Orman yürüyüşü ve doğaçlama tiyatro
- sesinakmaz
- 14 Şub 2024
- 5 dakikada okunur
10 Şubat 2024
Sabah İlknur ablanın sesiyle uyandım. Derin de uyanıp Nelly’yi alarak aşağı indi. Sırayla Merin, Serin hepimiz uyanıp yatakta oynarken Derin “Bensiz eğleniyor musunuz?” diyerek geldi ama Nelly’yi dışarı çıkarmamış. Her gün önce köpeği çıkarmasını istiyorum ama bazen yapmıyor işte. Evin içine tuvaletini yapar endişesiyle hemen çıkarmasını istedim.



Merin’in bezini ve kıyafetlerini değiştirirken çocuklar 3D kalemlerini çıkarıp üzerinde çalıştılar.


Pankek yaptım. Çoğunu Derin pişirdi. Uykudan önce Merin’i dışarı çıkardım. Sabah uykusundan önce mutlaka dışarı çıkarıyorum. Kaz ve ördekleri izlemeyi çok seviyor. Serin kedileri besledi. Ardından eve girip kahvemi içerken uyuttum. Yazılarıma döndüm.

Bir haftadır İstanbul’da olan çalışanımızın döndüğünü görünce Derin heyecanla karşılamaya gitti ve pankek ikram etti. Abdül Usta Derin’e ve Ali’ye tesbih getirmiş. Derin çok sevindi. Bahçede birinin olmasını özlüyor çocuklar, alışmışlar. Belli etmemeye çalışsalar da yokluğunda gözleri onu aradı.



Biz kahvaltı yaparken çocuklar Lego oynadılar.
Bugün çocukları Sonya ile orman yürüyüşüne götüreceğim için spor yapmaya vaktim yok. Merin uyanınca çabuk olmalı, iyi organize olup evden çıkmalıyım.
Ali ve Derin kısa sürede dönmek üzere traktör tamircisine gittiler. Merin uyanınca bir adamın üç çocuğuyla arazimize girip evin önünde dolandığını gördüm. Çıkıp nasıl yardımcı olabileceğimi sorduğumda balık tutmaya geldiklerini söyledi. Hatta burayı nasıl insanların girişine kapattığımız konusunda hesap sordu. Sakin olmaya çalıştım. Kısa bir tartışma yaşadık ve çıktılar. Ara sıra bunu yaşıyoruz ve her seferinde öfkeleniyorum. Arazinin şu an birine ait ve kişilerin kullanımında olduğu çok açık. İzinsiz bahçe kapımızdan girip evin önünde balık tutmaya geldiklerini söylediklerinde hadsizliklerine çok öfkeleniyorum.
Orman yürüyüşü için evden çıkmamız gerekiyordu ama Derin oldukça geç geldi. Gelmeden çantasını hazırlamıştım. Yedek kıyafet almasını istedim. Sadece tişört almış. Çorap ve iç çamaşırı yoktu. Eşofmanının da arabada olduğunu söyledi. Eve girip çıkıyordu ama ne yaptığını anlayamıyordum. Köpeğimiz Nelly’yi almak için taşıma kutusunu bulamadı. Zaman geçtikçe daha çok geç kaldık. Ali bugün yine gergin gözüküyordu. Her şey üst üste geliyor gibi hissettim. Gittikçe ben de sabırsız hale gelip sinirlendim. Derin böyledir. Hazırlık yapıp evden çıkmakta çok kötüdür. Okula gittiği günlerde de her sabah gerilirdik. Derin’e ne yaptığını sorup bağırmaya başladım. Aynı anda belime müthiş bir ağrı girdi. Sinirlendiğimde belim ağrır. Şimdiden evden çıkıyor olmaktan pişman oldum. İptal edemeyeceğim saatli organizasyonlara geç kalmaktan nefret ediyorum.
Köpeğimizi alamadan evden çıktık. Çocuklara biraz daha söylendim. Sonra sessiz kalıp olan biteni düşündüm. Bir süre sonra çocuklarla konuşmaya başladım. Bağırmamın yanlış olduğunu, bağırmanın da bir şiddet olduğunu, bunu anne olarak ben ya da bir başka yakınlarının bile yapmaması gerektiğini, buna izin vermemelerini söyledim. Sonra bende stres yaratan, öfkelendiğim şeyleri sıraladım. Hepsinin ihtiyaçlarını gözettiğimi ama bebekle organizasyon yapmanın, bir yerden bir yere gitmenin benim için zorluklarından bahsettim. Onların nasıl yardımcı olabileceklerini, benim daha iyi yapmak istediklerimi konuştuk. Bundan sonra evden yarım saat daha erken çıkacak şekilde hazırlanmayı planladık. Hata yaptığımda hemen telafi etmeye çalışıyorum. Büyük ve haklı görünmeye çalışmadan hata yapan ama fark edip düzeltmeye gayret eden bir insan olduğumu anlatıyorum.
Tam vaktinde vardık. Mountains ands Seas ofisinde buluşuyoruz. Çocuklar yürüyüş yapacakları yere oradan Sonya’nın aracıyla gidiyorlar. Serin bensiz gitmek istemedi ama Sonya bu rotaya bebekle katılmayacağımı söyledi. Oldukça dik yamaçlar, kaya yürüyüşleri varmış. Ayrıca çocukların aileleriyle gelmesini istemiyor. Çocukların bensiz katılacakları etkinliklerde eşlikçinin kim olduğuna, tavrına, çocuklara yaklaşımına özenle bakarım. Çocuklar istemezlerse ısrar etmem. Sonya, Sultaniye’deki Kamp işletmemizde ve Ekincik’teki bungalov otelimiz Circles’da düzenlenen kamplara da gelip kano etkinliklerini yürüttü. Beraber çokça zaman geçirdik. Sonya’yı tanıyorum ve güveniyorum. Ama özellikle küçük çocuklar bizden farklı. Araya zaman girince tekrar ısınmak için fazladan zamana ihtiyaç duyuyorlar. Serin benim katılamayacağımı duyunca kimse görmesin diye arabaya saklanıp ağlamaya başladı. “Gitmek istiyorum ama sensiz gidemem.” diye ağlıyordu. Merin kucağımda uyuyakaldı. Serin’i sakinleştirmeye, sessiz olmasını sağlamaya çalıştım ama mümkün değildi. Gitmemesinin sorun olmadığını söylediğimde gidemeyeceği için ağlıyor, gidebileceğini söylediğimde bensiz yapamayacağı için ağlıyordu. Bir yol bulamıyordum. Merin’in uyanmamasını diledim. Uykusunu almadan uyanırsa bir de onu sakinleştirmem gerekecekti. Zihnen yorulmuştum. Böyle zamanlarda çaresiz hissediyorum.
Derin gelip Serin’le destekleyici, takdir ettiğim bir konuşma yaptı. “Serin anlıyorum. Gelmek istiyorsun ama bu ortam senin için yeni. Alışmak için anneme ihtiyaç duyuyorsun. Küçükken ben de böyle hissederdim. Ama ben yanındayım. Sonya’yı tanıyoruz. Büyük macera yaşayacağız. Hem benim de sana ihtiyacım var. Lütfen beni yalnız bırakma.” dedi. Çocuklar böyle cümleler kurduğunda gözlerim doluyor.
Serin gitmeye karar verdi ama bu sefer de yüzü kızardığı için arabadan inemedi. Aynaya baktıkça yüzü kızardığı, ağladığı anlaşılacağı için ağlıyordu. Bir çıkmazın içindeydik sanki. Herkes gitmek için Serin’i bekliyordu. İnsanları bekletiyor olmak daha çok sinirlenmeme neden oldu. “Serin artık yeter. Sakinleşemiyorsan benimle kalmalısın. Baş başa da güzel vakit geçirebiliriz. Böyle devam edersen daha fazla sabredemeyebilirim. Artık ben de çok sinirliyim. Hemen karar ver ve yap!” dedim. Sonunda gitti. Bugün içten içe ne çok bağırdım.














Onlar gider gitmez Merin uyandı. Bebek arabasını unutmuşum. Merin’i kanguruya koyup Dalyan’da yürüyüşe çıktım. Kordonda kanalı ve kaya mezarlarını izleyerek yürüdük. Arkadaşım Yonca’ya rastladım, ayak üstü sohbet ettik. Kahvecide mola verip dinlendikten sonra arabaya döndük. Çocuklar dönene kadar civarda tekrar dolaştık. Ağaçlara, etraftaki canlılara baktık. Serin için dallar, yapraklar topladım. Çocuklar çok mutlu döndüler. Serin de gittiği yerlerden çiçekler, deniz kabukları, taşlar toplamış. Birbirimize topladıklarımızı gösterdik. Serin pek kimseyle konuşamamış, yalnız kalmış. Derin ise yeni bir arkadaş edinmiş.
Eve gelirken yolda olan biteni konuştuk. Aileleri yabancı olan, İngilizce konuşan çocuklar çoğunluktaymış. Derin ve Serin konuşamayınca kendilerini yetersiz hissetmişler. Derin İngilizce bilmemenin eksikliğini yaşadığını söyledi. Aslında eskiye göre oldukça iyi ama ana dili İngilizce olanların yanında bilmiyor hissetmesi normal. Öğrenmek için bir yol bulmak istediğini söyledi. Zamanında katılıp sıkıldığı Cambly derslerini tekrar denemek istiyormuş. Serin’in en yakın arkadaşı Luna İngiltere’de yaşıyor. Serin Luna’yı düşünüp “Derin bu böyle olmayacak. Luna gelince ondan İngilizceyi öğrenip sana da öğretirim. Merak etme.” dedi. Bu cümle çok hoştu, çok güldük. Çocuklar bir ortama girdiler ve İngilizce öğrenme ihtiyacı hissettiler. Çare arıyorlar. Okulsuzluğun benim için özü bu. İhtiyaç duyup öğrenmenin sorumluluğunu almak. Bizim isteğimizle, ite kaka da oluyordur belki bir şekilde ama benim için iç motivasyonla, kendi nedenleriyle yola çıkmaları önemli. Hayatları hakkında karar almalı, bu yönde hareket etmeliler.
Çok acıkmıştık. İlknur abla bugün bizdeydi. Ev tertemizdi ve üç çeşit yemek vardı. Bu düzen insana çok iyi geliyor.
Bugün aynı zamanda Flamingo kafede tiyatro günüydü. Gündüz Açelya ve Yalın’ın çocuklar için kukla gösterisi, akşam ise yetişkinler için doğaçlama tiyatro vardı. Çocuklara bahsettim. Yetişkinler için bile olsa doğaçlama tiyatroya gitmek istediler. Aceleyle yemek yiyip tekrar evden çıktık. Kafe evimize sadece bir dakika uzaklıkta.




Doğaçlama yetişkinler için olsa da katılmamızın sorun olmadığını söylediler. Medyum, dörtlü dönme, cıbırca gibi doğaçlamalar yaptılar. Çocuklar gözlerini kırpmadan, ilgiyle ve çok eğlenerek izlediler. Yalın doğaçlama konularından bazılarını Derin’e sordu ve oynadılar. Derin çok mutlu oldu. Hatta izin verilse oynamak isteyeceğini hissettim. Serin uzun zamandır tanıdıkları Açelya ve Yalın ile sohbet etmek sarılmak istedi. Çocuklar için muhteşem zengin bu samimi, kucaklayan ortam. Bir kaç saat içinde tiyatroya dair, insanların kendilerine iyi gelen şeye sahip çıkmalarına, sanata dair çok şey öğrendiler. Büyükşehire gidip sanat etkinliklerinden faydalanmak benim için özellikle bu dönemde zor. Böyle küçük bir kasabada bu ayrıcalıkların parçası olabilmelerine çok memnunum.
Ali’yi evden çıktığımdan beri görmemiştim. Aradım ama kiminle, nerede olduğunu söylemedi. Hep böyledir. Sadece “Arkadaşlarla şu ilçedeyiz. Geç gelirim, bekleme.” cümlesi kurar. Yalnız olmadığını bildiğim için daha fazlasını sormam genelde. Ali’nin çevresinde erkekler arasında karısı tarafından soru yağmuruna tutulmak, sık sık aranmak, kontrol edilmektir (onlar böyle düşünür) ve aşağılayıcı bir durumdur. Ali’yle birbirimize güveniriz. Hatta şu hayatta en güvendiğim kişidir Ali. Söylediğinden farklı bir yerde olduğunu düşünmem, sadece eve gelip gelmeyeceğini, iyi olup olmadığını merak ederim. Haber vermesini isterim. Haber vermek bile Ali’nin yapmayı aklına getiremediği, seneler içinde yeni yeni öğrenmeye çalıştığı bir şey. Bulunduğu ortamı sevmediğimden merak da etmem zaten. Sevmesem de nedenlerine saygı duyarım.
Sonunda eve döndük. Herkes yıkandı, yatmak için hazırlandı. İki Yıl Okul Tatili okuyarak uyuduk. Kötü başladı diyebileceğim bir gün daha sürpriz bir şekilde böyle güzel bitti.
Sabah rutinim bir fincan kahve yapıp acaba Sesinler ne yapmış diye hemen burayı açmak :)