Okulsuz ama evde kendi eğitimimizi üstlendiğimiz bir hayat
- sesinakmaz
- 17 Eyl 2024
- 6 dakikada okunur
16 Eylül 2024
Yazamadığım geçmişi hatırlayıp yazıya dökmeye çalışırken bugünü kaçırıyorum. Son yazımın üstünden yedi gün geçmiş.
Bu sabah Merin’le uyandığımda saat 09:00’a geliyordu. Gece yazmaya uğraşırken dayanamayıp 23.30 gibi uyuyakalmıştım. Hafta sonu Ekincik’teydik. Rabiaları davet ettik. Tekneyle gezdik. Sessiz gecenin, sakin sahilin tadını çıkardık, yüzdük. Çocuklar doyasıya oynadılar. Zamanın nasıl geçtiğini anlayamadık. Her şey güzel de ardından eve gelince öyle bir yorgunluk çöküyor ki üzerime, günlerce atamıyorum. Yatıp dinlenemiyorum da. Günlük sorumlulukları ekstra yorgunlukla tamamlamaya çalışıyorum. Yorgunluk yetmiyor gibi bir sürü iş birikmiş oluyor. Ara ara bunalıp ev işleri için birini işe almak istiyorum. Sonra olumsuz yanlarını hatırlayıp vazgeçiyorum. Ev temizleniyor ama düzenimiz de bozuluyor. Okulsuz hayatın içinde eğitim her an gerçekleşiyor. Tüm çevre bizim için öğrenme materyali. Bir kitabın yeri bile bilgimiz dışında değişse, bulmak için harcadığımız çaba zaman ve istek kaybına yol açabiliyor. Yardım almaktansa herkesin kendi işini yapmayı öğrendiği bir düzen sağlamaya çalışıyorum.
Geç uyandığımız için Derin’in çoktan uyanıp aşağı inmesine şaşmadım. Serin ve Merin yatakta oynadıktan sonra, üst katı, çamaşırları toplamak üzere kalktım. Çantaları boşaltıp kirlileri makinaya attım. Makinadakileri astım, askıdakileri katladım. Kitapları, yatakları toparladım. Çocukların yatağını ellemiyorum. Herkes kendi yatağını topluyor. Unutup aşağı inseler de hatırlayıp tekrar çıkıyor, topluyorlar. Kıyafetlerini çoğunlukla ben katlıyorum ama dolaplarına onlar yerleştiriyorlar. Alışkanlıkların gücünü farkına vardıkça daha çok seviyorum.
Aşağı indiğimde Derin ve Serin Lego oynuyordu. Derin ve Merin’e krep yaptım. Serin istemedi. Derin, Merin’le krep yiyip kitap okurken, Serin ayrı oturmuş, kulaklığını takmış müzik dinlerken diğer yandan Kardeşim ve Ben kitabını okuyordu. Serin’in bu hallerini seviyorum. Ehlileştirilemeyen, özgür kız olarak görüyorum. Çocuklara araştırmacı çocuk dergisinin elementlerle ilgili sayısını okumayı önerdim. Serin müzik dinlediği için istemedi. Derin’le okurken canlıların oluştuğu elementleri okuyunca, çizip yazmayı önerdim. Kimya için kullandığımız çizim defterlerini getirdim. Serin’e resim çizeceğimizi söyleyip çağırdım. Pek istekli değildi ama kabul etti. Elementlerini yazmak için bir kedi çizdik. Derin çizdiği kediye kendisi bile inanamadı. İlk defa resim çizmekten bu kadar keyif aldığını söyledi ve çizimini çok beğendi. Serin de elementleri yazmayı çok sevdiğini söyledi. 8 sayısının üstünden defalarca geçip sekiz çizmede ustalaştığını söyledi. Okul gibi olsun istemiyorum ama günleri daha ciddi planlıyorum. Haftanın bir günü kimya ile ilgili bir şey yapmayı kesin olarak belirliyorum. Sadece bir dergiyi bir kaç sayfa okuyup ne yapacağımıza karar veriyoruz. Önce çizim yaparak sanat yapıyoruz. Sonra elementleri nasıl, nereye yazacağımıza, nasıl göstereceğimize karar veriyoruz. Yazı yazıyoruz. Elementlerin keşfedildiği tarihe, bölgeye gidiyoruz. Elementleri sayıyoruz, numaralarını yazıyoruz. -198 derecede sıvı hale gelen oksijenin fotoğrafını inceliyoruz. Civayı hayal ediyoruz. Derin, Evrim Ağacı’nda civanın anlatıldığını söylüyor. Hidrojenin uzayda yıldızların ışığıyla parlayıp kartal bulutsusu oluşturduğunu görüyor, fotoğrafı çeken Hubble Uzay Teleskobunu okuyoruz. Haftanın bir günü kimya hakkında birşeyler yapmaya karar vermek, bir sürü farklı disiplinle beraber öğrenmeyi sağlıyor. Çocuklar sevdikleri şeyleri, yapabildiklerini, güçlü yönlerini görüyorlar. Bugün bunu yapmasak Derin resim çizmeyi sevdiğini, Serin’in rakamları ve elementleri yazmaktan bu kadar hoşlanacağını bilemezdik. Çocuklar bu çalışmadan çok keyif aldıklarını söyleyip “Yarın ne yapıyoruz?” dediler.
Serin beraber Lego yapmak isteyince masaya oturduk. Derin, zeka küpü ustası Tuna Özsoy’dan sabah akşam bahsettiği için bir videosunu izlemeyi önerdim. Dün profesyonel bir küp sipariş ettik, heyecanla bekliyor. Video izleyelim deyince “Anne gerçekten mi?” diyerek mutluluğunu ifade etmeye çalıştı. İzlerken Merin uyandı, söylenerek tekrar uyutmaya gittim. Uyuttuktan sonra kaç defa daha uyandığını bazen sayamıyorum. Aşağı ip legoya yapmaya devam ettim. Fakat son anda çocukların İngilizce dersini hatırladım. Ali’ye hatırlatıp çocuklara hemen hazırlanmalarını söyledim. Serin derse bensiz gitmeyeceğini söyledi. Ayrıca artık İngilizce dersine gitmek istemediğini de ekledi. Çocukların İngilizce dersine gidip gitmemeyi düşünmelerini istemiyorum. Denedik, ara verdik, tekrar gitmek istediler. Ayrıca İngilizcede eksik hissedip mutsuz oldular. Bugün Serin sırf canı istemiyor diye gitmemezlik edemez. İzin vermedim. Babasıyla gideceğini, babasının da derste bekleyeceğini, bunu bir daha tartışmak istemediğimi söyledim. Kararlı olduğumu görünce hazırlanıp çıktılar.
Ali evden çıkarken yine biri geldi. Kim olduğunu göremedim. Kapıya astığım “Aramadan girmeyin!” yazısı rüzgarda düşmüş ve ıslanmış. Bugünlerde yine haber vermeden gelip Ali’yi soran insanlar tarafından taciz edildiğimi hissediyorum. Ali’nin şaka yaparak ortaya attığı “Girilmez!” tabelası fikrini gerçeğe dönüştürmeyi düşünüyorum. Merin uyuyordu. Çocuklar da gidince biraz yalnız kalırım demiştim ama çıktıları an, belki de kapıya gelenlerin gürültüsü yüzünden uyandı.
Kimse yokken Merin’le oynadık, vakit geçirdik. Gün içinde bir sürü iş aksıyor ama çocuklarla geçireceğim vakti ertelemiyorum. Oynadıktan sonra keyfinin yerinde olduğunu görünce mutfağı toplamaya gittim. Merin de mutfağa gelip uzun süre yanımda oynadı, oyalandı. Öyle şeyler yapıyor ki, oturup sadece izlemek istiyorum. Ara ara dönüp ne yaptığına baktığım sırada yürüyor olduğunu fark ettim ve büyük bir coşku yaşadım. Merin tabureden sandalyeye dört adım atmıştı! İnanamıyordum! Hemen telefonumu alıp çekmeye çalıştım. Tekrar yaptı ama bu sefer düştü. Sürekli ellerini bırakıyor, tutunmadan ayağa kalkıyor ve tutunmadan oturuyor, ayakta tutunmadan çok uzun süre boyunca duruyor, bana bakarken ellerini bırakıp gülüyordu. Evde emeklemek yerine eşyalara tutunarak, sıralayarak oradan oraya gitmeye başlamıştı. Çok yakında yürüyeceğini biliyorduk. Bir süre sonra normalleşecek olsa da bir bebeğin, özellikle kendi bebeğimin ilk adımlarını izlemek her defasında çılgınca bir coşku ve mutluluk yaratıyor! Videoyu hemen Ali’ye gönderdim. Çok sevindi. Mutfağı toplamayı bitiremesem de Merin artık kucak istediği için bırakıp yine oynamaya başladım. Özellikle Merin bu kadar küçükken, her şey olduğu kadar diyorum. Bazen bunalsam da çoğu zaman gözlerinin içine bakıp gülümsüyorum ve ne yapmamı isterse onu yapıyorum. Görenler Merin’in çok huzurlu, mutlu bir bebek olduğunu söylüyorlar. Derin ve Serin de mutlu bebeklerdi. Olumsuz ne yaşarsam yaşayayım çocuklarımla arama girmesine izin vermiyorum. Sanırım bu sebeple onlar da hep sakin ve gülümseyen bebekler oldular.
Merin başka bir iş yapmama izin vermeyince müzik açıp kendime bir kadeh şarap koydum. Merin müziğe bayılıyor. Çocuklar eve memnuniyetle geldiler. Ali’yi günlerdir görmediğim için biraz muhabbet ederiz diye düşündüm. Derin gelip videoya devam etmek istediğini, Serin Lego yapmak istediğini söyledi. “Çocuklar izin verip kendi işlerinizle meşgul olur musunuz?” diye rica ettik. Bazen hiç yalnız kalamıyor olmak sinir bozucu. Bölünmeden sohbet dahi edemiyoruz. Diğer yandan çocuklarımızla hayatı paylaşmayı seviyoruz. Arada nefes alabilmek çok daha iyi birer ebeveyn olmamızı sağlardı.
Ali yemek yaparken ben de günün kalanında neler yapacağımıza baktım. Aklıma Serin’in hiç kullanmadığı portatif tuvaletler geldi. Depodan çıkarıp yıkadım. Tuvalet iletişimine bu tuvaletleri kullanarak devam etmeyi planlıyorum. Umarım işe yarar.
Ailece erkenden yemek yedik. Ali yemeği yapıp sofrayı hazırlamış. Serin masaya gelip “Baba bana sevdiğim kaşık çatalı koymamışsın. Bilerek mi yapıyorsun?” gibi şeyler söyledi. Böyle yapmasına çok kızıyorum. Ali’ye “Canım yemeği yapmışsın, salatayı yapmışsın, sofrayı hazırlamışsın. Bizim de katkıda bulunmamız gerekiyordu. Hepsini tek başına yapmışsın. Çok teşekkür ederiz.” dedim. Serin bizi “Dua eder gibi konuşuyorsunuz.” diyerek eleştirdi. Buna rağmen keyifle akşam yemeği yedik.
Dünden bu yana mutfakla ilgileniyorum. Ekşi mayamı besledim, yoğurt yaptım, topladığım zeytinleri kırıp suya koydum, geçen hafta hazırladığım kırmızı lahana turşusunu kontrol ettim, çocuklara çilekli yoğurtlu dondurma yaptım. Ne yediğimizden ibaret olduğumuz için yemeklerimize büyük özen gösteriyorum. Zeytinleri Merin’le kırdık. Elimden çekici alıp büyük bir güçle tahtaya vuruyor, kahkahalar atıyor. Öyle güçlü ki çekici kendine ya da bana vurmasından korkuyorum. Mutfakta yemek hazırlarken eline alıp oynayabileceği, bana katılacağı işler yapmayı çok seviyor. Fasulye ayıklamak en sevdiği işlerden biri. Mutfağı çocukların bir çok gelişimi açısından önemsiyorum. Ayrıca ailece bağ kurduğumuz, sohbet ettiğimiz, birbirimizi beslediğimiz, sağlığımızı önemsediğimiz en zengin aile ortamı olarak görüyorum.
Bugün felsefe okumaları yapacağımızı hatırlayıp çocuklara “Başkalarına vurmaya hakkım var mı?” kitabını okudum. Özellikle Serin eğer uygun görürse şiddet kullanmaktan hiç kaçırmadığı için bu kitabı okumanın üstüne konuşmak için önemli bir araç olacağını düşündüm. Derin küçükken vurmak nedir bilmezken, Serin tam bir savaşçı gibi davranıyor. Derin’in kendisine yaptığı şakalar, hoşuna gitmeyen davranışlar karşısında vurmaktan kendini alıkoyamıyor. Kitapta ufak tefek birinin kendinden çok büyük birini dövdüğünü okurken bana dönüp gülümsedi, kaşlarını aşağı yukarı hareket ettirip çok komik bir surat takınarak “Bak! Gördün mü? Bu benim işte!” gibi bir şey söyledi. Derin’i isterse gayet iyi dövebileceğini kast ediyordu. Derin de “İstesem seni alaşağı ederim. Küçüksün diye ellemiyorum. Sen de beni dövebildiğini sanıyorsun.” dedi. Tartıştılar. Bazen ne dersem diyeyim fayda etmiyor. Serin de öğrenecek.
Ardından balkona geçtik. Çocuklar salıncakta sallanırken Düşün Bakalım kitabını okudum. Sokrates’in “Bilmediğimi biliyorum.” diyen bir bilge olduğunu, Descartes’in gerçek ve rüya arasında kurduğu ilişkiyi okuduk. Ardından Kafası Değişikler Atlası’ndan Descartes’i bulup hikayesine göz attık. Felsefenin önemi üzerine uzun uzun düşündüm.
Hava kararırken üstümüze üşüşen sivrisineklerden kaçıp içeri girdik. Derin’in okula ilk başladığı sıralarda aldığım Usborne çarpım tablosu alıştırmaları kitabını buldum. Derin çarpma pratiği yaparken Serin de okuma yazma pratiği yaptı. Çocuklara müzik çalışmalarını hatırlattım. Serin piyanoya koşunca Derin de bateriye geçti. Müzik yapmayı, çalışmayı çok seviyorlar. Ama tüm ilgilerini çeken öyle çok şey var ki çalışmayı unutuyorlar. Geç saatte çalışmaya başlamaları yatağa gitmeyi geciktiriyor, kendime zaman ayıramıyorum. Müzik içten gelen, ödev gibi yapılmaması gereken bir duygu işi ama diğer yandan müzik aleti çalmak her gün pratik gerektiriyor. Bazen çocuklara “Hemen hızlıca çalışıp bırakın, yatağa gidiyoruz!” diyebiliyorum. Akşamları çocuklara ilham geliyor, çalışma arzusuyla doluyorlar sanki. İkisi de müzik aletlerinin pratiğini yaptıktan sonra hızla duşa girip dişlerimi fırçaladılar.
Saat 22:00 olduğu için çocuklara kitap okumadım. Herkes kendi kitabını okuyup uykuya daldı. Çocuklar uyuyunca aşağı indim. Yarın neler yapacağımızı planladım, liste hazırladım. Bu sene çok daha fazla yazarak, notlar alarak, okuyarak, çalışmalarımızı dosyalayarak geçirmeyi planlıyorum. Meraklı Çocuklar İçin Felsefi Öyküler kitabından bölümler okudum. Sabah doğa yürüyüşüne çıkıp yaprak toplamaya karar verdik. Bulduğum tüm ağaç kitaplarını çıkarıp göz attım. Ne yapacağımız, ne okuyacağımız konusunda seçenekler oluşturdum. Haftalık planlayıcımı doldurdum. Sadece bir konudan yola çıkıyorum. Nereye, nasıl gideceğimizi çocuklar belirliyorlar. Bu yöntemin çocukları tamamen kendi haline bırakmaktan çok daha verimli olduğunu görüyorum. Çocuklar fikirlerimi olumlu karşılıyor, beraber yapıyor ve öğreniyor olmaktan büyük keyif alıyorlar. Günlük matematik, İngilizce, okuma yazma, müzik gibi zorunlu tuttuğum çalışmalardan sıkıldıkları oluyor. Sıkıcı olanları keyifli hale getirmenin yollarını arıyoruz. Gitmek istediğim yere ulaşmak için her gün sıkıcı bir yolculuğa katlanmam gerekebilir ya da yolculuğu keyifli hale getirebilirim ve eninde sonunda oraya varırım.
Comments