Okulsuz hayatı daha fazlasını yapabilmek için seçtik
- sesinakmaz
- 7 Ağu 2024
- 5 dakikada okunur
6 Ağustos 2024 Salı
Çocuklardan önce Merin’le uyanıp kalkınca, Nelly’yi dışarı biz çıkardık. Uyanır uyanmaz dışarı çıkmayı, arazide yürümeyi, güneşin ilk saatlerinde, yaz esintisiyle sallanan dalları izlemeyi, sessizliği dinlemeyi çok seviyorum. Eve dönünce tekrar yukarı çıkıp çamaşır işlerine gömüldüm. İlginç bir şekilde Serin, Derin’den önce kalktı. Gece kaşınıp rahatsızlanarak uyuyamayan Derin’in uyuması için kapısını kapatıp sessizlik sağlamaya çalıştım. Derin’in geç kalkması evimizde hiç alışık olmadığımız bir durum.
Serin’den Merin’i oyalaması için kitap okumasını, yani okur gibi yapmasını istedim. Tohum kitabını çok güzel okudu ama Merin ilgilenmedi. Bebeklerin ilgisini çekmek için ses, hareket ve mimikleri abartarak, eğlenceli hale getirerek eklemek gerektiğini anlatıp örnek gösterdim. Konu hayvanların sebzeleri yiyip gübre haline getirmesine gelince, taklidimi izlerken Serin kahkahalara boğuldu. Çocukları kahkahalarla güldürebilmenin insana olağanüstü iyi hissettirdiğini anladım. Bunu çocuklar için yaparken bize ne kadar iyi geldiğini fark etmek lazım.
Derin de uyanınca aşağı inip krep pişirdim. Aceleyle yediler ve yüzmeye gitmek üzere yola koyulduk. Yüzdüğümüz yere araçla gidiyoruz. Arazinin içinde olduğumuzdan Derin her sabah araba kullanmayı teklif ediyor ama bir bahane bulup kabul etmiyorum. Bu sabah emrivaki yapıp şoför koltuğuna oturunca ses çıkarmadım. Serin “Ama senin ehliyetin yok.” diye muhalefet olunca Derin “Kenan Sofuoğlu’nun oğlu beş yaşında ralli arabasıyla drift atıyor. Kendi arazilerinde, kameralar görüntülüyor ama bişey demiyorlar. Trafiğe çıkmadan sürebilirim.” dedi. Dikkatli ve yavaş kulanmasından memnunum. Artık her sabah yüzüyoruz. Hepimiz bu rutin sayesinde güneşleniyor, hareket ediyor, manzaranın tarını çıkarıyor, çok daha iyi hissediyoruz.
Eve dönünce hemen fena halde uykusu gelen Merin’i uyuttum. Hiç vakit kaybetmeden akşam için yemek hazırlamaya başladım. Öğlen ve akşam neler yenebileceğini düşünüp işe koyuldum. Bu arada Derin ve Serin İngilizce çalıştılar. Dil öğrenmek için kelime bilmenin önemini anladılar. Her gün azar azar yazıp çiziyorlar.
Yoruldum kelimesini çok kullandığımı fark ediyorum. Yorgunluğu iliklerime kadar hissetsem de yola devam etmek için her gün çabalıyorum. Hala hastayım. Üç haftadan fazla oldu. Burun ve geniz akıntım, öksürüğüm oldukça şiddetli seyrine devam ediyor. Balgamın ne olduğunu bilmezken, bu hastalıkla beraber tanıştım. Sinüslerimi tuzlu ve karbonatlı suyla yıkıyorum, ilaçlarımı almaya devam ediyorum ama nafile. İki gündür kaşlarımın üstü ve arası, sanırım sinüs bölgem de ağrımaya başladı. Bu hafta tekrar doktora gitmeyi planlıyorum. Burnumdaki eğrilik artmış. Merin’e hamileyken dış kulak enfeksiyonu olduğumda, doktor burnumun sadece bir tarafından nefes alabildiğimi, ameliyat olmam gerektiğini söyledi. Hiç fark etmemiştim. Ameliyat için emzirme döneminin bitmesini beklemem gerekiyor. Hastalandığımda bu kadar uzun sürmesini yorgunluğa mı, yoksa doğru nefes alamamaya mı bağlamalıyım bilmiyorum. Hayatım artık akışına bırakmaya izin vermiyor. Eskisinden çok daha planlı, programlı, düzenli olmam gerekiyor. Çarşıya dahi gidemiyorum, gitmem gerekiyorsa tam olarak ne yapacağımı planlayarak hızlıca alışverişimi tamamlayıp dönmem, diğer işlerime yetişmeme olanak sağlıyor. Yoksa mutlaka bişeyler eksik kalıyor. Her zaman bişeyler eksik kalır. Fakat artık eksik kalanlar benden misliyle götürdüğü için işlerimi ertelemeden, yapılması gerekenleri zamanında yapıyorum. Üç çocuğun merakına, ilgisine, eğitimine eşlik edip ev işlerini aksatmadan yürütmek, bu arada Sesin olarak da var olabilmek gerçek bir süper kahramana dönüşmüşüm gibi hissetmeme sebep oluyor. Artık tek keyfim olan kahvemi bile ayakta içebiliyorum. Belim ve ayaklarım “Artık oturmalısın!” diye bağırmadan, zihnim “Molaya ihtiyacım var!” diye haykırıp başımı döndürmeden, gerçekten tükenmeden oturamıyorum. Biliyorum ki bugün zor, giderek kolaylaşacak. Bugün çalışmamın karşılığını çokça alacağım günler gelecek.
Tam yemekleri hazırlamış, mutfakta işimi bitirmişken solucanlar için komposta yeni atıklar eklemem gerektiği geldi aklıma. Derin “Anne en azından şu kompost işini bıraksan? Çok yoruluyorsun. Yoruldukça sinirleniyorsun, kendine zaman ayıramıyorsun.” dedi. Bunu söylemesine memnun olmadım, aksine kızdım. Evin içinde birinin bana yardım etmek yerine o işi yapmayı bırakmamı söylemesini uygunsuz buluyorum. Çocukların zamanı var. Bense onların yapmadıkları şeyleri yaparken saatlerimi harcıyorum. Kendi gelişim alanlarına ayırdıkları zamanın yanında yataklarını toplamalı, çamaşırlarını asıp katlamalı, bulaşık makinesini boşaltıp doldurmalı ya da bulaşık yıkamalı, yemek yapmalı, evde aktif çalışmalı, bahçe ve atıkları değerlendirme işine daha çok enerji harcamalılar. Yaşamak için çalışmak gerekiyor. Dünya bize sürekli işlerin kolayını gösterip hazıra alıştırmaya çalışıyor. Aynı zamanda burnumuza keyif verici maddeleri dayayarak bağımlıklarımızı arttırıyor, zamanımızı, dikkatimizi çalıyor. Instagram kapatılmış, günler sonra haberim oldu. Ülkemizde bir sürü insan işsiz kalmış. Tarih neler yaşandığını ve yaşanabileceğini gösteren en önemli kanıt. Daha azını değil, çok daha fazlasını yapmaya, kendi kendimize yetebilen insanlar olmaya ihtiyacımız var. En kötü senaryoda arazimizde zeytinyağımızı, zeytinimizi çıkarıp, odunumuzu kesip, temizlik malzemelerimizi ve yiyeceğimizi üretip, giysilerimizi dikerek, kendimizi ve dünyayı öğrenmek için zengin kütüphanemize sığınarak, çok çalışıp emek vererek kendi yağımızda kavrulabilmeliyiz. Gelecek için endişelerim var. Daha azını yapmanın faydasını göreceğimi sanmıyorum. Çocuklarımın da işten kaçan insanlar olmasını kabullenemiyorum. Çocuklara “Sizin tek işiniz okula gidip ödevlerinizi yapmak.” diyerek, uzun süre çocuk kalmalarını sağlayarak en büyük kötülüğü yaptık. Okula da gitseler, daha çok ve gerçekten öğrenmek için, yaşamak için, hayatta kalmak ve var olmak için yapmaları gereken başka bir sürü sorumlulukları var. Bizden istenen susmak, oturmak, yapmamak, bilmemek, okumamak, düşünmemek. Kendimizi her gün birbirinin aynı haberlerle, dizilerle, filmlerle, uyuşturup bize verilenle idare etmemiz isteniyor. Şimdi oturma değil, her zamankinden çok çalışma zamanı.
Derin’e neden bu kadar çabaladığımı yeterince açıklayamamış olduğumu anladım. Neden yiyeceğimizi üretme konusunda adımlar atmaya çalışıyorum? Neden atıkları azaltıp dönüştürmeye uğraşıyorum? Dışarıdan aldıklarımız nasıl, ne şartlarda yetişiyor? Bize ne gibi zararları var? konularında senelerdir konuşuyoruz ama unutuluyor anladığım kadarıyla. Daha çok konuşmak, irdelemek, sohbet etmek gerekiyor.
Merin benimle yeterince iletişim kurup oynadıysa, karnı tok ve rahatsa evde dolanıp yeni keşifler yapıyor. Bugün raftaki patates kasesini bulmuş. Balerin gibi parmak uçlarına kalkıp patatesleri almaya çalışıyor. Aldıklarını özenle yere koyuyor. Sonra yerden alıp yine yerine koyuyor. Eğer bişey öğrenmek istiyorsam bebekleri seyretmeyi tercih ederim. Gelişimleri için her şeyi büyük çabayla, vazgeçmeden, düşe kalka, en uygun şekilde, hiç bir yönerge olmaksızın yerine getiriyorlar. İnsan doğasının bozulmamış, saf halini izlemek geldiğimiz noktanın ne kadar gülünç olduğunu düşündürüyor. Yaşamın başlangıcında kendimize iyi geleni yapmakta bu kadar iyiyken, ne oluyor da sistemi bozuyoruz diye düşünüyorum izlerken.

Merin patates kasesini düşürüp ağlayınca Derin baterisinin davul ve zillerini Merin’in oturduğu mutfak masasının yanına taşıdı. Çalması için kurdu, teşvik etti. Çocuklar başkalarını mutlu, memnun etmek için, iyilik için yorulmuyor, üşenmiyor, çabalıyorlar. Merin’in bateri çalmasını sağlayarak Derin’in kardeşini mutlu etme çabasını duygulanarak izledim.
Çocuklardan Nelly’yi dışarı çıkarmalarını istedim. Kapının önünde şöyle bir dolaştırıp getirdiler. Köpeği bile gezdirmeye üşenip, benim çok yorulduğumdan bahsediyorlar. Söylene söylene geri gönderdim. En son terapistimle de bu konuyu konuştuk. Evimizde adalet olmadığını hissediyorum. En yorgun benim çünkü en çok ben çalışıyorum. Köpeği gezdirmek benim için zevkli, yapması kolay bir iş. Çocuklara daha az değil daha fazla sorumluluk vermem gerektiğini fark ettim. Daha fazla şeyi yapabilme kapasitelerini arttırmalılar. Köpek gezdirmek hafif kalmalı. İş denen şey alışık olmayana zor gelir. Yaşamak, hele ki güzel yaşamak birşeyleri yapabilme kapasitemizle doğru orantılı.
Bugün film günü. Çocuklar etrafı toparlayıp Young Sheldon izlediler. Başka bir odaya gidip biraz ukulele çalıştım. Merin’in ağladığını duyunca hemen yanına gittim. Bu, artık sıkıldığını ve beni aradığını anlatan bir ağlama. Beni görünce hemen gülüyor, rahatlıyor. Ağlamak da güzel ama gerekmedikçe, ihtiyacı olmadıkça enerjisini ağlamaya vermesini istemiyorum. Gülsün, mutlu olsun, yanında olup elini tutayım istiyorum.

Merin bir ara “Ba ba ba ba.” deyince Ali’nin fotoğrafını gösterdim. Fotoğrafı görünce gülmeye, her seferinde mutlulukla hoşnut sesler çıkarmaya başladı. Evde olmadığı için Ali’yi aradım. Babasının sesinin duyunca yine çok mutlu oldu. Ali hemen telefonu kapatıp görüntülü aradı. Merin’i sevdi. Sonra görüşmeye katılan Serin’i, Derin’i sevdi. Ali çocuklarımızın hepsini küçük büyük demeden her an aynı şekilde sevmek için büyük çaba harcıyor. Görüntülü görüşürken bile Merin’e gösterdiği ilginin aynısını Serin’e ve Derin’e gösteriyor. Bunu çok takdir ediyorum. “Merin için aradık.” dedim. “İy ki aradınız canım, çok mutlu oldum.” dedi.
Çocukları dizi izlerken aşağıda bırakıp Merin’i uyutmaya çıktım. Uyuduğunda aşağı inecek gücü bulamadım. Çocuklar bitince dişlerini fırçalayıp yatmak için gelmişlerdi. Yazı yazıyordum. Serin bana olanları anlatmak istedi. Meşgul olduğumu söyledim. Derin “Serin geç oldu. Artık annemi rahatsız etmeyelim. Yazı yazmaya önem veriyor ama zaman bulamıyor. Sessiz olalım.” dedi. Saat 23’e geliyordu. Serin “Anne yanıma gel. En azından sarılalım.” dedi ve büz sarılırken uyudu. Bu sefer Derin’le baş başa kaldık. Az önce Serin’i uyaran Derin, diziden bir bölümü anlatmadan uyumadı. Sonunda hepimiz uyuyup günü böylece bitirdik.
Comments