Okulsuz hayat tek başına yürümez
- sesinakmaz
- 7 gün önce
- 5 dakikada okunur
9 Temmuz 2025 Çarşamba


Dün dışarı çıkmanın acısını bugün fazlasıyla hissediyorum. Islak, kirli deniz malzemelerini arabadan eve taşıdım. Üstünde hala deniz suyu olan gözlük, şnorkel ve paletleri yıkadım. Atlara bakıp balkonu yıkadım. Arabanın kirliliği canımı sıkıyor. Elektrikli süpürgeyi çıkarıp arabayı üstün körü temizledim. Herkes arabadan çıkarken çöpünü atıp eşyalarını alsa işler bu kadar birikmeyecek. Olmuyor, öğretemiyoruz çünkü biz de yapmakta zorlanıyoruz. Etrafı temizleyip topladıkça, her şeyi zamanında yerine getirip rafa kaldırınca büyük bir iç huzur yaşıyorum. Fakat bitmiyor. Hala mutfak dağınık. Temizleri yerleştirip, kirlileri tekrar makineye koyuyorum. Ama üstüne yenileri eklendiği için sonu gelmiyor. Bir yandan yapmazsam işlerin daha çok birikeceğini görüyorum, diğer yandan yazı yazamamanın rahatsızlığıyla yaşıyorum.

Merin’in öğle uykusundan önce çarşıya gitme planım suya düştü. Önce hangi işimi bitireceğimi şaşırmış haldeydim. Dışarıdaki işleri bitirip eve geldiğimde Merin’i uyuttum. Hemen yemek hazırlamaya başladım. Bamya ve kabak yemeği pişirdim. Bahçeden semiz otları toplayıp yoğurtlu salata yaptım. Merin uyurken de yazamadığım için hissettiğim kötü hisler tüm gün peşimi bırakmadı.
Derin kabak yemeğini afiyetle yedi. Kızlar, şaşırtıcı biçimde bamya yediler. Genelde Ali ve ben bamyayı yalnız yeriz. Fakat bugün özellikle Merin’in bamyayı çok sevdiğini keşfettim. Serin de “Anne muhteşem olmuş. Ellerine sağlık. Yediğim en güzel yemeklerden biriydi.” deyince kulaklarıma inanamadım. Aslında Serin bebekken, yazları deniz kenarındaki konteyner evimizde yaşadığımız günlerde, her hafta etli bamya yapmaya özen gösterirdim. Derin bugün hatırlamasa da iştahla yerlerdi. Bunları düşününce her yemeğin en azından tadına bakılmalı kuralını önemsiyorum.

Serin piyano çalışıp Derin kitabını okuduktan sonra dışarı çıkmaya karar verdim. Öyle üşeniyorum ki, sürekli ertelemek istiyorum. Fakat yarın daha kolay olmayacak. Hemen hazırlanıp çıktık. Derin’i traş olması için berbere bıraktım. Aslında uzun saçlı halini de çok beğeniyorum ama etkilememek için yorum yapmıyorum. Biz de kızlarla tavşanın gözlerini yapmak üzere boncuk almaya tuhafiyeye gittik. Serin “Tuhafiye mi?” diye sorunca, “Evet, tuhaf şeyler satan yer. Tuhafiye.” dedim. Serin “Gerçekten adı bu yüzden mi tuhafiye?” diye sorunca bilmediğimi söyleyip gülümsedim. Bunu araştırmaya karar verdik.
Tuhafiyeden boncuk alıp arabaya yürürken, Serin tavuk pilavcı görüp almak istediğini söyledi. Aslında yemek yapmıştım, yemiştik. Fakat babalarının kendilerine burdan tavuk pilav aldığını hatırlamış. Bazı şeyleri sırf güzel duygularımızı canlandırdığı, sevdiğimiz günleri anımsattığı için yiyoruz. Olaya bu tarafından baktım ve tavuk pilav almak üzere dükkana girdik. Sipariş vermiş olmamıza rağmen bizden sonra gelen bir adamın siparişi hazırlanıp teslim edildi. Merin’i dar alanlarda oyalamakta zorlanıyorum. Masada oturmuyor, sürekli bişeyler gösterip kalkmamı istiyor. Bir kaç kişi de hesap ödedikten sonra nihayet siparişimiz hazırlandı. Ödeme yaparken “Kusura bakmayın. Beklettik.” dediler. Neden ellerinde olmayan sebeplerle bizi bekletmiş gibi mağdur rolü yapıp özür dilediklerini anlamıyorum. Salağa yatmak dedikleri davranışı seçip, “Önemli değil.” dedim ve çıktım. Çok canım sıkılmadıkça kimseyle tartışıp sinirlenmek istemiyorum.
Çıkarken Derin’in de berberde işinin bitmiş olmasına sevindim. Beraber tekrar arabaya binip önce eczaneye gittik. Her gün kullandığımız ve evde stoğu biten D vitamini, C vitamini, magnezyum, probiyotik, alerji ilacı gibi takviyeler aldım. Bulabildiğim en masum diş macunlarını çocuklar için seçtim. Elim doğal içerikli sinek kovuculara gitse de, bu seneki sineklere doğal yağlarla hazırlanan formüllerin etki etmediğini hatırlayıp, etkili olandan satın aldım. Arazimizde bezdiren bir sivrisinek sorunu var. Özellikle Merin’in her yerini ısırdıklarında, kaşıntıdan duramıyor. Kaşınan yerler yaralara dönüşüyor. Artık her gün sineklerin çıkma saatinde, beklemeden sinek kovucuyu hepimize sıkıyorum. Eczaneden çıkınca kargomuzu teslim aldık. Yaz günlerinin serinleticisi sodalarımızı koliyle aldık. Merin çok az içebilse de sodayı soda olduğu için çok sevdiğinden evde bulunduruyoruz. Atlara arpa flake yemi alıp eve döndük.

Eve dönünce, Derin hemen pikler setiyle aldığımız ama geç gönderilen tahterevalliyi Merin’le kurmaya başladı. Serin de, Derin de Merin’i işlerine dahil etmeyi iyi biliyorlar. Bu çabalarını büyük takdirle izliyorum. Ali çocukları mutfağa çağırıp görevler vererek eşlik etmelerine olanak sağlar. Benim çocukları hayata dahil etme şeklim bir yaşam biçimine dönüştü. Çocuklar da tüm bunlardan etkilenip evin küçüklerine uyguluyorlar. Her durumda yapabildiklerini söyleyemem çünkü bir bebeği günlük işlere dahil etmek oldukça fazla sabır, gayret ve yaratıcılık gerektiriyor. Derin Merin’e vidaları getirme görevini vermiş. Bu sayede ikisi de mutlu bir şekilde çalışıp tahterevalliyi bitirdiler. Önce sallanıp, sonra çevirip masaya dönüştürerek üstünde tavuk pilavlarını yediler.




Çocuklara bugün düşündüğüm zamanda yazı yazamadığım için kötü hissettiğimi söyledim. Yemeklerini de yediklerine göre yazı yazabileceğimi, bu sırada kendilerinden ata bakıp bahçeyi sulamalarını beklediğimi anlattım. Serin “Atları ben getirir, bakarım!” dedi. Derin de bahçeyi sulamaya gitti. Bahçeyi sulamak için 30 metrelik hortumu ve suyu çeken motoru, 30 metrelik uzatmayla birlikte bahçenin yanına götürmesi, sulama düzeneğini kurması gerekiyor. Serin’den en azından kabloyu getirmesini isteyip, hayır cevabı alınca sinirlendi. Tek başına da bu işin üstesinden gelebileceğini söylediğimde sinirlenerek uzaklaştı. Peşinden dolanan Merin’e kabloyu taşıma görevini vermiş. Merin’i bazen Vesta Linnea kitabındaki en küçük kız çocuk olan Freja’ya çok benzetiyorum. Görev yerine getirme aşkı oldukça komik. Büyüdükçe bu istekleri azalıyor, bir şey istediğimizde Derin’in yaptığı gibi sinirlenip, surat asabiliyorlar. Bir süre sonra gidip baktığımda Derin’in her şeyi hallettiğini, bahçeyi gayet güzel suladığını gördüm. “Nasıl gidiyor?” dediğimde, keyifle “Güzel, hallettim. Bitti sayılır.” dedi. Kızgınlığı hemen geçmişti.

Serin, Derin’in yardımını geri çevirerek atı bağladı. Şekerle sinek kovucu sıkma eğitimini yaptılar. Balkonda koltuğa yayılıp, ayaklarımı uzatıp sonunda yazı yazarken, Merin önce tavuk pilavından kaşık kaşık getirerek bana yedirmeye çalıştı. Bu sırada yerlere de döktüğü için kedilerimiz ve köpeğimiz artıkları yemeye çalışıyorlardı. Ardından bir kavanoz turşunun suyunu yere döktü. Şimdi ne gelecek demeye kalmadan sürekli bölünüyorum. Kalkıp balkona su tuttum. Merin elimden hortumu alınca bahçeye indirip suyla ancak aşağıda oynayabileceğini söyledim. Yoksa biliyorum ki telefonumun ve bilgisayarımın ıslanması an meselesi. Önce kendi kendine oynayıp, sonra da pek tatlı su fışkırtma hareketiyle hepimizi ıslatmaya çalıştı. Kaçmaya çalıştığımızda kahkahalarla gülmesini öyle sevdim ki, kameramı alıp çekmek istedim ama bataryam bitmişti. Benim arızam her sevdiğim anı fotoğraf ve videolarla saklayıp, zamanı durdurmaya çalışmak.
Hava kararırken eve girdik. Yazımı hala bitirememiştim. Bazen düşünüyorum da, bu hayat tarzı içinde, çocukların bu kadar desteğe, ilgiye, eşliğe ihtiyacı varken bir de para kazanmak zorunda kalsam, yalnız olsam baş etmem mümkün olmazdı. Gün içinde kendime ait bir kaç saat yaratamazken, çalışmaktan söz edemem. Okulsuz yaşam tarzı için yardıma, desteğe, en azından anne babanın düzeni sürdürmek için birlikte çalışmasına olan ihtiyaç kaçınılmaz. Yalnız başıma yapamazdım.
Derin saatin 21:10 olduğunu görünce telaşlandı. “Serin geç yatınca yorgun oluyorum. Çabuk duşa gir, ben de dişlerimi fırçalayayım. Hemen yatağa çıkalım! Çabuk!” diye bağırmaya başladı. Bunları duyduğuma çok memnunum. Her gün çocuklara “Hadi duşa! Hadi diş fırçalamaya! Hadi yatağa!” demek çok yorucu.
Yukarı çıkınca Serin’e okuma kitabı aramak üzere kütüphaneyi tarayınca, Derin’in, tam de Serin’in yaşında, ilkokul birinci sınıfı bitirdiği yaz okuduğu kitap çarptı gözüme. Derin’e gösterdiğimde “En sevdiğim kitaplardan!” diyerek çok mutlu oldu. “Serin bu kitabı tam da senin yaşında okumuştum. Ama ben okurken çok şikayet etmiştim. Hatta bak kitabın arkasına ‘Kitap kumayı hiç sevmiyorum.’ yazmışım. Çok komik. Şimdi tekrar okumak istiyorum. Sen de çok seveceksin eminim.” dedi. O günlerde, okul tatil olduğunda Derin’den her gün biraz okuyup, biraz da yazı yazmasını istiyordum. İyi ki yapmışım. Çocuklar da dahil herkesin yapmayı zor bulduğu bazı şeyleri yapmak için kendini bir miktar zorlamasını oldukça gerekli buluyorum. Onlar kendilerine bir okuduysa, ben onlara on okudum. Bu arada kendi okumalarımı da ihmal etmedim. Bunu da göz ardı etmemek lazım.
Yatmadan önce Ali’yi göremediğimiz için telefonla konuştuk. Merin, biz konuştuğumuz için uyuyamayıp görüntülü sohbetimize katıldı. Merin uyusun diye vedalaşıp kapattık. Çocuklar anlam veremediğim bir tartışmaya koyuldular. Serin, senelerdir açık olan gece lambasını kapatıp, kapkaranlık bir odada yatmak istiyor. “Böylesi daha sağlıklı. Işıkla uyumak istemiyorum.” diyor. Evet kesinlikle karanlık bir odada uyumak en sağlıklısı ama her türlü açıklamayı yapmama rağmen çocukları karanlık odada uyumaya alıştıramadım. Ben de loş da olsa ışıklı bir ortamda uyuyamam. Ama Derin karanlıkta uyuyamıyor ve senelerdir alıştığı bir düzen var. İkisinin ortasını bulamayıp tartışıyorlar. Serin ışığı kapatıp yatağa yatınca Derin kalkıp ışığı açıyor. Sonunda ışığı duvara çok yaklaştırıp yaydığı ışığı oldukça azalttık. Hala tartışmaya devam ettikleri için hemen yatıp kitaplarını da bırakmalarını istedim. Çünkü oldukça geç olmuştu. Derin “Bravo Serin, kitaplarımızı da senin yüzünden kaybettik.” dedi. Sebep Serin ya da tartışmaları değil. Erken uyumalarını istiyorum. Bugün kitap okuyamayacağımı söyleyip yazımı yazarken, nihayet çocukların uyuduklarını fark ettim.
Macbook’umun şarj olmadığını fark edip yazımı yayınlamak için tekrar aşağı, iMac’in karşısına gelmek zorunda kaldım. Sonunda yazımı yayınlayıp yatağa gittim. Geç yatmanın ertesi günümü zorlaştıracağını düşünerek pişmanlık hisleriyle uykuya daldım.
Comentários