top of page

Yazması zor konular

  • sesinakmaz
  • 24 Ağu
  • 10 dakikada okunur

23 Ağustos 2025 Cumartesi


Dikmeye çalıştığım geyik figürler.
Dikmeye çalıştığım geyik figürler.

Gece çok geç yattığımdan sabah isteyerek, planlayarak 10 gibi uyandım. Bugünlerde hiç yapmadığım denemeler yapıyorum. Yazı yazabilmenin yollarını arıyorum. Gece yalnız kalıp kafamı toplamak çok iyi geliyor. Önce “Tamam, böyle iyi. Sabahları çocuklar bir kaç saat yalnız kalmaya alışsınlar. Ben de geç uyuyup geç uyanmaya alışayım. Her şeyin bir bedeli var.” diyorum. Ama sonra bunun ne kadar sağlıklı ve sürdürülebilir olduğunu sorguluyorum sık sık.


Uyandığımda Derin ve Merin yanımdaydı. Merin, Derin’i uyandırmış. Çok uzun süredir beraberlermiş. Derin yorgun, halsiz görünüyordu. Bugün Merin’e bakmakta çok zorlanmış. Bu kadar dağılmış görünmesinden büyük endişe duydum. Uykusunu alıp almadığını sordum. “Biri beni kendi kendime uyanacağım saatten bir dakika önce bile uyandırsa uykumu alamıyorum anne. Günüm kötü geçiyor. Yorgun olacağım gün boyunca.” dedi. Çocukların bu söylemleri karşısında sayısız şey geçiyor aklımdan. Hayatım boyunca, henüz küçücük bebekken çoğu insan gibi benim de kreşle başlayan sabahları uyandırılma, bir yerden bir yerlere götürülme yolculuğum bugüne dek sürdü. Nasıl dayanmışısız? Bir yetişkinin her gün işe gittiği gibi sabahları uykumuzu alamadan sürüklenmişiz oradan oraya. Şimdi düşününce kulağa çok acımasız geliyor. Peki bu beni daha mı güçlü yaptı? Çocuklarım uyandırılmadıkları, vücutlarının hazır olduğu zaman uyandıkları için zayıf yetişkinler mi olacaklar? Eskiden olsa hayatımı savunur büyük büyük konuşurdum ama artık bu tür soruların cevabını biliyor gibi yapmayacağım. Bilmiyorum. Hangisi doğru bilmiyorum. Böyle konularda öyle çok değişken var ki, doğruluğunu asla ölçemeyeceğim.


Derin’e bu sabah neden çok zorlandığını sordum. Derin “Anne Merin bugün hep zorluk çıkardı. Ata gitmek istiyor. Götürüyorum, eve geliyoruz, tekrar gitmek istiyor.  Mısır gevreği istiyor, hangisi diyorum. ‘Bu’!’ diyor. Veriyorum. Ağlayıp ‘Hayır bu!’ diyerek öbürünü gösteriyor. Sürekli ama sürekli böyle şeyler yaptı. Bir dakika oturamadım.” derken ağlamaya başladı. Şaşkınlıkla “Oğlum bu kadar çok mu zorlandın? Kıyamam. Çok üzgünüm.” dedim. “Anne ilk defa seni anladım. Bazen diyorsun ya ‘Babanın da işi çok zor oğlum. Dışarıda bir sürü sorunla uğraşıyor.’ diye. Hayır anne, en zoru çocuk, bebek bakmak. Sana çok üzüldüm. Çaresiz hissettim. Ne yapacağımı bilemedim. Berbat bir his bu. Sen bizi nasıl büyüttün, büyütüyorsun? Babam sana daha çok destek olmalı. Üzgünüm çok.” dedi. Bu sözler karşısında hafif bir memnuniyetle beraber dev bir şaşkınlık yaşadım. Bir terapist ziyaretimizde Ali istekle doktorun odasına girip görüşmek istediğini söyledi. Beni terapistime dakikalarca şikayet etti. En sonunda terapistim “Ali Bey sizi de üç çocukla eve kapatsak, siz de bu denli sinirli ve bıkkın olursunuz.” diyerek beni şaşırtan, Ali’nin anlayabileceği basitlikte bir cevap verdi. O zaman da böyle bir memnuniyet, mutluluk hissetmiştim. Bazen öyle yalnız kalıyor ki insan sorunlarıyla, “Acaba ben mi şımarıklık ediyorum? Gerçekten bir sorun yok da ben mi yaratıyorum? Zayıf olan, sorunlarla mücadele edemeyen ben miyim?” diye düşünmeden edemiyorum. Böyle geri bildirimler alınca “Tamam, bende bir sorun yok. İşim gerçekten zor, zorlanmam normal.” deyip rahatlıyorum. Tüm bu deneyimlere bakarak en büyük ihtiyacımızın ‘Anlaşılmak!’ olduğunu dana net görüyorum. Yardım alamasak da, anlaşıldığımızı hissetmek duygusal anlamda çok yardımcı oluyor.


Derin’e açıklama yaptım. “Evet oğlum. Bazen zorlanıyorum ama ben bir yetişkinim. İlk anneliğim değil. Tecrübeliyim. Seni dünyaya getirmeye karar verdiğimde, ilk anneliğimde bilmiyordum ama özellikle Serin ve Merin’de başıma neler geleceğini iyi kötü bilerek tekrar anne olmayı tercih ettim, hatta çok istedim. Bildiğimizi düşünsek de her çocuk farklı, bizler de her dönem farklıyız. Sürekli sürprizlerle, beklenmeyen durumlarla karşılaşıyoruz. Ama bir yetişkin tercihlerinin sorumluluğunu alabilir. Merin’i bu yaşına kadar büyütmek için büyük zorluklarla emek verdim. Bundan sonrası kolay. Benim için endişelenme. Babanın yardım etmemesi, birden başka çocuğa bakamayacağını söyleyip beni bebek bakımında yalnız bırakması hem duygusal hem fiziksel olarak çok zordu. En kötüsü duygusal yalnızlıktı sanırım. Ama babana sorsak O da benim kararlarımın kurbanı oldu. İstemediği durumların içine çekildi benim tarafımdan. Onu da suçlamak istemiyorum. İkili ilişkilerde asla tek bir doğru, haklı haksız olmuyor. Sonuçta yaşayarak öğrendik, birbirimizi seviyor olmak değişime kapılar açtı. Baban da eskisi gibi değil. Bilinçli değildi. Okumak, öğrenmek bilinçli ve sabırlı biri haline getirir insanı. Baban çok sonra öğrendi.” gibi şeyler söyledim. Derin “Anne ne demek ‘Ben bakmam?’ Öyle şey mi olur? Bir insan nasıl ‘Çocuk yapalım ama sen bakarsın, ben karışmam.” der? Babamdan farklı olacağıma eminim. Çok kızıyorum bu yaptıklarına. Bu nasıl babalık?” dedi. Erkek çocuklarının babalarını acımasızca eleştirmeleri karşısında gözü açık olmalı, gaza gelmemeli. Psikolojik açıdan, benim bile tam açıklayamacağım nedenleri var bunun. Annenin gözünde, erkek çocuğun babadan iyi olma arzusu büyük bilinçaltında. Bir keresinde de Derin istemeden izlememesi gereken bir videoya, arkadaşı dolayısıyla maruz kalmış. Günler sonra ağlayarak bana içini döktüğünde videodaki kötü adamın, babasının alkollü haline benzediğini anlattı. İçim parça parça oldu. Geçmişte hayatımızı sürekli berbat eden, o zamanlar çok sevmeme rağmen babamın ölmesini istediğim günler geldi aklıma. Hemen hipnoz oldum. “Çocuklarımı babalarından koruyamıyor muyum?” diye düşünüp bunları terapistime hıçkırıklarla anlattım. Beni şefkatle dinleyip bunun doğru olmadığını, Ali’nin çok iyi bir baba ve eş olduğunu sık sık yaptığı gibi anlattı. Ali’nin kendi babama ya da büyükbabama benzemediğini anlattı. Erkek çocukların bazen anneleri için bir numara olmak uğruna babalarını alçaltmaya çalıştıklarını benim şu an anlatamayacağım psikolojik terimlerle anlattı. Bunu bildiğimden Derin’in bilinçli olmasa da yaptığı bu tarz manipülasyonlara bakıp coşmuyorum. Sakince dinleyip anlamaya çalışıyorum. Yoksa kendimi boşanmak üzere mahkeme salonunda bulurum. Derin asıl bundan büyük rahatsızlık ve üzüntü duyar.


Derin ağlarken ben de O’na sarılıp öpmeye çalışıyordum ama bunu bile başaramıyorduk. “Anne bak. Bana sarılırken Serin ‘Anne!’ diye sesleniyor, Merin ağlıyor. Her an yoğunsun, seni sürekli meşgul ediyoruz. Rahat vermiyoruz.” dedi. “Bazen çok fazla geliyor, haklısın. Çocuk büyütürken çok yalnızız. Okul bu yükü hafifletiyor, bakıma yardımcı oluyor aslında. Ama sorun benim okulun bakıcılığını yeterli ve uygun bulmuyor olmam. Destek almamak, yalnız olmak da benim tercihim. Bana üzülmeni istemem. Yeri gelmişken söyleyeyim. Sorumluluklarınızı yerine getirmeniz, kendi işinizi yapmanız oldukça yardımcı olur. Bunu aklında bulundurmanı isterim.” dedim.


Tüm bu yaşananlar yakın geçmişte yaşadıklarımı tekrar canlandırdı. Merin’e hamile olduğumu sürpriz bir şekilde öğrendim. Üçüncü çocuk gibi bir planımızı yoktu. Ali’yle iki çocukta karar kılmış, ikimiz için de zor oluğunu kabul etmiştik. Ben destek alsam çok çocuklu, kalabalık bir aile isterdim ama mümkün değildi, olmuyordu. Hamile olduğumu öğrendiğimde, Ali büyük şok yaşadı ve benden yapayacağım bir şey istedi. Hamilelikten vazgeçmemi istedi. Bunu Ali’den duyduğuma çok şaşırdım, büyük hayal kırıklığı yaşadım. Bu kadarını isteyeceğini tahmin etmemiştim. Bir süre, hamileliğimi kabul edene kadar oldukça kötü günler geçirdik. Ben de bedenim konusunda kendi kararımı vereceğimi, eğer bu kadar sorun yaratacaksa neden daha önce önlem almadığını sordum. O dönem o kadar yalnız bırakıldım ki, çıldıracaktım. Ne önlem alınırsa alınsın, her cinsel birlikteliğin hamilelik gibi bir sonucu olabileceğini herkes aklının bir köşesinde bulundurmalı. Özellikle çocuklarımdan bunu asla unutmamalarını isterim. İki kişinin faaliyeti sonucunda oluşmuş olsa da, hamileliği devam ettirme ya da sonlandırma kararı sadece kadınındır diye düşünüyorum. İstemediğim halde kürtaj olup, ardından bununla yaşayabileceğimi düşünemedim. Yapanlara asla karşı çıkmam. Hazır olmadan bir çocuk dünyaya getirmek de büyük buhranlara sebep olabilir. Derin’e hamile olduğumu öğrendiğimde, Ali’yle evli değildik. Beraber bir gelecek hayalimiz bile yoktu. Ali, hamileliği devam ettirmemi, evlenmemizi istediğinde kabul ettim. Hayatım 180 derece değişti. Büyük sorunlar yaşadım. Kabus gibiydi. Şimdi ise her şey yolunda. Çocuk büyütmek için koşullarımız bu denli elverişliyken Ali’nin bir çocuk daha istememesini asla anlayamadım. Çok da kızdım. O benden bunu istediğinde tamam demiş ve hayatımı tamamen değiştirmiştim. Ali’nin beni yalnız bıraktığı bir kuyuya düşmüştüm. Şimdi ben istediğim halde Ali hayır diyordu. Bunu hazmedemedim. Bu hamileliğin ayrılmamıza neden olacağını bile uzun süre düşündüm. Terapistim de haddini aşarak hamileliği sürdürmenin yanlış bir karar olacağından bahsetti. Ona da çok kızdım ve bunu açıkça dile getirdim. Sanki bir çocuk daha planlamış, tek başıma yapmışım gibi davranıyorlardı. O günlerimizi Alacakaranlık filmi serisindeki, kızın hamile olduğu bölüme benzetiyorum. O filmleri başta çok saçma bulup, sonra defalarca izlemişliğim vardır. Sonuçta Ali kabullendi ve bugünlere geldik. Bunu asla Merin’e karşı kişisel bir itiraz olarak düşünmüyor, olayı o şekilde yorumlamıyorum. Ali, Merin’a aşık, sevgisini asla sorgulamam. Anlattıklarım Merin’e olan sevgimizden bağımsız yaşandı.


Çocuklara kahvaltıda menemen yaptım. Mutfak berbat haldeydi. Merin tüm dondurma kaplarını dışarıya taşıyıp köpek ve kedilere mama vermiş. Toplayıp hepsini yıkadım. Su şişelerini yıkayıp tekrar doldurdum. Zaten zor olan hayatımda plastikleri doğaya atmayıp tekrar tekrar kullanma çabası bile büyük enerji ve zaman alıyor. Kullan at ürünler hayatımızı kolaylaştırıyor gibi görünüp dünyayı mahvetti. Sürekli düşünüyor, sorguluyorum. Bulaşık yıkarken, çamaşır yıkarken, yaşadığım her an…Bulaşık makinesinin aldığı kadarını topladım. Merin’i öğle uykusuna yatırıp, öğle yemeği hazırlığına giriştim. Serin günlerdir kuzu incik istiyordu. Yanına pilav ve barbunya da yaptım. Yaparken aklıma Fatih Altaylı geldi. Adamcağız zeytinyağlı barbunya pilaki için şu an nelerini vermezdi. Elimdekilerin kıymetini bilebilmeyi, şükür dolu olmayı düşündüm. Ali de şu an mahrumiyet içinde yaşıyor olabilirdi. Yanımızda olmasa da özgür olduğu için mutluyum.


Merin uykudan bir daha ağlayarak uyandı. Tekrar uyutup yemek yapmaya devam ettim. Evde her yer her yerde. Her gün temizlik yapmaktan, toplayıp pişirmekten çocuklara kitap okuyamıyor, araştırmalarına gereken önemi veremiyor, dikiş projelerimi bitiremiyorum. Spora gidiyor olmak da çok zamanımızı alıyor. Yine içinden çıkılmaz bir hal aldı sanki ev düzeni. Diğer yandan sevdiğim insanlar otelimizde, Ekincik’te. Görüşmek istediğini söyleyen bir sürü mesaj alıyorum. Çok memnun, mutlu oluyorum ama çok istesem de gidecek gücü, zamanı bulamıyorum.


Merin uyurken çocuklar Nintendo oynadılar. Derin bir arkadaşıyla ilk defa online Fort Nite oynadı. Çok güzel bir deneyimmiş. Çocuklar diğerleriyle bir şekilde iletişim içinde olmak istiyorlar. MErin uyanınca aceleyle Derin’in bateri dersi için evden çıktık. Bir gün, sadece bir gün oturup dikiş dikebilmeyi ya da her ne yapmak istiyorsam onu yapabilmeyi diledim. Evden çıkmatan çok yoruldum, bıktım. Yolda giderken Ali aradı. Bir yerlerde bilardo oynadığını, tanıştığı yeni insanlarla sohbet ettiğini anlattı. Ben de kahvaltı, öğle yemeği, çamaşır asıp katlamak, mutfağı toplamak, çocukların bakımı ardından Derin’in bateri dersi için evden çıktığımı, hayatın bana pek adil davranmadığını söyledim. Ali üzüldü. Aslında pek böyle konuşmalar yapmam ama bugün doluyum. Regl günüm de yaklaşıyor sanırım. Patlamaya hazır bomba gibi oluyorum. Havamın alınması lazım. “Sesin işin zor tarafı sana düştüğü için üzgünüm. Keşke böyle olmasaydı. Hayatta yaşanan iyi kötü her şeyin verdiği dersler var. Yaşadıklarımız senin kıymetini daha iyi anlamamı sağladı. Seninle gurur duyuyorum, seni çok takdir ediyorum. Senden beş sene de uzak olsam, sizi düşünmediğim bir günüm, anım geçmez. Pişmanım. Şimdi sabah uyanıp Merin’e baksam, seni dinlendirsem, öğlen yine uyusam diyorum. Kaybedince değerini anlıyorum. Geçecek. Sizin için elimden gelen her şeyi yapacağım. Siz olmadan dünyanın hiç bir yerinin, hiç bir deneyimin anlamı yok. Bomboş.” dedi. Ali’nin kendine yüklenmesini istemem. Her zaman ailesine öncelik veren, bizi çok seven, değer veren bir eş ve baba oldu. Bizi tanıyan herkes bunu doğrulayacaktır. Ama diğer yandan söylediklerinde haklılık payı var. Özellikle çocukları büyütürken beni yalnız bıraktığında iyileşmesi zor yaralar bıraktı. Ülke değiştirmemiz gibi bir gündem oluştuğunda, ailece hepimizi istemediğimiz durumlara soktuğunda bana “Önemli olan aile olmak. Beraber olduktan sonra her yerde yaşarız değil mi? Önemli olan aile olmak değil mi?” dediğinde geçmişi, beni yalnız bıraktığı günleri yüzüne vurup suçlamadım. Çünkü zaten kendi kendini suçluyordu. Birinin daha yüklenmesine ihtiyacı yoktu. Ama hep içimden “Madem önemli olan aile olmaktı neden beni bu denli yalnız bıraktın?” demeden edemedim. Bunu sesli söylesem de bir anlamı yok. Ali de bana, çocuk büyütürken kendisini çok yalnız bıraktığımı söyleyecektir. Erkeklerin, özellikle bizim toplumumuzda olgunlaşmakla ilgili büyük sorunları var. Bir yetişkin ve baba olduklarını unutuyorlar. Şu an Keane’den çok sevdiğim Somewhere Only We Know şarkısını dinliyorum.


Terapistimle ilgili konuyu da açmak istiyorum. Hamileliğimi sonlandırma konusunda düşüncesini ısrarla söyleyerek haddini fazlasıyla aştı ama haklıydı da. Ali’yle sorunlarımız çocuk bakımı üstünde toplanırken, benim mizacım ve tercihlerim ortadayken bir çocuk daha büyütmek akıllıca değildi. Bunu kabul ediyorum. Yine de kimsenin böyle bir şeyi bu cüretkarlıkta söylemesini doğru bulmuyorum. Bana annemi hatırlattı. Derin’e hamile olduğumu öğrendiğinde, yine Derin’den bağımsız, kişisel olmayan sebeplerle (Annem Derin’i delice sever.) hamileliğimi derhal sonlandırmamı söylemişti. O günleri hatırlayıp çok daha fazla üzülmüştüm. Sürekli annemin bunu benden nasıl isteyebildiğini düşünüyordum. O’nun kızı olsam da hayatım hakkında vereceğim bir karara nasıl böyle, kendi doğru bildiği yerden, zorbaca karışabildiğini anlayamıyordum. Beni nasıl yaraladığını göremediğini görmek, daha çok yaralanmama sebep oluyordu. Benim de iki kızım var. Bir insanın evli olmayan ve geleceğini pek parlak gördüğü kızının hamile olduğunu öğrenmesi kolay olmamalı. Bugüne bakınca kötü olmadığını görüyorum. Çocuklarımın kararlarına saygı duyup yanlarında olabilme gücü diliyorum kendime. Terapistim de zamanla kararımın değişmeyeceğini anlayınca, Ali’yi yeni hayatımıza alıştırma yönünde destek olacağını söyleyip böyle yaptı.


Derin bateri dersindeyken kendime yeni bir terlik almak üzere ayakkabı mağazasına gittim. Tırnağımda senelerdir geçmeyen bir tırnak mantarı var. Zar zor uzatıp sağlıklı görünüme kavuşturduğum tırnağımı oje sürdüğüm için yine kaybettim. Görünmesin diye kendime önü kapalı bir terlik aldım. Eskiden çokça örgü oldığım tırnaklarımı kaybetmenin üzüntüsü içindeyim. Sürekli oje sürmüş olmamı sorumlu tutuyorum fakat sanırım başka sebepleri de var.


Eve dönünce Merin’in bitmek bilmez taleplerine maruz kaldık. Sürekli sallanmak, zıplamak, yüzmek, tırmanmak istiyor. Bugünlerde gerçekten çok yoruluyoruz. O kadar yorgunum ki tüm bu ağlamalara, taleplere nasıl katlanacağımı düşündüm. Artık tükendim, verecek bir şeyim kalmadı sanki. Derin’in dediği gibi çaresizim. Kaçacak, saklanacak, uzaklaşacak, nefes alacak bir yer yok. Merin’i dışarıdaki salıncakta sallamaktan yorulduğum için eve markette gördüğüm sallanan kamp sandalyesini almak bile düşündüm. Beni kurtaracak her şeye ihtiyacım var. Bebekleri 10 dakika oyalansın diye evine türlü alet, oyuncak alan, bişeyler izlemesine göz yuman hiç bir yalnız anneyi suçlamıyorum. Çocuk büyütürken kimse bu kadar yalnız olmamalı. Bazen aklımı kaybedecek gibi hissediyorum.


Film gecesi olduğundan çocuklar film seçip izlemeye başladığında ben de dikiş makinamın başına oturdum. Dikiş dikmek benim için dünyanın en zevkli işlerinden biri. En kötü tarafı çok fazla özen ve zaman istiyor olması. Bitmiyor, günler sürüyor ve daha aklımda onlarca proje var. Küçücük bir figürü yapmak günler sürdü. Kollarını yanlış takmış olduğumu görünce isyan ettim. İlk denememde tam olarak doğru yapmak pek de gerçekçi değil. Bir figür için defalarca deneme yapmam, ustalaşmam gerekiyor. Çok uzun sürse de yapmaktan vazgeçemiyorum. Aslında uzun sürmüyor. Gün içinde benim zamanım kısıtlı olduğu için bitirmek günler alıyor. Serin’in arkadaşları iki kız kardeş bize her geldiklerinde diktiğim oyuncakları severek oynuyorlar. İçlerinden “Keşke bizim de olsa.” diye geçiriyorlar mıdır diye düşünmeden edemiyorum. Onlara da birer tane dikmek istiyorum. Bunu çocuklara söylediğimde Derin “Tabi anne, dikersin. O kadar çok zamanın var ki, yapıverirsin. Ne olacak!” diye ironi yaptı. Doğru söylüyor ama gönlümden geçen onlara da yapmak, paylaşmak. Gönlümdekileri yapamayınca üzülüyorum. Zamanımı, enerjimi isteklerime göre ayarlayamıyorum. Kısıtlı imkanım olduğunu göz ardı edip kendimi zorladığımı Ali çocuklar iyi bildiğinden, beni sürekli kendimi zorlamam konusunda uyarıyorlar.


Okuduğum Ergen Beyni kitabından önemli bulduğum kısımları sık sık Derin’le paylaşıyorum. Eve dönerken araba yolculuğu sırasında kitaptan bişeyler anlattım. Derin “Başka neler anlatıyor? Var mı anlatmak istediğin?” dedi. O an birinin anlattıklarına ilgi göstermesinin ne muhteşem bişey olduğunu hissettim. Çocukların bize anlatmaya çalıştığı konulara ilgi gösterdiğimizde yaşadıkları mutluluğu, bunun önemini anladığım bir an yaşadım. Derin’e bir ormandan bahsettim mesela. Bu hormon endişe anında yetişkin beyinleri sakinleştirirken, ergenlerin daha çok endişe hissetmesine neden oluyor. “Derin bunu bilseydim, elektriklerin kesildiği gün ya da arabanın şarjının azaldığı gün neden o kadar endişe ettiğini, olağanüstü tepki verdiğin anlar, anlayışla karşılardım. Üzgünüm. Ama anlamaya, okumaya, bilgilenmeye çalışıyorum.” dedim. Anlatmaya devam ettim ve akşam Ters Yüz 2 filmini izlemeyi önerdim. Çocuklar filmi izlerken ben de dikiş dikmeye devam ettim. MErin sık sık kucağıma geldi. Film bitince çocukları yatırıp mayaladığım ekşi mayalı ekmeği pişirmek üzere tekrar aşağı indim. Ekmek pişince 12:00 gibi ben de uyudum.


Bu sabah olanlardan sonra akşamları yazı yazıp geç yatmaya son veriyorum. Başka bir yol bulacağım. Bu yazıyı 24 Ağustos Pazar sabahı yazdım. Herkese mutlu bir pazar günü dilerim.


Bitmeyen mutfak işleri
Bitmeyen mutfak işleri
Günlerdir evimizde bizimle yaşayan çekirge.
Günlerdir evimizde bizimle yaşayan çekirge.
Ateşböcekleri.
Ateşböcekleri.

Yorumlar


bottom of page