top of page

Çocuklara sınır çizmek ve sınırları korumak

  • sesinakmaz
  • 15 Eyl
  • 8 dakikada okunur

13-14 Eylül 2025


ree

Saatimi 06:00’dan başlayarak beş dakikada bir kuruyorum. Bu sayede, eğer 22:00 gibi yatarsam alarm en az beş kez çaldıktan sonra uyanabiliyorum. Bu sabah benimle beraber Derin de uyandı. İki gündür yazmaya devam ettiğim günlüğü yazdım. Tüm sabah son yazımın üstünden geçen zamanda çektiğim video ve fotoğrafları bilgisayarıma aktarmakla uğraştım. Bunca fotoğraf ve video ne olacak diye düşündüm bir yandan. Videoları gün gün ya da hafta hafta düzenleyeyim diye düşünüyorum. Fotoğrafları da yazılarla beraber albüm haline getirmek istiyorum. Bu arada her şeyi tek başıma yapamayacağımı unutuyorum. Şimdilik disklerime yedekliyorum. İlerde hepsini yapacağım umarım. Fotoğraf ve videolar benim için çok kıymetli.


Haftasonları çocuklar birer film izleyip 1-2 saat nintendo oynayabiliyorlar. Fakat bu hafta oynamamalarına karar vermiştim. Çocukları sık sık birbirlerine olan kaba davranışları konusunda uyarıyorum. Derin, Serin’i oldukça sinirlendiriyor. Serin de çok dürtüsel davranışlar sergiliyor. Derin’e acımasızca vuruyor. Yine böyle bir kavganın içinde kalınca “Bu hafta sonu elektronik oyunlardan uzak durup düşünmenizi istiyorum.” dedim. Derin, “Ama ben vurmuyorum.” dedi. Serin karaları bağladı. “Bizi cezayla düzeltemezsin.” dedi. “Serin sizinle saatlerce konuşuyorum. Hissettiklerimizi farkına varıp ifadelerimizi düzeltebileceğinizi umuyorum. Ama olmuyor. Bir şey yapmalıyım ve senin yaptıklarını düşünmeni sağlamalıyım. Eğer isteyerek kendini durduramıyorsan, yaptırımlarla mecbur kalacaksın.” dedim. İçten içe buna inanmasam da bazen çözümsüz kalıyorum. Serin’in hiç tereddüt etmeden hunharca Derin’e vurmasına çok kızıyorum. Bunun çok derin sebepleri var. Hatalarım, ebeveyn olarak hatalarımız çoktur mutlaka. Diğer yandan ortanca çocuklar gereken ilgiyi alamayabiliyorlar. Derin sürekli ön planda. Çok fazla konuşuyor, kendini ifade ediyor. Sürekli anlatacak bir şeyi var. İlgi alanları var. Merin de iki yaşındaki bir bebeğe göre normal ama Serin’e kıyasla çok fazla ilgi odağı oluyor. Serin, sanki Derin ve Merin arasında kalıyor, sesini çıkaramıyor.  Bu da daha dürtüsel davranmasına sebep oluyor gibi hissediyorum. Çok narin görünümlü sert bir mizacı vardır. Babasına benzediği tarafları çok fazla. Bir kıza göre fazlaca savaşçı. Ama Merin’e, diğerlerine karşı çok da iyi bir abla. Yüreği yumuşacık. Serin hakkında buz dağını görünmeyen kısmını görmeye çalışıyorum. Bunları Derin’le konuştuğumda bana hak veriyor. Serin’i anlamaya gayret ediyor. Nintendo oynayabileceklerini ama bu konu hakkında çok daha fazla düşünüp yaptıklarımızı gözden geçirmemiz gerektiğini söyleyerek konuyu şimdilik kapattım.


Derin arkadaşıyla buluşmak üzere dışarı çıktı. Biz Merin ve Serin’le kaldık. Haftasonunu evin düzenini iyileştirmek için geçirmeye karar verdim. Öğrenme deneyimini daha etkili hale getirmek için aldığım kara tahta iki metre. Çok büyük. Evde yer bulmakta zorlanıyorum. Mutfağa, kitap ve malzemelerimizi, yarısına da mutfak eşyalarını koyduğumuz rafın önüne koydum. Ama sürekli tahtayı çekip arkasından malzeme almak, geçişi kapatması büyük handikap oluşturdu. Büyük bir beyin fırtınası yaparak eşyaların yerini değiştirmeye başladım. Evin şeklini ihtiyaçlarımıza göre sürekli değiştiririm. Daha verimli hale getirmeye çalışırım. Evi temizlemek için de bu yöntem oldukça işe yarıyor. Serin’in lego masasını yukarı çıkarıp, evimizin muhteşem göl ve arazi manzarasının önüne yerleştirdim. Piyano ve bateriyi uygun yerlere koydum. Oyuncak mutfak malzemelerini, buzdolabı ve çamaşır makinası gibi oyuncakları çocukların odasına çıkardım. Kitaplığın bir bölümünü yatak odamıza götürüp tüm kitapları, kitaplığı sildim. Kitapları tekrar gözden geçirme fırsatı doğduğu için kitap düzenleme işini çok yorucu olsa da seviyorum. Çocuklar da buna bayılıyorlar. Türlü kitaplar seçip okuyorlar. Merin ve Serin tüm gün kitap seçip yataklarına taşıyarak okudular. Derin gelene kadar ev çok sessizdi. Derin gelince önce ata su verdiğini gördüm. Ardından eve geldi ve ortalık şenlendi.


Yeni gelen küplerinin kutu açılım videolarını çekti. Bu arada Merin defalarca Derin’in yanına gidip ses çıkardığı, kitap okumasını istediği için zor anlar yaşadı. Önce bizden Merin’i oyalamamızı istedi. Hepimizin bir hayatı ve işi olduğunu, bunu yapamayacağımızı söyleyince kendince başka çözümler buldu. Merin’i yukarı odalara gönderip “Hadi bana en sevdiğin kitabı getir.” gibi şeyler söyledi ve bu arada çekimler yaptı. Keyifle süreci dinlerken hala bir yandan işlerimi bitirmeye çalışıyordum ama bugün bitebilecek gibi değildi. Bitmedi de. Çalışırken gözüm hep toz içindeki camlara gidiyor ve silmemek, yıkamamak için kendimi tutuyorum. Hortumu açıp bir güzel yıkama, temizleme isteğime karşı koyuyorum. Önceliklerimi yapmalıyım. Mesela Merin uyurken Serin’e kitap okumak önceliğim. Yemek de bir öncelik. Böyle böyle hiç bir iş tam olarak bitmiyor.


Derin olan biten her şeyi anlatır, anlatmayı sever. Bunu yapmasını çok seviyorum. Genelde insanlar çocuklarının ağzından iki kelime almak için, günlerinin nasıl geçtiğini öğrenmek için taklalar atarlar. Derin ise durmadan anlatır. Öyle çok konuşur ki, bazen susmanızı dileriz içimizden. Yine dışarıda olan biteni anlatmaya başladı. “Anne biliyor musun arkadaşımın bir arkadaşı varmış. Annesi bilgisayarı bırakmasını istediği zaman bile bırakmaz, karşı koyarmış. Hatta annesini savururmuş. Anne ben anlamıyorum, nasıl aileler var böyle? Ben anneme asla böyle bir şey yapamam.” dedi. Arkadaşlarıyla aralarında çok tuhaf bir muhabbet geçmiş. Derin “Oğlum annem bana zor kullansa, annemi fiziksel olarak püskürtmeye kalksam, annem çok güçlüdür. Beni mahveder. Boyu da çok uzun, güçlüdür de.” demiş. Arkadaşları “Kanka anneler genelde ufak tefek, güçsüz olur. Seninki güçlüyse o farklı tabi. Hımmm hımmm.” diye kafa yormuşlar. Derin’e “Oğlum sen hiç babandan sopa yemedin mi?” demişler. Derin ise “Hayır benim babamla öyle bir ilişkim yok. Asla bana öyle şeyler yapmaz. Annem de yapmaz. Babam ve annemle ilişkimiz farklıdır, güzeldir. Kızan annemdir genelde. Annem bizimle 7/24 ilgilendiği için o kadarı normal. Yoruluyor.” demiş. Derin bunları öyle komik anlattı ki, gülmekten yerlere yatacaktım. Ben durumu ciddiye alıp, ciddi yorumlar yapmadım. Eğlenmişlerdi belli. Ama Ali duyduğunda önemli olanın güçlünün gücünü göstermesi değil, saygı sevgi olduğunu vurgular bir konuşma yaptı.


Ailesine şiddet gösteren çocuklar hakkında terapistimle konuşuyoruz bazen. Ali ve benim baskın karakterler olduğumuzu, çocukların isyan etmesine bile yeterli alan açmadığımızı düşündüğümü söylediğimde konu açılıyor. Terapistim ise ailesine şiddet gösteren çocukların durumunun çok daha kötü olduğunu söylüyor. Mesela ben, çocukluğumda, gençliğimde onca şey yaşamama rağmen aileme şiddet uygulamayı, denemeyi hiç düşünmedim. Çocukluğumda ailemden şiddet görmedim ama gençliğimde anne ve babam tarafından bir kaç saldırıya uğradım. Kendimi savunmaktan ileriye gitmedim. Sanırım onlar için kendi doğrusunu savunan sinir bozucu hatta bazen intikamcı bir gençtim. Ali bir kaç kez dayak yese de ailesine şiddet uyguladığını hiç sanmıyorum. Yapmaz ama ailesinin, Ali’nin öfkesinen çok korktuklarını gördüm ve bu beni çok şaşırttı. Ali’den korkmayan insan azdır, biliyorum. Evde çok iyi bir baba ve eş olsa da, herkes Ali’nin yapabileceklerini gözlerinden anlar. Kan donduran, insanı iliklerine kadar titreten kendinden emin bir yaratılışı, tavrı vardır. Ben öyle telaşlı, heyecanlı, öfkelendiğinde kontrolden çıkan biriyimdir ki, Ali’nin dünya ters yüz olsa durduğu yerden asla kımıldamayan, çelik gibi haline imrenirim. Çocuklarımızın bize karşı koymak için biraz deli olmaları gerekir. Biz her ne kadar ilişkimizin temellerini sevgiyle atsak da, bence bizden çekiniyor oldukları bir gerçek. Hem böyle düşünüyor hem de Ali’ye hak veriyorum. Sevgi ve anlayış yerine sürekli korku olsaydı, çocuklarla ilişkimiz bu güzellikte olmazdı. Sadece anne baba olarak baskın karakterlerimizin olabilecek bazı olumsuzlukları önlemede rol oynadığını iddia ediyorum.


Derin bize karşı ürkektir ama Serin’in biraz çılgın olduğunu söyleyebilirim. Derin korktuğunda çekinir, Serin ise korkunun üstüne gider. Bize bağırıp çağırmada sorun görmez. Hatta Ali’nin bu anlamda Derin’e çok kızdığı konularda Serin’le polemiğe girmemeye çalıştığını, sessiz kaldığını gözlemliyorum. Çünkü Serin’in susmasını sağlamak kolay değildir. Sanırım iki-üç sene önce, alışverişe çıktığımız bir gün yaşadığımız kriz sonunda Serin önce babasına, sonra bana saldırmış, durmadan saçlarımı çekmiş, vurmuştu. Arabada Ali, Derin ve ben gözyaşları içinde hüngür hüngür ağlamıştık. O an Serin saldırgan, biz mağdur gibi görünüyorduk ama Serin’in bir çocuk olarak bu derece sinirlenmesine, kendinden geçmesine bizim bir kaç davranışımız neden olmuştu. Küçüklerin bardakları bizim farkında olmadığımız şeylerle giderek boşalabiliyor ve biz sadece son ana odaklanıp, “Ne gerek var bu kadar tepkiye?” diyebiliyoruz. O gün tek kızdığımız bize vurmasıydı. Karşımızda bir canavar vardı sanki. Bizim tatlı, narin, çok sevdiğimiz kızımız gitmiş, bir canavar gelmişti ve üçümüz de buna engel olamıyorduk. Bu anne baba ve hatta kardeşler için çok çaresiz bir durum. Hepimizin yaşadığı çaresizliği unutamıyorum. Çocukların öfkelerini ifade etmeyi öğrenmeleri, kendilerini regüle edecek kadar güçlenmeleri bu hayattaki en önemli ders bence.


Bir- bir buçuk sene önce yine Serin’le ilgili başka bir olay yaşadık. Çocukları buluşmaları için arkadaşlarının yanına götürmüştüm. Hava serindi, kumsaldaydık. Merin’le ilgilenmekten arkadaşlarımla sohbet edemedim. Yorulduğum bir gündü. Merin yolda araba koltuğunda çılgınca ağlayıp oturmayı reddettiği için kucağımda emzirip uyuturken araba kullanıyordum. Bunu kimse görmesin diye büyük çaba harcıyordum. Kim arkadaşının bebeğini emzirirken araba kullanmasına göz yumar bilemiyorum. Ama Merin’in hiç durmadan, morarana kadar ağlamasındansa bunu daha güvenli buluyordum. Durum böyle olduğu halde araba kullanıp çocukların arkadaşlarını görmelerini sağlamaya çalışıyordum. Dönüşte telefonumu bulamadım, kaybettim sandım. Arkadaşlarımı aradım, plajı aradılar. Merin kucağımda uyuduğu için inip arabayı arayamıyordum. Hava kararmıştı. Telefonu bulamadım ve eve döndük. Ali evde değildi. Biz yokuz diye arkadaşlarıyla çıkmış, alkollüydü. Hatta sarhoştu diyebilirim. Çocuklar kumsalda oynadıkları için kum içindelerdi. Duşa girmeleri gerekiyordu ama evde su yoktu. Ali’yi arayıp suyu halletmesini istedim. Telefonda sanırım bana, bunun için mi aradığımı ima eden bir şey söyledi. Ben de kükredim, çok kızdım. Hemen eve geldi. Su sorununu halletti. Bu sefer Serin duşa girmek istemediğini söyledi. Yatağa böyle gitse, her yer kum olacaktı. Ertesi gün bir de bunu temizlemekle uğraşmam gerekecekti. Serin’e kızdım ve hemen duşa girmesini söyledim. Yine reddedince Ali gidip Serin’in üstündeki battaniyeyi çekti ve “Hemen duşa!” diye bağırdı. Ali’nin yaptıkları, anlattığım sebeplerden hepimizi çok daha korkutuyor. Sanırım Serin korksa da karşı koyma ve saldırma huyunu benden almış. Benim zor durumda olduğum, yardım beklediğim bir anda, Serin’e kötü davranarak işleri daha da zorlaştırdığı için Ali’ye çok kızdım. Kalktım. “Öyle olmaz Ali, böyle olur. Ben hallederim.” dedim ve Serin’i zorla duşa soktum. Bana vurmaya başladı. Öyle çok sinirlendim ve canım acıdı ki, en sonunda Serin’e çok güçlü bir tane vurdum. Banyodaydık. Bu anı, ne Ali, ne Derin gördü. Sadece Serin ve ben vardık ve Serin bundan kimseye asla bahsetmedi. Ama ben söyledim. Şimdi de yazıyorum. Bunu yaptığıma inanamadım. Serin hıçkırıklarla uyudu. Çok yorgundum. Çok öfkeliydim. Merin henüz bir yaşında bile değildi. Ali, gezmeye, arkadaşlarımla buluşmaya gittiğimi düşünüyordu. Oysa arkadaşlarımla konuşamıyor, geçirdiğim zamandan keyif alamıyordum. Sırf çocuklar arkadaşlarından uzak kalmasınlar diye kucağımda bebeğimle araba kullanıyor, kendimi en zorlandığım durumlara sokuyordum. Ali ise bunu fırsat bilip keyif yapmaya gidiyordu. Madem dışarı çıkacak enerjisi ve zamanı vardı, neden tek başıma bunca eziyete katlanıyorum diye düşünüyordum. Hayatımın en zor günlerinden biriydi. Serin’le bi kırılma yaşamıştık. Vicdan azabından, üzüntüden öleceğimi hissettim. Yok olmak, dünya üzerinden silinmek istedim. Nasıl dibe çöktüğümü, çocuğuma vurmuş olmaktan nasıl pişman olduğumu anlatmak, ifade etmek çok zor. Fakat o günden sonra Serin’le ilişkimiz bambaşka bir boyut kazandı. Hatta çok daha iyileşti diyebilirim. Birbirimizin sınırlarını görmeyi ve saygı duymayı öğrendik. Sessizce birbirimize “Bu sınırı geçme.” dedik ve bu her şeyi düzeltti sanki. Bunu yazmaya çekiniyorum. Örnek oluşturmasından, “Çocuklara vurmak normaldir ve bazen gerekir.” gibi bir sonuç çıkarılmasından çok korkuyorum. Kesinlikle bu doğru değil. Benimki, Serin’in şiddetine verilmiş bir tepkiydi. O an zihinsel ve fiziksel olarak doğru davranacak güce sahip değildim. Yapmamalıydım.


Çocuk yetiştirmenin tek bir doğrusu yok. Yaşananalar kitaplarda yazıldığı gibi olmuyor. Okumak, çocuklar konusunda bilinçli olmak şart. Ama hepimizin başına gelen sorun bambaşka oluyor ve bununla tek başımıza mücadele etmek zorunda kalıyoruz. Yanıtlar A,B,C,D,E değil. Kimse çözümü bilmiyor. Bu açıdan anne babalık gerçekten çok zor. Yolumuzu kaybettiğimizde, ne yapacağımızı bilmediğimizde en iyi rehber sevgi bence. Çocuklarımızı sevdiğimiz, birbirimize saygı duyduğumuz sürece yolumuzu buluruz diye düşünüyorum. Atları satın aldığımız adam, atlardan anlayan, onları çok seven, onlara sevgiyle bakan gördüğümüz nadir insanlardandı. En çok adamın atlara olan sevgisinden etkilendik. Bu çok açıktı. Leyla ve tayı satılık değildi. Bizi sevdiği, iyi bakacağımızı düşündüğü için vermeyi kabul etti. Okulsuz hayatımızdan da etkilenmişti. Kendisi izole yaşayan oldukça optimist bir çiftçi gibi görünse de yurt dışında okumuş, iyi eğitim görmüş biriydi. Leyla’yı bize getirdiğinde nasıl bakıp nasıl eğitim vereceğimizi anlatırken sonunda bana dönüp “Üç çocuğunuz var. Aslında nasıl eğiteceğinizi en iyi siz bilirsiniz. Anlatmama gerek yok. Atınızın kimin lider, kimin güçlü, kimin patron olduğunu bilmesi gerek. Ancak bunu atınıza gösterdikten sonra onu sevin, elinizden yemek yedirin.” demişti. Eskiden olsa bu sözlere kızardım. Okulsuz hayatı benimsemiş güruh içinde (Artık bu okulsuz aileleri, grupları çok tehlikeli tarikatlar olarak görüyorum.) bu sözler, çocuğu eğitmek düşüncesi büyük tepkiyle karşılanır. Günümüz ebeveynliğinin aksine, ebeveynlerin anne baba olup güçlü ve kontrol sahibi olması gerektiğini, çocukların ise kendisine çizilen sınırlar içinden özgürce kendileri olabilmesini doğru buluyorum. “Çocuğum istemiyorsa yemez, çocuğum istemiyorsa okumaz, çocuğum istemiyorsa selam vermez, çocuğum istemiyorsa eğitim almaz, okula gitmez, çocuğum istemiyorsa uyumaz, istemiyorsa…” gibi propagandaları çok ama çok tehlikeli buluyorum. Bu insanları yakından tanıdım. Hayatlarını gördüm. Sosyal medyada onbinlerce takipçiyle propaganda yapan bu insanların hayatları anlatılanlardan çok farklı. Sosyal medyadan uzak durmak istememin sebebi hiç bir şeyin göründüğü gibi olmaması. Sayfalarca yazmama rağmen eminim ki ben bile göründüğüm gibi değilim. Çocuklar konusunda ahkam kesmek yerine, kendimi anlatmayı, kendime ayna tutmayı daha dürüst buluyorum.


Dün sabah uyandığımda Ali’nin mesajını gördüm. Uyanınca aramızı istemişti. Serin ve Derin yataktan benimle 06:00 gibi kalktılar ve Ali’yi aradık. Saatlerce muhabbet ettik. Yazı yazamadım. Özellikle Serin’in erkenden kalkmasına çok şaşırdım. Erkenden kalkıp üşümeyi, sıkı sıkı giyinmeyi çok özlemiş. “Anne beni her sabah uyandır.” dedi. Nasıl oluyorsa yazları uyumak ve geç kalkmak, kışları ise gün doğmadan buz gibi sabahlara uyanmak istiyoruz. Çocuklar 6-7 de kalktıkları kış sabahlarını özlemişler. Bugün 15 Eylül. Bu sabah alarm çalmadan 05:45’de uyandım. Umarım böyle erken kalkıp yazı yazmayı hayat pratiği haline getirebilirim. Bugünkü sabah yalnızlığım uzun sürmedi. Merin saat 07:00 gibi uyandı. Çocuklar uyuyor. Merin yanımdayken odaklanıp yazmak zor. Burada bitireceğim. Sevgiler okuyanlara…


Serin ve Merin.
Serin ve Merin.
Atları beslerken.
Atları beslerken.
ree
Serin masasının muhteşem manzaralı yeni yeri.
Serin masasının muhteşem manzaralı yeni yeri.
Merin sayıyor.
Merin sayıyor.
Merin'in sürekli okuyup okuttuğu atlar kitabı.
Merin'in sürekli okuyup okuttuğu atlar kitabı.
Serin'in Merin'e diktiği figür ve yastık.
Serin'in Merin'e diktiği figür ve yastık.
Serin hediye paketi yapmış.
Serin hediye paketi yapmış.
Merin ve Nelly
Merin ve Nelly

 
 
 

4 Yorum


Misafir
21 Eyl

Yine harika bir yazı

Beğen
sesinakmaz
20 Eki
Şu kişiye cevap veriliyor:

Çok teşekkür ederim

Beğen

Misafir
15 Eyl

Sesin hanım sizi yıllardır takip ediyorum. Yazılarınız benim de kızımla ilişkimi sorgulamalarıma yol açıyor ve bu durum kendi adıma çok öğretici oluyor, çok teşekkür ederim.Kızınızın piyano eğitimini hangi kitaplarla evde destekliyorsunuz çok merak ediyorum. Benim kızım da piyano eğitimi alıyor ve içinde notalar olan hikaye içeren kaynaklara çok ihtiyaç duyuyorum. Vaktiniz olursa paylaşabilirseniz kızım için çok faydası olacaktır. Şimdiden çok teşekkür ederim.

Beğen
sesinakmaz
20 Eki
Şu kişiye cevap veriliyor:

İlginize çok teşekkür ederim. Yıllardır devam eden sessiz yolculuğumuzu duymaktan keyif aldım. Olan biteni yazıya dökmek, karşıdan bakmak benim için öğretici oluyor. Aynı etkiyi okuyanların da hissetmesi, destek alması muhteşem bir dayanışma. Sağ olun. Piyano kitaplarına bakıp paylaşayım. Instagramdan paylaşmak daha kolay olur sanırım. Ben teşekkür ederim geri bildiriminiz için.

Beğen
bottom of page