın. Beni etkilemek için eniştenin fotoğraf çektiğini, sanata düşkün bir ailen olduğunu bile söyledin. Şimdi kalkmış olgunlaşamamış, hayat deneyimi olmayan, cahil ergen şakaları yapıyorsun.” dedim. “Ben ergen şakaları yapıyorum!” dedi. “Evet öyle yapıyorsun!!!” dedikten sonra çoktan arabaya binmiş yol almaya başlamıştı.


Bu, bugünlerde bardağı taşıran son damla olmuştu…


Uyumalıyım. Yarın devam edeceğim.

 
 
 

Yorumlar


bottom of page