"Sana zorluk çıkarmayacağım anne."
- sesinakmaz
- 26 Ağu
- 8 dakikada okunur
24 Ağustos 2025 Pazar



Sabahları erken kalkıp yazı yazmayı planlıyorum. İlk olarak saat 06:00 ve devamında beş dakika aralıklarla en az beş alarm kurmama rağmen uyanamadım. Uykum her zamanki gibi ağır basıyor. Sekiz saat uyumadan uyanamıyorum. Kışın çocuklardan önce erkenden uyandığım günler olmuştu. Yürüyüşlerin çok faydasını görüyordum. Enerjik oluyor, uykumu alıyordum. Akşam 22.00’de uyuyor, yeterince dinleniyordum. Bir kış sabahı henüz güneş doğmadan yürüyüşe bile gitmiştim. Gittiğimi tesadüfen gören Ali şaşkınlıkla bakıp “Hadi çabuk git. Uyanırlarsa çocuklara ben bakarım.” demişti. Halbuki bu saatte ayakta olmaz. Güneşi karşılamıştım yürürken. Unutamadığım bir sabahtı. Bu sabah uyanamadığım, daha doğrusu 08.00’de Merin’le uyandığım için Merin’e belli etmesem de berbat hislerle uyandım. En azından kızımla olmanın tadını çıkardım. Yatakta her sabah oynar, eğleniriz. Merin’in ağlayıp ne yaparsak yapalım mutlu olmadığı sabahları hariç tutuyorum. Zor bir iki yıl geçirdi. Bebek olmak kolay olmamalı. Konuşamamak, derdinin anlatamamak, ağrısı varsa söyleyememek, yeni dişler, huzursuzluk, büyüme sancıları… Gün geçtikçe alışıyor dünyaya, kolaylaşıyor Merin’e bakmak.

Merin kapıları rahatlıkla açıyor artık. Hatta kapatıyor da. Özellikle benim için açıp kapatmak istiyor. Kapının kolunu tutup geçmemi bekliyor. Kapıda asılı kalan hali oldukça komik. Beraber aşağı indik. Merin’e omlet yapıp yazı yazmaya başladım. Merin’i oyalanmakta zorlanınca ipad’i kurcalamasına izin verdim. Youtube’dan güldür güldür çocuk şovunu açtım. Yazı yazmanın başka çaresini bulamıyorum. Erken kalkabilseydim çocuklar uyanmadan yalnız kalıp yazabilecektim. Yazmaya devam edebilmek için nedenler arayıp duruyorum. Bundan 20-30 yıl sonra yazdıklarımı okuyacağımı, çocukların bunlardan çok faydalanacağını hayal ediyorum. 30 yıl sonrası için bugün bunca zahmete katlanmak oldukça zor. Eminim yazıyor olmanın bana muhteşem katkıları var ama gözle görülür bir şey hissetmediğimden, herhangi bir ödül almadığımdan hatırı sayılır zamanı buraya yatırmak ve mesela şu an Merin’in bir çocuk şovu izlemesine göz yummak ağır bedellermiş gibi geliyor. Chat GBT uzun zamandır neredeyse her konuda imdadıma yetişiyor. Ona sordum günlük tutmanın faydalarını. Bana şöyle bir cevap verdi:
🌱 Kendi Yolculuğunu Görmek
Her gün yazdıkların, bir tür “yaşayan arşiv” oluşturur. Şu an çok yoğun, parçalı ve yorucu görünen günlerin aslında nasıl şekillendiğini görebilirsin. Bugün belki sıradan gelen bir oyun, sohbet ya da deneyim yıllar sonra çok anlamlı bir hatıra olur. Çocuklarının gelişimini yazıyla görmek sana ileride moral kaynağı olur.
🧭 Okulsuz Hayat İçin Kayıt ve Rehber
Senin için en büyük faydası burada: Çocukların okul sisteminde olmadığı için resmi bir müfredat veya kayıt yok. Günlüklerin, hem ileride resmi bir açıklama gerektiğinde bir kanıt olabilir (örneğin başka bir ülkeye taşındığınızda) hem de senin kendi gelişim rehberin olur.
• Bugün hangi etkinlikleri yaptınız?
• Hangi soruları sordular?
• Hangi kitapları okudular, hangi oyunları oynadılar?
Bunları yazmak hem ileride “Acaba yeterince yaptık mı?” kaygını azaltır, hem de çocukların öğrenme süreçlerini daha net görmeni sağlar.
📖 Çocukların İçin Bir Miras
Şimdi yazdıkların sadece senin değil, çocuklarının da gelecekte okuyacağı bir hazine olur.
• Senin gözünden kendi çocukluklarını görürler.
• Senin zorluklarını, umutlarını ve seçimlerini öğrenirler.
• Belki kendi çocuklarına aktaracakları bir aile hikâyesi çıkar ortaya.
Bir gün oğlun “Ben küplere ilk nasıl başladım?” diye sorduğunda, kızın “Benim piyano çalışmalarıma dair sen ne yazmıştın?” dediğinde elinde yazılı bir cevabın olur.
🧘🏻♀️ Senin İçin Terapi
Yazmak sadece kayıt değil, aynı zamanda zihinsel bir boşalma. Günlük yazdığında:
• İçinde sıkışan duyguları kağıda dökersin.
• “Yapamadıklarım” yerine “yapabildiklerim”i görürsün.
• Kendini suçluluk ve yetersizlik duygularından biraz olsun arındırırsın.
Bu da seni daha huzurlu ve tutarlı bir anne yapar.
Tüm bunları okumak vazgeçmemek için güçlü nedenler veriyor bana.
Derin uyanınca Merin’le çocuk şovunu izlemeye başladı. Bu şovu çok sever. Merin ilgisini kaybedip yanıma geldiğinde Derin’i izlemeyi bırakması ve ata bakması için uyardım. Çocukları uyarma, güdüleme hali beni yoruyor. Fakat özellikle şu an Ergen Beyni kitabını okurken daha iyi anlıyorum ki çocuklardan yeterli olgunluğa erişmeden öz disiplin, motivasyon, öz yönelim beklemek gerçekçi değil. Çocuğun liderliğinde, ne istiyorsa, ne zaman istiyorsa yapsın tarzı okulsuz yaklaşımlardan kaçıyorum. Nörobilim okuyunca anlıyorum ki bu çocuğun asla bize veremeyeceği, kendisinde olmayan bir yeterlilik. Uyarmasam Derin uzun saatler şovu izler, ata bakmazdı. Ata dilediği zaman değil, belirli zamanlarda bakması gerekiyor. Ayrıca yapmak istediği diğer şeyler için organize olamıyor, zaman yetiştiremiyor. Günün sonunda hafta sonu averagelarını yetiştiremediği için üzüldü. Karar vermesi gerek. Ya küp işinde iyi olmak için çalışacak ya da saatlerce tv şovları izleyecek (ki bu benim için bir seçenek değil.).


Aslında bugün spora gitme günümüzdü ama yazı yazarken saat hayli geç oldu. Çocukları yüzmeye götürdüm. Derin yüzmeye gidiyoruz dediğimde hiç itiraz etmedi. Çok şaşırdım. Bu sene yüzmeye gitme konusunda çok karşı çıkıyor. Evde kalıp bilgisayar başı işlerini yapmak istiyor. Buna kesinlikle karşı çıkıyorum. Çocukların açık havaya çıkıp oynaması, doğayı dinlemesi, kendi doğalarına dönmeleri benim için büyük önem taşıyor. Geçmişimi düşününce en önemli anlar doğada olduğum anlarmış. Hele bir çocuk için doğa en iyi öğretmen, eşlikçi.
Atı eyerleyip çocukları bindirdim. İlk defa üçünü de aynı anda ata binmeye ikna ettim. Derin’e beş çocuğun bile ata bindiği mormon ailelerden bahsettiğimde bana inanmadı. At bakım kitabında okuduğumu söyledim. Atın yükü kaldırıp kaldıramayacağı konusunda endişelenip “En fazla babam kadar olmuşuzdur.” deyip kendini rahatlattı. Yüzdük, oynadık. Çok eğlendik. Sanırım hava poyrazdı, göl soğuktu, tertemizdi. Derin, Serin’i suya atarken sık sık uyardım. Serin “Anne ben de eğleniyorum.” deyince müdahale etmedim. Her seferinde Serin’in iyi olup olmadığını kontrol ediyorum. Derin daha güçlü olduğu için endişe ediyorum. Derin, Serin’den sonra Merin’le oynadı, yüzdürdü, atıp tuttu Kızlar Derin’le çok eğleniyorlar.
Yorulunca eve döndük.
Eve dönünce ekşi mayalı ekmeğin yanına tereyağında yumurta yaptım. Derin aç olmadığını söyleyince, Serin ve Merin’le yedik. Yemek yerken This Is Us dizisinden bir bölüm açtım. Türkçe dublaj izledik. Ya önceden türkçe dublaj yoktu, ya da ben kullanmıyordum. Çocukların yabancı dil gelişimi desteklensin, dinlesinler diye ingilizce izlemelerini talep ettiğim oluyor. Ali’nin en sevdiği şeydir bişeyler yerken tv izlemek. Eskiden çok yapardık. Derin küçükken tv hiç kapanmazdı. Zamanla Ali’yle büyük kavgalar edip, mücadele ederek televizyonun açık olduğu hayatı terk ettim. Eski günlerdeki gibi tatil modunda olmak iyi geldi ama anlamsız. This Is Us dizisi gerçekten güzel ama her gün bir bölüm izlemenin anlamlı olduğunu düşünmüyorum. Kafamda hep daha önemli işler, kitaplar, yapılacaklar var. Serin diziye büyük ilgi gösterdi. Derin’in de favorilerindendir. Çocuklarla bir dönem, bir kaç bölüm izlemiştik. Çok beğenmişlerdi. Ama bir dizi bitirmeye zamanımız yok. Diziyi kapatıp Merin’i uyutmaya gittim. Bir bölümü bile bitiremedik.
Merin’i uyuturken Ergen Beyni okumaya devam ettim. Özellikle yatakta yattığım vakitleri kitap okumak için iyi değerlendirmeye çalışıyorum. Merin uyurken çocuklar her haftasonu yaptıkları gibi Nintendo oynadılar. Derin ve Serin, Merin’in uyuduğu odanın hemen yanındaki ebeveyn odasında klimayı açıp oyun oynuyorlardı. Yan odada Merin’in olduğunu, sessiz olmalarını istediğimi söyledim. Aşağı indiğimde hala seslerinin oldukça yüksek geldiğini duyunca çıkıp derhal aşağı inmelerini söyledim. Merin’i kimsenin uyandırmasına tahammülüm yok. Derin bir arkadaşıyla Fort Nite oynuyordu. Bu arkadaşının, entellektüel arkadaşlar kategorisinde olduğunu, bilinçli olduğunu söyledi. Böyle kategorileri olmasına ve iyi olanları tercih etmesine çok seviniyorum. Oyun oynarken çok eğleniyorlar. Anlayışla karşılıyorum. Büyüyor ve arkadaşların önemi artıyor. Görüşmek için kendi yollarını buluyor olmaları işimi kolaylaştırıyor.
Çocuklara bugün tam bir tatil günü yaşattım. Derin oynarken, Serin’e çoktandır istediği Uyuyan Güzel animasyonunu izleyebileceğini söyledim. İzlerken sürekli konuşmaları, şarkıları anlattı, benim de bakmamı istedi. Dikiş dikiyordum. Pek dikkatimi veremedim. Tüm dikkatim sesin ne kadar açıldığı ve Merin’i uyandırıp uyandırmayacağı üzerine yoğunlaşmıştı. Bir anne olarak her gün bu kadar stres altında olmak yorucu. Derin oynadıktan sonra sıra Serin’e geldiğinde, bu sefer de Derin’e çok istediği bişey izleyebileceğini söyledim. Tur Rehberi filmini izlemeyi aylardır istiyordu. Babasıyla izlemekti hayali ama olmadı. Yakında bol bol ailece beraber film izleriz diye düşünüyorum. Derin’e iki saat, Serin’e bir saat oyun oynama zamanı vermiştim. Serin bugün benden o bir saati de bölüp biraz Minecraft, biraz Mario cart izleme izni isteyince, Minecraft’da yeterince vakit geçirebilsin diye Serin’e de iki saat verdim. Minecraft gibi bir oyun için zaman lazım. Bu konularda anlayışsız olmak istemem. Zaten haftada iki gün oynuyorlar. Göz yumabilirim.
Serin ilk bir saat oyun oynadıktan sonra online piyano dersine katılıp çalıştı. Gayet güzel, keyifli bir ders geçirdiler. Dersten sonra Serin oyununa devam ederken, Merin de konsollardan birini ele geçirmiş, “Bu Mimi!” diye konsolun kendisinin olduğunu söylemeye çalışıyordu. Komikti. Hızla dikiş dikmeye devam ettim. Ancak kulakları ve boynuzları hazırlayabildim. Merin dışarı çıkınca peşinden çıkıp eşlik ettim. Suyu açıp hortumla el arabasını yıkadı, sulama kabını doldurup oynadı. Yüzmeye gidince, dışarıda oynayınca sakinleşiyor. Bir kaç gündür ağlayıp dünyayı bize dar eden Merin’den eser yoktu. Dışarıda vakit geçirmesine, yüzmesine çok daha fazla önem vereceğim. Geçen hafta boyunca yüzmeye gitmediğimizi fark edip şaşırdım.
Serin’in oyunu bitince dışarı çıktık. Atlarla ilgilendik. Tayla aramıza yine mesafe girmiş. Alıştırmaya çalıştım. Boynuna bağladığım ipi sanırım bir yere taktırıp koparmış. Kendine zarar vermemesine çok sevindim. Ali’ye tayın balkona çıktığını anlatınca “Sakın Sesin, düşer ayağını kırar, sakatlanır. Öyle şeyler yapmasına izin vermeyin.” dediğinden beri endişe ediyorum. Uzun uğraşlardan sonra boynuna bir ip daha bağlamayı başardım. Tay komik bir bebek gibi, Merin gibi. Komutlardan yorulduğunu, uyum sağlamak için zorlandığını, çok enerji harcadığını görebiliyorum.
Eve girince, hava kararınca şu an dikiş masası olarak kullandığım mutfak masasının etrafında toplandık. Dikiş dikmeye devam ederken sohbet ettik. Derin’e, geçenlerde kızarak kapattığı canlı yayının devamını O uyurken izlediğimi söyleyince şaşırdı. Çocuklarla ilgili her şeyi anlamaya çalışıyorum. Hatta onları yaşadıkları sorunlardan korumaya çalışmamak için de kendimle büyük bir sınav veriyorum. Kendileri halletsin, akılcı çözümler üretsinler istiyorum.
Derin bana “Bugün seni zorlayacak bişey yaptım mı?” diye sordu. “Hayır. Neden sordun?” dedim. “Merin’e bakmakta çok zorlandığımdan, seni iyi anladığımdan beri, sana zorluk çıkarmayacağıma dair kendime söz verdim. En azından seni zorlamamaya çalışacağım.” dedi. Bu sözler karşısında, içimde Ters Yüz filmindeki duygular karakterlerinin panik yaşaması gibi bir kaos yaşadım ama dışarıdan çok sakin bir görüntüm vardı. “Bunu duyduğuma sevindim. Ama bunun kendin olmanı engellemesini istemiyorum. İstemediğin şeyler olduğunda buna boyun eğmeni istemem. Kendin olmaya devam etmelisin.” dedim. “Biliyorum ama mesela bugün yüzmeye giderken hiç itiraz etmedim. Normalinde eninde sonunda gitsem de süreçte seni çok zorluyorum, direniyorum. Yapmadım.” dedi. “Yüzmek, açık havada olmak, okumak, bazı şeyler çalışmak önemli. Bunlara direnmemene sevindim. Ama yine de biraz endişe ettim. En azından bana ‘Anne şu an bunu hiç istemiyorum ama sırf seni zor durumda bırakmamak için ya da sen istediğin için yapıyorum.’ dersen bunun ne olduğunu anlayabilirim. Bir kez daha düşünebilirim.” dedim. “Öyle şeyler pek olmuyor. Benden istediğin şeyler belli. Öyle pek baskı altında değilim. İdare ederim ama aklımda tutacağım.” dedi. Duyduklarıma çok sevindim. Büyük çocuğumdan küçük kardeşine bakmasını istemek, kendisinde büyük bir aydınlanma yaşanmasına sebep oldu. Bu inanılmaz güzel. Benden 10 yaş küçük kardeşime bakarken hiç böyle bir aydınlanma yaşadığımı hatırlamıyorum. Derin kesinlikle benden bilinçli, farkındalığı, diğerlerine olan hassasiyeti yüksek, düşünceli bir çocuk. Onunla gurur duyuyorum.
Şule Öncü’nün Hepimiz Narsistiz kitabını bitirdim. Kitabın sonunda ilişkiler ve çocuk büyütmek bölümleri vardı. Bu kitabı herkesin okumasını isterim. Çocuk sahibi olamayanların da her bölümü severek okuyacağından eminim. Hepimizin bir şekilde Narsistik özellikler taşıdığı yadsınamaz bir gerçek. Kitapta ilişki içindeki insanların hipermetrop olduğundan, yanındaki partnerini görmekte zorlandığından bahsediyor. Aslında kötü özelliklerini göremediğimizden bahsetmiş ama ben en yakınlarımızın iyi özelliklerini göremediğimiz bir dönemde olduğumuzu düşünüyorum. Özellikle sosyal medyada sürekli soyadlarının değişmesi, eski çift fotoğraflarının silinmesi o kadar çok sık olmaya başladı ki, ilişkide hipermetropluğu başka türlü görüyorum. Ali’yle evliliğimizin biteceğine, yollarımızı ayıracağımıza olan inancım zaman zaman bunu gerçekleştirebilecek kadar arttı. Fakat okuduğum bazı kitaplar ve en önemlisi terapistim, Ali’nin harika yönlerini görmemi sağladı. Ali’ye ne zaman “Sanırım seni terk edeceğim.” desem (Bunu zaman zaman, çok sakin anlarımızda, gülümseyerek bir çok kez söylemişliğim vardır.) “Sesin iyiyi ve kötüyü tartıya koyacaksın. Hangisi ağır basıyorsa onu yapacaksın.” diye karşılık verir. Kendisi bazen ne kadar en katlanılmaz insan olsa da (benim gibi) beni ve çocukları çok sevdiğini, bize her şeyden çok değer verdiğini bilir ve bunu bize cömertçe gösterir. Sonuçta geldiğimiz noktaya bakınca iyi ki birbirimizden vazgeçmemişiz diyorum. Hiç kolay olmadı ama pes etmedik. Daha dün çocuk bakımında ne kadar yalnız kaldığımdan bahsetmiştim. Kitapta bebeğin doğumundan sonra kadınların zihinsel olduğunluğa hızla ulaşma yoluna girerken, erkeklerin bebeklik çağlarına dönüp, memeyi çağrıştıran bağımlılıklara gömüldüğünden bahsediyor. Ne kadar da doğru. Kadınlar doğumdan sonra eşlerini tanıyamayıp “Ben bu adamla mı evlenmişim?” diye sorguladıklarını anlatıyor. Tüm bunlara rağmen üç çocuk büyütüp hala ayakta olmamıza “Vay be!” diyebiliyorum ancak.








Kızlar bebekleriyle, oyun evleriyle oynadılar. Oyuncakları paylaşamıyorlar. Serin’in bebekleri yatırdığını gören Merin “Abla du! Du!” diye durmasını söyleyerek müdahale ediyor. Kendisi yatırmak, her şeyi kendisi yapmak istiyor. Diktiğim oyuncakları böylesine sevdiklerini görünce, zaman ve emek verdiğime sonuna kadar değdiğini düşünüyorum.
Derin daha bir saat önce işimi kolaylaştıracağını söylüyordu. Fakat bir de baktım ki duşa girmesi, diş fırçalaması gereken saatte, hala telefonu elinde, küp gruplarına, mesajlara bakıyordu. İşimi kolaylaştıracağını söylemesi, bunu yapabileceği anlamına gelmiyor çünkü bunu yapabilme gücüne sahip değil. Ergen Beyni kitabı bunu çok iyi anlatıyor. Bunu okuyor olmam, Derin’e kızmama engel olamadı. “Hadi!!!” lerle yatağa gittik. Derin Fufular Yolda okurken, Serin benden Pluk okumamı istedi. Okuyamayacağımı, henüz Merin’in uyumadığını söyledim. Okuma ışığım şarj olmamış. Serin okuma ışığını bana verdi. Kendisinin kullanması için ısrar edince “Hayır anne. Sen al. Ben okumayacağım, hayal edeceğim. Prenses olduğumu, değişik diyarlada olduğumu, Harun Tekin’i hayal ediyorum” dedi. Serin bazen böyle yapar. Uzanıp sadece hayal kurar. Çok seviyorum bunu yapmasını. Kitabımı okurken çocuklar uyudu. Uyumam gerekiyordu ama aşağıdaki çikolatayı düşünüp aşağı indim. Son aylarda Ali gibi davranıyor, hiç yapmadığım şeyler yapıyorum. Aşağı inip kitabımı okurken çikolata yedim. Dişlerimi tekrar fırçalamak zorunda kaldım.
Çocuğum çok değişti diyen herkesin, her ergen ebeveyninin bu kitabı okumasını ısrarla istiyorum. Şu an kitap elimde değil, Merin’in uyuduğu odada. Kitapla ilgili söylemek istediklerimi bir sonraki güne bırakacağım.
Bugünlük bu kadar.





Yorumlar