Sazdan Barınaklar, Sıradışı Dersler
- sesinakmaz
- 30 Tem
- 9 dakikada okunur
22-26 Temmuz 2025

Temmuz sonu çok sıcak geçiyor. Özellikle geçtiğimiz hafta sonu 45 dereceyi gördük sanırım. Şimdi anlıyorum ki Haziran ayı bahar gibi geçmiş. Dışarı çıktığımda hissettiğim o güzel esinti sayesinde yazın ilk ayı boyunca bahçede gün boyu, her saat çalışabiliyordum. Hepimiz havanın klima çalışmaya gerek kalmayacak derecede serin olmasından memnunduk. O günler bana o kadar çok baharı, hatta sonbaharı hatırlattı ki, anneannemi düşündüm sık sık. Sonbaharda kumsaldaki konteyner evimizi boşaltırken anneannem bir günlüğüne de olsa yanımda olurdu. Anneannemi de alıp Marmaris askeri dinlenme tesislerindeki restoranımıza giderdik ya da dayım getirirdi. Ailece hep beraber yemek yer, ertesi gün kahvaltı yapar, sohbet eder, kahkahalarla gülerdik. Serin bebekti. Yaz biterken herkes tatil yerlerinden ayrıldığı için Derin ve Serin’le, kimsenin olmadığı kumsalda denize girerdik. Ben şezlonga uzanırdım, Serin kucağımda öğle uykusunu uyurdu. Derin üç yaşlarındayken aynı şezlonglarda kucağımda uyumuşluğu vardı. Dönmek istemediğim ama hep güzelliklerle hatırladığım günler. En çok özlemim anneanneme. En sevdiklerini bir daha göremeyecek olmak oldukça can acıtıcı. Sıralı ölüm en azından kabullenişi kolaylaştırıyor.

Merin sık sık pikler üçgenine gidip “Anne bag!” deyip, bak kelimesini farklılaştırarak söylüyor ve kendisine bakmamı istiyor. Baktığım zaman ise nasıl sallandığını gösteriyor. Evde çeşitli mobilyalara tırmanıp, devirdiği, kazalara sebebiyet verdiği için almıştım pikler setini. Gerek var mıydı diye sorguluyorum. Hem gereksiz buluyorum, hem iyi ki almışım diyorum. Öyle kararsızım bu konuda.


Serin matematik çalışırken bamya ayıkladığımı görünce “Yardım edebilir miyim?” deyip başladı temizlemeye. Eline bıçak aldığı günden beri sever bamya ayıklamayı. Ne zaman sebze ayıklasam, Derin de Serin de birer bıçak alıp usulca yaklaşırlar yanıma. Bnu yapmalarını çok seviyorum.

Derin arkadaşlarıyla buluşmaya gittiğinde kızlarla yalnız kaldık. Balkonda Serin her gün okuduğu okuma kitabını, Sessiz Louise’i okudu. Serin’in seviyesi için oldukça uzun bölümleri var. Ne okuduğunu tam olarak anlayamıyor. Cümleler birbirinden kopuk olabiliyor. Serin okumayı bitirince bir de ben okuyorum. Ayağa kalkıp tüm hareketleri tiyatrolaştırarak okudum. Kızlar büyük ilgiyle, gülümseyerek izlediler performansımı. Yaşları birbirinden farklı üç çocuğum da kendilerine kitap okumama bayılıyorlar.








Okuma bitince kızlarla araziye çıkıp Leyla’yı getirdik. Bostanı suladık. Büyük sulama hataları yaptığımı anladım. Artık daha bilinçli suluyorum. Yaz günü çok sıcak diye her gün sulamanın iyi olmadığını yeni yeni anlıyorum. Geçenlerde kızlarla araziye gidip kestiğim sazları her gün azar azar domateslere bağlıyorum. Tay, sık sık bahçemi sabote ediyor. Telleri büküyor, içeri girip çaktığım sazları yerle bir ediyor. Çok sinirleniyorum. Bahçe benim için proje niteliğinde. Tayın bunu bozmasına müsade etmeyeceğim. Daha uzaklara bağlayıp bostana ulaşmasını engellemeye çalışıyorum. Sazları bahçeye koyma yöntemim Serin’e ilham oldu sanırım. Bostan için kullanacağım sazlardan istedi. Önce olmaz dedim. Büyük zorluklarla bulup getirdim sazları. Sonra yine alabileceğimi düşünüp, “Tamam alabilirsin.” dedim ve bir süre sonra gidip ne yaptığına baktım. Sazlardan bir barınak yapmaya çalışmış. Pek sağlam değil ama çok güzel görünüyor. El atsam beraber harikalar yaratırız ama zaman ayırmak istemiyorum. Artık eskisine göre böyle şeyler için çok az zamanım var. Birazdan sinek çıkacak. Dışarıda kalmak için hepimizin sinek kovucularla zehirlenmesi gerek. Eve geç girsek yatağa da geç kalıyoruz. Geç uyumak düzeni bozuyor. Çocuklarımın üçünü de düşünüp temkinli davranıyorum. Eskisi gibi her fikre, isteğe atlamıyorum. Zamana bırakıyorum.

Çarşamba günü kızları göle yüzmeye götürdüm. Derin işleri nedeniyle evde kaldı. Matematik çalışmak, küp antrenmanı yapmak gibi sebeplerle evde kalmak, zamanını daha çok sevdiği, önem verdiği işlere ayırmak istiyor. Matematiği bitirmesi gereken bir görev olarak görüyor. Hiç bilmezken, her gün azar azar çalışması çok yol almasını sağladığından, günlük çalışmalarını bırakmasını istemiyorum.







Eve döndüğümüzde Merin’i uyutup yemek yapmaya koyuldum. Çocukları da mutfağa çağırıp görev verdim. Bazen mutfaktan uzak kalıyorlar. Yemeğe atkıda bulunmalarını önemsiyorum. Ardından Serin oyun evinde oynamaya başladı. Bugünlerde oyun evinde Merin’le çok zaman geçiriyorlar. Ne çok eşya, yiyecek yapmışız. Bayılıyorum bu oyunlara. Küçükken böyle bir evim olması için neler vermezdim.


Merin devamlı elinde tabaklarla gezip “Dudu mama! Hav mama! Miyav mama!” diyerek dolaşıyor, mama koymamızı istiyor. Hayvanlar en büyük eğlencesi oldu. Geçenlerde evde herkes bir şeyle meşgulken, ben de mutfakta bulaşık yıkıyorken, Merin’in dışarı çıkıp penceremin önüne geldiğini gördüm. Nelly ile beraber dolaştı, bişeyler söyleyip Nelly’yi takip etti. Kendi kendine dışarıda bir süre geçirdi. Mutfak penceresinden, sessiz ama anlam yüklü bir film izliyor gibi seyrettim. Bebeklerin kendi hallerinde olma anlarını izlemeyi seviyorum.

Akşam yine pek meşgulken çocuklardan çıkıp ata bakmalarını istedim. Merin'in elinden tutup üçü beraber yürürken arkalarından izledim.
Bir süredir dikmek istediğim bornozlu ördekleri yapmaya başladım. Derin’in doğum gününde en azından el yapımı bir hediyesi olsun istiyorum.






Perşembe günü Derin stresli uyandı. Bir gün önce, bugün aşı olacağını söylemiştim. Özellikle önceden söylemedim çünkü günlerce sızlanma duymak istemedim. Derin son yıllarda ciddi bir aşı, iğne korkusu yarattı kendine. En son bir kaç sene önceki doktor kontrolünde, menenjit aşısı olurken çok zor anlar yaşadık. Çocuklar büyüdüklerinde böyle şeyler yaşamak daha zorlayıcı benim için. Bu sefer razı olacaksın dedim ve kesinlikle sızlanmasını duymak istemediğimi de sonuna kararlı bir şekilde ekleyiverdim. Düşünce gücünden, olumsuz duyguları ve korkuları bizim yarattığımızdan konuştuk. Ağlamasına, kaçış yolu aramasına asla izin vermedim. Çocuklara artık bu konularda daha katı davranıyorum. Anladım ki bir insana bir sorun yokken, neyin var diye sorduğumda, üstüne düştüğümde mutlaka bir sorun yaratıyor. Günümüzde çocukları anlamak adı altında, onları güçsüzleştirdiğimizi, mız mız insanlar yarattığımızı görüyorum. Yanıbaşımızda savaşlar oluyorken, çocuklar bombalar altında kalıp, açlıktan ölürken, 13 yaşındaki “çocuğumun aşı olmayacağım diye ağlamasına tahammülüm yok. Ali’nin Derin’e “Erkek gibi aşı ol oğlum.” demesine bile kızmadım. Böyle cümleleri cinsiyetçi üstünlük olarak gören, sürekli savunma ve düzeltme halindeki insanlardan, kendimden bile sıkıldım. Sanki yeterince zor değilmiş gibi hayat, sürekli yeni sorunlar yaratıyoruz. Farklı olsak ve farklı düşünsek de birbirimizi sevelim, saygı duyalım istiyorum. Kocam böyle bir cümle kurdu diye ondan üstün olduğumu düşünmek istemiyorum. Bir keresinde Ali terapistimle görüşürken, “Sesin’e gerçek düşüncelerimden bahsedemiyorum. Kızıyor.” demiş. Terapistim de ısrarla Ali’nin bana gerçek düşüncelerini söylemesini istemiş. Birbirimizin var oluşuna saygımız yoksa sevdiklerimiz karşısında nasıl kendimiz olacağız? Ali’nin nasıl bir baba ve eş olduğunu, kadınlara, kızlarına verdiği değeri biliyorum. Altından başka anlamlar çıkarmaya çalışmayacağım. Derin’e verdiği bu destek işe yaradı. Derin kendini daha iyi hissettiğini söyledi ve kararlılıkla aşı olamak üzere bizimle yola çıktı.
Aile sağlığı merkezinde hemşire ve doktor arkadaşımız. Küçük yerlerde insan iyi ve güvende hissediyor kendini. Hemşirenin işini bitirmesini beklerken, doktor arkadaşımız oyalanmaları için çocuklara boyama kalemleri ve kağıt getirdi. Derin biraz gergin olduğunu söylese de gayet iyiydi. Aşı bittiğinde “Bitti mi? Gerçekten mi?” diye çok şaşırdı. Bu işi sadece kafasında çok büyüttüğünü fark etmenin rahatlığını yaşadı. Önümüzdeki dönemde, hep ertelediği rahim ağzı kanseri aşısı bekliyor Derin’i. Öyle sevindi ki, hemen gidip bu aşıyı da olabileceğini söyledi. Sürekli bu aşı hakkında sorular soruyor. Rahmi olmadığı halde neden böyle bir aşı olması gerektiğini sorguluyor. Bir kez daha bunun ilerde cinsel birliktelik yaşayacağı partneri için, taşıyıcı olup ona da bulaştırabileceği için olması gerektiğini anlattım. Ali içten içten gülse de anlatmakta bana destek olup, bilimsel açıklamalar yaptı. Ah erkekler… Hiç büyüyemeyen çocuklar gibiler çoğu zaman.

Galeta ununun içinde oluşan böceklerin ne olduğunu merak ettim. Detaylı bir araştırma yaptım. Mikroskopla incelemek için öldürmem gerekiyordu. Ama elimde alkol olmadığı için sinek ilacıyla öldürmeyi tercih ettim. Kendimi Pluk kitabındaki Bayan Berrak gibi hissettim. Çocuklar böcekleri öldürmemi eleştiriyor bazen ama bilim için onları feda etmek gerekiyor. Cam lamımız olmadığı fark edince detaylı incelemeyi erteledik. Bu börekleri çizmek, görmek, araştırmak, öğrenmek büyük heyecan uyandırıyor bende. Çocuklar da aynı coşkuyla eşlik ediyorlar.



Serin matematik çalışmayı giderek daha çok seviyor. 13 ve 5’i toplarken önce 3 ve 5’i toplayıp 10 eklemeyi öğrenmiş. Ya da 8 ve 8’i toplarken önce 8’e iki ekleyip 10’a tamamlıyor, sonra 6 ekliyor. Kendince böyle yöntemler deneyip kendine uygun olanı buluyor olmasına çok seviniyorum. Öğrenme yolculuğundan büyük keyif alıyorum. Ayrıca bunları ayrı kağıtlara not almayı, kendi özel notlarını tutmayı da seviyor. Ayrıca nota ezberlemeye çalışıyor. Çocukları alışık oldukları şeyin dışına çıkarıp işleri adım adım zorlaştırıyorum. Öğretmeni nota ezberlerlemesi için yeni bir sistem önermiş. Sadece okumasını istemiş. Ben ise notaları yazmasını ve piyanoda da çalmasını istiyorum. Serin de bana yazdırıyor. Bazen hata yaparmış gibi yapıyorum, O da beni düzeltiyor. Potansiyelimizin dörtte birini bile kullanmıyoruz. Bence her zaman kolaylaşan işleri bir tık zorlamak gerekir ki, gelişelim.


Serin’in düşen dişi gündemimizde. Sürekli dişiyle ilgili bir heyecan ve merak içinde. Getirdiği kitabı okuduk. Dünyanın dört bir yanından dişi düşen çocukların, bu dişleriyle ne yaptıklarını okuduk. Çocuklara her gün okumak için özen gösteriyorum.






Elektrikler kesildi. Hava çok sıcaktı. Suyu kuyudan çekmek için de elektrik kullandığımızdan, tüm enerjimiz kesilmiş oldu. Serinlemek için çocukları yüzmeye götürmek üzere atı hazırladım. Merin’i bindirdiğimde tay süt içmeye başladı. Merin tayın meme emip süt içmesine bayılıyor. “At meme!” deyip gülüyor. Tay ne zaman süt içse mutlaka fark edip bize gösteriyor. Derin çok isteksiz geldi. Fakat döndüğümüzde elektriklerin hala kesik olduğunu görünce en azından göle girip serinlememize şükretti. Serin acele içindeki karıncaları keşfetmiş, neler yaptıklarını gösteri bize. Çocuklarımın karıncaları fark edecek kadar doğayı görüyor, duyuyor olmalarına minnettarım.
Elektrikler bir türlü gelmedi. Hava karardı. Derin kaygıyla durmadan söyleniyordu. Bugünlerde Derin’in sürekli sızlanma halinde olduğunu görüyorum ve tahammül etmekte çok zorlanıyorum. Dışarısı derin olduğu için dışarda oturduk ama sinek bir türlü rahat vermedi. Gökte ay görünmüyordu. Eve girdik. Derin hala söyleniyordu. Günümüz çocukları karanlıkta oturmaya tahammül edemiyor. Ali “Bugün dedeniz ve babaannenizle oynadığınız oyunlar hep elektrikler yokken icad edildi. Ben küçükken üç gün elektrik giderdi, sıkıntıdan oyunla üretip oynardık.” dedi. Derin ve Serin okuma ışıklarıyla kitap okurken, Merin legolarıyla oynadı. Merin’in masumiyeti gözlerimi dolduruyor. Işık yok, ne olacağını bilmiyor, etrafta neler olup bittiğini anlaması mümkün değil. Sadece uyum sağlayıp hayatta kalmaya çalışıyor. Ailesi, annesi yanındaysa sorun yok. Bir süre oynadıktan sonra kucağımda uyuyakaldı. Yatak odamız sıcaktan kavrulduğu için salonda yere uzandık. Gece yarısı elektrikler gelince Derin bayram etti. Uyuyan Merin ve Serin’i odaya taşıdık, biz de uyuduk sonunda.




Cuma sabahı Derin, Merin’le kukla oyunu oynadı. Eline çorapları geçirmiş Merin’i güldürüyordu. Çok tatlılardı. Derin uzun süredir spor yapmanın yollarını arıyordu. Arkadaşıyla
görüşüp kanoya gitmeyi düşünmeye başlamıştı. Fakat aklında sorular vardı, pek istekli değildi. Aslında spor salonuna gitmek istiyordu. Babasıyla bir süre önce denemişlerdi. Ali sürdüremediği için bırakmışlardı. Yurt dışı seyahatimizin n kadar süreceğini bilmediğimden, kanoya gitmesi konusunda ben de emin olamadım. Beraber spor salonuna gidersek ben de faydalanabilirim diye düşündüm. Çocuklarla dördümüzü kabul edecek bir salon bulduk ve başladık. Sabahları kimse yokken gidip devam etmeyi planlıyoruz. İlk gün güzel geçti. Serin ve Merin de çok eğlendi. Spor yapabiliyor olmaya sevinsem de, bir dünya işim arasında bir de spor programı yapma işinin bana kalmasına bozuldum. Hep sporun içinde olduğum için iyi kötü biliyor olmak işimi kolaylaştırdı. Başlarda program hazırlamak zor olacak ama zamanla alışacağım. Spor salonunda spor hocalığı paketine 10.000 TL istediler. Sürekli para harcayıp sonra da kazanmaya çalışıyoruz. Bu döngü herkesi yoruyor. Diğer türlü her şeyi kendimizin yapması da çok yorucu ama hep diyorum ya, zorlamak, zorlanmak gerek biraz. Dünyalar ödeyerek spor yapmak istemiyorum. Aslında spor salonuna da ihtiyacım yok ama Derin için yapacağım.



Akşam üzeri elektrik tekrar gidince, bir önceki gün gibi gelmeyeceğini anladık. Arabanın da şarjının olmadığını görmek Derin’de panik yarattı. “Şimdi ne yapacağız anne? Mahvolduk! Çabuk şarj istasyonuna gidelim! Ya elektrik orada da kesikse? Ne yapacağız?” diye söylenmeye başladı. Arabayı şarj etmeyi hiç akıl etmemiş. Halbuki babası sık sık kontrol etmesi için uyarıyordu. Üstüne düşeni yapmayıp bir de olay çıkarıyor olmasına çok kızıyorum. Sessiz olmasını, yarattığı endişenin durumumuza faydası olmadığını söyledim. Biz üç kız soğukkanlılıkla zorlukları çözmeye çalışırken Derin beş yaşında bir çocuk gibi ağlamaklı bir hal takınıyor. Ergenlik dedikleri buysa, bu dönem hepimiz için zor olacak. Benzinliğe gidince arabanın şarj olmadığını fark ettik. Derin akünün çıkarılıp tekrar takılması gerektiğini söyleyip işe koyuldu. Bir süre sonra tekrar denediğimde şarj olduğunu anlayıp rahat bir nefes aldık. Benzinlikten atıştırmalık alıp arabada Kaptan Fantastik izlemeye başladık. Bu filmi çok ama çok seviyorum. Eskiden babayı çok katı bulurdum. Şimdi ne kadar yerinde bir iş yaptığını daha iyi görüyorum. Her izlediğimde tekrar etkileniyorum, imreniyorum.
Elektrikler dünkü gibi gece yarısı geldi. Uyuyan Merin’le eve girip rahat yataklarımızda uyuduk.
Cumartesi Derin’in doğum günüydü fakat keyifli geçmedi. Aldığım hediyeleri internetten takip ettiğinden şüpheleniyordum. Gelen paketleri odaya saklamıştım. Gidip bulduğunu, sürprizi bozduğunu anlayınca büyük hayal kırıklığı yaşadım. Ailemin doğum günleri benim için çok önemli. Derin’den bunu yapmamasını istediğim halde gelen tüm hediyelerine bakmasına çok üzüldüm. Bugünlerde iyi değilim. Derin’le işler iyi gitmiyor. Sanki yapma dediğim her şeyi yapmaya çalışıyor gibi bir hali var. Hediyelerini bildiği için paket bile yapmadan verdim. Kutlama yapmadık. İleride, iyi hissettiğim bir gün yapma düşüncesiyle erteledim. Böyle şeyler benim için duygu, iyi hissetme meselesi ve ilk defa Derin’in doğum gününde berbat hissediyordum.



Derin’in bateri dersi için yola çıktık. Merin’i öğle uykusunda uyandırmak zorunda kalıyoruz. Hayatımızı Merin’in uykusuna göre ayarlamak zor. Pişirdiğim yemekleri yanıma alıp Derin’i beklerken Merin’e yedirdim. Kızlarla beklerken kırtasiyeye uğradık. Kendime aldığım tüm kalemleri çocuklar istemediğim şekilde kullandığı için, kendime yepyeni, çok beğendiğim bir kalem aldım. Hafta sonu boyunca Brian Tracy’nin Ye O Kurbağayı! adlı kitabını okuyup sayfalarca not aldım. Derin, ben not alırken Serin’e “Serin Merin’le ilgilen. Annem yazı yazarken dikkati dağılmasın.” gibi uyarılarda bulundu. Derin’in bateri dersi çok iyi gidiyor. Bateri derslerinde notaları aktif kullanmıyorlardı. Yeni eğitmeniyle notalarla çalışıyor olmaktan çok memnun. Look a head tekniğini kullanması gerekiyormuş. Bir notayı çalarken, yeni notayı da okuması gerekiyormuş. Ben bu tekniği çocuklara kitap okurken kullanıyorum. Derin de küp çözerken kullanmayı öğrenmiş. Her deneyim diğeriyle birleşiyor, koca koca faydalı ağlar oluşturuyor bünyemizde.
Yoruldum. Bugünlük bu kadar yazmak yeter. Toplu yazmak zor oluyor ama günlük yazmak için fırsat bulamıyorum. Her gün hayatımı yeniden programlamaya, yeni şeyleri bir şekilde entegre etmeye çalışıyorum. Özellikle konuyla ilgili Ye O Kurbağayı kitabından bir daha ki sefere bahsetmek istiyorum.





Yorumlar